Pazar PostasıOya Başar: İğneden korktuğum kadar kanserden korkmuyorum
Paylaş
Oya Başar: İğneden korktuğum kadar kanserden korkmuyorum

Tiyatro sanatçısı Oya Başar defalarca kanseri yendi. “Kanser bir ceza değil. Herkesin başına gelebilir” diyor ve ekliyor: İğneden korktuğum kadar kanserden korkmuyorum

RÖPORTAJ: CANAN DANYILDIZ

FOTOĞRAFLAR: ÇAĞRI KILIÇÇI


■ ‘O Hayat Benim’ dizisinde hepimizi şaşırtan ters köşe bir rol oynadınız.

Tiyatroda dram oynamıştım dizide ilk kez oldu. Ters köşe olsun istedim.

■ Nasıl karşılanır diye korkmadınız mı?

Korktum tabii! ‘Olacak O kadar’dan sonra kendi başıma komedi dizilerinde oynadım ama bu rol hem de oturmuş bir diziye girmek... Beni düşündürdü.

Oya Başar: İğneden korktuğum kadar kanserden korkmuyorum

■ Kanser atlattınız, kemoterapiye devam ediyor musunuz?

Kanser çağın hastalığı, ceza değil. Önce “Niye ben?” diye sordum. İlk duyduğumda çok çarptı.

■ Meme kanseri olduğunuzu nasıl anladınız?

Mamografi çekme konusunda doktorum ısrar etti. Sonucu konuşurken doktorum Cihangir’in yüzü değişti.

■ Siz durumun farkında değil miydiniz?

Ben de şaka yapıyordum, “Ne oldu Cihangir, kanser miyim, lütfen bana söyle” diye. “Evet” dedi. Bu doktorların ciddi hali de çok enteresandır. “Göğsünde bir kitle var. Kansersin” dedi. O zamana kadar hiç ağrım yoktu. Şişlik de doktor kontrolünde anlaşıldı.

■ Sonra? İlk ne yaptınız, kimi aradınız?

Hiç kiyi... Yalnız başıma yürüdüm, ağladım. Sonra eve gidip çocuklarımla konuştum.


KİMSE PERUK TAKTIĞIMA İNANMADI


■ İlk tepkileri ne oldu?

Çok üzüldüler tabii. Siz üzülürseniz, ben bu hastalığı atlatamam dedim. Kansere grip muamelesi yaptık. En son tedavimin üzerinden altı yıl geçti.

■ Onlara vasiyetiniz ne oldu?

Biz anne-baba olarak sizin için her şeyi yaptık. Kimsenin annesi-babası baki değil, birbirinize sahip çıkın, hayatınızı düzgün yaşayın dedim.

Oya Başar: İğneden korktuğum kadar kanserden korkmuyorum

■ Ölmekten korktunuz mu?

Hayır, dünyaya gelirken öleceğimizi biliyoruz. Ama elden ayaktan düşmeyeyim, “Üç gün yatak, 4’üncü gün toprak” derler ya, öyle olsun isterim. Bana acınmasını istemem.

■ Gece yastığa başınızı koyunca...

Tabii ki de çok üzüldüğüm, zorlandığım zamanlar oldu. Kemoterapide ilaç değişimi olduğunda, kılcal damarlara zarar vermesin diye ağzımda buz tutmak zorunda kalıyordum. Uzun süre buz görmek istemedim, buzlu bir şey içemedim.

■ En kötü olduğunuz anı hatırlıyor musunuz?

Bir ilaç vereceklerdi. Doktorlar, “Ani bir tepki olacak, bayılabilirsiniz ama korkmayın, biz hemen müdahale edeceğiz” dediler. O an gerçekten korktum ve çocuk gibi ağladım.

■ Saçlarınız kemoterapiden sonra dökülünce ne hissetiniz?

Kemoterapi aldıktan 15 gün sonra saç dökülmeye başlıyor, saat kurulmuş gibi. Yılbaşıydı, hiç unutmuyorum. Odama çıktım, elimi saçıma atıyorum, tutam tutam dökülüyor. Ertesi gün hepsini kestirdim ve peruk aldım. Kimseyi döküldüğüne inandıramadım!

■ O dönem Ali Karagöz ile uzun bir ilişkiniz oldu...

Ali’nin iyilşememde katkısı çok büyük. Sevgisiyle, anlayışıyla hep yanımdaydı. Normalde bir kadın böyle bir hastalığı yaşarken önce yanındaki erkek terk eder. Ama Ali beş yıl boyunca yanımdaydı. Hakkını yiyemem.

