Bir alanda kendini ispatlamış birinin, yeni riskler alması, konfor alanından çıkması her zaman heyecan verici ve hayranlık uyandırıcı. Nazlı Senem Ünal’ı iki sezondur ekranda ‘Üç Kız Kardeş’in Mine’si olarak izliyoruz. Oyunculuğuyla her zaman alkış topluyor ama şimdi ‘Adı Aşk’ şarkısıyla müzikseverlerin karşısında. Şarkının hikayesini ve daha fazlasını konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
İlk single’ınız ‘Adı Aşk’ı müzikseverlerle buluşturdunuz. “Kumaş pantolon, siyah oje, beyaz atlet var bir de üstünde; aşık oldum punk’çı bir sevgiliye.” Bu sözler yaşanmışlık hissi geçiriyor. Tespitim doğru mu?
Çok spesifik olarak evet diyemem. Biraz senaryo yazar gibi yazdım. Aşk hepimizin hissettiği çok güçlü bir duygu. Aşkta kavgalar hep farklı düşünmekten kaynaklanır ya genelde. O yüzden yazarken iki farklı karakter düşünmeye çalıştım. Aşkın tutkusunu da sevgisini de ama melankolisini ve acısını da vermek istedim.
“Bir süresi varmış aşkın, bitti o da” diyorsunuz. Sizce aşkın bir ömrü var mı gerçekten?
Her ilişkinin başlarında büyük sözler verilir… O sözlere inanmak istersin ve inanırsın da… Sonra o sözler tutulmayınca kendimizi paralarız, “Hani böyle olacaktı?” diye. Şarkıda biraz bunu anlatmak istedim. Bana göre aşkın bir süresi yok. Herkesin hala yaşadığı ya da geçmişte hissettiği büyük bir aşk hikayesi var. Ben aşkın bitmediğine, sadece insanların pes ettiğine inanıyorum.
Sevmekten vazgeçmek anlamında mı?
Baş edemeyebilirsin çünkü… O kadar güçlü bir duygu ki seni bir buhrana sürükleyebilir. Aşkın bittiği yer değil de pes edilen yerdir çoğu zaman bir ilişkinin bitişini getiren.
‘İÇİNDE KAYBOLDUM’ DİYECEK KADAR AŞIK OLDUM BU YÜZDEN ŞANSLIYIM
Tek kişiye mi duyuluyor sizce gerçek aşk?
Herkesin yaşayış şekliyle alakalı. Bazıları o kişiye değil, aşka aşıktır aslında. Hep o duyguyu aradığı için de farklı kişilere aşık olduğunu sanabilir. Bir yanıyla da sanrı gibi çünkü aşk. Kendi adıma ben aşk kadınıyım. Onun getirdiği tutkuyu, heyecanı seviyorum. Melankoliyi ve acıyı da… Aşka ait her şey, acısı bile bana güzel geliyor.
“İçinde kayboldum” diyecek kadar aşık oldunuz mu hiç?
Tabii ki ve çok şanslı hissediyorum bu yüzden. Çok yoğun bir şey yaşadığında ve o bittiğinde herkesin, “Ben nasıl dayanacağım?” dediği bir süreç olmuştur kesin.
Sonra kendimizi bulduğumuz yer sizce neresi oluyor? Siz, kendinizi nasıl buldunuz mesela?
Genelde tecrübe kötü şeylerden kazanılıyor ve belli bir farkındalığa erişmek için de bu gerekli zaten. Aşkla ya da Allah korusun bir ölüm acısıyla sınanabilirsin. Güçlü bir şeyle sınandıktan sonra insan dibi görüp, oradan daha güçlü çıkıyor. Benim bu şarkıda anlatmak istediğim şey; aşkla sınanan bir kadının bu sayede kendini keşfetmesi. Kaybolduğunu hissettiği anda kendiyle yüzleşmesi… Sonra yola daha güçlü devam etmesi.
KENDİME KARŞI ÇOK GADDARIM
Nazlı Senem’in çok bilmediğimiz yanlarını bize nasıl anlatırsınız?
Her zaman önceliğim ailem ve ailem gibi gördüğüm dostlarım. Aslında çok standart bir hayatım var. Genelde evde olmayı severim. Dışarıyı, gece hayatını pek semem. Çok işkoliğim. Hayatımda işle ilgili bir şeyle meşgulsem özel hayatım da iyidir. Yaratmak, üretmek ve öğrenmek bana hep iyi gelir.
Özeleştiri konusunda iyi misinizdir?
Çok gaddarım kendime bu konuda. Hatta bazen o kadar ileri gidiyorum ki kendimi sınırlıyorum. Sınırlarımı kendim belirliyorum. Biriyle yaptığım bir şeyi paylaşacağım mesela, “Ya çok iyi olmadı ama bir dinleyin” derim. Ya bırak, belki iyi oldu. Peşin peşin kendini bıçaklamasana değil mi? (Gülüyor)
MİNE SÜRPRİZLİ BİR KARAKTER, OYNAMASI ÇOK ZEVKLİ
İki sezondur ‘Üç Kız Kardeş’te Mine olarak ekrandasınız. Nasıl bir duygu bağınız var Mine’yle
Kadın olarak anlayabiliyorum duygularını ama olaylara yaklaşımı benimle çok farklı. Mine kontrolsüz. Ben kontrollüyümdür. Mine fevri kararlar verip anlık öfkeyle davranabiliyor. Bir de sinsi yanı var, o noktada hiç örtüşmüyoruz zaten ama onu anlamalı ve nasıl davrandığını hissetmeliyim ki seyirciye aktarabileyim. Ayrıca duyguları çok sık değiştiği ve sürprizli bir karakter olduğu için Mine’yi oynamaktan çok keyif alıyorum.
Fotoğraflar: EGEMEN PIRLANT
- Kestane kebap yemesi sevap! 100 gramı magnezyum deposu: Lif içeriğiyle sindirim sistemini motor gibi çalıştırıyor
- Kaşık kaşık yiyin, cilde içten kolajen yükleyip tek gecede 10 yaş gençleştiriyor! güneş lekelerini de silgi gibi siliyor
- Cilt bakımının red flag'leri! Herkes bu hataları yapıyor: Cildi tahriş ediyor, gözenekleri obruk gibi genişletiyor, kırış kırış kırıştırıyor
- Kaşık kaşık yiyoruz ama kan şekerini 300'e fırlatıyor! Damarları tıkayıp mideyi şişiriyor, kabızlığın en büyük sebebi!
- Fazla efor göstermeden yağlarınızı yakın! Vücudu kağıt gibi inceltiyor: Metabolizmayı makine gibi çalıştırıyor