Bugün sizlere çok tatlı bir çifti takdim edeceğim. Hikayemizin kahramanları doktor Göksu Öztürk ve aynı hastanede çalışan sağlık çalışanı eşi Ufuk Öztürk. Düğünleri Covid-19 nedeniyle defalarca iptal oldu. Hatta röportaj için sözleşmemizden bu yana bir kez daha düğün tarihi değişti. Nikahları oldu ama düğüne daha zaman var gibi görünüyor. Hal böyle olunca gelin arabası yerine sedye, düğün salonu yerine hastane koridoru kullandılar. İşte sosyal medyada paylaştıkları fotoğraflarlarla hepimize kendini sevdiren o şahane çift. Alev Gürsoy Cimin / alev.gursoy@posta.com.tr
Öyle güzel bir fotoğraf paylaştınız ki sizi yakından tanımak istedik...
Göksu Öztürk: Ülkece zor günler geçirdiğimiz şu dönemde, hayat şartları kötü olsa da insanlar gülmeyi, eğlenmeyi bilmeli. Bizi ayakta tutan şeylerden biri de mutlu olmak. Şartlardan dolayı yuva kurmakta çok zorlandık. Bu durumu ileride gülerek hatırlayacağımız bir şekilde yaşamak istedik.
Nasıl tanıştınız?
Ufuk Öztürk: Aynı hastanede çalışıyoruz ancak farklı birimlerdeyiz. Eşimle karşılaşmamız bir arkadaşımın acil servise gelip Göksu’ya muayene olmasıyla başladı. İlk karşılaşmamız böyle oldu.
G.Ö.: İlk karşılaşmayı ben net hatırlamıyorum çünkü gün içinde çok insanla karşılaşıyorum. Bir bayram arifesinde, memleketim olan Balıkesir’e gitmek üzere iş yerinin önünde taksi bulma çabasındaydım. Otogara gidecek bir araç bulamadığımdan çok sinirliydim. Ufuk yanıma geldi ve “Hayırdır, nereye böyle?” dedi.
Ben de, “Hiçbir yere gidemiyorum, sana kaçıyorum” diye şaka yaptım. Ufuk da “Şu an nöbetçiyim seni götürebileceğim tek yer ameliyathane” diye karşılık verdi. Sonrasında Ufuk beni Instagram’dan ekledi ve konuşmaya başladık...
Nikahtan sonra tatile gidebilirdik, vatana millete faydalı olmayı seçtik
Çok tatlı bir çiftsiniz ama aşkınız Covid-19’a takıldı sanki...
G.Ö.: Sadece bizim değil birçok insanın evlilik tarihi Covid-19’un etkisine takıldı. Düğünler, tatiller iptal oldu. Bir ay içinde dört kez düğün tarihi değiştirdik. İkimiz için de zorlu bir süreçti. 21 Mart’ta nikahımız oldu. Aynı günün akşamında 65 yaş üstü sokağa çıkma yasağı geldi. Yani bir gün sonra nikah yapsak Ufuk’un anne ve babası nikaha gelemeyecekti. Zor günler elbet geçecek. Sabretmekten ve birbirimizi sevmekten başka yapabileceğimiz başka bir şey yok...
U.Ö.: Nikah yaptıktan sonra istesek tatile gidebilirdik ancak eşim “Şu zamanda çalışmayacağız da ne zaman çalışacağız?” dedi. Biz de vatana millete faydalı olmayı seçtik. İkimiz de işimize dört elle sarıldık. Nöbet sisteminde çalıştığımız için haftalarca sadece iş yerinde birbirimizi görebildik. İş yeri evimiz oldu. Sabahları nöbetleri teslim ettiğimiz saatlerde yorgun veya uykusuz olduğumuzdan yarım saatten daha az görebildik birbirimizi.
Evli çiftlerin aynı meslekte olması zor mu?
