‘Kadınlara Mahsus’ filmi kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratmaya çalışan, mesajı net bir film. Sekiz kadın bir kampta bir araya geliyor, hepsinin farklı bir hikayesi var ve birbirlerinden güç alarak bir dönüşüm yaşıyorlar. Başrol oyuncularından Müjde Uzman ve Elifcan Ongurlar ile bir araya geldik. İkisinin de samimiyetinden, netliğinden çok etkilendim. Filmi, kadın olma hallerini ve daha fazlasını konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
Sizinle röportaj yapacağımı söylediğimde o an ortamdaki arkadaşlarımdan, “Aa, bayılıyorum ikisine de” gibi cümleler yükseldi. Sizce, sizi yakından tanımayan biri sizin neyinize bayılıyor olabilir? Siz, uzaktan baktığınız Müjde ve Elifcan’ın neyine tav olurdunuz?
Müjde Uzman: Ben bunları önyargı olarak görüyorum. Söyledikleri çok güzel, sağ olsunlar ama belki de biz hiç bayılacak insanlar değiliz. Sosyal medya sayesinde artık kendimizi gösterebildiğimiz bir alan var tabii. Belki o, belki işlerimizdeki tercihlerimiz böyle bir algı oluşturmuştur. Dış gözle bakmaya çalıştığımda, bence ben göründüğümün aksine daha neşeli ve ‘geyik’ bir tipimdir, belki buna tav olurdum.
Elifcan Ongurlar: Ben Elifcan’ın doğallığına tav olurdum. Fiziksel olarak da konuşurken de oynarken de hep doğal olmaya çalışıyorum.
ELİFCAN ONGURLAR: BAZI İNSANLARA NET OLACAK KADAR DEĞER VERMİYORUM
Müjde Hanım, kendinizden bahsederken korkusuz ve dobra ifadelerini kullanmışsınız. “Gereksiz kibarlık karşıdakine kötülüktür” demişsiniz. Her zaman bu kadar net misiniz gerçekten?
M.U.: Evet böyle bir atasözü icat etmiştim. (Gülüyor) Ama ben hep böyleydim. Başıma bir şey geldi de böyle olmadım. Zor ama her şeyin bir bedeli var ve ben uzun vadede doğruyu yapmak için kısa vadede yanlış anlaşılmayı göze alıyorum. Bedeline de her zaman açığım.
E.O.: Ben de olabildiğince net olmaya çalışıyorum hem iş hayatımda hem de özel hayatımda ama yapamadığım zamanlar oluyor tabii. Bazen de hiçbir şekilde net olmak istemiyorum ve uzaklaşmayı seçiyorum o insanlardan çünkü bazı insanlara net olacak kadar değer vermediğim anlar da oluyor hayatta.
‘Kadınlara Mahsus’ daha vizyona girmeden çok ses getirdi. Nasıl anlatırsınız filminizi?
M.U.: Sekiz güçlü kadının dönüşüm hikayesi ‘Kadınlara Mahsus’. Genelde kadın-erkek ayrımını sevmeyen biri olarak filmin anlatım dilini ve mesajını veriş şeklini çok sevdim çünkü çok klişe mesajlar verildiğinde ayrımcılık yapmayalım derken maalesef o ayrımın altının daha da çizildiğini düşünüyorum. Ama buradaki anlatım dili o değil.
E.O.: Herkesin kendinden bir şey bulacağı bir film. O yüzden kıymetli, mesajları çok güzel ve ben içinde olduğum için çok mutluyum. Hayatın içinde çok iyi bildiğim ama bir o kadar da kendime uzak bir karakteri oynuyorum; o yüzden oyunculuğum için de bana çok şey kattığını düşünüyorum bu filmin.
MÜJDE UZMAN: KADINLARDA HEP ERKEĞİ MEMNUN ETMEYE ADANMIŞLIK VAR, O BENİ NE KADAR MEMNUN EDİYOR DİYE BAKILMIYOR
“Kadın, kadının kurdu değil yurdudur” filmin slogan cümlesi. Bu önermenin aksini savunan, hatta “Kadın, kadının en büyük düşmanı” diyenler de var…
M.U.: Bu sözün niye ve nasıl çıktığını anlayabiliyorum ama net olarak hayır, ben hayattaki en büyük düşmanlığı hiçbir zaman kadınlardan görmedim. Bir kadından böyle bir yaklaşım gördüğümde de onu kadın olması üzerinden değil, karakteri üzerinden yorumladım. Bir tavrı kişinin cinsiyeti üzerinden okumanın tamamen toplum tarafından yüklenen rollerle alakalı olduğunu düşünüyorum.
