Oynadığı her rolün hakkını veren, ekranda da tiyatroda da kelimenin tam anlamıyla göz dolduran bir oyuncu. Bir o kadar da eğlenceli ve esprili. Onu sosyal medyada takip etmesi de ayrı keyifli. Şu sıra ‘Sen Çal Kapımı’ da Aydan rolüyle izlediğimiz Neslihan Yeldan ile hem diziyi ve rolünü hem de hayatın geri kalanını konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
Sizi bugüne kadar izlediğim her projenizde, oyunculuğunuzla döktürüyorsunuz. Hiç ortalama denecek bir performansınıza denk gelmedim. Özel bir yönteminiz, çalışma tekniğiniz var mı?
Bir oyuncu daha ne ister? En çok duymayı arzu ettiğimiz yorumlardan biri bu. Öncelikle çok teşekkür ederim. Seyirci bana bunu hep söyler, “Sizden başkası bu karakteri oynayamazdı” diye. Tabii oynardı ama başka türlü olurdu. Ben oradaki iltifatı anlıyor ama çok da ciddiye almadan işimi yaptığımı düşünüyorum. Özel bir tekniğim yok. Kendime göre geliştirdiğim, hislerimle gözlemlerimle uyguladığım bir sistem var, Bu gökkuşağının renklerini gösterebiliyorsam, ne mutlu… Başarmışım demektir.
BİR SEZON EŞOFMANLA GEÇİNCE DİŞİLİĞİ ÖZLEDİĞİMİ FARK ETTİM
‘İstanbullu Gelin’den sonra. “Bir sonraki işim dram olsun istiyorum” demiştiniz. Ama yine komedi yanı ağır basan bir rolle karşımızdasınız. Aydan karakterinin neyi tavladı sizi?
Aydan’ın da bir dramı vardı aslında ama orada çok kalmadık. Ben daha çok tasarım giyen, süslenen bir kadın da düşlemiştim. ‘İstanbullu Gelin’de, Senem’in bir sezonu eşofmanla geçince, dişiliği özlediğimi fark ettim. (Gülüyor) Şimdi de başka bir karakteri imgelemeye başladım. O da gelecek…
İzlerken siz de kendinize gülüyor musunuz? Kendini izleyebilen oyunculardan mısınız?
Kendimi üst üste izlemeye bayılmıyorum ama ne yaptığıma bir bakıyorum tabii. Ve evet belki utanç verici ama kendime güldüğüm oluyor, ağladığım da… Bazen kendinize aferin vermeniz lazım, hep dövmek olmaz.
Tüm iyi koşullar bir arada sağlansa da bazen o iş yine de tutmayabiliyor. ‘Sen Çal Kapımı’, izleyiciyi nereden yakaladı sizce?
Başrol oyuncularımız çok sevilip takip ediliyor. Aralarında güzel bir kimya var. Karakterler genelde güzel oturdu, oyuncular rollerini güzel giydi. Cıvıl cıvıl renkli bir yaz dizisi olarak başladı, kışın da güçlü rakiplerle arenada çarpışıyor.
Seyfi ile karşılıklı sahnelerinize bayılıyorum… Seyfi’yi canlandıran Alican Aytekin ile tanıştığınızda ona, “Sen hangi okuldansın?” diye sormanız başta onu biraz korkutmuş. Karşınızdaki oyuncunun konservatuar mezunu olması öncelikli tercihiniz midir?
Alican beni yanlış anlamış, ben sadece onu tanımaya çalışıyordum. Ama konservatuvar bitiren tiyatro disiplini bilir. Bu disiplinde de tecrübeli oyuncuya saygı, ondan el almak, usta çırak ilişkisi, kulis terbiyesi vardır. Ben 18 yaşımdan beri bununla yetişmiş bir oyuncuyum, tersi bir davranış beni irkiltir ve üzer. Alican konservatuvar mezunu değil ama sette ve özel hayatımda en iyi anlaştığım oyunculardan biri.
OYNADIĞIM KARAKTERİN TARZINDA SÖZ SAHİBİYİM
Aydan, bir kadının en önemli silahının stili olduğunu düşünenlerden. Siz, stili nasıl tarif ediyorsunuz? Nasıl birine ‘stil sahibi’ dersiniz?
Aydan’ı öyle olmaya biraz da ben zorladım, kostüm ekibimiz ve çalıştığım tasarımcılar onu stil sahibi yaptı diyelim. Beğenmediğim kıyafete, karşı çıkma hakkım artık olsun diye oynadığım karakterin tarzında da biraz söz sahibiyim. Yakıştırmak burada kilit sözcük. Stil, sizin tavrınıza, tarzınıza uyandır.
