‘Soğuk Odalar’, ‘Unutamam Dedin’, ‘Yatsın Yanıma’ gibi hit şarkılara imza atan Gülden, yeni single'ı ‘Yandan Yandan’ ile sevenleriyle buluştu. Ben de bu güzel şarkı vesilesiyle kapısını çaldım, ortaya hoş bir sohbet çıktı. ALEV GÜRSOY CİMİN / alev.gursoy@posta.com.tr
Yeni şarkınız hayırlı olsun. Hayatlarımıza kıpır kıpır bir şarkı bıraktınız.
Uzun zamandır dinleyenleri oynatacak bir şarkıyla çıkmamıştım. Sevenlerimi yerinde oynatacak bir şarkı hazırlamak istedim ve çok iyi tepkiler aldım. Sözü ve müziği bana, düzenlemesi ise Efe Demiryoğuran’a ait. Klibimizi ise İzzet Başlak çekti. Oryantaller de bize eşlik etti.
DOKUNMADAN SEVMEYE RAZI GELENLERİN HİKAYESİ
‘Yatsın Yanıma’ isimli şarkınızın çalınmadığı mekan, dinlemeyen kimse kalmamıştır herhalde.
Dokunmadan sevmeye razı gelenlerin hikayesi ve bu hikayeyi yaşayanların sayısı düşündüğümden çok daha fazlaymış! O, şarkıda olduğu gibi aşkını ifade ederken utanmayan, kelimelerini sakınmayan cesur insanlara ulaşabildiğim için çok mutluyum. Bu kadar sevilmesi ve hâlâ dinleniyor olması muhteşem bir duygu.
HAK EDENE SICACIK HAK ETMEYENE BUZDAN BETERİM
Sizi daha yakından tanımak isterim?
Kadınım, anneyim, ruhuma iyi gelen işime sevgiyle bağlıyım. Çok hareketli ve karmaşık bir yaşamım yok, sadelik, sakinlik ve huzur vazgeçilmezlerimdir. Biraz fazla kontrolcüyüm. Bu, zaman zaman beni yoruyor ama etrafıma bir zararı yok hatta işleri kolaylaştırdığımı bile söyleyebilirim.
İnsanları dinlemeyi, gözlemlemeyi, hissettiklerini hissetmeye çalışmayı çok seviyorum. Küçük şeylerden çok mutlu olurum. Emeğimin geçmediği hiçbir karşılığı, hiçbir şartta kabul etmem. Vicdanım çok hassastır, kendi içimde hesaplaşmak zorunda kalacağım düşüncelerden dahi çekinirim. Özür dilemeyi ve teşekkür etmeyi ihtiyaç olarak görürüm. Ama bir duvarım da yok değil; hak edene sıcacık, hak etmeyene buzdan beterim.
Sizi Candan Erçetin’e de benzeten de çok, “Emre Aydın’ın kadın versiyonu” diyen de… Siz bu yakıştırmalara ne dersiniz?
İnsan kendine bile benzemez aslında. Hangimiz tam olarak kendimiz olabiliyoruz ki? Ama öyle kıymetli isimler ki bahsettikleriniz… Beni o güzel insanlara benzetenler, sağ olsun var olsun.
LONDRA’NIN İLK TÜRK KADIN ŞEFİ
Londra’da yerel koronun şefliğini yaptınız, parlamentoda sahne aldınız.
Londra’nın ilk Türk kadın şefi olarak adınız gazetelerde geçti. Biraz da bunu mu konuşmalı…
Öğrenmeyi de öğretmeyi de çok seviyorum. Paylaşılmayan bilginin sahibine bile faydası yoktur. Kendi kültür ve sanatımızı uzaklarda tanıtmak, öğretmek, layıkıyla temsil etmek çok gurur verici. Hayatımın güzel anılarındandır. Yabancı bir toplumun, senin kültüründe var olan değere gösterdikleri ilgi ve değer paha biçilmez bir kıymet. Her sahnemizde “Ne mutlu Türk’üm diyene!” dedim gönlümden.
İki yıl Ege Ordu Komutanlığı’nın sanatçılığını üstlenmişsiniz. Değil mi?
Toprağımıza, insanımıza, geçmişimize ve geleceğimize gözü gibi bakanlara sevgim de saygım da bakidir. Çok kutsal görevler bunlar. Allah askerlerimizin ayağına değil taş, toz bile değdirmesin.