E.O.: Zaten bu ayrımı hayatımızdan kaldırdığımız zaman otomatikman bazı roller de sözler hayatımızdan çıkacak. “Kadın, kadının kurdudur” gibi cümleler üremeyecek mesela. Çok şükür bugüne kadar fiziksel şiddet yaşamadım ama psikolojik şiddet yaşadım. Bazen de yaşıyoruz ve o an fark etmiyoruz. Ben birçok şeyi üzerinden zaman geçince anladığımı fark ettim; özellikle bu filmle birlikte daha çok farkındalık yaşadım.
M.U.:
Ben bir de şunu çok gözlemliyorum. Çoğu kadında ısrarla erkeği memnun etmeye adanmışlık var. Hep tercih edilen olma arzusu var. Ama şunu düşünmüyor hiç mesela. O beni memnun etme çabasında mı? Bunu kendimde de fark ettiğim zamanlar oldu ve geldiğim noktada artık şu netlikteyim. “Şunu yaparsam gider mi, beni istemez mi, beğenmez mi?” diye bakmadan karşımdakine, “Bak sen burada bana yanlış yapıyorsun; ister bozul, ister kırıl, ister git, benim alanıma saygı duymayan biriyle ben zaten nereye kadar yürüyebilirim?” diyorum.
Şebnem Aksel ve Aynur Turanlı’dan bahsedelim biraz… Karakterlerinizle nasıl bir bağ kurdunuz?
Şebnem bana çok zıt bir karakter, tek benzer yanımız onun da obur olması. (Gülüyor) Zamanında, “Dur, hayır!” diyememiş ve bu sebeple çok bedel ödemiş. Kendini savunmaya alıp biraz saldırganlaşmış da bir kadın. Ama bunun tek sebebi suçluluk hissetmesi çünkü yapması gerekeni zamanında yapmamış. Bunun farkındalığını yaşamaya başladığında dönüşümü de başlıyor.
E.O.: Filmdeki en güzel şeylerden biri bütün kadınların birbirinden güç bulması. Herkesin farklı dertleri var ve bulundukları kampın içinde gerçekten aile oluyorlar. Benim karakterimin kendimle benzeştirdiğim çok yanı yok ama maalesef ki Aynur bir o kadar tanıdık bana. Her gün televizyonda, gazetede gördüğümüz bir kadın.
Dominant yanlarınız var mı?
E.O.: Dominantımdır net. (Gülüyor) Annem de öyledir benim, anaerkiliz bu konuda.
M.U.: Ben de dominantımdır.
MÜJDE UZMAN: GEREKTİĞİNDE YARDIM KABUL EDERİM
Sosyal medyada ‘güçlü kadın’ ifadesi üzerinden dönen bir espri var. “Güçlü olayım derken pehlivan oldum” diyen, eşitlik arayışında dozun kaçtığını söyleyenler var. Bu fikre ne dersiniz?
M.U.: Ben hep böyleydim, çocukluğumdan beri gücümün yettiği her şeyi kendim halletmeye çalışırım ve buna hiçbir zaman erkekleşme olarak bakmadım. Gerektiğinde yardım da kabul ederim çünkü… Dibine kadar kadınım. Hiç erkekleştiğimi düşünmüyorum ve hiçbir işe de kadın ya da erkek işi olarak bakmıyorum. Her iş yetenek ve ilgi alanıyla ilgilidir bana göre.
E.O.: Ben bir işe her zaman, “Becerebilir miyim, beceririm herhalde” diye bakarım. Canım istemiyor olabilir, ilgi alanım olmayabilir o başka bir konu ama yapmadığım hiçbir işe ‘erkek işi’ diye bakmam ya da o tip işleri yaptığımda erkekleştiğimi düşünmem.
