Hayat verdiği her karakter fenomen haline dönüşüyor. Adının geçtiği her yerde mutlaka “Gonca çok iyi oyuncu” cümlesi anılıyor. Sohbetimiz sırasında içimden sık sık şöyle düşünüyorum; farklı ve özel biri… Gonca Vuslateri’nin yeni filmi ‘Allah Yazdıysa Bozsun’ cuma günü vizyona girdi. Hem yeni filmini hem de kendi yolculuğunu konuştuk. Diyor ki: Anne olmak için ille doğurmak gerekmiyor. Hayatta olan bir çocuğa el uzatmak da doğurganlığa dahil.
Oya ÇINAR / oya.cinar@posta.com.tr
‘Allah Yazdıysa Bozsun’, adından da anlaşıldığı üzere biraz tatlı tatlı kaderi sorguluyor. Kadere inanıyor musunuz?
Kaderci değilim ama hiç sorgulamıyorum dersem yalan olur. Bazen hayatın içinde çok sert deneyimler yaşıyoruz. Dolayısıyla bir sorumlu arıyoruz. “Bu gerçekten benim yüzümden mi oldu, yoksa ilahi planda var mıydı?” demişimdir ama genellikle rasyonel bakarım. Hatayı önce kendime ararım. Hatta bu konuda beni, benden ayırmaya çalışan yakınım çoktur. (Gülüyor) “Tamam, bu kadar kendi üstüne gitme” diye.
Filmde Irmak, rüyasında evleneceği insanı göreceği inancıyla yastığının altına anahtar koyuyor ve en yakın arkadaşının nişanlısıyla evlendiğini görüyor. İlk anda insan “Ne olacak canım, güler geçersin” diyor ama bilinçaltı diye bir şey var. “Acaba başıma gelse etkilenir miydim?” dediniz mi?
Ben de aslında önce senin gibi düşündüm. İnsanoğlu yüzyıllardır devam eden bir sorgulama, bir merak içinde. O yüzden, “Benim başıma gelmez, asla olmaz” dememek lazım. İnsanız neticede ve her şey gelebilir başımıza.
BİRİ, BİRİNİ ÖLDÜRMÜYORSA ASLA YARGILAYICI BİR YERDEN BAKMAM
Bu konu aynı zamanda bir tabu aslında. Direkt ‘Arkadaşımın aşkısın’ durumu var. O yüzden nasıl baktığınızı merak ediyorum…
Yakın bir arkadaşımın başına böyle bir şey geldiğinde itiraf edeyim; çok önyargılı bir tepki vermedim. Neticede yaşamıma aldığım insanların akıl hocası değilim. Onları hayatıma seçimleriyle birlikte alıyorum. Benim başıma gelmedi ama eğer biri, birini öldürüp kesmiyorsa, illegal bir şey yapmıyorsa kimseye çok yargılayıcı yaklaşmam.
Adınızın geçtiği bir ortamda mutlaka şu konuda herkes hemfikir oluyor, “Gonca çok iyi oyuncu.” Bu sadece eğitimle mi ilgili sizce?
Bir karaktere baktığım zaman onun tüm hikayesi roman gibi içimdeki matbaada basılıyor… Hiçbir yerin tutsağı olmamış bir at koşmaya başlıyor kırlarda sanki. Çok özgür bir yolculuk bu benim için. Tabii bu işin felsefi tarafı, teknik anlamdaysa nota bilmek gibi. Elbette nota bilmeden iyi şarkı söyleyen çok insan vardır ama eğitimle harmanlanınca onun önünde duramazsın ya artık. Biraz böyle bir şey benim için bu.
20’LERİMDEKİ HAVALI KIZI BİR KENARA BIRAKTIM, ŞU ANKİ HALİMDEN ÇOK MUTLUYUM
“Oyunculuk olmadan yaşayamam” diyenlerden misiniz?
