Yönetmenliğini ve senaristliğini Mahsun Kırmızıgül’ün yaptığı ‘Mucize 2: Aşk’ bu sefer aşkın insanı nasıl iyileştirebileceğini anlatıyor. Filmin başrol oyuncusu Mert Turak’la buluştuk. Performansıyla çok konuşulan oyuncu “Artık herkes bencil, sadece kendini düşünüyor. Koşulsuz ve saf sevgiye ihtiyacımız var. İşte bu yüzden bu filme de ihtiyacımız var” diyor. Alev GÜRSOY CİMİN / alev.gursoy@posta.com.tr
‘Mucize’de bizi epey ağlattınız. ‘Mucize 2: Aşk’ta bizi ne bekliyor?
Senaryoyu elime aldığımda elim ayağım kesildi. Mahsun, filmi aşkla dolu anlattığı için oyuncu olarak “Çok inanmış adam buna” diye hissediyorsun. Biraz eski kafalı bir oyuncuyum. Senaryo karnımı karıncalandırıyorsa doğru filmde olduğumu anlıyorum. ‘Mucize’de de “Hayatım boyunca bir daha böyle güzel bir role denk gelebilir miyim?” diye sormuştum kendime. İkinci filmde de aynı duyguları yaşadım. Oynamadım resmen yaşadım.
Mahsun Kırmızıgül’le yolunuz nasıl kesişti?
‘Başrolde Aşk’ diye bir dizi vardı. Sete gelip bana uzaktan bakıyordu Mahsun. Ama herkese baktığından başka bakıyordu bana. Geldi yanıma, “Mert sana öyle bir rolle geleceğim ki...” dedi. İnanmamıştım. Daha iki ay geçmedi üzerinden aradı. Hikâyeyi gözleri dola dola anlattı. Mahsun, işine tutkuyla bağlı. Derin yaşıyor ve işini layığıyla yapıyor.
Karakterler de bu yüzden bu kadar derin bir iz bırakıyor. Aziz’in zorlu yolculuğu sizi ne kadar zorladı?
Zorlanmak mı yoksa başka bir duygu mu, bilemiyorum. ‘Mucize’ye başladığımızda altı ay engelli çocuklarla vakit geçirdim. Pedagoglara gittim. Kendini ifade edemeyen bir bedenin içinde aslında deli olmayan, hasta olmayan insanlara karşı varoluşunu göstermek isteyen bir adamın sıkışmışlığı manevi olarak beni daha çok yordu. Aziz’i anlamak için başka bir kafa gerek.
Aziz engelli ama birçok şeyi sıradan bir insandan daha iyi yapabiliyor.
Evet, mesela çok sevmek, sahiplenmek. Küçümseniyor, horlanıyor ama yine de pes etmiyor. Herkesten çok öğrenmeye açık.Sevdiği kadına gözü gibi bakıyor. En iyi arkadaşı atı.
Aziz’i oynarken en çok nerede zorlandınız?
Kuşlara karşı fobim var. Aziz’in güvercini eline aldığı sahnede ara verdiğimiz bile oldu. “Tependen kartallar geçti, uçurumun kenarında durdun ama bir güvercini tutamadığını mı söylüyorsun” dediler. Zar zor tutmuştum. (Gülüyor)
Engelli bir bireyi oynadıktan sonra insan ne kadar sürede kendine gelebiliyor?
Kasılı kalıyordum bir müddet. Özellikle sol tarafım. İkinci filmde daha çok zorlandım. Aziz’in fiziksel eksikliğinden ziyade zihinsel durumu beni daha çok zorladı.
Telefondan kaslı adamlara, makyaj güzellerine bakacağına karşındakine bak be kardeşim
Aşk sahiden de iyileştiriyor mu?
Gerçek bir aşksa, yüzeysel değilse aşk iyileştirir. Ben bunu Aziz’i tanıdığımda anlamıştım. Gerçek Aziz çok daha net ve duru. Adamın saf bir sevgiyle yıkandığı o kadar belliydi ki. Keşke insanlar da tıpkı Aziz gibi dupduru sevse, sevilse. Mücadele verse.
Çok güzel bir kadın, engelli ve insanların ‘deli’ diye baktığı bir adamla evlendiriliyor ama vazgeçmiyor, sahipleniyor. Bu hayatta Mızgın gibi kadınlar var mıdır sizce?
Keşke olsa. Artık herkes bencil ve kendini düşünüyor. Koşulsuz ve saf sevgiye ihtiyacımız var. Vapurda kimse kafasını kaldırıp birbirine bakmıyor. Telefondan kaslı adamlara, makyaj güzellerine bakacağına karşındakine bak be kardeşim. Telefonda iki parmak hareketiyle birini beğenmen, o insanı beğendiğin anlamına gelmiyor.
Onun için erken kalkıp bir yere gittin mi? Onun için gerçekten bir şey yaptın mı? Hayatı ziyadesiyle yüzeysel yaşıyoruz. Unuttuğumuz birçok şeyi bu filmle hatırlayacağız. Nedense böyle aşkları hep filmlerde arıyoruz. Oysa burnumuzun dibindekini görmüyoruz ve hep ıskalıyoruz.
