İhsan Çolak erkek doğmuş ama herkesin sevgili İhsan Hala'sı olarak kadın cinsiyetiyle köyde yaşıyor
Röportaj: Figen Onur ERTAN
Manisa’nın Saruhanlı ilçesine bağlı Kayışlar Köyü’nde yaşıyor. Ege’nin hoşgörüsü ve sıcaklığının bir örneği bu köy. Allı güllü şalvarını savurarak yürüyor, parlak renkli bluzlar giyiyor, ağır işler yapmasına rağmen tırnakları her daim manikürlü. Köydeki diğer kadınlar nasıl yaşıyorsa o da öyle hayatını sürdürüyor. Mavi nüfus kağıdına sahip, ama kendini bildi bileli hep kız olarak hissetmiş. Yaklaşık 800 nüfuslu köyün İhsan Halası o. Türkiye kırsalının ön yargılarını ve tabularını iyi kalbi ve yardımseverliğiyle kırmış, kendini kabul ettirmiş.
Sosyal medyada en çok konuşulan ve Türkiye’nin yeni fenomeni haline gelen İhsan Hala ile tanışmak için kalkıp köyüne gittim. Köyün girişinde el sallayarak karşıladı beni. Başında yazması, gözünde sürmesi, bütün samimiyeti ve içtenliğiyle... Hemen 2 oda bir salondan oluşan evini gezdirdi. Derli toplu, tertemiz bir köy evi. Anne ve babasının resmi yatak odasında asılı. Her sabah kalktığında ilk onları görmek istiyor, yatarken de onlara iyi geceler diyor. Tuvalet masası her türlü bakım kremiyle dolu, köşede de bilgisayarı duruyor.
Canı sıkıldıkça intenette dolaşıyor, facebook’ta arkadaşlarıyla haberleşiyor. Duvarlarda Bülent Ersoy’un resimleri var. Gençliğinden beri itinayla gazetelerden ve dergilerden kesip biriktirmiş. “Tek isteğim onunla tanışmak” diyerek, duvarlara sığmayan koleksiyonunu da gösteriyor bir çırpıda. Sonra rengarenk güllerle donattığı bahçesinde oturuyoruz. Kurabiyeler yapmış, hemen gidip çay demliyor. Öyle hamarat ki; mutfağa her gidişinde elinde bir şeylerle geliyor.
“Çocukluğumdan beri kendimi hep kız olarak hissettim” diyerek, kardeşleri tarlaya giderken evde kalıp ev işleri yapmayı sevdiğini anlatıyor. Annesi öldükten sonra köye dönmüş, başını kapatmış. Namazını da kılıyor, orucunu da tutuyor. Ama köy düğünlerinde süslenip oynamaya da bayılıyor. Hem de en az 3 kıyafet değiştirerek. Köyün kadınlarıyla toplanıp günlere gidiyor.
Yaz akşamlarında kapı önünde oturup onlarla sohbet ediyor. Köyünü çok seviyor, köylüler de onu. “Aman İhsan Halamızı meşhur yapma sonra bırakır gider bizi” diyorlar... Doğduğu köye 24 yıl sonra dönüp yerleşen, ilk başlarda köylülerin dedikodularından ve kendisinden uzak durmasından yılmayıp, kendini kabul ettiren 43 yaşındaki İhsan Hala’nın, hikayesi gerçek anlamıyla filmlere konu olacak türden...
İhsan Hala nasıl fenomen oldu?
Seçil diye bir arkadaşım var, bankacı. Çerkezköy diye bir köye, annesine temizliğe gidiyordum. Hafta sonları gelip gidiyordu İzmir’den. Benim resimlerimi çekmişti köyde. Pencereden bakarken, iş yaparken. Sonra resimleri sergiye koymuşlar. Oradan gazeteciler gördüler. “Türkiye bazı şeyleri kabullenememişken sen köyde nasıl böyle yaşıyorsun?” diye hayret ettiler.
Peki nasıl köyün İhsan Halası oldunuz?
Büyükler “hala hala” deyince, çocuklar da hala demeye başladı.
Önce neden köyden gittiniz?
İlkokulu burada okudum. Sonra ailem İzmir Karşıyaka’ya taşındı. Daha iyi koşullar için, kardeşlerim okusun, rahat iş bulalım diye. 11 yaşındaydım o zaman. Sonra okumadım. İzmir’de kasetçide çalıştım, ayakkabıcıda çalıştım tezgahtar olarak. Kasetçide çalışırken turistik bir otelde Türk gecelerinde zenne olarak çıkmaya başladım. Dansetmeyi çok seviyorum çünkü.
Hep kız gibi mi hissettiniz?
Evet. Çocukluğumdan beri ben kendimi kız olarak gördüm. Çocukken kız çocuklarıyla ip atlardım, seksek oynardım. Ev işi, temizlik yapayım. Bunları seviyorum. Tarlaya da giderim ama öyle herkesin tarlasına gidip çalışmam, çok sevdiklerimin tarlasına giderim. Çok yorucu bir iş çünkü. Neyse, çocukken de süslenip püslenirdim. Komşular anneme sorarlarmış, neden böyle diye. Bazen annem kızardı, “Şöyle giyinme bir sürü şey diyorlar” derdi. Ben de “Anne ne derlerse desinler. Ben kendimi bildikten sonra” derdim.
