Onu Survivor All Star yarışmasıyla tanıdık. Tanıdıkça da matruşka bebekler gibi içinden başka kadınlar çıktı. Yıllarca profesyonel olarak futbol oynadığını öğrendik mesela ama şimdilerde sadece oyunculuğuyla gündemde. Fox’ta yayınlanan ‘Savaşçı’ dizisinde Selcen karakterine hayat veren Serenay Aktaş ile hem Selcen rolünü hem de iç dünyasını konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
‘Savaşçı’ dizisinde teğmen Selcen Efe olarak ekrandasınız. Uzun zamandır iyi bir aksiyon filminde oynamayı istediğinizi okumuştum.
Evet, aksiyon işinde yer almayı çok istiyordum, dileğim fazlasıyla gerçekleşti, ‘Savaşçı’ şu an bu tatmini büyük ölçüde yaşatıyor bana.
Nasıl bir bağ kurdunuz Selcen’le?
Bir kadın olarak vatanın yükünü omuzlarında hissetmek isteyen, ülkesini koruma motivasyonuna sarılmış, ölüme çalım atan bir karakter. O yüzden Selcen'den etkilenmemem mümkün değildi. Onu anlamak, yaşamak ve öğrenmek istedim. Kendinden emin, güçlü duruşu ve tabii ki bunların aksiyonla birleşmesi kısa sürede karakterimle bağımı güçlendirdi.
Selcen hedef odaklı, kolay kolay pes etmeyen bir karakter. Bu ifadeler Serenay olarak sizi de yansıtıyor mu?
Her karakterde kendinizden veya çevrenizdeki insanlardan bir şeyler bulabilirsiniz. Hangi sıfata sahip olursak olalım; bence duygularımız fazlasıyla ortak. Sadece ifade ediş şeklimiz farklı. Ben de Selcen gibi, çocukluğumdan beri hedef odaklı, pes etmeyen, savaşçı bir ruha sahibim.
Oyunculukta kat ettiğiniz mesafeden memnun musunuz?
Her zaman şu anımdan memnun olmaya çalışırım ama ilerlemem gerektiğini de bilirim. Bu tarz yolculuklarda bence kat edilecek mesafelerin bir sınırı yok.
YERİMDE SAYACAK DEĞİLDİM, BOŞUNA YAŞ ALMIYORUZ
Kendinizi ilk kez ekranda izlediğiniz zamanla şu anki Serenay arasında nasıl farklar var?
Kendimi ilk kez ekranda izlediğimde 18 yaşıma yeni girmiştim. O zaman muazzam bir heyecan duymuştum ama bu “Galiba ünlü oldum” gibi bir popülarite heyecanı değildi. Geçen zaman içinde tamamen profesyonelliğe yönelik değişimler yaşadım ama bir de elinizde olmayan sebeplerden değişim yaşıyorsunuz; onlar da daha çok maddi sayılabilecek değişimler oluyor. Dolayısıyla ekranla o yaşlarda tanışan Serenay'la bugünkü Serenay arasında elbette fark var. Yerimde sayacak değildim, boşuna yaş almıyoruz.
Stratejik bir yolculuk muydu sizinki? Yoksa hayat ve şartlar mı belirledi bazı şeyleri?
Aslında hayat bir anda sürükledi, ilk harekete geçişim bir futbol gösteri maçında spiker Hilal Ergenekon'un yönlendirmesiyle oldu. İçimde de varmış, bazen birilerinin sizi dürtmesi gerekiyor. Hemen ailemle paylaşıp denemek istedim. 17 yaşındaydım ilk ajansa gittiğimde. Tamamen sıfırdan başladım ve yavaş yavaş ilerledim. Yaş itibarıyla de çok zorlandım, çabaladım, sabrettim çoğumuz gibi…
ŞÖHRET TABİİ Kİ ÖNEMLİ AMA MOTİVASYONUM BUNUNLA SINIRLI DEĞİL
GÜZELLİKLER DERİNLERDE…
“Ne şöhret ne de para umurumda” demişsiniz. Gerçekten hiç önemsediğiniz şeyler mi?
Elbette bir noktada önemsemek zorundayız hepimiz. Şöhret işin getirisi, para da araç. Yani sırf bu ikisinin tatminini yaşamak için yolculuğuma devam etmek, bomboş yaşayıp, yüzeyden öteye geçememektir. Çünkü güzellikler derinlerde… Şöhret, profesyonellik açısından mecburen umurunuzda oluyor, dikkat etmeniz gereken çok fazla şey var ama motivasyonum bu kadar basit olamazdı. Para da tabii ki önemli ama sadece paranın ya da şöhretin insanı değerli kıldığı yanılgısı can sıkıcı...
UZUN ZAMANDIR AŞIK OLAMIYORUM
Aşk size ne ifade ediyor?
Aşkı herkes kendince yaşıyor ve tanımlıyor. Ben bu soruyu yanıtlamaktan kaçınıyorum artık. (Gülüyor) Araştırmalara göre; biyolojik olarak iki yıl, sekiz ay, 25 gün sürüyordu sanırım. (Gülüyor) Geriye sevgi ve saygı kalıyor ve onunla devam ediyor ilişkiler. Uzun süredir de aşık olamıyorum açıkçası.
Peki, olduğunuzda nasıl bir Serenay çıkıyor ortaya?
Çok fazla değiştiğim söylenemez. Sadece sorumluluk alıyorum. İlk günlerde aşık beyinde mantık az işlediğinden ve inceden gözlere perde indiğinden herkes gibi ben de kıpır kıpır oluyorum tabii.
GEREKSİZ FEDAKARLIKTAN KAÇINMALIYIZ, HER ŞEYİN BİR DENGESİ OLMALI
Aşkta fedakarlık kavramına inanıyor musunuz?