Aşkla ve inanarak sevmek başka bir şey…
Modern zamanda aşktan anladığımız ilk görüşte birbirimize çarpılmak. İlk görüşte aşk, aşkın bir türü olabilir ama vazgeçmemek de aşk. Güvenmek sevmekten daha büyük bir lütuftur.
Gençlerin kendilerini yaşam koçlarından kurtarıp hayatla yüzleşmesi gerekiyor
Rol modeliniz kim?
Bir aktör birçok aktörden var olur. Hepsinden bir an kalır sende. Yıldız Kenter’in, Haldun Dormen’in öğrencisi olma şerefini tattım. Yıldız Kenter ilk derste, “Okulu basamak olarak kullanmayın. Siz tiyatro aktörüsünüz” demişti. O terbiyeyle yetiştiğimiz için her rolümüz namustur bizim için.
Büyük usta Yıldız Kenter’i de kısa zaman önce kaybettik...
Öyle bir kadındı ki, seni tepeden tırnağa süzdüğünde, potansiyelini kullanmadığını sana sadece bakışlarıyla hissettirirdi. Delici bir şekilde bakardı sana. Ben hâlâ Yıldız Hoca’nın bakışlarını görürüm. “Bugün uyumak yerine daha çok oyununa çalışabilirdin Mert” derdi. Yıldız Kenter bize hazır ve diri olmayı öğretti.
Yeni nesil oyuncuları nasıl buluyorsunuz?
Çevremdeki çoğu kişi gençlerden iyi oyuncular çıkmadığını söylüyor. Gençlerden iyi oyuncular çıkması için önce kendilerini yaşam koçlarından kurtarıp hayatla yüzleşmeleri gerekiyor. Kısacası hayal ettiğim hayatı yaşıyorum, çok şükür.
Bu filmde ağlayıp "Çocuğum otizmli bir çocukla aynı okulda olmasın" diyemeyiz
148 down sendromlu ve 50 küsur engelli arkadaşla çalıştınız...
Onların enerjilerinin yanında aktör olarak kendini daha şehir insanı, daha kirli hissediyorsun. Onlara acımamalıyız, onları sadece sevmeliyiz.
Birçok insan filmden ağlayarak çıkıyor ama köşe başındaki engelli kişiye çok da duyarlı davranmayabiliyor…
Herkes o kadar tahammülsüz ki... ‘Mucize 2: Aşk’ filminde ağlayıp “Çocuğum otizmli bir çocukla aynı okulda olmasın” diyemeyiz. İnsanlar, çocuklarının bu özel çocuklarımızla aynı okulda eğitim görmesine bile tahammül edemiyor. Biz merhametliydik, özümüze dönmeliyiz.
Bu filmden çıkan en doğru mesaj sizce nedir?
Ben Aziz’den azmi, mücadeleyi, başarıyı, aşkı, sevgiyi öğrendim. Dürüstlüğün enayilik sanıldığı bir zamanda yaşıyoruz. Aziz karısı için o kadar cesur ki farklılığını görmüyorsun bile. Karısı onun yareni, arkadaşı olmuş. Biz bu dostluğun birazını bile gösterebilirsek kârdır.
"Dikkat dikkat birazdan bir adam köyde çırılçıplak koşacak lütfen silahlarınıza davranmayın"
İlk film ‘Mucize’de çıplak koştuğunuz sahnede utanmış mıydınız?
Sahne çekilene kadar meselenin ciddiyetinin farkında değildim. Çünkü karavanda ten rengi bir slip denetmişlerdi. Bornozla sete gittim. Mahsun “Lütfen kadın arkadaşlarımız seti terk edebilir mi?” dedi. Hepsi gitti ama yine de gergindim. Şöyle bir anons duyduk; “Karılarınızı ve çocuklarınızı evlerde tutun. Birazdan bir adam köyde çırılçıplak koşacak. Lütfen silahlarınıza davranmayın.” Düşünsene bir çoban o an oradan geçiyor ve yanında tüfeği var. Yanından da ben çırılçıplak koşuyorum. Film çektiğimizi anlatana kadar kim bilir neler olur.
- Adana'da yılın son hasadı başladı! Tanesi 15 TL: İstanbul, Sivas, Ankara ve Samsun'dan talep çok, mis gibi kokuyor, kırmızı rengiyle görenleri büyülüyor
- Tahinin içine 1 kaşık ekleyin! Damarları çamaşır suyuyla temizlenmiş gibi yapıyor, hastalıklardan koruyor, kemikleri beton gibi yapıyor, C vitamini kralı
- Limonun tahtını ele geçiren meyve! C vitamini bombası olarak biliniyor: Tıkalı damarları açıyor, kolesterolü yerle bir ediyor
- İbrahim Saraçoğlu'nun favorisi! Kaşık kaşık tüketince vücuda enerji veriyor, kan şekerini dengeliyor, vücudu dipçik gibi yapıp yüze renk katıyor!
- Türkiye'de kendiliğinden yetişiyor! Kanı saniyesinde temizliyor, safra kesesi ve karaciğerdeki toksinleri temizliyor, vücudu dipçik gibi yapan bitki