Dış görünümünüze mesai harcamayı sever misiniz?
Modayı takip etmekle ilgili bir derdim yok. 15-20 yıllık parçaları da giyerim. Zaten hemen her şey tekrar moda oluyor. Önemli olan saç, makyaj, ayakkabı, proporsiyon ve renk uyumuyla yakıştırmak ve parlamak. Herkese kendisini daha güzel gösterecek renkleri kullanmalarını ve vücut yapılarına göre giyinmelerini tavsiye ederim. Mesela pastel renkler beni sevmez. Ama derin bir mor, kırmızının bazı tonları, zümrüt ve haki yeşilini ne zaman giysem; belimi ve omuzlarımı çıkaran kıyafetlerle iltifat alırım.
ZOR BEĞENİRİM AMA BUNU TÖRPÜLEMEYE ÇALIŞIYORUM
Aydan’ın hiçbir şeyi kolay kolay beğenememe sorunu var. Neslihan Yeldan’a bir şey beğendirmek zor mudur?
Kendimde sevmediğim ve yorucu bir özellik bu. Her şeyin daha iyisi vardır, alternatifine de bakalım, bu olmadı daha iyisini yapmaya çalışalım… Bunlar gereksiz hamallık bence. Bir yerde durup yetinmeyi bilmeli insan. Zor beğenirim ama bunu törpülemeye çalışıyorum. Ben kimim de zor beğeniyorum yani.
ÇABUK SİNİRLENİRİM KELİMELERİMLE DÖVERİM
Sizi iyi tanımak isteyen birine kendinizi nasıl anlatırsınız?
Üç iyi, üç tane de kötü özelliğimi söyleyeyim o zaman. Kibarımdır, temiz kalpliyim ve empati yapabilirim. Buna karşın; aşırı hassas ve alınganımdır. Çabuk sinirlenirim, kelimelerimle döverim.
BEKAR BİR ANNE OLARAK KONTROL DELİSİ OLDUM
Kontrol takıntınız var mıdır? Etrafınızda olan biten her şeye hakim olmaya çalışır mısınız? Yoksa her zaman karşınızdakine alan tanımaktan yana mısınız?
Bekar bir anne olarak kontrol delisi olmak zorunda kaldım diyelim. Ama karakter olarak, insanları sıkıştıran, boyunduruğu altına alan biri hiç değilim. Tam tersine, özgürlüğüme düşkün olduğum için herkese alan açmayı bilirim. Sadece tek başıma büyüttüğüm oğluma karşı takıntılı davranabiliyorum.
Dizi, sosyal medya hesabında “Aydan Hanım babaanne mi oluyor?” paylaşımı yaptığında “Gencim, güzelim, şakana dikkat et admin, seni üzerim” diye esprili bir twit attınız. Zamanla ve yaş almakla nasıl bir ilişkiniz var?
Yapacak bir şey yok, hepimiz her yıl yaşlanıyoruz. Neyse ki temiz yaşamayı sevdiğim için bunu yavaşlatmayı başardım. Benden küçüklere teyze değil abla ya da arkadaş olabildim. Yine de bu yaşlara gelmeyi ben istemedim, böyle yakışıklı popüler çocukların annesi olmaya da bayılmıyorum ama oldu işte, ne yapalım! (Gülüyor)
BAZI SABAHLAR KURBAĞA GİBİ UYANIYORUM BAZEN DE KRALİÇE GİBİ…
Genel güzellik algısı üzerine nasıl düşünüyorsunuz? Mesela siz, kendinizi güzel ve seksi buluyor musunuz?
Kendinden emin, donanımlı, şahane espriler yapan, zeki, güzel kokan ve bakımlı biri benim için çekicidir. Ben bazı sabahlar kurbağa gibi uyanıyorum bazen kraliçe gibi, değişiyor…
Herhangi bir konuda oto sansürünüz var mı yoksa seçimlerinizde, davranışlarınızda her zaman özgür hissedebiliyor musunuz?
Yüzde 70 oranında içimden geldiği gibi davranıyorum. Müslüman bir ülkede, belli bir kariyerde, anne olmuş, orta yaşlı bir kadın, o yüzde 30’u hep korur. Geçen gün yardımcı yönetmenimle azcık atıştık. “Delisin ama seni seviyorum” dedi. Demek ki o küçük yüzdeyi de tutmasam, “Zırdeli” diyecekler. (Gülüyor)
Sosyal medya ile ilişkiniz nasıl? Ben, özellikle Twitter’da çok eğlenerek takip ediyorum sizi… Ama zaman zaman sosyal medya zorbalığı diye bir şeye de maruz kalıyor çoğumuz…
Bana da canlarının istediği gibi laf atan, kırmaya, bozmaya çalışanlar var. Ne şanslıyım ki küçücük bir azınlık ve bazen aldığım mesajlar karşısında gözlerim doluyor. Öyle bir sevgi akıyor ki bazen tüylerim diken diken oluyor. Ne şanslıyım, çok şükür. Ama aslında aktif olduğum yer daha çok Twitter değil Instagram. Hikaye özelliğini kullanmaya da bayılıyorum ayrıca.