Aile fertlerinin cinsel kimliğinizle ilgili problemi oldu mu?
Bir şey demediler. Tabii ki hissediyordu annemle babam. Beraber İzmir’den köye dönerken evlen dediler. Tek başıma kalmayayım diye. Niye evlenip başımı yakayım, ben kendi kendime yaşarım. Ama ablam ve abimle biraz problem oldu tabii köye döndükten sonra.
Akrabalarınızla aranız nasıl?
Yengelerimle çok iyi. Manisa’daki küçük ablamla da öyle. Küçük abimle pek görüşmeyiz, büyük abimle bazen atışırız, büyük ablamla biraz nanemolla.
Askerlikte sıkıntı çektiniz mi?
Orduevinde kadın kuaförüydüm. Van Erciş’de. Alakam yok ama rahat edeyim diye kuaför olduğumu söylemiştim. Hiç zorluk çekmedim. Bütün subayların hanımlarıyla arkadaş oldum. Çok samimiydik çoğuyla. Hiç sıkıntı çekmedim, çok rahattım.
Neden köye geri döndünüz sonra?
Annemde astım ve kalp rahatsızlığı teşhis edilince köyün havası iyi gelir diye babamla tekrar köye döndüler. Ben de hafta sonları gelip gidiyordum. 2002 yılında annem vefat edince köyüme dönüp yerleşmek istedim.
Hep köyde mi kalacaksınız?
Bu yaştan sonra ne yapacağım? Şehrin kalabalığı ve gürültüsüne dayanamıyorum artık. Zaten şehirde de yaşarken her fırsatta köyüme koşardım.
Nasıl kendinizi kabul ettirdiniz?
İlk başta çok zorluk çektim. Karşıyaka’dan gel, köye yerleş. Kaldı ki burası benim doğup büyüdüğüm köy. Çok dışlandım, çok dedikodu oldu, laf atma oldu. Uzak durdular, selam bile vermediler ilk başta. Ama baktılar bir kötülük yok. Herkesin yardımına koşarım. Kimseye hayır demem hemen koşarım.
Ne kadar sürdü kabullenmeleri?
Bir yıl sürdü. Ama hep yardım ettim komşularıma. Temizlik, tarla işi, okulda çocukların beslenme saati, hepsine koştum. Hiç kimseye hayır demedim, demem de zaten. Çalışmayı da yardım etmeyi de çok severim. Sonunda tanıdılar, kimseye bir kötülüğüm yok. Okulu, muhtarlığı, camiyi ben temizlerim.
Köyde kolay olmamıştır tabii?
İlk başlarda konuşmayanlar oldu. Sonra tabii hepsi özür diledi. Beni tanıdılar artık. Kimseye bir zararım yok ki. Bak sana ne anlatacağım. Böyle dedikodular filan oluyor, esrar satıyor kadın satıyor diyorlar. Ben sigara bile içmem. Bir gün tepem attı. Girdim kahveye, dedim ki “Siz benim bir kötülüğümü gördünüz mü? Biriyle gördünüz mü beni?” dedim. Ondan sonra zaten “Abla-hala” demeye başladılar. Ama hala birkaç kişi var, tarlasında çalıştığım bir eltimin kocasıyla ilişkim olduğu yönünde iftira attılar geçen gün, çok üzüldüm. Komşularımla kimse aramı bozamaz. Kimsenin arkasından konuşmam. Gidip yüzüne söylerim. Bir kötülüğüm de yok. Ne bir erkekle geziyorum, ne biriyle görülmüşümdür, ne basılmışımdır.
Sevgiliniz var mı?
Yok. Kolay kolay kimseyi sevmem. Yani insanları çok severim ama öyle aşk ve ilişki konusunda kolay kolay sevmem. Özellikle çocukları seviyorum. Onlar da beni çok seviyor. Ben herkese iyilik yapmayı seviyorum.
Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?
Oturduğum ev kiralık. Çok fazla masraf olmuyor köyde ama yine de yaşamak için para lazım. Evlere temizliğe gidiyorum, tarlalarda çalışıyorum. Ekin ekiyoruz, toplama zamanı gelince gidip toplamaya yardım ediyorum. Köyün camisinin, muhtarlığın, okulun temizliğini ben yapıyorum. Hayır yemeklerinde gönüllü çalışırım. Kına geceleri ve köy düğünlerinde yemek ve servisine yardım ederim. Sonra da müzik çalınca çıkıp oynarım, eğlenceyi kaçırmam tabii. Kıyafetlerimi kendim dikip süslerim. Tavuklarım ve köpeğim var. 45 tavuğum, 5 horozum var. 12 tane de civciv yeni çıktılar. Yumurtaları satıyorum.
Yemek yapmayı seviyor musunuz?
