Pazar PostasıLaf Bende Kalmasın hiçbir şeyden korkmuyor: Gerekirse birbirimizi bile harcarız
Paylaş
Laf Bende Kalmasın hiçbir şeyden korkmuyor: Gerekirse birbirimizi bile harcarız

Magazin dünyasının dev isimleri Yeşim Salkım, Mehmet Coşkundeniz ve Seçkin Piriler bomba gibi bir programla ekranda! Life Time kanalında hafta içi her sabah ‘Laf Bende Kalmasın’ı sunan üçlü, “Hiçbir şeyden korkmuyoruz, gerçekler karşısında acımamız yok” diyor

RÖPORTAJ: CANAN DANYILDIZ

‘Laf Bende Kalmasın’ başlıyor! Tehlikeli üç isim... Nasıl bir araya geldiniz?


Mehmet Coşkundeniz: Hafta içi her sabah 9’da karşınızdayız. Teklifler bize ayrı ayrı geldi ama biz Yeşim’le hep, “Birlikte bir şeyler yapalım” diye konuşurduk.

Yeşim Salkım: Mehmet’le aynı zamanda aile dostuyuz, çocuklarımızın doğum tarihi aynı. Doğum günlerini birlikte kutluyoruz. Hayat deneyimi bol, eğitimli ve çocukları olan üç isimiz. Sadece magazin değil, hayatla ilgili her şeyi konuşacağız.

Seçkin Piriler: Yapımcımız Volkan Öksüz bizi bir araya getirdi. Zaten öncesinden hem Yeşim Hanım’ı hem de Mehmet Bey’i tanırım ve severim. Kafa yapılarımız da uyuyor.

Yeri gelince kendinizle ilgili çıkan haberleri de konuşacak mısınız?

Y. S.:
Bekar olduğum için artık magazin malzemesi değilim, bana her şey mübah. Bekar bir kadın isterse gezer, tozar, sevişir! Beni de yeri gelirse konuşuruz.

M.C.: Birbirimizi de acımasızca eleştireceğiz. Her dediğimizi kabul edeceğiz diye bir şey yok. Çata çat tartışacağız. Hayat da öyle. Gerekirse birbirimizi bile harcarız.

S.P.: Herkes kendine göre cesur tabii ki... O masada insanları eleştirme hakkını kendinde buluyorsan eleştiriye de açık olacaksın.

“Mehmet magazinci de, Yeşim ve Seçkin nereden çıktı?” diyenler olacak...

Y.S.:
Psikoloji yüksek lisansı yapmış bir kadınım. İnsana ne anlatacağımı ve nasıl yaklaşacağımı biliyorum. Zaten yalnızca magazin değil, her şeyi konuşacağız. Mehmet işin magazin ehli, ben de konuyla ilgili yorumlar yapabilirim.

M.C.: Millet 300 kelimeyle konuşuyor, başka bir şey bilmiyorlar. Hayatta iyiden, kötüden başka alternatifler de var. Kendi fikirlerimizi empoze etmeyeceğiz, kimse doğrucu başı değil. Düşüncelerimizi ortaya koyacağız, o kadar.

S.P.: Benim gibi birinin yorumcu tarafında olması daha iyi. İki taraftan da bakabileceğim konulara. Benimle ilgili yapılan çirkin ve yanlış haberlere de anında açıklama yapabileceğim.

Doğru!

M.C.:
Kişileri değil, olayları inceleyeceğiz. Yasalar çerçevesinde her şeyi konuşuruz, çok cesuruz. Kimseden korkmuyoruz.

Y.S.: Kişilerden bağımsız toplumsal şeyleri konuşacağız. Herkes şöhretli ona bakarsan. Olmayanı dövüyorlar.

İyi de, sizin de ahbaplarınız, dostlarınız var. Onları da rahat rahat eleştirecek misiniz?

M.C.:
Valla beni biliyorsun, kimseyle akçeli bir bağım, gönül dostluğum yoktur. Yazılması gerekeni yazarım, aksi olsaydı bambaşka yerlerde olurdum.

S.P.: Gerçekleri konuştuğumuz ve haklının yanında adilce duracağımız için düşman olacaklarsa varsın olsunlar. Zira ne ben ne de arkadaşlarım kişilerin keyfine göre yorum yapacak insanlarız.

Y.S.: Ben o camiadan aforoz edilmiş bir karakterim. Geçmişi, insanları da çok çok iyi biliyorum. Programın sloganında olduğu gibi; yalnızca doğruları konuşacağım.

İkinizde de acayip sırlar vardır. Bunlar da o masanın malzemesi olacak mı?

Y.S.:
Hayır, yapmam. Sırlar bende sonsuza kadar kalır.

M.C.: Ben de ifşa etmem. Ama öyle bir şey olur ki, ben söylemeden o olay ortaya çıkmıştır, o zaman konuşuruz. Bildiğimiz bir şey varsa tartışırız. Arşiv unutmaz! Hatırladığımız bir şey varsa mutlaka konuşuruz.

Asla ‘konu ve konuk etmeyeceğiniz’ bir şey var mı?

M.C.:
İşin içinde karşı tarafın çocuklarına değen bir şey varsa, onu konuşmayız. Çünkü hepimizin çocukları var. Orası yumuşak karnımız. Onun dışında ‘asla konuşmayız’ diye bir şey yok. Yalnız programımız milletin albüm, kitap, film promosyon masası değil. Onu söyleyeyim!

Y.S.: İtirafnamelere açığız!

S.P.: İnsanların yanlışlarını sorgulamam, kalp kırmadan uyarırım. Benim üslubum bu.

