Bakmaya doyamadığınız bir güzelliğe sahip. Dinlerken, ne kadar nahif hatta utangaç diye düşündüm. Tüm iddiasını yaptığı işte ortaya koyanlardan. 14 yaşından beri çalışıyor. 30’a yakın sinema filmi yaptı ama sonra tamamen sahneye yöneldi. Nazan Şoray’la yeni şarkısı ‘Adrese Teslim’ vesilesiyle buluştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
Nasılsınız? Duygu dünyanız, ruh haliniz nasıl?
Kendi içimde daha iyi hissettiğim bir dönemdeyim. Ama hem ülkemizin, hem dünyanın durumu ortada. Pendemi, yangınlar… Geçtiğimiz iki yıl zaten pandemiyle geçti. Her şeye dikkat ederek, ailece, mümkün olduğu kadar az kişiyle görüşerek... Şimdi, pandemi sonrası açılmayla birlikte ben de “Hadi zamanı artık” dedim. Yeni şarkımla açıldık. (Gülüyor)
‘Adrese Teslim’ çok manidar bir isim. Nasıl bir hikayesi var şarkının?
Ben zaten manidar şarkı sözlerini çok severim. Sözleri Selahattin Erhan’a ait. Selahattin benim çok yakın dostum, kariyer yolculuğumda da çok önemli iki şarkının sözleri ona ait. “Sana bir şarkı göndereceğim, bakalım beğenecek misin?” dedi. Dinler dinlemez çok beğendim. Onlar da yorumumu beğendi. Çok yeni daha ama geri dönüşlerden memnunum.
KENDİ İÇİMDE DİKBAŞLIYIM AMA DIŞARIYA KARŞI O YANIMI BASTIRIYORUM
“Kimse karışamaz benim hayatıma ben istemezsem eğer, kimseye verecek hesabım yok” diyorsunuz şarkıda. Bu sözler, sizi ne kadar yansıtıyor?
Ruh olarak çok yansıtıyor, içimdeki kadın böyle bir kadın ama ister istemez mesleğiniz icabı toplumun değer yargılarına dikkat ediyorsunuz. Ben hep ona uygun yaşadım. Çok küçük yaşta sahneye çıktım, 14 yaşında film çevirmeye başladım. Uzun bir yolculuktu ama ben şöyle düşünüyorum. 14 yaşında nasıl yola çıktıysam, bugün aynı ruh, aynı temiz kalp ve duygularla, hiç bozulmamış olarak bugünlere geldim.
Dışarıdan daha ‘asi ruh’ gibi görünüyorsunuz oysa?
İç dünyamda öyleyim. O dikbaşlılık içimde var. Ama dışarıya karşı onu bastırıyorum. Bir çeşit kendini koruma kalkanı bu. Bazen o baskıya farkında olmadan da maruz kalıyorsunuz. O, sizin yaşam biçiminiz oluyor. Şarkı sözlerinizden tutun, giydiğiniz kıyafete, albüm kapağına koyacağınız fotoğrafa kadar yansıyor.
‘BANDIRA BANDIRA YE BENİ’ DİYEMEZDİM AĞZIMA DA YAKIŞMAZDI
Şarkı sözü deyince ‘Bandıra bandıra ye beni’ sözleri geldi aklıma. Bu şarkıyı okumaz mıydınız mesela?
Okuyamam, benim ağzıma da yakışmazdı, sırıtırdı ve yerini bulmazdı. Ama Yonca Evcimik dansçı, gençlik dizilerinde oynamış, hep ‘yaramaz kız çocuğu’ imajı olan bir isim. Bende son derece kötü dururdu. Ben sahnede de çok dikkat ederim buna. Şarkının sözlerinde argo yerler varsa orayı okumam, bir şeyle meşgul gibi görünürüm. O kısmı vokaller okur. (Gülüyor)
Böyle olmaktan mutlu musunuz? Daha rahat olmayı, daha kontrolsüz yaşamayı istemez miydiniz?
