Murat Menteş, beşinci romanı ‘Fink’te Göksenin Yıldırım adında gerçek birinin maceralarını anlatıyor. Göksenin Bey, Asya-Pasifik ülkelerinde yaklaşık 10 yıl model olarak ün salmış. ‘GokuSky’ adıyla biliniyormuş. İşin ilginç yanı, Türkiye’de kimsenin onu tanımaması! Olağanüstü maceralar yaşayan Göksenin Bey, şimdilerde 40 yaşında ve İstanbul’da yaşıyor. Bu heyecan dolu, komik ve hüzünlü romanı Murat Menteş’le konuştuk. ALEV GÜRSOY CİMİN / alev.gursoy@posta.com.tr
‘Fink’, “Vay be!” dedirten bir kitap. Diğer kitaplarınıza pek benzemiyor. Yanılıyor muyum?
Bu aslında hiçbir romana benzemiyor. Gerçek olayları anlattım ve seci sanatını kullandım. Yani romanı kafiyeli yazdım. Vezin, ulama, aliterasyon gibi şiire özgü niteliklere yer verdim. İmza günlerine romanın ana karakterleri Göksenin Yıldırım ve Sofian Bebe’yle birlikte gidiyoruz. Bu da romandaki macerayı kitabın sayfalarından taşırıyor, onu bir deneyime dönüştürüyor.
Yaklaşık 10 yıl boyunca Uzak Doğu’da büyük markaların reklamlarında, defilelerinde boy gösteren Göksenin Yıldırım’ın maceralarını yazmak nereden aklınıza geldi?
Normalde şanslı değilimdir. Hep kısa çöpü çekerim, yağmura yakalanırım, siparişim yanlış gelir… Fakat 10 senede bir şansım yaver gider. Göksenin Yıldırım’ın kendi ayağıyla bana gelmesi ve hikayesini anlatmasını ancak şansla açıklayabiliyorum. Türkiye’de tanınmıyor çünkü GokuSky adını kullanıyor. Annesi Tatar ve Goku çekik gözlü. Yani Türklere benzemiyor. Farkında olmadan kendini kamufle etmiş. Sakin, yumuşak huylu, naif bir genç. Yırtıcı, atılgan değil…
CURCUNANIN İÇİNDEKİ SAYGI
Göksenin’in Sofian’la dostluğu çok etkileyici. İkisi zıt karakterler fakat çok iyi anlaşıyorlar. Sofian hep eğlence peşinde. Hiçbir şeyi umursamıyor. Uçarı bir Fransız. Göksenin ise disiplinli fakat duygusal…
Sofian göründüğü kadar yüzeysel değil fakat. O, insanların yüzeyselliğini dert etmeyen, kendi lehine çeviren bir podyum filozofu ya da dans pisti düşünürü gibi... (Gülüyor) İncitmeden şakalaşabilen, kırıp dökmeden aşırılıklar yapabilen biri. Avangart TV’de Fink belgeseli çekildi. Orada Sofian, Goku’yla aralarındaki ilişkiyi ‘saygı’ kelimesiyle tarif etti. Tüm o curcunanın arkasında saygı var yani. Bu da bana şaşırtıcı ve hatta hayranlık uyandırıcı geldi.
Romanda olayları neden sırayla anlatmadınız? Bir Hong Kong’dayız, bir İstanbul’da. Zaman da mekan da sürekli değişiyor.
Zamanda ve mekanda sıçramalar, okurda farklı hisler uyandırıyor. Önce olayı okuyor, yaşıyor, sonra o olayın nedenlerini öğreniyorsunuz. Bu aslında kurguya, üsluba dahil bir işlem. Romanı yapboz gibi tasarladım, Çin yapbozu. Tamamını okuyunca kahramanın portresini görüyorsunuz.
TAVUK AYAĞI REKLAMINDA OYNAMASINI İSTEMİŞLER
Okurken insan “Şu kısımlar da hayal ürünü herhalde” diye düşünmekten kendini alamıyor. Göksenin Yıldırım size anlatırken bazı kısımları abartmış olamaz mı?
‘Fink’in girişine “Bu romanda anlatılanlar gerçek olmasaydı onları uyduramazdım” yazdım. Goethe, hakikati ararken yalanların tadını çıkarmaktan söz eder ‘Faust’ta. (Gülüyor) ‘Fink’ bir biyografi değil roman. Gerçekleri temel aldım. Göksenin Bey bana hiçbir olayı heyecanla, şevkle anlatmadı.
