Onur Büyüktopçu, ‘yolun ortasından’ bildiriyor. Onu pek çok dizide izledik ama ‘Kiralık Aşk’taki Koriş rolüyle bir fenomene dönüştü. Oyunculuk, sunuculuk derken şimdi de elimde ‘Yolun Ortasından Sesleniyorum’ adıyla çıkan kitabı var. Hem kendi hikayesini kaleme aldığı yeni kitabını hem de kariyer yolculuğunu konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
Bir insanın kariyer yolculuğunda her şeyden biraz varsa, onu asıl ifade eden şey biraz gölgede kalmıyor mu?
Ben öyle düşünmüyorum. Başarısızlıklarından kamçılanan, yerinde duramayan, devamlı üretme kaygısında olan biri olarak, yolun ortasında durup yaşadığımız karanlığa bakmak yerine, tünelin diğer tarafındaki ışığı gözleyenlerdenim.
Tünelin diğer yanında gördüğünüz şey ne?
Emek vermeden misyon veya vizyon sahibi olmak mümkün değil. O yüzden yaptığım bütün işlerin, karanlıkta gölgelenmesini beklemeden, üzerlerine ışıklar saçmaya çalışıyorum.
Aslında yaptığınız hiçbir şeyden tam bir tatmin sağlayamamanızın doğal bir sonucu da olabilir mi?
Ben yaptığım bütün işlerde doyum noktasına ulaşmak için çabaladım. Bazen yollar çıkmaz sokaklara çıksa da vazgeçmek yerine yeni yollar aradım. Yaptığım bütün işlerde her zaman tatmin ve mutlu oldum.
KIRILDIM, ÖRSELENDİM, YERE KAPANDIM AMA HEP DEVAM ETTİM
Kitabınızda “Tutkulara sahip olmaktan, istemekten korkmayın” diyorsunuz. Sizin bu hayatta en çok tutku duyduğunuz şey ne?
Elbette hiç vazgeçmeden devam ettiğim en önemli şey oyunculuk. Kırıldım, örselendim, yere kapaklandım, başka işler yaptım ama bir yerlerde hep umut vardı, biliyordum. Tam “Vazgeçtim” derken çok güzel bir projeye dahil oldum ve hayatın farklı bir eksenine geçtim.
‘Yolun Ortasından Sesleniyorum’ bir otobiyografi. Fikir nasıl oluştu? Kendi yolculuğunuzu anlatmaya nasıl karar verdiniz?
Aslında iki yıldır bu kitap üzerine çalışıyordum. Biraz karalayıp, beğenmeyip, tekrar çöpe atıyordum. Birinci, ikinci, üçüncü deneme derken, emin olduğum hikayelerin üzerinde değişiklikler yaparak sevgili editörüm Ezgi Bilgi Gümüş ile derledik ve çalışmamıza hız verdik.
Hep aklınızda olan bir şey miydi?
Kitap yazmak hep aklımın bir köşesinde vardı. “Herkesin hayatı romandır” derler ya... Benim de romanım biraz güldürsün, düşündürsün, insanlara ilham olsun istedim. Umarım başarılı olmuşumdur.
DEĞERLİ ŞEYLERİ UCUZA MAL EDEMEZSİNİZ
Yazarken, insanlara en çok geçirmek istediğiniz duygu neydi?
İstemekten asla vazgeçmeyin, hayatınızda ne istiyorsanız onun size gelmesi için emek verin, çalışın. Unutmayın; çalışmadan, emek vermeden başarı sizinle olamaz. Büyük değeri olan şeyleri, ucuza mal edemezsiniz. Bulduğunuz şeyin değeri, ararken sarf ettiğimiz emek kadardır.
Siz okuyucu olsanız, kendi hikayenizin, en çok hangi yanından ilham alırdınız?
Kitaptaki kahramanın kanat seslerine kulak verirdim. Kanatlarını çırpmaya yeni başlayan cılız birinin çıkaracağı güçlü sesleri duymaya çalışırdım. “Kendi kanatlarımı daha fazla nasıl hafifletirim?” diye düşünürdüm.
18 YAŞINDAYKEN DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞAN ÇOCUK, ARTIK SADECE KENDİ DÜNYASINI DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR
Kitabın adından yola çıkarsak; yolun ortası tam olarak nasıl bir yer sizin için?
Yolun ortası hayatınızın aslında başladığı yere çok yakın, sadece daha yorgun ve daha farkındasınız her şeyin. 18 yaşındayken dünyayı değiştirmeye çalışan çocuğun artık sadece kendi hayatını değiştirmeye çalıştığını biliyorsunuz. Ona göre yaşayıp ona göre güç sarf ediyorsunuz.
Biraz hüzünlü bir şey söylediniz…
Ama gerçek bu. Düşüp kalkmalar daha acısız ve daha yavaş oluyor. Hayat deneyimim bana bunu söylüyor. Dünyada hep bir yarış var ama bu yarışı sadece kendinle yaptığında tatmin ve mutlu olabiliyorsun. Başkalarıyla yapılan yarışlarda hep bir başarısızlıklar, içine sinmeyen bir şeyler oluyor… O yüzden en büyük deneyimim Onur'la yarışmak ve Onur'u güncellemek.
Kitapta, “Umutsuzluğa kapılmakta acele etmeyin” diyorsunuz. Kendinizi çok umutsuz hissettiğiniz ilk anı hatırlıyor musunuz?