U.Ö.: Aslında değil. Sabah 08:00 akşam 18:00 çalışan biri olsam, eşim hastanede helak olurken evde rahat uyuyamazdım. Belki de yaşadığı zorlukları anlayamazdım. Ancak ikimiz de birbirimizin durumunu çok iyi anlıyoruz ve birbirimizi bu sebeple kırmıyoruz. Aslında ikimiz için de güzel bir şey ama aynı birimde çalışıyor olsaydık zor olabilirdi. Birbirimizle iletişim halinde olmadan farklı birimlerde çalışıyor olmamız bizim için avantaj.
Pandemi boyunca hastaları tedavi etmekten çok yakınlarını sakinleştirmeye çalıştık
Bu süreçte sağlık çalışanı olmanın zorluklarını yaşadınız mı?
G.Ö.: Doktor olmak genel olarak zor zaten. Kaldı ki tüm dünya, ilk başlarda nasıl tedavi edileceği bilinmeyen bir salgınla karşı karşıya kaldı. Her şeyden önce insanlardaki bu panik havasını yönetmek çok zordu. Beni bu süreçte en çok zorlayan şey “Bir şey olmaz, değil mi?” sorusuna muallak cevaplar vermek zorunda kalmam oldu. İnsanlar sizin ağzınızdan çıkacak olumlu bir şeye o kadar hasret ki... Aileden birisinin Covid-19 olması sebebiyle hastaneye yatırdığımız dönemde günlerce hastane önünde arabalarında yatan insanlar oldu.
U.Ö.: Covid-19 sebebiyle hastanelere çok uzun zaman ziyaretçi veya refakatçi alınmadı. Bu dönemde annesini, babasını, çocuğunu görmek istediği için kavga çıkaran çok insan oldu. Açıkçası hastaları tedavi etmeye çalışmaktan çok hasta yakınlarını sakinleştirmeye çalıştık. Bu bizleri çok yordu.
İnsanlar aldığımız tedbirler konusunda ne kadar inatçı olduğumuzu gördü de biraz olsun rahatladık. Bir de giymek zorunda olduğumuz koruyucu ekipmanlar bizim için hayli zorluydu. Umarım o tulumları bir kez daha giymek zorunda kalmayız.
Hakkınız ödenmez. Siz pandemi sürecinin kahramanlarısınız...
G.Ö.: Her seferinde maske tak, olmadı N95 bul, o da olmadı virüs filtreli tam yüz ya da yarım yüz maske bul, boneni tak, tulumu giy, siperlik tak, tek kullanımlık önlüklerini giy, ayağına plastik streçten çizmeleri giy... Kayıp düşmezsen ya da nefes alamamaktan başın dönmezse kötü durumdaki hastanın yanına girmeye hazır oluyorsun. Bunları her seferinde yapman gerekiyor ve inanın bunları anlatmak giyinip hazırlanmaktan daha uzun sürüyor.
Çünkü tüm bunları yapabilmek için bir dakikadan daha az bir süre oluyor. Koruyucu ekipman olmadan hastanın yanına giremezsiniz. Doktor enfekte olursa bundan sonra gelecek olan hastaların tıbbi bakımları aksar. Ayrıca o maskeler sizi aşırı terlettiği için suratınızda acayip acayip sivilceler çıkabilir ve bu düğün arifesindeki biri için korkunç bir durum. Haha.
Düğünde bizim yerimize dublör kullansak fark edilir mi?
Hayalinizdeki düğün nasıldı?
U.Ö.: Bu soru çok zor. Ben düğünleri pek sevmem açıkçası. Hatta eşime “Bizim yerimize dublör kullansak fark edilir mi?” diye sormuştum. O da “Olur. Akşam da dublörünle eve giderim” diye karşılık verince vazgeçtim. Haha.
G.Ö.: Annesiyle, babasıyla, kardeşiyle, sevdikleriyle bu özel günü kutlamayı her gelin ister. Her yer kapalı olduğu için topluca bir kutlama yemeği bile yiyemedik. Hayatımın sonuna kadar birlikte olacağım, bir gelecek için adım attığım adamla düğününüzü yapamamak üzücüydü. Güzel yanları da oldu bizim için.