İstemezdim sanırım. Bazen düşünüyorum; acaba hatalı hareket ettim mi, yıllar içinde istem dışı da olsa, “Keşke şunu yapmasaydım” dediğim ne var diye. Sonra “O zamanın şartları onu gerektiriyormuş, onu yapmışım” diyorum. Hiçbir zaman çılgınca hareketler yapmadım. Üstelik hiç evlenmedim, beni yönlendiren bir erkek de yoktu ama ben hep dikkatliydim.
Neden hiç evlenmediniz?
Evlilikten korttum galiba. Sıkılmaktan korktum. Evlenirsem ayrılmamam lazımdı, öyle bir düşünceye sahiptim. Çok hızlı düşünen bir insanım. Karşımdaki de öyle olmalı, enerjik olmalı. Zor…
Çocuk sahibi olmamakla ilgili bir pişmanlığınız oldu mu?
Benim hayatım sahnede, hep çalışarak geçti. Oğlak burcuyum zaten, çok çalışkanım. Hayatımda aşk olmasa olur ama iş olmazsa olmaz. Öyle bir yapıya sahibim. O zaman için buna zaman kaybı olarak baktım. Elimden bir şeyler kaçıyor gibi hissediyordum. O yüzden de kendimi tamamen işe verdim.
Sizce ilişkiler neden artık uzun ömürlü olmuyor? Günümüz ilişkilerine, insanına nasıl bakıyorsunuz?
Her şeyi en başta insanın kendi kalitesi belirliyor. Birbirimize karşı davranış şeklimiz, konuşma şeklimiz, kelime seçimlerimiz bile çok önemli. Bazen haklı bile olunsa sırf bunu ispat çabasıyla çok yanlış davranabiliyor insanlar. Susmayı bilmek de bir ilişkinin devamı için gerekli bir şey bence.
Nasıl mesela?
Biten ilişkilerin ardından davalar açmak, ardından çok kötü konuşmalar yapmak… Çok şükür kendi adıma hiçbir ilişkimi o noktaya getirmedim. Bence ayrılık da sevdaya dahildir. İnsan her şeyinde zarif olmalı, öyle yaşamalı diye düşünüyorum.
BİR İLİŞKİYİ DEVAM ETTİRMEK BİRAZ DA ‘APTALI OYNAMAKTAN’ GÖRMEZDEN GELMEYİ BİLMEKTEN GEÇİYOR
Hayatınızda özel biri var mı?
Şu anda yok. Dediğim gibi, şu an bir ilişki yaşamak çok zor. Benim de erkeklere güvenim yok. Etrafı gözlemlediğim zaman çok olumsuz şeyler görüyorum. Bu da insanı biraz kendi içine kapatıyor haliyle.
Aşkı nasıl tarif ediyorsunuz?
Aşkı tarif etmek çok zor, biraz hastalıklı bir şey. Sevgi çok önemli. Aşk zamanla geçebilir ama sevgiyi ve saygıyı koruyabiliyorsanız zaten o ilişki devam ediyor. Hep baştaki heyecanı aramak da biraz yanlış. Kadınlar bunu çok güzel beceriyor. 15 yıldır evli olup hala kocasına aşık olan, sevgili gibi olmaya çalışan kadın arkadaşlarım var. Ama bunu erkekten de bekleyince bir hayal kırıklığı oluyor. Çünkü erkekler öyle değil. O yüzden ilişkiyi devam ettirmek istiyorsan, bunun yolu biraz da ‘aptalı oynamaktan’, bazen görmezden gelmeyi bilmekten geçiyor.
ABLAMLA GURUR DUYUYORUM AMA SÜREKLİ KIYASLANMAK ÜZÜCÜ…
Yolculuğunuzun tamamına bakınca, kariyer yolculuğunuzdan menmun musunuz?