MURAT BAŞOĞLU’NUN SKANDALI ÜSTÜNE TANIMIYORUM


Mehmet Bey, posta.com.tr’yi yönetiyorsunuz. Neden en çok skandallar dikkat çekiyor?

M.C.:
Leyla ile Mecnun kavuşamadıkları için efsane olmuş değil mi? Kötü haber, haberdir! Skandallar, yakalanmalar, yasak aşklar dikkat çeker. Bu hep böyledir, dünyada da öyle. Bu yaza baksana. Murat Başoğlu’nun yeğen ilişkisi, Vatan Şaşmaz’ın öldürülmesi, Ebru Şallı’nın ve Ece Erken’in evli adamla ilişkisi, Gülben Ergen’in meselesi...

Bunların hepsi bomba hakikaten...

M.C.:
30 senedir bu işi yapıyorum, Murat Başoğlu’nun skandalının üzerine skandal tanımıyorum! Mesela Burcu Başoğlu’nun ‘Laf Bende Kalmasın’da konuşmasını çok isteriz. Vatan’ın ölümü de soru işaretleri olan kapalı bir kutu hâlâ.

Y.S.: Murat’ı eskiden tanırım, Uçankuş’a konuştu. Çökmüş bir adam gördüm, yaşadıklarının bedeli olarak. Perde arkasında dönen şeyler de varmış. ‘Vurun kahpeye’yi yaşamış bir kadınım. Birini gözünüze kestirmişseniz, yukarıdan da emir gelmişse, o insanı harcarlar. Vatan’ın öldürülmesi de beklenmedik bir şeydi.

Niye skandalı patlamış bir insan çıkıp çatır çatır konuşmaz ki! Bunca dedikoduya mahal verir?

Y.S.:
Bence konuşmak hafiflik getirir. O yükü niye taşırsın ki? Yıllar önce Tarkan’ın birtakım erkek erkeğe fotoğrafları çıkınca; kameralar önüne geçti ve mealen “Allah’la benim aramda” dedi ve herkes sustu. Tarkan hâlâ Tarkan, anlatabiliyor muyum? Hiçbir toplum bu tür şeylerle yargılayacak kadar masum, günahsız değildir.

EBRU ŞALLI’NIN YAŞADIĞININ AŞK OLDUĞUNU SANMIYORUM

Ya Ebru Şallı’nın evli bir adamla birlikteliği? Ne dersiniz, aşk mı para mı?

M.C.:
Para için mi, aşk için mi bilmiyorum ama bu kadar ifşanın aşk için olmasını umuyorum. Burada beni rahatsız eden, Ebru’nun el ele pozlar verip görüntülenmesi. Öteki kadına meydan okuyor. O adam da karısının sinir krizi geçirme anını basına ahlaksızca servis ediyor.

Y.S.: Hiçbir aşk bir insanı bu kadar yıpratmamalı! Ben aşk olduğunu sanmıyorum. İnanmıyorum!

Yeşim Hanım siz de bu aralar yine engelleniyorsunuz...

Y.S.:
Ben her zaman güçlüyüm. Kaldı ki 15 yaşındayken babamın başka bir evliliğinden kardeşim olduğunu öğrenmişim. Beni bir şey yıkamaz. Kendi savaşımdan galip çıkacağım. Kimseye iftira atmadım, kendimden eminim. Kendi hayatım da dahil her şeyi konuşacağız.

M.C.: Arka bahçen temiz olacak, veremeyeceğin hesabın olmayacak. Canlı yayın burası, biri arayıp konuşacaktır. Elbette hatalar yapmışızdır. Ama bizim hatalarımız kimsenin hayatını mahvedecek iftiralar, yalanlar değil.


EN BÜYÜK İNTİKAM YOK SAYMAKTIR


Hepimiz kudurduk mu? Çok çapkınız!

M.C.: Çapkınlık, hayatında bir kadın varsa kıymetlidir. Öteki türlüsü çapkınlık sayılmaz ki. Ayrıca erkek yakalanacağının bilincinde olmaz. Ben de aldatıldım ve tesadüfler sayesinde öğrendim.

Aldatılırsanız intikam alır mısınız?

M.C.:
En büyük intikam yok saymaktır. Aldatılma gerçeğiyle yüzleşmek istemem. Yok sayıp hayatıma devam etmeye çalışırım.

Y.S.: Ben intikamcıyım ama kadından alırım. Erkeğin zaafları ortada, bizden ayrı hormonal dengeler var. Kadın hemcinsine bunu yapmazsa, erkek bir süre sonra vazgeçer. Bütün kadınlar evli adam peşinde, para konuşuyor. Aşk filan mazi olmuş.

Erkekler mi daha çok aldatıyor, kadınlar mı?

M.C.:
Kadın geçerli sebepleri varsa, kocasının ilgisi azalmışsa, iyi bakmıyorsa aldatıyor. Erkek için geçerli bir sebep yok. Boşanmaların büyük kısmı şiddetli geçimsizlikten. Her üç boşanmadan birinin nedeni aldatma. Ve sıkı dur, bu aldatmalarda kadın ve erkeğin oranı eşit.

Evli erkek niye caziptir?

M.C.:
Evli erkek caziptir, çünkü kopyacılık refleksi işler. Başka bir kadın tarafından denenmiştir. Bekar erkekte kocaman bir soru işareti vardır. Hiçbir erkek boşanmasına neden olan kadınla ilişkisine devam etmez ya da yuva kurmaz.

Bir kere aldatan yine yapar mı?

Y.S:
Tabii ki aldatır. Çünkü yüz göz olmuşsundur. Yapar.

Haberin Devamı