Tabii ki inanıyorum. Yalnızca aşkta değil, tüm insan ilişkilerinde fedakarlıkların olması gerektiğine inanıyorum. Fakat kendine zarar verme noktasında, aşkta da diğer bütün ilişkilerimizde de gereksiz fedakarlıklar yapmaktan kaçınmalıyız. Ben her şeyin bir dengesi olduğunu düşünüyorum.
Kıskançlıklarınız var mıdır? İkili ilişkilerde ya da hayatın genelinde sizi ne kıskandırır?
Uzun zamandır neyi, kimi, nasıl kıskandığımı bile hatırlamıyorum. Çocukken ebeveynlerimi kıskanırdım. Haliyle büyüdükçe, öğrenmeye devam ettikçe, evrene kafa yordukça bu tarz duyguların insana hiçbir faydasının olmadığını, aksine insanı aşağı çeken bir duygu olduğunu anlıyorsunuz. Kıskanmak değil de özenmek diye bir şey var.
Kimlere özeniyorsunuz peki?
Belli bir yaşın üzerinde, enerjisi yüksek, daima yeniliğe aç, ruhunu besleyen ve sporunu ısrarla aksatmayıp kendine cici bakan insanlara özeniyorum.
AYNAYA BAKTIĞIMDA TOPLUMUN ÖĞRETİLERİNDEN SIYRILMIŞ BİR KADIN GÖRÜYORUM
Kendinize baktığınızda nasıl bir Serenay Aktaş görüyorsunuz? Kendinizi güzel ve seksi buluyor musunuz?
Lütfen şu anda bunu okuyan herkes kendini çok sevdiğini söylesin. Bunu kişisel gelişim furyasına kapılmış, moda olduğu için değil de gerçekten öz farkındalık alt metniyle söylesin. Olduğumuz gibi hepimiz çok güzeliz, yerine göre de seksiyiz. Aynaya baktığımda artık yaşamla yaşantıları üzerinden konuşan, doğduğu evin, mahallesinin, toplumun belletilmiş öğretilerinden sıyrılmayı başarmış, öğrenmeye, yeniliğe daima aç ve merakı içe dönük bir genç kadın görüyorum.
SADECE GÜZEL BİR VÜCUT, ÇOK GÜZEL BİR MAĞAZA VİTRİNİNİ FARK EDİP AMA HİÇBİR ŞEY ALAMADAN ORADAN ÇIKMAK GİBİ…
Nasıl bir kadın ve nasıl bir erkek sizce seksidir?
Bu tamamen kişilerin oluşturduğu düşünce ve davranış biçimiyle alakalı. Farklılıklar samimiyetsizlik göstergesi değildir, bu kadar stabil bakılmamalı. Bazen bir insanın dış görünüşünü beğenip, sonra konuşmaya başladığımız anda bütün çekiciliğini kaybettiğini de görüyoruz. Aura meselesi diyelim... O yüzden bunun da dengede olması gerektiğini düşünüyorum. Sadece güzel bir vücut, güzel bir mağaza vitrinini fark edip ama hiçbir şey alamadan oradan çıkmak gibi…
Rol modelinizin anneniz olduğunu her fırsatta söylüyorsunuz. En çok hangi yanları size ilham oluyor?
Annemin tek bir insanı bile kırdığını hatırlamıyorum. Tamamen insani, anlayışlı ve garip bir şekilde daima olaylara bilge bir taraftan yaklaşıyor. Bunu yaş aldıkça daha iyi anlıyorum… Diğer yandan, hatalara hümanist yaklaşımı beni ne kadar yumuşatsa da bunun da bir sınırı olması gerektiğini öğreniyorum. Güçlü bir kadınla büyüdüğüm için genç yaştan itibaren bir kadın olarak çok fazla şeye kafa tutabildim. Bazen gözümün önüne düşen saçları çekecek gücüm kalmadığını hissettiğimde bile... Tabii ki bu gücün ilhamı annemden başladı. Kendi yolculuğumda, kendimle devam ediyor.
HUNHARCA ALIŞVERİŞ YAPAN BİRİ DEĞİLİM, GENELDE İHTİYACIM OLANI ALIRIM
Bugüne kadar yaptığınız en saçma sapan alışveriş neydi?
Galiba genelde ihtiyacım olanı alıyorum çünkü hiç aklıma öyle saçma sapan bir alışveriş gelmedi.
Çok beğendiğiniz bir şeye ödeyeceğiniz en yüksek rakam ne olur?
Hunharca alışveriş yapan biri değilim, bazen fiyat olarak yüksek, tarzım olan ve gözüme kestirdiğim bir şey olduğunda imkanım varsa alırım ama rakam vermeyeyim.
Sizce ilk buluşmada hesabı kim ödemeli? Kadın mı erkek mi?
Bu bence değişkenlik gösterebilir, net olarak ille de birisi ödemeli diyemiyorum.
- 1 bardak suya ekleyip için! İnsülin direncini terazi gibi dengeliyor: Vücudun savunma mekanizmasını makine gibi çalıştırıyor
- Sokak pilavcısı tane tane pilavın sırrını verdi! Böyle yapınca lezzeti 2 kat artıyormuş: Akşam yemeğinin yıldızı olacak
- Kaynatmadan içmeyin! Vücudu bakteri yuvasına çeviriyor: Bağışıklık sistemini günden güne zayıflatıyor
- 2 beden incelme garantili karışım! Günde bir bardak içince yağları şıpır şıpır eritiyor, vücuda enerji depoluyor, aç kalmadan zayıflamanın formülü
- 'Bugün ne pişirsem' diyenlere günün menüsü (20 Aralık 2024)