Oyunculukla alakalı zor bir dönemeçteydim. Vazgeçemeyecek kadar sevsem de umutsuzluk kapıdaydı ve sanırım hayli acelesi vardı. Yaşamak için başka uğraşlar bulmaya ve hayatımı idame ettirmeye karar vermiştim. ‘Kiralık Aşk’ dizisi öyle bir zamanda ışık saçtı hayatıma. “Yoruldum, bıktım” dediğim bir dönemde kalbimdeki sese kulak vererek hayatıma devam ettim.
YURT DIŞINDA YAPILAN HER İŞE SONSUZ SAYGI VAR ORADA ASGARİ ÜCRET DE ALSANIZ LÜKS RESTORANDA YEMEK YİYEBİLİYORSUNUZ
Uzun süre yurt dışında yaşadınız. En zor yanı neydi?
Özlem… Aile özlemi, ülke özlemi.
Peki oradaki hayatınızla burayı kıyasladığınızda ne görüyorsunuz?
Orada, yapılan bütün işlere sonsuz bir saygı var ama ülkemizde hep bir aşağılama, kıyaslama var. Bu rahatsız edici bir şey. Yurt dışında asgari ücret alsanız bile lüks restoranlarda yemek yiyebilir, küçük de olsa tatil için para biriktirebilirsiniz ama ülkemizde bazen bu tarz durumlar sıkıntı olabiliyor. Öte yandan, nereye gidersem gideyim, ülkeme dönmek için can atanlardanım. O yüzden tamamen yurt dışına yerleşmeyi hiç düşünmedim, istemedim.
KAPRİSİ ÇOK OLAN DAHA ÇOK KONUŞULUYOR
Şöyle bir cümlenize rastladım, “Kaprisli bir adam olamadım hiç, olsaydım daha mı değerli olurdum, bilmiyorum.” Şöhretin matematiğini çözemediğinizi mi düşünüyorsunuz?
Ben profesyonelim. Kapris, naz veya tanınmışlık algısı bende hiç yok. İşimin gerekliliğini sonuna kadar yapıyorum. Ama şu var; kaprisi çok olan çok konuşuluyor sektörde. İyi reklam ve kötü reklam bazen karışıyor sanırım. Bunu vurgulamak istemiştim.
“Hak ettiğim yerde değilim” sitemi gibi gelmişti bana o cümleniz…
Başardığım yerdeyim. Hayalimin tam ortasından sesleniyorum....
ALDIĞIM EN TUHAF DM: SENDEN ÇOCUĞUM OLSUN İSTİYORUM
Sosyal medyayı bayağı aktif kullanıyorsunuz takip ettiğim kadarıyla. Orada olup biteni ne denli ciddiye alıyorsunuz?
Sosyal medya hayatımızın vazgeçilmezi oldu artık. Kaçmak veya kullanmamak sizi jenerasyonun gerisine taşıyor. Yorumları okuyorum… Olumsuz yorumlara bazen canım sıkılsa da sabun köpüğü gibi duygular yansıttığını düşündüğüm için hayatıma kanalize etmemeye özen gösteriyorum.
Bugüne kadar aldığınız en tuhaf DM neydi?
Senden çocuğum olsun istiyorum. (Gülüyor)
Ekrana dönmeyi düşünüyor musunuz?
Düşünüyorum tabii. Birkaç projemiz var. Zaten senaryo okuyorum harıl harıl… Bir taraftan da gelen sunuculuk önerilerini değerlendiriyorum. Ben, oyunculuğu veya sunuculuğu aynı sevgi ile yapıyorum ama oyunculuk biraz ağır basıyor diye düşünüyorum.
En sevdiğiniz özelliğiniz ne?
Merhametliyim.
En büyük zaafınız ne?
Yemek.
Kıskanç mısınız? Neleri kıskanırsınız?
Kıskancım. Sevgilimi, ailemi kıskanırım.
Batıl inançlarınız var mı?
Nazara inanıyorum. Siyah kediyi görünce üç kere tükürürüm.
Aşkı nasıl tarif edersiniz?
Gökyüzünü ateşe vermektir benim için aşk.
Asla birlikte olmayacağınız o insan nasıl biri?
Bencil.
Fotoğraf: Ozan GÜZELCE
- 40 yıllık yoğurtçunun sırrı! Taş gibi yoğurt yapmak için içerisine 15 adet ekleyin: Hem lezzetli hem şifalı, probiyotik etkisiyle vücuda iyi geliyor
- Kelle paçaya büyük rakip! Ruslar kaşık kaşık tüketiyor: Bağışıklığı çelik gibi güçlendiriyor, damar daralmasını önlüyor, lezzetli ve şifalı
- Kadir Ezildi tarifini verdi! Yağmura çamura meydan okuyor: Temizlik suyuna 1 çay bardağı ekleyin
- Yılbaşı gecesi yastığınızın altına 1 tane koyun! Resmen para mıknatısına dönüştürüyor, aşk, şans, bolluk ve bereket enerjisini anında çekiyor!
- Canan Karatay'ın favorileri arasında! 7000 yıldır ilaç niyetine kullanılıyor, sıcak suya 1 kaşık ekleyince kolesterolün kökünü kazıyor! Bel, basen, göbeği eritmenin sırrı