Oya Başar: İğneden korktuğum kadar kanserden korkmuyorum


ÇOCUKLARIMA FİSKE BİLE VURMADIM


■ Umut ile mi, Ayşe ile mi aranız daha iyi?

Umut’un yaşı bana daha yakın olduğu için arkadaş gibiyiz. Ayşe ile de çok iyiyiz. İyi ki onları doğurmuşum. Umut doçent olacak yakında. Ayşe de Hollywood’da eğitim aldı, oyunculuğu seçti.

■ Evde kurallarınız var mı?

Çocuklarıma bir fiskeyi bırak, yüksek sesle bile konuşmadım. Birbirimize asla yalan söylemeyiz ve herkes birbirini eleştirebilir. Çocuklarım yalnızca sevgimi kaybetmekten korkar.

■ Çocuklar evlenip gidiyor, yalnızlıktan korkmuyor musunuz?

Aşk çok güzel bir şey. İnsanı hayata döndürür. Gençlikten çok yaşlılıkta eş lazım. İnşallah yeniden aşık olurum.

■ Yeniden evlenir misiniz?

Aşka kapalı değilim. Yeniden evlenmem. Ali de evlenmeyi çok istemişti ama ben istemedim. Bu yaştan sonra gerek yok. Arada insanlar kendi evlerine gitsin, ne güzel...

ÇOCUKLARIMA RAĞMEN BOŞANDIM

■ Levent Kırca boşanınca çocuklarına sahip çıktı mı?

Öyle oldu diyelim.

Oya Başar: İğneden korktuğum kadar kanserden korkmuyorum

■ Hem işi hem de evliliği götürmek zor oldu mu?

Dezavantajdı... 24 saati birlikte geçiriyorduk. Birbirimizin kariyerinde yerimiz büyük. Zor bir iş yapıyorduk, ihtiraslarımız vardı. Birinin alttan alması gerekiyor ama bir yere kadar.

■ Sizde durum neydi?

Artıları fazlaydı, eksilere göz yumduk. Daha fazla göz yumamayacağımı görünce ayrıldım. Biliyorsun, biz iki kere evlenip boşandık. Seni bir şey üzüyorsa devam edemiyorsun. Çocuklarıma rağmen ben de edemedim.

■ Levent Kırca’ya kırgın mısınız?

O hayatta olmadığı için bunu söyleyemem, yanıt veremem.

■ Birbirinize neleriniz benzemiştir?

Halimiz, tavrımız... Bazı sözlerimiz geçmiştir. Bu konularda çok konuşmak istemiyorum.

■ Sessiz kalıyorsunuz... Levent Bey’in mezarına da gitmiyorsunuz...

Bu konular beni ve çocuklarımı çok üzüyor. Artık insanlarla uğraşmak istemiyorum. Bazı kırgınlıklar var. O çocuklarımın babası, değerlimiz. Bırak karı-koca olmayı, 30 yıllık iş arkadaşım. Ayrılınca bunlar kolay olmuyor.


KIRILDIĞIM HER ŞEYİ SİLDİM


■ Bu tip hastalıkları atlatınca insanın bazı huyları değişirmiş...

Elime silgiyi aldım, küstüğüm, kırıldığım her şeyi sildim. Artık hayatı hafife alıyorum. Eskiden taktığım çok şeye artık “amaan” deyip geçiyorum.

■ Psikolojik destek aldınız mı?

Almadım. Bana sevdiklerim yardımcı olabilir. Psikolog olamaz ki... Ama antidepresan kullandım.

■ Dost-düşman böyle zamanlarda belli olurmuş...

O kadar sevgi biriktirmişim ki... Hep yanımda oldular. Metastas yapıp kemiğe sıçrayınca iki yıl daha kemoterapi aldım. Eyvah yenileceğim dedim ama Türkiye’nin her yerinden çok dua aldım.

■ Doktor da bu süreçte çok önemli değil mi?

Doktorum Onkolog Sualp Tansan’ın bende büyük emeği var. Doktorunuza güvenmeniz çok önemli. Toplam beş ameliyat oldum. Artık memem kalmayınca, protez ameliyatı da geçirdim.

■ İşinizi zorlaştıran bir şey oldu mu?

İğne! Damarım zor bulunuyor. İğneden korktuğum kadar kanserden korkmadım! Bir de hücre yenilenmesin diye menopoza soktular, o da zorladı.

Haberin Devamı