Bu aralar Demet Şener, Caroline Koç, Özgü Namal, Siren Ertan gibi ünlü isimlerin üzerinde değerli taşlar ve altın karışımı takılar var. Bu takıların yaratıcısı eski manken Sinem Güven
Röportaj: Merve Özaytekin
mozaytekin@posta.com.tr
Mankenliği bırakınca hayatınıza tekstil girdi. Şimdi de takı tasarlıyorsunuz. Nedir bu, maymun iştahlı olmak mı?
Bilmem olabilir. Tekstili zamanında denedim. Çok zor bir iş. Modeller çiziliyor, fason diktiriliyor, kalite kontrolden geçiyor... Her aşamasında ben de bulunuyordum. Neyseki çok şanslıydım ve elimdeki stoğu tükettim.
Sonra da hamile kaldım. Kendimi eşime ve çocuğuma adamaya karar verdim. Takı işinde de kimseye verilmiş bir sözüm yok. Satamazsam işçiliğin dışında kaybım olmaz.
Takı tasarımına merak nasıl başladı?
Tekstilden çok daha önce takı yapıyordum. O zamanlar kimseler takı yapmıyordu. Bense cam boncukları gümüşle karıştırıyor ve yaptığım takıları Beymen’de satıyordum. Araya deprem girdi. Çok etkilendim. İş yapmak istemedim. Ama üretmeye çok alışkınım ve işe yaramayı seviyorum.
19 yaşından beri profesyonel iş hayatının içindeyim. Baktım evde oturmak bana göre değil, kimle öğle yemeği yiyeceğim diye düşünmek yerine yeniden takı tasarlamaya başladım.
Neden bu sefer takılarınız cam boncuk değil de değerli taşlardan?
Uzakdoğu’dan arkadaşım bana taş getirmişti. O taşı altınla karıştırarak üzerine kızımın isminin simgesi altından defne yaprağı koyup bir yüzük tasarladım. Herkes çok beğendi. Arkadaşlarım bana sipariş vermeye başladı. Birkaç tane daha takı yaptım, derken 70-80 parçalık bir koleksiyonum oldu.
Taşları Uzakdoğu’dan siz mi alıyorsunuz?
Hayır. Gerek yok. İstanbul’da bunu yapan bir sektör var. Bu kişiler yurt dışından taşları getiriyor ben arasından seçip beğeniyorum.
Yapım aşaması nasıl oluyor?
Taşa göre çizim yapıyorum. Sonra ustamla toplantı yapıyoruz. Nasıl bir şey hayal ettiğimi anlatıyorum. Örneğin kahverengi, yeşil tonlarına yakın bir taş buldum. O bana çölü hatırlattı. Onun üstüne deve ve ay yıldız ekledim. Düşündüğüm bazen tutuyor, bazen de tutmuyor. Bozuyoruz tekrar yapıyoruz.
Demek çizime kabiliyetiniz varmış...
Evet varmış... Çöp adam bile yapamam sanırdım. Meral Topsakal’dan resim dersleri almaya başladım. Bir baktım ki resim yapabiliyorum. Şimdi topaz, turkuaz gibi taşlardan çok, insanların adını bilmediği taşlarla çalışmak, renkleri karıştırmak hoşuma gidiyor.
Takı tasarımını nasıl öğrendiniz?
Okuyarak. Bence herkes bu işi yapabilir. Tamamen kişinin kendisini geliştirmesiyle alakalı. Araştırıyorum, bilenlerle sohbet ediyorum. Böylece mutlaka bir şeyler öğreniliyor. Ama takı ilginizi çekmiyorsa uğraşmazsınız bile.
Siz her zaman takı meraklısı mıydınız?
Hiç sevmezdim, takıp çıkarmaya üşenirdim. Şimdi çok seviyorum. Sevip de taktıktan sonra tek takı takıp da çıkmıyor insan. Birçok kolye, bileklik takıp çıkıyorum artık.
İmitasyon sever misiniz?
Hiçbir zaman sevmedim. Aldıklarım çekmecede bekledi. Zaten duran eşyanın da enerjisini sevmem. Hemen başkalarına veririm.
Bu takıların sizin olduğunu nereden anlayacağız?
Bu soruya kocamın istediği cevabı vermeyeceğim için bana çok kızacak.
Nedir o?
Markamın adı Sinem Güven. Kocam hep yaptığım takılara S.G. eklememi söylüyor. Henüz yapamadım. Bu biraz egosu yüksek bir durum gibi geliyor bana; ama yapmak gerek. Sadece Punto’da satılan bilekliklerimin içinde ‘by Sinem Güven’ yazıyor. Onun dışında değerli taşları 18 ayar altınla karıştırıyorum. Sadece bu benim markam olduğunu gösteriyor.
Koleksiyonlarınızın adı neden ‘lucky jewelleries’ ve ‘lucky animals’?
Koleksiyonumda nal, melek gibi şans getiren semboller kullandım. Bu nedenle koleksiyonlarımın isminin başına ‘lucky’ (Türkçe şanslı anlamına geliyor) koydum. Midnight Express için yaptıklarımda da şansı sembolize eden hayvanlar var. Bir de luplu takılarım var. Onlara da şansı sembolize eden figürler ekledim. Çocuğu olanlar için de emzikli çocuk figürleri yaptım.
Luplu (daha iyi görmeyi sağlayan bir tür büyüteç) takı yapmak nereden aklınıza geldi?
Arkadaşlarımın yaş ortalaması bana göre biraz yüksek. Restorana gittiğimizde, gözlemliyorum, menü gelince herkeste gözlük telaşı başlıyor. Gözlüğünü unutan, takmaktan pek keyif almayan oluyor.