Her şey yolunda gitseydi ve düğünümüzü yapsaydık bu kadar ilginç olmayacaktı belki de. Bu kadar güzel insanlarla tanışamayacaktık. İleride torunlarıma anlatacağım müthiş hikayeler biriktirdim. Son olarak 11 Temmuz’da Balıkesir Merkez’de, 21 Ağustos’ta da İstanbul Bayrampaşa’da düğünümüz var. Buyurun gelin, bekleriz.
Dünya yardımsever insanların sayesinde dönüyor
Hastanede yaptığınız düğün çekiminin hikayesini dinleyelim sizden...
U.Ö.: Nikahtan sonra planladığımız düğün günümüz geldiğinde hastanede nöbetçiydik. Düğün dansımızı gece yarısı bir araya geldiğimiz bir anda yaptık. Göksu, o görüntümüzü Twitter hesabından paylaşmış. O paylaşım sabaha kadar çok fazla insana ulaşmış.
Tanımadığımız birçok insan bize ulaştı ve “Düğününüzü gelin benim salonumda ücretsiz yapın”, “Tatilinizi otelimizde yapın”, “Fotoğraflarınızı biz çekelim” diyen çok insan oldu. İnsanlarımızın bu kadar yardımsever ve iyi niyetli olmaları bizi ayakta tutan en büyük değerlerimiz. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederiz.
G.Ö.: Paylaşım sonrasında bir anda zincirleme iyilikler yapılmaya başlandı. Gerçekten iyi ve yardımsever insanlar hâlâ varlar ve dünya gerçekten onların sayesinde dönüyor. Hastanede çekilen fotoğrafın hikayesine gelince; Esra Hanım, hastanede fotoğraflarımızı çekmek istedi. Biz de uygun olduğumuz bir gün davet ettik ve fotoğraflarımızı çekti.
Düğün tarihlerimiz sürekli değiştiği ve vaka sayıları tekrardan artmaya başladığı günlerde Twitter’da sağlıkçı arkadaşlarla “Vakalar artarsa şöyle yaparız, ikinci dalga gelirse böyle yaparız” diye izahı olmayan şeyin mizahını yapmıştık. Ben de hastanede çekilen düğün fotoğrafımızı “Düğünümüz yine iptal olursa ben de gelin tacımla hasta bakarım” diye not düşmüştüm. Çok beğenildi ve çok güzel yorumlar yapıldı bu da bizi çok mutlu etti.
Peki, nikah sürecinde neler yaşadınız?
G.Ö.: Nikahtan bir gün önce doktor olduğum ve özellikle acil serviste çalıştığım için daha önceden anlaştığım kuaför beni kabul edemeyeceğini söyledi. Apartmanımızdaki yaşlı insanlarla temas etmemeye de özellikle dikkat ettik. Sürecin çoğunu hastanede geçirdiğimiz için başımıza gelen kötü bir olay olmadı. Ancak sürecin başında parkta kendi çocuklarının yanından bizim arkadaşlarımızın çocuklarını kovan insanlar maalesef ki olmuş.
- Japonlar bardak bardak içiyor! Metabolizma hızını yüzde 100'e çıkarıyor, potasyum, demir, kalsiyum ne ararsan onda! Doğanın antioksidan kralı
- Suyunu sıkıp bardak bardak içenin kolesterol seviyeleri anında yere çakılıyor, doğanın C vitamini kralı olarak biliniyor
- Kaşık kaşık yiyoruz ama kan şekerini 300'e fırlatıyor! Damarları tıkayıp mideyi şişiriyor, kabızlığın en büyük sebebi!
- Çay suyuna 1 parça ekleyin! Çayın lezzetini 10 kat artırıyor: Saatlerce taze kalmasını sağlıyor
- Tahinin içine kaşık kaşık ekleyin: Tıkalı damarları yağ çözücü gibi açıyor! Kemikleri beton gibi güçlendirip demir depolarını fullüyor!