Meltem Cumbul, her daim deli dolu, kıpır kıpır, çalışkan, güçlü, vefalı, cesur, komik ve tatlı bir kadın. Geçmişte oyunculuk dışında, radyo DJ’liği, şarkıcılık ve sunuculuk yaptı. Uzun zamandır da sahibi olduğu ‘Meltem Cumbul Studio’da, oyunculuk eğitimleri veriyor. Oyunculuğa dair uluslararası birçok ödüle sahip olan Meltem’le hayatına dair merak edilenleri konuştuk. Bekir Saçar / bekir.sacar@posta.com.tr
Meltem, uzun zamandır renkli magazin dünyasından uzak bir yaşam sürüyorsun... Şu sıra neler yapıyorsun?
Öncelikle sağlıklıyım, sanırım bu zamanda en kıymetli şey bu. Bol bol kitap okuyorum… Sekiz yıl önce sahnelediğim tiyatro oyununu ve 2008’den bu yana okulumda öğrettiğim ‘Eric Morris kuramını’ konu alan, yüksek lisans tezime fayda sağlayacak kitaplar bunlar. Film oyunculuğu üzerine atölye çalışmaları yapıyorum. Bedenimin, fiziksel tiyatro için uygunluğunun devamını sağlamak adına kondisyon çalışıyorum…
Şov dünyasında, sanatçıların en büyük korkusu unutulmak. Senin böyle korkuların var mı?
Gündemin hızla değiştiği bir çağda yaşıyoruz. Zamanı kendi lehimize kullanarak, insanca yaşayabilme ihtiyacındayız. Korkuları bir kenara koyup derin bir nefes almanın kıymetiyle, kalıcı eserler üretmeye çalışıyorum.
Son yıllarda beyaz perde ve ekranlardan uzaksın. Bildiğim kadarıyla sadece tiyatro yapıyorsun. Neden?
Tiyatro ve sinema, günümüzde birbirinden ayıramayacağımız iki farklı disiplin olarak sahnedeki yerini aldı. İkisini birbirinden ayırmıyorum. Pandemi döneminde, kamera olmadan bir tiyatro oyununu izlemek neredeyse olanaksız. Dolayısıyla iki ana bilim sanatında da kendini geliştirmek gerek.
İş dışında bir gününü nasıl geçiriyorsun?
Sabah çok erken kalkıyorum. Her sabah kahvemi koyup, kahvaltımı hazırlıyorum. Dışarıdan yemek söylemediğim için yemek yapıyorum. Gündemi takip edebileceğim platformlardan ne olup bittiğine bakıyorum. Duyusal ve fiziksel egzersizlerimi yerine getiriyorum. Sevdiklerimle görüntülü ya da sesli görüşmeler yapıyorum.
ALDIĞIM YAŞLA BERABER İFADEM FARKLILIK KAZANDI
Geçmiş yıllarda Meltem Cumbul deli dolu bir kızdı, şimdi olgun bir kadın oldu. O deli dolu Meltem nereye gitti?
Radyo programları ya da şov programları yaptığım zamanlardaki, 20’li yaşlarımı işaret ediyor o dönemler. Tam da olması gereken çağlarda, olması gerektiği gibi… Otantik, eğlendiren, güldüren, “Uyanın” diye bas bas bağıran bir genç kızlık dönemime şahit oldunuz. Boşuna değilmiş sanırım bu kadar çok ses çıkarmam.
Sonra ne oldu?
Şimdi aldığım yaşla beraber bu ifadem farklılık kazandı. Yoksa o günlerini bugün yaşayan kişiler gibi geç kalmış olurdum. Olsun, geç de olsa umarım uyanmışlardır.
KADINLAR, ‘BEYİM BİLİR’ KAVRAMINI İLKE EDİNMEMELİDİR
Kadın olmanın zorlukları malum. Bu konuda neler söylersin?
Türkiye’de kadın; üreten, düşünen, hisseden, karşı cinsin dilini değil, kendi dilini oluşturan, aklı selim bir varlık olmalıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin bilincinde olmalıdır. “Beyim bilir” kavramını ilke edinmemelidir. Her ortamda eşitliği önemsemelidir. Bu ülkede her gün üç kadın öldürülüyor. Bu bir cins kırımdır. Bir an önce caydırıcı cezaların getirilmesi ve kadın cinayetlerine artık bir son verilmesi gerekiyor.
Malum, son dönemde dünyamız hayli karışık. Senin canını en çok neler sıkıyor?
Covid-19 nereye gidiyor? Ülkem nereye gidiyor? Ekonomi ne olacak? İklim değişikliği sonumuz mu olacak? Apartmanımız depreme dayanıklı mı? Bunun gibi onlarca soru var kafamda…
İNATÇI, YAŞAMAYI SEVEN TUTKULU BİR KADINIM
Meltem Cumbul, bizim gördüğümüzün ötesinde, nasıl bir kadın?