HEPİMİZ SÖZLÜ YA DA FİZİKSEL ŞİDDETE MARUZ KALDIK AMA BEN KADINLARDAN DA MOBBİNG GÖRDÜM
Son günlerin en çok konuşulan başlıklarından biri ifşa ve ‘metoo’ konusu oldu. Bu tip haberler ne hissettiriyor size? Kadına yönelik taciz ve şiddet konusunda ne söylersiniz?
Hassas bir konu bu. İki kişi arasında neyin, nasıl yaşandığını bilmiyoruz. Sonu kadın cinayetiyle biten her olayda ruhum çekiliyor. Bu karşılıklı şiddette, erkek gücüyle hırpalanan kadında da aynı. Hepimiz ama hepimiz hayatımızın bir yerinde sözlü ya da fiziksel şiddet gördük maalesef. Ama ben kadınlardan da mobing gördüm. Kendi cinsimden gördüğüm sözlü şiddet, daha acı verici oldu diyebilirim.
SON YILLARDA BİRKAÇ KEZ AŞKA DÜŞTÜM AMA SÜRDÜREMEDİM
Biraz güzel şeylerden, mesela aşktan söz edelim, mesela aşktan…
Her zaman değişiyoruz, eviriliyor, olgunlaşıyoruz. Son yıllarda birkaç kere aşka düştüm ama sürdüremedim. Sanırım düşüncesiz, kibar olmayan tavırları artık kaldıramıyorum. Özlediğim bir hal ama aşk. Heyecan içinde, hayatı paylaşarak, gözlerle anlaşarak, saçma sapan şeylere aşırı gülüp şu tuhaf hayatı hafifleterek, ayaklarım yerden biraz kesik olmayı seviyorum ben.
TUTKU, SEVDİĞİM BİR KAVRAM
Evlilikle ilgili fikirleriniz değişti mi? Yeniden evlenme fikri kulağınıza nasıl geliyor?
Evlilik müessesi eskidi, kimsenin aynı evin içinde, beraber yıllarca yaşamaya tahammülü kalmadı. Herkes, kendi özgürlük alanını arıyor. Büyük konuşmayı sevmem ama tutku sevdiğim bir kavram. Bunu koruyabileceğim, beni bu saatten sonra kısıtlamayacak, şehirler gezeceğim, keşifler yapacağım, aynı paydada olacağım bir adam beni bu fikrimden vazgeçirebilir. Çok da ciddiye almıyorum evliliği. Olsa ne olur, olmasa belki daha iyi olur.
ERKEĞİN ÖNCE ELLERİNE VE NASIL KOKTUĞUNA DİKKAT EDERİM
Hayatta yaptığınız en iyi şey?
Oğlum.
“Keşke yapmasaydım” dediğiniz bir şey?
Burun estetiğim.
Sizi en çabuk ne sinirlendirir?
Kabalık.
Yüzünüzü en kolay ne güldürür?
Oğlumun gülüşü…
Erkek olsanız kendinizin en çok hangi özelliğinden etkilenirdiniz?
Sarıp sarmalarım, hayatını güzelleştirmeye çabalarım, özgürlükçüyüm.
Fiziksel olarak, bir erkekte ilk neye dikkat edersiniz?
Gözler, eller, bakım, koku…
- Egzama, sedef ve kuruluğu tarihe gömüyor! 1 damlası cildi parıl parıl parlatıyor, 10 yaş gençleştiriyor! Kırışıkları silgi gibi silen mucize
- Mevsimi geldi: Türkiye'den Avrupa'ya kasa kasa satılıyor! Bağırsakları motor gibi çalıştırıp C vitamini yüklüyor! En güçlü antioksidan, kemikleri betona çeviriyor
- Kaşık kaşık yiyince kolesterolü damardan kazıyor! Demir, magnezyum ve çinko depolarını fulleyip kemikleri beton gibi yapıyor
- Bal ve limonla karıştırıp için! Organlara format atıyor: Damarları çamaşır suyuyla temizlemiş gibi yapıyor
- Ayıla bayıla içiyoruz ama böbrekleri diyalize sürüklüyor! Organları çürütüp ömrü 10 yıl kısaltıyor, zehirleyip ölmekten beter ediyor!