ŞARKILARIM ARAÇ DEĞİL BANA İYİ GELEN KIYMETLİ BİR AMAÇ
Şarkılarınızda biraz melankoli ve acı var ve çok seviliyor. Sırrınız ne?
Şarkılarım bir hedefe giden araç değil, bana iyi gelen kıymetli bir amaç. Sanırım bu samimi duygu dinleyicime de geçiyor ki, içimden geçeni yazdığımda içlerine dokunduğunu görebiliyorum. Bir insanın yüreğine dokunabiliyorsanız artık bir dostunuz daha var demektir. Ne mutlu ki benim de şarkılarımın dostu çok. Dilerim o dostların da seveni çok olsun.
Emre Aydın’ın 2012 yılında çıkarmış olduğu albümümün çıkış parçası olan ‘Soğuk Odalar’ın söz yazarı ve bestecisi sizmişsiniz. Bunu bilmeyen çoktur.
Sene 2012… Her hikayenin bir başlangıcı vardır. Aslında benim müzik yaşantım çok daha geçmişe dayalı ama dinleyicime “Merhaba” dediğim, ilk göz ağrım şarkım, Emre Aydın ile olan ‘Soğuk Odalar’ düetimdir.
Bu kadar iyi eserlere imza atıyorsunuz, sesiniz şahane… Ancak sesi kötü olup da sizden daha ünlü çok insan var. Neden sizce?
Bilmem. (Gülüyor) Şey mi dostum, ünlü olmakla sanatçı olmak arasında dağlar kadar fark var. Ondan mı? Daha iyisi olabilirdi. Herkes aynı şeyi söylüyor ama “Bak hak ettiğin yer şurası” diyen yok. Orası neresi ben bilmiyorum, bu yüzden de kendi bildiğim yoldan çizgimi bozmadan devam ediyorum. Bakalım yol nereye varacak…
SANAT HİÇBİR ŞART VE KOŞULDA DEĞERİNİ YİTİRMEZ
Türkiye’de sanata dair neler düşünüyorsunuz?
Sanat hiçbir şart ve koşulda değerini yitirmez ama insanlar düşünüp derin derin anlamlandıracakları eserler yerine hemen algılayabilecekleri basit üretimlere yönelmiş vaziyetteler. Bu anlamda biraz tembelleştik bence ama biz tembelleştik diye sanat sahip olduğu anlamdan hiçbir şey kaybetmedi. Daha çok göz önünde olması hepimizin ufkunu genişletir.
Müziğe gelen saat kısıtlamasına dair ne söylersiniz?
Verilen saat aralıkları ne dinleyici ne sahnede olan kişi ne de mekanların verimli işleyişi için yeterli değil. Maddi ve manevi hasarlar oluşmaya devam ediyor. Temennim en kısa zamanda pandemi döneminde sorumluluklarını yerine getiren herkesin artık düzlüğe çıkması.
İsyan ettiğiniz şeyler oluyor mu hiç, ya da gerçekten çok üzüldüğünüz?
Olmaz mı? İnsanım en nihayetinde ve bu duygulara kapılmazsam aklımdan, duygularımdan şüphe ederim. Ağlıyorum da kahkaha da atıyorum. Yeri geliyor kabullenemediğim için isyan ediyorum, yeri geliyor hazmettiğim için dua ediyorum.
- Kestane kebap yemesi sevap! 100 gramı magnezyum deposu: Lif içeriğiyle sindirim sistemini motor gibi çalıştırıyor
- Kaşık kaşık yiyin, cilde içten kolajen yükleyip tek gecede 10 yaş gençleştiriyor! güneş lekelerini de silgi gibi siliyor
- Cilt bakımının red flag'leri! Herkes bu hataları yapıyor: Cildi tahriş ediyor, gözenekleri obruk gibi genişletiyor, kırış kırış kırıştırıyor
- Kaşık kaşık yiyoruz ama kan şekerini 300'e fırlatıyor! Damarları tıkayıp mideyi şişiriyor, kabızlığın en büyük sebebi!
- Fazla efor göstermeden yağlarınızı yakın! Vücudu kağıt gibi inceltiyor: Metabolizmayı makine gibi çalıştırıyor