Eskiden öyle sanıyordum ama insan büyüdükçe öyle sert deneyimler yaşıyor ki… Zaten yeri geliyor diyorsun ki “Ya ben herhalde öldüm, ruhum geziyor şu an insanların arasında.” O hayata sıkı sıkı bağlanmakla, tamamen vazgeçme noktası iç içe geçtiğinde anlıyorsun; insan yaşarken de ölen bir varlık aslında. Benim için gerçek bir ölüm hiçbir işe yarayamamak. Şu hayatta bir tane şeye iyi gelememek… O yüzden bıraktım yani 20’li yaşlarımdaki o havalı kızı bir kenara.
O havalı kız nasıl biriydi?
Çok güzeldi, çok enerjikti, çok hatalar yaptı ama çok doğrular da yaptı. İnandığı şeyler için herkesi karşısına aldı. Tekrar gelsem, yine bir Gonca olma şansım olsa aynı Gonca olurdum. Şu an kazandığım içsel büyülü dünyadan çok memnunum. Kendime çok müteşekkirim.
Sizi manipüle etmek kolay mıdır?
Eskiden çok kolaydı. Artık öyle değil.
İnsanın en kolay manipüle olduğu zamanlardan biri de genellikle aşık olduğu zamanlar oluyor.
Çok uzun zamandır hayatımda biri yok, ciddi bir ilişkim yok ama ilk defa böyle çok mutlu ve rahatım. Memleket bu haldeyken ne aşkı kafasına geçtim biraz galiba. (Gülüyor) Büyüyorum, 40 yaş geliyor, çalışmam lazım, üretmem lazım, kendi filmim, kendi senaryom… Bu duygudayım. Yanı sıra hayatımda biri olursa olur, olmazsa olmaz.
İLİŞKİLERİMDE DOMESTİK BİRİYİM, DERİ CEKETİ OMZUMA ATIP GECELERE AKMIYORUM
Son dönemde üst üste yaptığım röportajlarda “Aşık olup kontrolümü kaybetmek istemem” cümlesini çok duydum. Sizce aşk kontrollü yaşanabilen bir şey mi?
İnsan aşık olduğunda içindeki sihirli bir kutu açılıyor bence. Kendinin de bilmediği yanları çıkıyor ortaya. Çok domestik bir kadınım ben ilişkilerde. Arkadaşlarıma da öyleyim. Geçenlerde çok yakın bir erkek arkadaşım kız arkadaşıyla buluşmaya gidecek, “Yemeğini yedin mi, cebinde paran var mı, ne giydin?” Böyleyim. Bakarsan kocaman adam yani. Sürekli yemek yapar arkadaşlarımı ararım. “Haydi yemek yaptım, gelin” diye. Sevdiklerimi çok korur, çok dikkat ederim.
Şaşırdım buna biraz… İlişkide daha çok eğlence ararmışsınız gibi düşünmüştüm.
Valla neden öyle bir algı var bilmiyorum. Genelde senin gibi düşünüyorlar. Sanıyorlar ki ben deri ceketi üstüme atıp, “Haydi, sokaklar bizim” kafasında takılıyorum. (Gülüyor) Öyle anlarım vardır mutlaka ama genellikle evi severim ben. Bir de itiraf edeyim gürültüyü kafam kaldırmıyor.
Nurgül Yeşilçay’ın tatlı bir aşk tarifi vardı. “Aşık olduğumu merdivenleri koşarak inip çıkmaya başladığımda anlarım” diyordu. Siz aşık olduğunuzu nasıl anlıyorsunuz?
Ben merdivenden düşerim herhalde (Gülüyor) Şaka bir yana midem çok kasılıyor. Gerilirim sürekli. Ayrılınca kusmam da ondan herhalde. Ama uzun zamandır hissetmediğim bir duygu.
90’IMA KADAR YAŞARSAM BİR SÜRÜ ÇOCUĞUM OLMALI, YOKSA CANIM SIKILIR
70’lerindeki Gonca’yı nasıl hayal ediyorsunuz?
Bir gün bir arkadaşım beni falcıya götürdü, falcı “Sen niye bu kadar erken ölmekten korkuyorsun? 90’a kadar yaşayacaksın” dedi. Çıktık oradan, arkadaşıma dedim ki “Ay ne yapacağım ben 90’a kadar. Benim hemen bir sürü çocuğumun olması lazım, yoksa çok canım çok sıkılır.” (Gülüyor) Şaka bir yana, 70’imde evde beraber yaşadığım ve beni ziyarete gelen tüm gençlerin çok zevk aldığı, birlikte çok eğlendiğimiz bir hayat sürüyor olmak isterim. Hafif asabi, bol eğlenceli, bir o kadar da gerçekçi bir kadın olmak isterim.
