Salih Kalyon’u ne zaman izlesem, çocukluğuma dönerim. Kanal D’nin izleyiciyi tebessüm ettiren yeni dizisi ‘İyi Aile Babası’nda Salih Bey’i de görünce daha bir mutlu oldum. Tıpkı ‘Bizimkiler’ dizisindeki samimi havayı bulacağımızı düşündüm. Hepimiz için sıkıntılı geçen şu son yıllar, Salih Bey için de çok zorlu geçmiş. Canı gibi sevdiği eşi İnci Hanım’ı kaybetmiş... Deneyimli oyuncuyla hem diziyi hem aileyi hem de hayatı konuştuk... Alev Gürsoy Cimin/POSTA
Nasılsınız?
Malum süreçten dolayı ben de herkes gibi hayli tedirginim tabii ama tedbirlere uyarak, sabırla yaşamaya ve çalışmaya devam ediyorum. İnsan fiziksel olarak hiç mi değişmez? Hep aynı görünüyorsunuz… Galiba gençler gibi yaşamak, sigara ve alkol kullanmamak, hayata karşı olumlu durmak insanı daha az yıpratıyor.
Hayatın olumsuzluklarını ciddiye almamayı öğrendim
74 yaşındasınız. Bu hayat size ne öğretti?
Öyle küçük bir toz kütlesiyiz ki evrende, bunu bilince hakikaten bu küçük tozun dertleri niye bu kadar büyük diye sorduğum andan beri, hayatın olumsuzluklarını çok da ciddiye almamayı, olumlu ne yaşanıyorsa da büyüterek tadını çıkarmayı öğrendim. Edindiğiniz en büyük tecrübe ne? İçinde en ufak bir tereddüte sebep olan, pişman olacağına dair en ufak bir kuşku uyandıran hiç bir işe girmemek, bir anlamda iç sesime güvenmek.
2020 kimseye yaramadı, sizde durum nasıl?
Valla 2020 hepimize çok büyük acılar, korkular, sıkıntılar yaşattı ama ben, öyle bir 2018 geçirdim ki 2020’nin etkisini çok da hissettim diyemem. 2018 sonbaharında önce annem gibi sevdiğim kayınvalidemi, 33 gün sonra da 47 yıllık hayat arkadaşımı, eşim İnci’yi kaybettim.
Çok üzüldüm, başınız sağ olsun… Ama şu sıra hepimizin yüzünü güldüren bir diziyle ekranlardasınız. ‘İyi Aile Babası’, bu anlamda televizyon izleyicisine ilaç gibi gelecek…
Teşekkürler… Tüm bu yaşadığım acılar ve kayıplardan sonra, gülmeye, kahkaha atmaya herkesten çok benim ihtiyacım var. “Bir süre daha çalışmayacağım” derken, bu proje beni çok heyecanlandırdı. Annesi ve eşi arasında kalan bir adamın çevresinde şekillenen bir komedinin içinde yer alma fikri yüzümü güldürdü. Ekip olarak çok iyi çalışıyoruz. Hepimizin imdadına yetişecek bir dizi olması için uğraşıyoruz.
Bizde komedi olgusu biraz hafife alınıyor
O kadar zor bir dönemden geçiyoruz ki insanlar gülmeyi unuttu resmen… Güldürmek başlı başına zorken, bu şartlarda daha da zor olmalı? Gerçekten zor bir iş! Seyirci, dramadaki boşlukları, saçmalıkları affediyor ama iş komediye gelince çok daha katı bakıyor. Bir de tabii toplumun kültürel alt yapısı çok önemli. “Ağır ol ki molla desinler” mantalitesi çok yaygın olduğu için, komedi olgusu biraz da hafife alınıyor.
Komedi dizilerinin tutması da daha zor drama göre değil mi?
Bu tamamen seyirciye ve kanala bağlı tabii. Biz, seyircinin yaptığımız işi bizim kadar sıcak ve samimi bulması için çok çalışıyoruz. İzledikleri noktada artık top onlarda olacak. Güvendiğimiz bir iş oldu, umarız seyirci de bizim gibi hisseder.