Çok severim. Çok güzel sofra hazırlarım. Ev işine hiç üşenmem. Mutfağa da kimseyi sokmam. Arkadaşlarım gelir, masayı hazırlayıp yemek yapacağım zaman yardım etmek isterler. Elletmem. Otur çok yoruldun derler. Ben yorulmam ki; isteyerek yapıyorum.
Köylü kadınlarla aranız nasıl?
Onlar daha çabuk kabullendi beni. Bütün gün onlarlayım. Girmediğim çıkmadığım ev yok gibi. Ana sınıfların beslenme saatine giderim. Mesela sıra senin çocuğundadır, senin işin vardır. Ben senin yerine gider, yemek listesinde ne varsa onları götürür, servis yaparım. Hepsine eltim derim. Gelinlik kızlar özellikle çeyiz serme zamanı beni ararlar. “Aman hala koş yardıma” derler. Burada gelenektir. Evlenecek kızın çeyizi sergilenir. Beyaz eşyasından giyeceği geceliğe kadar nesi var nesi yok serilir. Sonra bütün köy gelir, çeyiz görmeye. Gelirken hediye getirirler. Bunu sermesi ve toplaması epey zahmetli iş. Kına geceleri ve düğünlerde de hep beni çağırırlar. Mutfağa ve servise yardım ederim.
Köyde gün nasıl geçiyor?
Her sabah 6.30’da uyanırım. Kalkar yürüyüşümü yaparım. Her gün yürürüm mutlaka. Kahvaltımı yaparım, işim yoksa komşularıma sabah kahvesine giderim. Bahçemde çiçeklerimle, tavuklarımla uğraşırım. Yine işim yoksa öğlenleri güzellik uykuma yatarım. Yaz mevsiminde komşularla sokağın üzerine branda gereriz. Akşam 5 çaylarımız olur. Hepimiz kapının önünde oturur, çaylar kekler poğaçalar yeriz. Akşamları hafif yerim. Dizi filmleri seyrederim, hiçbirini kaçırmam. Bir de sabahları Seda Sayan’ı mutlaka izlerim. Çok seviyorum onu. Zaten akşam 11 gibi uyurum. Kışın hava soğuk olduğunda, eğer işim de yoksa sokağa bile çıkmam. Bazen bir hafta evden çıkmadığım olur. Bir şey lazımsa komşunun çocuğunu gönderirim bakkala. Bütün gün oturur televizyon izlerim. Beni görmeyince “Aa hala neredesin seni çoktandır görmedik bir şey mi oldu” derler. Evdeyim diyorum. Öyle geçiyor günler.
Nasıl bu kadar formda kalıyorsunuz?
Her sabah 6 kilometre yürüyorum. Eğer hava çok soğuksa açarım müziği evde oynarım, döktürürüm. Zaten sürekli hareket ediyorum.
Peki güneşin ve rüzgarın altında cildinizi nasıl böyle korudunuz?
Bakım kremleri kullanıyorum. 15 günde bir yüzüme zeytinyağı sürerim. Yarım saat bekletir ılık sabunlu suyla yıkarım. Aç gezerim valla ama bakım kremlerimi hiç eksik etmem. Süt kaynatır yüzümü buharına tutarım, bazen kaymak sürerim yüzüme. O cildi yumuşatır.
Saçınız hep kapalı mı, boyuyor musunuz?
Hayır hiç boyamadım. Zaten annem vefat edince başımı kapattım. Şehre indiğimde de bandana takıyorum. Evde bile başım hep kapalıdır. Namazımı kılarım, Kuran okurum. Oruç da tutuyorum ama yaz sıcağına denk geldiğinde tarlaya gittiğim zaman bazen dayanamıyorum.
Camiyi siz temizliyorsunuz. Peki köyün hocası ne diyor durumuna?
Sadece bana nasıl böyle olduğumu sordu. Ben de çocukluktan beri böyle hissettiğimi, kendimi hep kadın olarak gördüğümü söyledim. Dedim ya, çocukken top oynamak yerine kızlarla ip atlamayı tercih ederdim. Ne yapayım hormonlarım böyle. Sonra bir gün temizliğe gitmiştim yine camiye. Ölünce beni kimin yıkayacağını sordu. Ben de “Erkek yıkayacak, sen yıkayacaksın” dedim.
Ameliyat olmayı düşündünüz mü?
Bir ara istemiştim ama param yoktu. Babamın emekli maaşını da alamadım, kız çocuklarına veriyorlar ya bir tek. Ama şimdi iyi ki olmamışım diyorum. O zaman köyde rahat edemezdim.
(03.07.2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır.)
4- Saç diplerindeki hassasiyet! Cildimizin sessiz uyarıları
- Şampuanın içine 2 damla atmak yetiyor! Saç köklerini coşturup yağlanmayı önlüyor, parıl parıl parlatıyor! Rapunzel gibi saçların sırrıymış
- Yüzde 100 gençleştirici doğal yağ! Kırışıklıkları karış karış açıyor: Kuru görünümü yok ediyor
- Alt karnı eriten tarif! Göbeğinden kurtulmak isteyen kaşık kaşık yesin: Kalori yakımını hızlandırıyor
- İlk hasat yapıldı! Bir ayda toplanıyor, herkes bayılıyor