Sosyal medyanın en başarılı isimlerinden biri. Onu ‘Var Böyle Tipler’ adıyla çektiği kısa, komik videolarla tanıdık. Öyle bir gözlem yeteneği düşünün ki hem gıybet kültürüne, hem eltiler savaşına, hem altın günlerine hakim. Kendi deyimiyle bir çeşit ayna görevi görüyor; insanlara kendilerini gösteriyor. Başarısının sırrını da buna bağlıyor. Kıvanç Talu’yu yakından tanımak istedik.
Oya ÇINAR / oya.cinar@posta.com.tr
Üç yıldır ‘Var böyle tipler’adıyla sosyal medyada yarattığın tiplemelerle hayatımızdasın. Instagram’da pop star kadar ünlüsün ama sokakta Kıvanç olarak tanınıyor musun?
Tanıyan bir kitle var, bir de tanımayanlar var. Tanıyan kitlenin nasıl tanıdığına dair benim de bir fikrim yok ve şaşırıyorum onlara. Bunun en büyük şokunu Amerika’da yaşamıştım. “Biz burada yaşıyoruz, seni takip ediyoruz” diyerek yanıma bir grup geldi, inanamadım. Hatta ilk o zaman, “Bu iş büyüyor galiba” demiştim.
Genelde nasıl tepkiler alıyorsun?
Hep aynı şeyi duyuyorum. “Biz seni daha tıknaz, kilolu ve yaşlı zannediyorduk” diyorlar.
'Ankara'da yapacak hiçbir şey olmayınca hobine odaklanıyorsun'
‘Var Böyle Tipler ’i bir yana koyarsak, onun yaratıcısı Kıvanç Talu kim aslında?
30 yaşındayım. Klasik bir memur ailenin çocuğuyum. Ankara’da, çekirdek bir ailede, tek çocuk olarak büyüdüm. Liseyi Güzel Sanatlar Lisesi’nde okudum. Bunun hayattaki en büyük şanslarımdan biri olduğunu düşünüyorum. Bizim bir servisimiz vardı. Yarısı yataklı, ranzalı bir servis. Her yaz sadece bir hafta ailemizle vakit geçirirdik. Sonra okul müdürümüz bizi alırdı, o servisle Avrupa turuna çıkardık, bu bahsettiğim devletin bir Anadolu lisesi.
İlginçmiş gerçekten…
2000’lerin başı tabii… O zaman dünya çok güzelmiş ya! O yaşta bir çocuğun ufkunu açabilecek en güzel şeylerden biri bu yapılan. Muhteşem deneyimlerdi. Dünyayı ne kadar erken tanırsan beyninin içinde dönen şeyleri de o kadar erken şekillendirmeye başlıyorsun.
Sonra?
Gazi Üniversitesi’ne başladım, Güzel Sanatlar Fakültesi’ne. Fakat o kadar canım sıkılıyordu ki Ankara’da… Yıllar sonra bunun çok avantajını gördüm gerçi. Çünkü orada o kadar yapacak bir şey yok ki… Elinde avucunda ne varsa, hobin, zevkin neyse sadece onunla ilgileniyorsun ve bir bakmışsın kendini geliştirmişsin!
‘Kim olursan ol, gel diyen bir ilan hayatımı değiştirdi'
Ve daha üniversite birinci sınıftayken reklamcı olmaya karar veriyorsun…
Bir gün gazetede Serdar Erener’in reklam şirketi Alametifarika’nın bir iş ilanını gördüm. İlanda sadece şu yazıyordu: Kim olursan ol, gel! Altında da bir adres var. O ana kadar, “Reklamcılık nedir? Nasıl reklamcı olunur, ben o işin hangi aşamasını sevebilirim?” diye düşünmemiştim bile. Ama bir video çektim ve gönderdim.
“Hemen gel”mi dediler?
Keşke… İki ay bekledim, ses seda yok. Hayatımın kırılma noktalarından biri oydu. Bir gün bir arkadaşıma dert yandım. “Oğlum, hiç ses çıkmadı” dedim. “Sen arayıp sorsana, ne kaybedersin ki?”dedi. Aradım,telefondaki ses, “Kıvanç, bizde sana ulaşmak istiyorduk, gönderdiğin videoya iletişim adresi eklememişsin. Müsaitsen hemen atla, gel” dedi.