İnsanın kendiyle alakalı cümleler kurması zor. Bir arkadaşıma sordum bu soruyu. Hiç kötü huyum yokmuş gibi, şöyle şeyler söyledi. “Evine, alanına, ailesine önem veren, söylenmek yerine eyleme geçmeyi tercih eden, sorgulayan, yeri gelince meraklı bir çocuk, yeri gelince ne yapacağını çok net bilen bir kadın.” Ben de birkaç şey ekleyeyim; inatçı, yapılan iyilik ve kötülükleri unutmayan, yaşamayı seven, tutkulu bir kadınım.
SEVİŞME GİBİ ÖZEL TEMAS İÇEREN SAHNELER, ERKEK İÇİN DE KADIN İÇİN DE ZOR
Türkiye’de kadın oyuncular, sanatlarından çok öpüşme, sevişme sahneleriyle gündeme getiriliyor...
Öpüşme ya da sevişme gibi özel temas içeren sahneler, kadın için de erkek için de kolay değil. Konunun, kadın üzerinden dediğiniz gibi okunması, erkeğin kadını medyada bir meta olarak göstermesiyle de ilgili. Kadına böyle bakılmaması için, medyanın da üzerine büyük bir sorumluluk düşüyor.
Sence sanatçı, toplum gözünde nasıl bir yerde olmalı? Sanatın ve sanatçının ille de bir mesaj vermesi gerekiyor mu?
Sanatçı bir Sivil Toplum Kuruluşu değildir. Sanatçının yaratımları eğer STK’lar tarafından değerlendirilmek istenirse başka tabii...
KENDİ ALANIMIN KONTROLÜNÜ SAĞLAMA İSTEĞİM GELİŞTİ
Yaş aldıkça kendinde nelerin değiştiğini görüyorsun?
Tırnaklarım kısaydı, uzattım. Sade yaşantım aynı şekilde devam ediyor. Empati kabiliyetim yüksek noktalara ulaştıkça, kendi alanımın kontrolünü sağlama isteğim gelişti. Anlamanın, onaylamak demek olmadığını fark ettirmeye çalışıyorum.
AŞK, SEVDİĞİN İNSANI HERKESTE GÖRMEYE BAŞLAMANDIR
Aşkı nasıl tarif edersin?
Aşk, sevdiğini herkeste görmeye başlamandır.
Hayatında biri olmadığında, o boşluğu nelerle dolduruyorsun?
Benim için boşluk diye bir şey yok.
Özellikle sizin sektörde, kişisel gelişim, nefes terapisi ve yoga çok trend. Sen de bunlarla ilgileniyor musun?
Ne bileyim, nice yoga derslerine gidip de, hayatlarında hiçbir şeyi halledememiş o kadar çok insan görünce, pek de yoga yapası kalmıyor insanın.
KALİTELİ, PAHALI VE UZUN ZAMAN GİYEBİLECEĞİM ŞEYLERİ ALIRIM
Alışveriş, moda ve stil senin için ne ifade ediyor?
Fazlaca geliri olan bir kişi olmadım hiçbir zaman. Olsa da fark etmezdi gerçi ama kaliteli, pahalı ve uzun zaman kullanabileceğim şeyleri alıyorum. ‘Bir alırım tam alırım’ zihniyetine sahibim.
ANNEMDEN ALDIĞIM EN GÜZEL ÖĞÜT: BİR GÜN SANA YANLIŞ YAPARSAK BİZİ BİLE YOK SAY
Bugüne kadar, annenden ve babandan aldığın en güzel öğüt neydi?
Babamın bana verdiği en güzel öğüt, “Kimseye eyvallahın olmasın.” Annemin verdiği en güzel öğüt ise, “Eğer bir gün sana yanlış yaparsak, bizi bile yok say.”
Gelecek için nasıl bir dünya hayal ediyorsun?
Sınırların belli olduğu, iyi yönetilen, canlı, heyecanlı, kaynakların tasarruflu kullanıldığı, tüketime yönelik olmayan bir dünyada yaşamak istiyorum. Doğaya, ekolojiye önem veren, kimyasal atık yönetimini bilen, bilime inanan, insanların birbirine ve çevresindeki her şeye saygılı olduğu, sevgi dolu bir dünya hayal ediyorum…
Buradan sevenlerine bir mesaj vermek istesen, ne söylersin?
“Vazgeçme!” derim.
- Bağırsakları tıkır tıkır çalıştırıyor! Mutfağınızdan eksik etmeyin: Damarları kireç sökücü gibi temizliyor
- Özel izinle ekiliyor! Kilosu 6 bin TL: Yorgunluğu tarihe karıştırıyor: Şişkinlik ve hazımsızlığın kökünü kurutuyor
- 1 litre suyla karıştırıp için! Göbekte biriken yağları eritiyor: Kalori yakımını hızlandırıyor
- Selçuklu sarayından eksik edilmeyen meyve! Konya'nın verimli topraklarında yetişiyor: Zengin antioksidan deposu besinler listesinde ilk sırada
- Dibi tutmuş tavayı, tencereyi eski haline çeviriyor! Yandı diye çöpe atan pişman oluyor