Sakin, dümdüz, durgun bir tonda konuşuyordu. “Tavuk ayağı reklamında oynamamı istediler” diyor mesela laf arasında. Onun anlattıklarını belgeler ve başkalarının tanıklıklarıyla teyit ederken daha da çılgınca verilere ulaştım.
O YARIŞMAYI KIVANÇ TATLITUĞ DEĞİL DE GÖKSENİN KAZANSAYDI…
Göksenin 2002’de Kıvanç Tatlıtuğ'un kazandığı modellik yarışmasında dereceye girseydi şimdi nasıl bir hayatı olurdu?
Onun hakkında 8 bin 937 haber yazılıyor olurdu herhalde. Nerede kiminle tatil yapıyor, kahvaltıda ne yemiş, dizi setinde neler yaşanmış? Biz tanışamazdık mesela ve o Hong Kong’a gitmezdi. Yedinci karısıyla balayına Maldivler’e giderdi herhalde. Ne bileyim…
Sizce Kıvanç mı yoksa Goku mu? Jüri olsaydınız ne derdiniz?
Eski bir tasavvuf tabiriyle cevap vereyim: “Olanda hayır vardır.”
BU ÜLKEDE İYİ İNSANLARIN SAYISI KÖTÜLERDEN DAHA ÇOK
Bir yazar olarak ülkeye dair ne söylersiniz?
İşler kötüye gittikçe, bu gidişi düzeltmek için daha çok zekaya, bilgiye, enerjiye ihtiyaç duyuyoruz. Türkiye’nin böyle bir ‘iyi gücü’ olduğunu düşünüyorum. Bu ülkede iyi insanların sayısı, kötülerden daha çok. İyiliğin kütlesi daha yoğun. Kötülüklerin çoğu vehimden, sersemlikten ötürü ortaya çıkıyor, büyüyor. Düşmanlıkları ortadan kaldırmaya bakmalıyız. Hoşgörü idmanı yapmalıyız.
Biraz insaflı olursak, ağzımızın tadı yerine gelir. Bize benzemediğini zannettiğimiz kimseleri davet etmeli, onlara ikramda bulunmalı ve onları dinlemeliyiz. İyimserim ben. Kavgaları uzatmayalım. Suçlular, sorumlular adil yargılansın ve iyi insanlar emek vermeye, eser vermeye devam etsin.
Kitaplarınızı eleştirdiğiniz de olur mu?
Elbette. Roman yazmak, hikaye anlatmaktan ibaret değildir. Bir sanatçı kendisi hakkında tümüyle olumlu düşünüyorsa, neler yapabileceği hakkında fikri yoktur. Daha doğrusu, sanatının imkanları hakkında bilgisiz demektir. Özeleştiriyi, eleştirinin şartı sayıyorum. Ve tabii ki sanatta ilerlemenin de vazgeçilmez gereği.
TÜRKAN ŞORAY-CÜNEYT ARKIN’LI ÇİZGİ ROMAN GELİYOR!
Yeni projeler neler?
Çizer Hakan Karataş’la birlikte bir çizgi roman hazırlıyoruz. Ben yazdım, o çiziyor. Bu baharda yayımlanır sanırım. Çizgi romanda Türkan Şoray ve Cüneyt Arkın var. Çok heyecan verici. Ondan başka, ‘Derde Deva Randevu’ serisinin üçüncü kitabı hazır. Bu seri, birçok kolejde okutuluyor ve gençlerin ilgisi bizi sevindiriyor. Bir de yeni romana çalışıyorum. ‘Kayıp Şahıslar Bürosu’ndan bir polisin maceraları. Bazı bölümleri Uykusuz dergisinde yayımlanıyor.
FOTOĞRAFLAR: CAN MOCAN
- Canan Karatay açıkladı: Yıllarca sağlıksız diye yedirmediler! Kaşık kaşık tüketin, insülin hormonunu baskılayan en önemli besin...
- Tahinin içine kaşık kaşık ekleyin: Tıkalı damarları yağ çözücü gibi açıyor! Kemikleri beton gibi güçlendirip demir depolarını fullüyor!
- Pekmezin içine ekleyip kaşık kaşık yiyin! Kemikleri beton gibi yapıyor, demir depolarını fulleyip bağırsakları fokur fokur çalıştırıyor!
- Son hasadı yapıldı, Türkiye'nin en kalitelisi seçildi! En güçlü antioksidan: Kalbe giden damarlarda yağ çözücü etkisi yaratıyor
- 1 kaşık yiyen 30 yıl öksürmüyor! Zencefille karıştırmak yetiyor: Balgam, hırıltı ve kuru öksürüğü kesiyor