Tiyatro kökenli oyuncularla karşılıklı oynamak işi bir tenis maçına döndürüyor
Dizinin kadrosundaki oyuncuların çoğunluğu da tiyatro kökenli. Bu da bir şans sanki?
Tiyatro kökenli olmayıp yine de kendini kanıtlamış gençlere haksızlık etmek istemem fakat ben de tiyatrodan gelen bir oyuncu olduğum için tiyatro kökenli bir oyuncuyla oynamak profesyonel bir tenis maçına dönüştürüyor işi. Pas alıp vermek çok kolaylaşıyor ve bu gerçekten işi keyifli kılıp sağlamlaştırıyor. Seçtiğim işlerde mümkün olduğunca buna dikkat ediyorum.
Kerami ile aranız nasıl, sevdiniz mi yeni rolünüzü?
Henüz yeni giydim bu rolü üzerime. Kerami ile çok derin tanışmıyoruz ama babacan bir adam, ısındım kendisine. (Gülüyor)
Benzer yanlarınız var mı?
Pek olduğunu söyleyemem, o bir memur. Ben hiç memurluk yapmadım, ailemde de memur olmadı.
Dizimiz çok tempolu ilerleyecek
‘İyi Aile Babası’nın size göre diğer dizilerden farkı ne olacak?
Seyirciye bekleme fırsatı vermeden tempolu ilerleyen bir tür sit-com dizisi izleyecek seyircimiz. n Komedi tadındaki filmler ve oyuncular son yıllarda çok eleştiriliyor! Siz ne düşünüyorsunuz? Her iş eleştirilir, eleştirilmelidir de. Komediden ve komedyenden beklenti her zaman daha fazla olmuştur, bu da aslında yapılan işin kalitesinin artmasını sağlar.
En beğendiğiniz komedyenler kimler?
Benim için hem bir imzası olan hem de farklı karakterler yaratabilen kişidir komedyen. Ülkemizde de çok var, ismini anımsayamadıklarım beni bağışlasınlar. En çok güldüğüm oyuncular: Şener Şen, Metin Akpınar, Ata Demirer, Uğur Yücel, Cem Yılmaz, Yasemin Yalçın, Çağlar Çorumlu, Şebnem Sönmez, Olgun Şimşek ve Hasibe Eren.
Herkes sizin için, “Eşine ve kızına çok aşık bir baba” diyor. Siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Doğru söylüyorlar, eşimle aşık olup evlendim. Bilinçli bir kararla da tek çocuk sahibi olduk. Maalesef eşimi kaybettim ama dünyalar güzeli bir kızım var.
Genç tiyatrocular bizim kadar şanslı değil
Tiyatro büyük bir emek işi ve hemen her tiyatrocu “Benim için bir yaşam biçimi, nefes alanı” diye tarif ediyor. Diğer yandan tiyatrodan emeğinizin maddi karşılığını alamadığınız da hep söyleniyor. Bu ikilem insana ilginç geliyor…
Bu soruyu genç kuşaktan biri olarak sormanızı gayet normal buluyorum ancak ben paranın mutluluğu satın alamayacağı düşüncesinin pompalandığı bir ekolle büyüdüm. Bu yüzden mesleğimi seçerken para kazanır mıyım diye düşünmedim bile. Fakat şansıma, tiyatronun ciddi anlamda iyi paralar kazandırdığı, çok itibar gördüğü bir dönemde, oyunculuk adına gerçekten bir derdi olan insanlarla çalışma fırsatı buldum. Dolayısıyla ben mesleğimi seçtiğimde, para kazanma derdim olmamasına rağmen kazandım. Maalesef genç tiyatrocular bizim kadar şanslı değil.
Buralara geliş öykünüzde sizi en çok zorlayan şeyler nelerdi?
Tiyatroya profesyonel anlamda ilk başladığımda; yeteneksiz ve niteliksiz bir takım oyuncu taslaklarının hücumlarına muhatap olmuştum. Bu durum, hem moralimi ciddi anlamda bozdu hem de ben bu işi yapamayacak mıyım kuşkusuna kapılarak kendimden şüphe etmeme sebep oldu. Bir dönem bırakıp gitmeyi de düşündüm. Ama bu psikolojinin farkında olan Ali Özoğuz ustam sayesinde kendimi toparlayıp devam ettim ve bu günlere geldim.