Hayır, değilim. Ama bu benimle ilgili değil. Tüm hayatım, yaptığım her şeyin en iyisini yapmaya çalışarak geçti. Ama kariyerimin ilk yıllarında, sinemadan sahneye geçtiğim dönemde bir TRT baskısı vardı. Bir sürü çok güzel şarkım TRT sansürüne takıldı. Bazen bir söze bazen bir enstrümana takıldılar. Sanki özellikle geçirmediler şarkılarımı. Bu bile başlı başına çok belirleyici oldu.
Bunda ‘Türkan Şoray’ın kız kardeşi’ imajı da belirleyici olmuş mudur? Sizce kariyerinizi olumlu mu olumsuz mu etkiledi?
Düz mantıkla olumlu olduğu düşünülür hep ama öyle olmuyor. Ünlü bir babanın, annenin kızıysanız, ya da ünlü bir ablanın kız kardeşi… Mutlaka sizi hep mukayese ediyorlar. Bu çok yanlış. Her konuda “O mu bu mu?” diye kıyaslanıyorsunuz. Biz bunu kendi aramızda bir kere bile konuşmadık, birbirimize çok düşkün iki kardeşiz ama özellikle basının eski zamanları bu konuda çok çektirmiştir bize. (Gülüyor) Yoksa ben tabii ki gurur duyuyorum Türk sinemasının sultanının, en iyi oyuncularından birinin kardeşi olmaktan.
Aklınıza gelen çok belirgin, olumsuz bir anı var mı mesela?
Mesela bir röportajda ablama soruyorlar; o sırada benim bir fotoğrafımı göstererek, “Nazan Hanım’ın dekolte giymesine ne diyorsunuz?” diye. Ablam da diyor ki “O ne yaparsa doğru yapar, vardır bir bildiği, ben onun hep arkasındayım. Ama neden buralara kadar getiriyorsunuz konuyu mesela. Bunlar gereksiz üzücü şeyler.
GÜNÜMÜZDE KÖTÜ GÖRÜNMEK, ÇİRKİN GÖRÜNMEK SUÇ GİBİ ALGILANIYOR
Şu an ekranda çok iyi projeler var. İyi bir teklif gelse, oyunculuğa dönmeyi düşünür müsünüz?
Bir ara heveslendim, bir proje vardı sonra o hikaye kaldı ama ben ondan da korkuyorum biraz. Bir sürü şey yazıp çiziyorlar. Şimdi bir de sosyal medya var. En küçük şeyde “Şurası şöyle olmuş, burası böyle” gibi anlam veremediğim ifadeler… Sanki kötü görünmek, çirkin görünmek suçmuş gibi. Elbette işimiz gereği hepimiz çok dikkat ediyoruz kendimize, etmeliyiz ama insanız nihayetinde ve bu mükemmeliyetçi yaklaşım üzücü.
Siz, güzelliğinizin avantajını mı dezavantajını mı daha çok yaşadınız?
O da çok değişik bir konu. Avantaj gibi görünüyor ama başından itibaren benim güzelliğim hep sesimin önüne geçti. Sesimi görmezden gelmeyi tercih ettiler. O yüzden hayatım hep kendimi daha çok eğitmeye çalışarak geçti. Düşünün, hala şan dersleri alıyorum, ses eğitimi alıyorum.
- Bağırsakları tıkır tıkır çalıştırıyor! Mutfağınızdan eksik etmeyin: Damarları kireç sökücü gibi temizliyor
- Özel izinle ekiliyor! Kilosu 6 bin TL: Yorgunluğu tarihe karıştırıyor: Şişkinlik ve hazımsızlığın kökünü kurutuyor
- 1 litre suyla karıştırıp için! Göbekte biriken yağları eritiyor: Kalori yakımını hızlandırıyor
- Selçuklu sarayından eksik edilmeyen meyve! Konya'nın verimli topraklarında yetişiyor: Zengin antioksidan deposu besinler listesinde ilk sırada
- Dibi tutmuş tavayı, tencereyi eski haline çeviriyor! Yandı diye çöpe atan pişman oluyor