Daha birinci sınıftasın ama okul Ankara’da, iş İstanbul’da…
Zaten onlar da muhtemelen karşılarında liseyi yeni bitirmiş bir çocuk görmeyi beklemiyorlardı. Dört yıl boyunca haftanın dört günü Ankara, üç günü İstanbul’da geçti. Çok zorlandım. Geldiğim zaman Kartal’da, annemin arkadaşlarının yanında kalıyordum. İş yeri Beşiktaş’ta ve mesai sabah 8’de başlıyordu. İnanılmaz sert geçen bir dönemdi yani (Gülüyor).
Ne öğrendin peki bu yolculuktan?
Cesaret ya! Oradaki mesele bu bence. Çünkü çok insan tanıyorum, bir sürü şey yapabilecekken, sırf cesaret edemediği için hiçbir şey elde edemeyen. Bir de isteğinin gerçekten peşinde olmak ve istikrarlı olmak. Bir yerde pes etseydim bugün burada olamayacaktım.
'Belgeselden esinlendim'
Peki ‘Var Böyle Tipler’nasıl ortaya çıktı?
Teknik olarak izlediğim bir belgeselden esinlendim. Robot resim meselesi var ya… Ben de sırf eğlencesine benzer bir teknikle kendi yüzümü garip fotoğrafların içine yerleştirmeye başladım. Sonra arkadaşlarıma yaptım aynısını. Bir Fenerbahçeli’yi Galatasaraylı gibi konuşturuyordum. Çok sert bir arkadaşımı feminen bir şekilde konuşturuyordum. Whatsapp’tan atıp onları sinir ediyordum. Tamamen gırgırdı.
Tiplemelerini profesyonel bir platforma taşımaya nasıl karar verdin?
İşte o attığım videolar sonra dönüp dolaşıp bana hiç tanımadığım insanlardan gelmeye başlayınca “Bu epey reaksiyon alabilecek bir şey galiba”dedim. Hiçbir planlama yapmadan, oturup bir gecede, bir iki saat içinde yaptım. Adını bile çok düşünmedim.“Adı ne olsun?‘ Var Böyle Tipler’olsun” deyip açtım.
Türklere özgü her sosyal detaya hakimsin. Bu kadar gözlemi ne zaman, nerede biriktirdin?
Enteresandır, ben hayatımda hiç altın günü görmedim. Kına gecesi de görmedim (Gülüyor). Fakat bir şekilde DNA’mıza kodlanmış. Bazen “Önceki hayatımda acayip günler düzenleyen bir kadın ya da çok acayip bir esnaftım kesin” diyorum.
'Sosyal medya ünlülerine bakınca başkası adına utanma hissini yaşıyorum'
Ciddi olamazsın…
Ciddiyim. Zaten ‘fenomen’ kelimesini de bu yüzden sevmiyorum. İnternet ünlüsü, sosyal medya ünlüsü olmak bir iş değil. İnsanlar inanılmaz sahte. Bazen birine bakıp “Gerçekten nasıl bu kadar sahte olabiliyorsun ya!” demek istiyorum. Sahtelikten öleceğiz yani. Bu manyaklaşma halimizin, büyük oranda sosyal medyadan kaynaklandığını düşünüyorum.
Neler rahatsız ediyor seni en çok?
Yani sen haftalar boyunca nasıl oluyor da bir ruju ne kadar sevdiğini anlatabiliyorsun? Ya da evlenecek mesela,“Arkadaşlar komidin önerilerinizi bekliyorum”diye başlıyor. Zaman zaman başkası adına utanma dediğimiz durumu yaşıyorum. Yaptığım bir durum tespiti. Asla kimseyi aşağılamıyorum ama içerik üretmeden sadece orada var olmaya çalışmayı anlamıyorum. Biraz samimi olalım ya!
'Asla para kazanamayacağını düşünerek yola çık'
O yüzden mi genellikle sinirini bozanların tiplemelerini yapıyorsun?
Bir mazoşistlik var galiba bünyede (Gülüyor). Çünkü televizyonda denk gelsem de kanalı asla değiştiremiyorum.Sokakta yine aynı. Geçenlerde bir mekanda, yan masamda üç kadın oturuyordu. Konu başlıkları eski sevgililerinden neden ayrıldıklarıydı. En sonunda şuna karar verdiler,burçları uyuşmamış. E ben de bunu malzeme edeceğim tabii.
Çok para kazanıyor musun?
Hayır, çünkü benim işim bu olmadığı için, sayfaya aldığım reklamlarda da seçiciyim. Bunu sadece keyif aldığım için yapıyorum. Ve eni sonu bir gün biteceğinin bilinciyle...