Bu deneyimleriniz ışığında, genç oyunculara neler tavsiye edersiniz?
Eleştiriye açık olsunlar. Kendilerini hep geliştirsinler ve çabaları hep daha iyisi için olsun. Bir de kendilerini başkalarının fikirleriyle değerlendirmesinler. Yaptıkları işe küsmesinler.
"Keşke" demeyi çok sevmem
Büyük pişmanlıklarınız olmuş mudur?
“Burada ne işim var benim?” dediğim bir iki tane işim olmuştur ama pişmanlık boyutuna gelmeden ya ayrıldım ya da zaten o işi, en başından itibaren kırmak istemediğim, sevdiğim birinin işi olduğu için yaptığımı hatırlattım kendime.
Peki, genel olarak baktığımızda, sanat dünyasının gidişatını nasıl buluyorsunuz?
Tiyatro adına konuşursam; ben tiyatronun çok kıymetli görüldüğü, aylarca kapalı gişe oynamış, söyleyecek çok sözü olan oyunlarda oynamış bir tiyatrocuyum. Maalesef günümüzde tiyatro yapmak maddi ve manevi yönden oldukça zor. Bu nedenle kendimi çok şanslı addediyorum. Bizden sonraki kuşak tiyatroculara çok saygı duyuyor ve onları yürekten kutluyorum.
Yaşadığınız hayat, sizin için her anlamda doyurucu oldu mu? Geriye dönüp bakınca ne hissediyorsunuz?
Belki dünyanın başka bir yerinde yaşasaydım olurdu ama ülke şartlarında halimden hep memnun oldum. Keşkeleri hiç sevmem, hep ‘iyi ki’lerim daha çok oldu.
Sizi görünce, aileden birini görür gibi oluyoruz. ‘Bizimkiler’ dizisinin de etkisi büyük galiba. Özlüyor musunuz o dönemi?
Tabii ki özlüyorum... O döneme ait bir çok şeyi, herkesi çok özlüyorum. ‘İyi Aile Babası’ setinde de benim tiyatroya ilk başladığım günden beri tanıdığım değerli abim Yılmaz Guruda ile o dönemleri, tanıdığımız dostları yad ederken bunu iyice fark ediyorum.
Türkiye’nin en uzun soluklu dizilerinden biriydi ve herkes bayılıyordu ama neredeyse oradaki birçok ismi kaybettik. Bu, size ne hissettiriyor?
Çok üzülüyorum... Hepsini çok erken kaybettik, ruhları şad olsun. Hepsini çok özlüyorum... Öyle bir kadro bir daha yan yana gelmez. O ekibi bir araya getiren sevgili dostum Umur Bugay’ı da hasretle anıyorum.
O dönemin dizileri ile bugünküleri kıyaslarsak, neler söylersiniz?
Değişen Türkiye ile birlikte, sosyo-kültürel yapıya uygun yeni gündemlerimiz, konularımız oluşuyor. Bu da çok doğal bir süreç. Ona göre de dizilerin konuları ve dönemin sevilen oyuncuları değişiyor. Kıyaslama yapmayı çok manalı bulmuyorum.
- Ihlamur, rezene ve kuşburnunu böyle tüketin! Kaynatıp bardak bardak içince kolesterolü sıfırlıyor: Damarları saniyesinde genişletiyor
- 1 bardak suya ekleyip için! İnsülin direncini terazi gibi dengeliyor: Vücudun savunma mekanizmasını makine gibi çalıştırıyor
- Sokak pilavcısı tane tane pilavın sırrını verdi! Böyle yapınca lezzeti 2 kat artıyormuş: Akşam yemeğinin yıldızı olacak
- Kaynatmadan içmeyin! Vücudu bakteri yuvasına çeviriyor: Bağışıklık sistemini günden güne zayıflatıyor
- 2 beden incelme garantili karışım! Günde bir bardak içince yağları şıpır şıpır eritiyor, vücuda enerji depoluyor, aç kalmadan zayıflamanın formülü