Bir hayat arkadaşından bahsetmediniz…
Ben 70’ime gelirsem, o zamana kadar koca dayanamaz gibi geliyor çünkü… (Gülüyor) Ama geri kalan çocuklarla tatlı bir hoşbeşimiz olur diye düşünüyorum.
YAŞLANMAKTAN KORKMUYORUM AMA ÖLÜM İNSANIN EN BÜYÜK TRAVMASI
Yaşlanmak ya da ölüm üzerine düşünüyor musunuz?
Yaşlanmak hiç korktuğum bir şey değil. Üzerine kafa da yormuyorum ama ölüm insanın en büyük travması bence. Her şeye karar verebiliyoruz ama ne zaman ve ne şekilde öleceğimizi bilmiyoruz. Bu korkunç bir travma.
Bana da hep kederli ve korkutucu geliyor…
Öyle çünkü… Bütün narsistik çıkışlarımızın altında yatan gizli kahraman da o aslında. Kendi nüfus kağıdını kaybetmiş bir kahraman taşıyoruz hepimiz içimizde. Yaşadığımız tüm bu öfkenin altında yatan da o bence. Geçen gün “Annemin ve hayvanlarımın yarı yolda kalmayacağı bir ölüm nasip etsin Allah” dedim mesela kendi kendime. Nasıl gideceğime karar veremem ama geride kalanlarım için dua edeceksem ilk iki sırada annem ve hayvanlarım olur.
Anne olma fikri kulağınıza nasıl geliyor? O meşhur biyolojik saat çalıyor mu ara ara?
Ben çocuk yapabileceğim biriyle tanışmadım henüz. İleride ebeveynliğe hazır hissettiğimde ille doğurmam gerekmiyor. Böyle bir arzum olursa koruyucu anne olmayı çok isterim. Elbette bilinmezlikten gelen bir çocuk ihtimali çok güzel ama halihazırda bu hayatta olan ve ne yöne gideceğini bilemeyen bir çocuğa el uzatmak da doğurganlığa dahil bence. Umarım bir çocuğum olur ve altı tane de koruyucu ailelik yapabileceğim çocuklarım olur.
Kısa kısa…
Bu güce rüyanızda kimi görseniz çok mutlu olurdunuz?
İsmail Dümbüllü’yü görsem çok eğlenceli olurdu.
Uyandığınızda yaptığınız ilk şey?
O an yanımda hangisi varsa, hayvanlarımdan birini çekip sarılmak.
Başlayınca durması zor olan bir şey?
Öfkem.
Hayattaki en büyük tutkunuz ne?
Kitap okumak.
İyi kanka, iyi sevgili… Hangisinde daha iyisiniz?
Ben çok iyi bir kanka olurum.
Sizi en yoran insan özelliği?
Narsistik insanlar.
Yakınlarınız için en yorucu özelliğiniz ne olabilir?
Öfkem.
En son ne zaman aşk acısı çektiniz?
Geçtiğimiz hafta.
Fotoğraflar: Ozan GÜZELCE
- 9 ayda tam 55 kilo verdi! 130 kilodan 75'e düştü: Mum gibi erimenin sırrı meğer gözümüzün önündeymiş
- Kastamonu ormanlarında kendiliğinden yetişiyor! 100 milyon liralık ihracat yapılıyor: Doğal D vitamini kaynağı
- Tahinin içine kaşık kaşık ekleyin: Tıkalı damarları yağ çözücü gibi açıyor! Kemikleri beton gibi güçlendirip demir depolarını fullüyor!
- Her lokması hayat veriyor! Kalbi güçlendiren şifa deposu: Tansiyondan kalp krizine kadar her şeye iyi geliyor, yağları cayır cayır yakıyor
- Saçları baştan aşağı onarıyor! Kepek ve egzamayı patır patır döküyor: Haftada bir kez uygulamak yetiyor