Arkadaşlarıma yardımcı olmak amacıyla onların yanlarında taşıyabilecekleri, luplu takılar yaptım. Markette dolaşırken bile bu luplu takılar çok işlerine yarıyor.
Showroom açmayı düşünüyor musunuz?
Hayır. Herkes showroom ve atölye kuruyor. Çok pratik ama herkesin sonu Kapalıçarşı’da bitiyor. Beğendiğim dükkanların corner’larında olmak istiyorum. Bu benim hayat şeklime de uygun. Dükkan açtığım zaman müşteri beni görmek ister. Ben de dükkanın başında oturamam, bir yere çakılı kalmak bana göre değil!
Mankenliğin bitmesi, yavaş yavaş popülerliğin elden gitmesi mi sizi işe yöneltti?
Hayır, hiç alakası yok. İnsanların bana ilgisi bitse bunu hissedebilirim. Hala tanınıyorum, iyi ağırlanıyorum. İnsanlarda iyi intiba bırakmış olmam çok güzel. Zaten popülerlik arayışında da değilim. Showbusiness mikrobu insanı yükselten bir şey ve bir gün tanınmasam belki üzülebilirim, bu çok egosal...
İşimi tamamen kendi içimde yok olmayayım diye yapıyorum, popülerliğimi kaybederim diye değil. Üretmeyip otursam çok üzülürüm. Duygularım da hemen yüzüme yansır.
Mankenliği bırakmanızı eşiniz mi istedi?
Hayır. 35 yaşına geldim artık. Zaten zirvede olduğum dönemdeki gibi mankenlik yapılmıyor. Hoş bir lansman, reklam çekimi olunca gidiyorum. Mankenlik yaptığımız dönemde tekstil hareketliyd, 7 sene önce bu bitti. Eşimle 4 yıldır evliyim. O yaptığım işleri her zaman teşvik etti, ediyor da.
Teklif geldi diyelim, eşiniz dekolteye karışır mı?
Bu benim kararım. Sinem Güven benim, kendime ve aileme yakışanı bugüne kadar yerine getirdim, bundan sonra da yapacağım.
Evde yemekleri siz mi yapıyorsunuz?
Hayır yemek yapmayı pek sevmiyorum. Evimize gelen kadın yemekleri yapıyor.
Eşinize romantik sofra da mı hazırlamazsınız?
Sofrayı hazırlarım, çiçekler, süsler koyarım, çok severim... İçindekini ben hazırlamam. Şimdi bahçeli eve taşınıyoruz. Bahçemize kocaman bir piknik masası koyacağız. Bu masa için ekoseli kumaşlardan örtüler diktiriyorum. En kısa zamanda arkadaşlarımızı çağıracağım ve onlara İtalyan yemekleri yapacağım.
Mankenlerden kimlerle görüşüyorsunuz?
Demet Şener’le ailece görüşüyoruz. Bir de Ceylan Saner var. Onun dışında çok fazla görüştüğüm yok.
Eşinizle başbaşa tatile çıkar mısınız?
Evet mutlaka başbaşa tatile çıkıyoruz. Ama kızımızı özlüyoruz. Bu yüzden çoğu tatilimizde o da bizimle.
Eşinize eve gelince kapıyı siz mi açarsınız?
Evet. Eve gelince de kapıyı ben açarım sabah işe giderken de gözden kayboluncaya kadar balkondan bakarım. Bunlar önemli değerler benim için.
Sizi gören çocuğu var demez. Formunuzu nasıl koruyorsunuz?
53 kiloyum boyum da 1.73. Kolay kilo almıyorum o bakımdan şanslıyım. Ama spor yapmazsam kendimi kötü hissediyorum. Spor hocamla ağırlık çalışıyorum. Protein ağırlıklı besleniyorum.
Her sabah 5 yumurta akından yapılmış omlet yiyorum, içine keçi peyniri koyuyorum. Kırmızı eti haftada sadece bir kez yiyorum. Akşamüstü de ya simit, ya da tost yiyorum.
Ralliciydiniz.. Motorsporlarına merakınız hala devam ediyor mu?
Türkiye Ralli Şampiyonu olmuştum. Zirvedeyken bıraktım diyormuşum!!! Artık Burcu Çetinkaya’yı seyrediyorum.
Dizilerde rol almak istiyor musunuz?
Hayır. Çok zaman kaybı. Onu yaşam tarzı edinmek gerek. Ancak bir sabah programını düşünebilirim.
Siz gerçekten aile düzeninizi bozacak hiçbir iş yapmayacaksınız anlaşılan...
Hayır. Eğer program yaparsam bu da hayatımı etkilememeli. Zaten kariyer saplantılı biri değilim. Ailece hiçbir şeyimiz eksik değil. Güzel bir hayatımız var, sadece motivasyonumu yükseltmek adına bir program yapabilirim.
- Tırnağı böyle olanlar soluğu hastanede alsın! Mantar, egzama ve sedefin yanı sıra organ sağlığına işaret ediyormuş
- Aydın Dağları’nda son yılların en verimli hasadı yapıldı! En güçlü antioksidan: Kalbe giden damarlarda yağ çözücü etkisi yaratıyor
- 1 kaşık yiyen 30 yıl öksürmüyor! Zencefille karıştırmak yetiyor: Balgam, hırıltı ve kuru öksürüğü kesiyor
- Ihlamuru sakın böyle tüketmeyin! Böbrekleri bitiriyor...
- Canan Karatay açıkladı: Yıllarca sağlıksız diye yedirmediler! Kaşık kaşık tüketin, insülin hormonunu baskılayan en önemli besin...