MÜJDE UZMAN: AŞK FANTASTİK BİR DUYGU; AÇAMIYORSUN, KAPATAMIYORSUN, KONTROL EDEMİYORSUN
Aşk hayatınızın neresinde? Size ne ifade ediyor?
E.O.: Aşk şu an hayatımda güzel bir yerde. Bu filmle birlikte hayatıma bir aşk geldi. Güzel bir noktada. Ama ben mesleğime de anneme de babama da çok aşığım. Her şeyi aşkla yapmaya çalışırım.
M.U.: Aşk ve ilişki benim hayatta çok öncelediğim şeyler değildi ama bu planlayabileceğin bir şey değil, dolayısıyla aşık olunca önceliklerin, önem sıran elbette değişiyor. Ben de hayata ve her şeye çok aşkla bakan bir insanım. Özel hayatımda ben de şu an aşığım. İyisiyle kötüsüyle kabul ettiğim şeylerden biri aşk. Ağlaması da güzel, acısı da güzel, özlemesi de, acısı bitince hatırlaması da güzel. Bahşedilmiş, kontrol edilemeyen, nerden çıktığını anlamadığın bir duygu. Fantastik de geliyor bana. Düğmesi yok, kapatamıyorsun, açamıyorsun, kontrol edemiyorsun… Enteresan bir duygu. (Gülüyor)
Kısa kısa…
Yüzünüzü en çabuk ne düşürür?
M.U.: Açlık… (Gülüyor) Bir de olabilme ihtimali varken istediğim bir şeyin olmaması.
E.O.: Anneme ulaşamayınca çok panik olurum.
Nasıl bir insan asla arkadaşınız olamaz?
E.O.: Kibirli insanla arkadaş olamam.
M.U.: Hakkaniyetsiz insan arkadaşım olamaz.
Romantizm sever misiniz, duygularınızı kolay belli eder misiniz?
E.O.: Dışarıdan pek öyle görünmem ama içten içe romantizmi severim.
M.U.: Benim her konuda o kadar içim dışım bir ki… Romantizmi de severim, sevgimi de beğenimi de her zaman gösteririm.
Sevgi ifadesi olarak çok sevdiğiniz ve hiç sevmediğiniz hitap şekli ne olabilir?
E.O.: İçten söylenen canım ifadesini çok severim. Aşkitom, bebitom gibi altı boş hitaplardan hoşlanmıyorum.
M.U.: Biraz dönemle de ilgili. Eskiden canım ifadesini samimiyetsiz bulurdum. Şu an hiç öyle hissetmiyorum. Güzelim ifadesinden hoşlanmazdım ama şu an erkek arkadaşım bana “Güzelim” diyor ve öyle bir diyor ki gerçekten öyle hissediyorum. Benim gibi maskülen bir tip bile çocuklaşıyor. (Gülüyor)
M.U.: İyi yemeğe, güzel manzaraya, keyif için harcadığım paraya hiç acımam. Kıyafete hiç para harcamam. Üzerimdeki hemen her şey annemin.
E.O.: Ben alışverişi severim. Özellikle ayakkabıya biraz para harcıyorum. Yemek ve keyif dendiyse ben de Müjde gibi hiç acımam.
Bu gece rüyanızda kimi görseniz sabah çok mutlu uyanırdınız?
E.O.: Anneannemi üç ay önce kaybettim. Dün onu görmüştüm ve hem hüzünlü hem iyi hissetmiştim. Yine onu görmek isterim.
M.U.: Kişiden ziyade çok sevdiğim bir konserde ya da festivalde olduğumu görmek isterdim.
Fotoğraflar: Ozan GÜZELCE
- Suyunu bardak bardak içince kolesterolü damardan kazıyor, doğanın C vitamini kralı
- Diş ağrısını şıp diye kesiyor! Doğal ilaç etkisi yaratıyor: Evde uygulayabileceğiniz yöntem
- Fen lisesi öğrencileri için GençBizzTech Projesi başvuruları başladı
- Son hasadı yapıldı, Türkiye'nin en kalitelisi seçildi! En güçlü antioksidan: Kalbe giden damarlarda yağ çözücü etkisi yaratıyor
- Dünyanın en ucuz yemeği: Karaciğerdeki yağı silgi gibi siliyor, kolesterolü yere çakıyor