Pazar PostasıGülnur Ünal: Erkekler, ilk haftadan ilişkiye giren kadını sevmez
Paylaş
Gülnur Ünal: Erkekler, ilk haftadan ilişkiye giren kadını sevmez

Gülnur Ünal, aslında Televizyon Programcılığı okumuş ama daha sonra psikoloji ve ilişkiler üzerine özel eğitimler almış. Aile ve ilişki mentoru. ‘Ben O Hayalim’ kitabını okuyucuyla buluşturdu. Diyor ki: Erkekler genetik kodları gereği güvenmedikleri kadınları sevmezler. Kolay avı önemsemezler. Oya ÇINAR / oya.cinar@posta.com.tr

‘Ben O Hayalim’ kitabınızı, “Yolu ruhuna yatırım yapmaktan geçen herkese” ithaf etmişsiniz. İnsanın ruhuna yapacağı en iyi yatırım nedir?  

Haberin Devamı

Elbette kendini tanımak. Kendini tanımak derin bir kavramdır, önemli bir keşiftir. Bir nesneyi tanır gibi, ders çalışır gibi incelikli bir özenle keşfe çıktığımızda, önce kendimizi tanırız, ardından ailemiz gelir, en son da dış çevreye gözlerimizi açarız.

“Bitti diye üzülme, yaşadım diye sevin” önermenizden yola çıkarak; insan, hayatı boyunca sayısız talihsiz şey yaşayabilir. Bu önermeniz her şey için geçerli mi?

Kesinlikle geçerli. Eskilerin “Her şeyde bir hayır vardır” cümlesinin farklı bir versiyonu söylediğim. Olan hayırlıdır çünkü mutlaka ‘talihsiz’ diye nitelediğimiz bir olay, hayatımıza büyük bir yenilik açacak ve bizi ferahlatacaktır. Kurt kuzuyu kapar, aslan ceylanı avlar, örümcek de bir sineği… Talih, talihsizlik kişinin kendi yargısıdır.

Haberin Devamı

Gülnur Ünal: Erkekler, ilk haftadan ilişkiye giren kadını sevmez

 

KORKULAN ŞEY KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRİR ÇÜNKÜ BAKIŞIMIZ ORADADIR

İzlediğim bir filmde, ayağını kıran bir kadına doktor ilk olarak, “Hiç düşündün mü? Bu neden senin başına geldi?” demişti. Siz de kitapta sık sık bu bakışı doğrulayan şeyler söylüyorsunuz. Farkında olmasak da her zaman seçtiklerimizi mi yaşıyoruz gerçekten?

Evet ama bunu fark etmemiz için keşif yolculuğuna çıkmış olmamız gerekiyor. Yaşamımız boyunca birçok bilinçaltı kalıbı benimseriz. Öğretilenlerden hoşumuza gidenleri sahipleniriz, kollektif DNA bilgilerine ulaşırız. Kendimiziz zannederiz ama yüzyılların genetik mirasıyla başka birileri olmaya devam ederiz. Başımıza gelen her şey kendi keşif yolculuğumuzun arkasına saklanan öğretilerin sonucudur. Korkulan, kendini gerçekleştirir çünkü bakışımız oradadır.  

Bir ilişki biçiminde neyi aşağılıyorsak, onu mutlaka yaşayacak mıyız?

Bir ilişkide neyi çözmediyseniz o temizlenene kadar karşınıza gelecek. İleri aşamaya geçebilmek için önce söz konusu aşağılamanız neyse, tekrar ve tekrar önünüze gelecek ve duruma dair nötrlenene kadar devam edeceksiniz. Saflaşmaya direnciniz varsa kişilerin isimleri, fiziksel görünüşleri değişecek ama sorunlar aynı kalacak. Bence direncinizi kırıp cesaretle temizleyin ki yeninin keyfini çıkarın.

Gülnur Ünal: Erkekler, ilk haftadan ilişkiye giren kadını sevmez

 

İNSAN SADECE KENDİNİ TAMAMLAR, BAŞKA BİRİYLE TAMAMLANAMAZ

Haberin Devamı

Her insanın istediği hayatı gerçekleştirme gücüne sahip olduğu fikri sık sık  eleştiriliyor. Mesela Ağrı’da doğan bir çocukla, İstanbul, Nişantaşı’nda doğan bir çocuğun gerçekleştirme gücü eşit midir?

Eşitlik nedir? Önce onu düşünelim. Kelime olarak; yapı, boyut, değer ve nitelik olarak aralarında hiçbir fark olmayan diye geçiyor.  Sizin örneğinizden ilerleyelim. Nişantaşı’nda yaşayan bir çocuk, şehir hayatı içinde korunaklı bir alanda büyüdüğü için doğanın akışını bilemez ama hızlı hareket etmeyi bilir. Ağrı’da doğan bir çocuk da doğayla iç içedir ve hayatta kalma becerisi yüksektir. Burada bir eşitsizlik söz konusu değil. Farklı yollardan ilerlemek var. Gerçekleştirme gücüyse tamamen iç dinamiklerle ilişkilidir, eşitlik ilkesi bu alan için geçersizdir.

“Benzerler, benzerleri çeker” cümlenizin direkt altını çizdim. Peki, neden genel algı hep zıt kutupların birbirini çektiğini iddia ediyor?

İnsanların birbirini tamamladığı savından yola çıkılarak üretilmiş bir kavram olabilir. İnsan sadece kendini tamamlar, başka biriyle tamamlanmaz. Dolayısıyla aslında kendi zıt kutbumuz tamamlanmak için kendini çeker. İnsan, kendinden farklı birini merak edebilir ama kesin bir uyuşma olacağı varsayımı köksüzdür. Benim benzerlik kavramıyla kastettiğim ruhsal frekansların benzeşmesi. Mutlak bir aynılık değil elbette, “Frekansım çok tuttu” dediğimiz ritimdir bu.

Haberin Devamı

“Erkekler, ilk haftadan ilişkiye giren kadını sevmezler. Genetik verileri sebebiyle böyle bir kadına güven duymazlar” diyorsunuz. Ama mesela; Emre Altuğ, Çağla Şikel için “Olaya sadece tek gecelik diye bakmıştım” demişti. Bu şekilde başlayıp evliliğe giden ilişki de çok var. Buradaki ayırım neyden kaynaklanıyor?

Aslında durum kişilerin karakteri ve yönlendirmesiyle değişebilir. Genetik olarak güvenilir bulmadığı bir kadının hareketlerini gözlemleyerek ve sonraki süreçte atılan adımlar şekillendirilerek ilişki devam eder ya da sonlanma noktasına gider. Emre Altuğ ve Çağla Şikel ilişkisi, hatırladığım kadarıyla son derece inişli çıkışlıydı. Arada kuvvetli bir çekim ve aşk vardı ki gidiş gelişler oldu. Sonra evlendiler ama nihayetinde yine ayrıldılar. Belki ikisi de bilinçaltlarında ilişkilerini oturtamadılar. Kendi iç dinamiklerini bilmemiz mümkün değil tabii. Erkeklerin genetiğinde avlanma güdüsü var ve kolay av önemsenmez.  Ama verdiğiniz örnekteki gibi, ava gidenin de avlandığı oluyor.

Haberin Devamı