Senin gibi içerik üretmek ve senin kadar başarılı olmak isteyenlere ne önerirsin?
Ne yapmak istediklerine doğru karar versinler. Uçak maketi yapmak istiyorsan onu yap, yeter ki zevk aldığın bir iş olsun. Çünkü bu işte en önemli noktalardan biri istikrar. Zevk almadığın bir şey yaparsan bir süre sonra sıkılırsın ve devamı gelmez. Ve asla oradan para kazanamayacağını, o sayede ünlü olamayacağını düşünerek yapmalısın. Bu beklenti yanlış.
Sen bunlara dikkat ettiğin için mi başarılı oldun? Bir milyon insan seni bu yüzden mi takip ediyor?
Bence insanların izlemeyi en çok sevdiği şey ayna. Kendisini görmek… Dünyanın en iyi filmini mi yoksa içinde senden bir hikaye olan bir filmi mi izlemek istersin? Bence kendine ait bir hikaye izlemeyi seviyor insanlar. Onlara ayna tuttuğum için. Bu işin bir sırrı varsa o da samimiyet.
‘Biz daha önce tanışmış mıydık?’
Tiplemelerini 'Biz saha önce tanışmış mıydık?' adı altında sahneye taşıdın ve dün İstanbul Komedi Festivali kapsamında sahnedeydin. Fikir nasıl gelişti?
BKM, benden bir gösteri hazırlamamı, bunu sahne şovuna taşımamı istedi. Seve seve kabul ettim. Sahnede kendi yarattığım tiplemelerle röportajlar yapıyorum. Zaten başından beri sahnede olmayı çok istiyordum. Şunun farkındayım. ‘Var Böyle Tipler’ bir popüler kültür işi. Bir süre sonra mutlaka bitecek. Hatta benim öyle bir gücüm olsa internetin şalterini indiririm.
BKM CEO'su Zümrüt Arol Bekçe: 'Dünya festivalleri arasında yerimizi alacağız'
Bu yıl dördüncüsü düzenlenen İstanbul Komedi Festivali’nin organizasyonu her yıl olduğu gibi yine BKM tarafından gerçekleştiriliyor. BKM Ceo’su Zümrüt Arol Bekçe ile festival üzerine konuştuk.
4 yıldır İstanbul Komedi Festivali’nin organizasyonunu yapıyorsunuz…
Evet ve çok daha öncesinden üzerinde çalıştığımız bir projeydi. Komedi festivalleri tüm dünyada, özellikle İngiltere, Kanada,Amerika, Avustralya gibi ülkelerde uzun yıllardır gerçekleştiriliyor. Biz de bu festivalleri uzun süre takip ettik, izledik ve İstanbul’a uyarladık.
Zorlandığınız konular oldu mu?
Hayır çünkü BKM olarak uzun yıllardır komedinin her dalında üretim yaptığımız için birikimimizi festival formatına dönüştürmek zor olmadı. Ama İstanbul Komedi Festivali henüz çok genç. Her yıl pek çok yenilikle, ilkle, hızla ve güvenli adımlarla büyüyor. Çok kısa bir süre sonra da Dünya Komedi Festivalleri destinasyonlarına dahil olacak.
Hedefleriniz neler?
İstanbul halkının, tüm yerel yöneticilerin sahiplendiği, yurt içi ve yurt dışından gelen misafirleri bizimle birlikte ağırladıkları bir festival yaratmak. Festivali bir ay boyunca, şehirde her an yaşayan, yaşatan, şehrin esnafına katkı sağlayacak, kendi ekonomisini yaratacak bir forma getirebilmek.
- Kireç tutmuş muslukları ilk günkü gibi yapıyor! Kireç, kir ve pasın kökünü kazıyor: 5 dakika bekletip yıkayın
- Boyalı saçları pamuk gibi yapıyor! Yanmış saçları tarihe karıştırıyor: Parıl parıl görünümün sırrı
- Güney Amerika'nın lezzetli besini! Magnezyum, kalsiyum ve çinko deposu: Kolesterol seviyelerini dengeliyor
- Her sabah aç karna 1 kaşık yemek yetiyor! Metabolizmayı hızlandırıp kolesterolü damardan siliyor! Bağırsakları fokur fokur çalıştırıyor
- Doğanın doktoru olarak biliniyor! Çalıların üzerinde yetişiyor: Bir bardağı böbrekteki taşı saniyesinde düşürüyor! Şişkinlik ve hazımsızlığın kökünü kurutuyor