Müzik tarihimizin en özgün sanatçılarından biri. Müziği, sesi, tarzı ve duruşuyla hep başka bir yerde. Ama o bunun için özel çaba göstermediğini söylüyor. “Ben sadece içimden geleni yaptım ve ortaya Seyyal Taner diye bir şey çıktı” diyor. Plak formatında çıkardığı yeni albümü ‘Aşıklar’ 30 Haziran’da çıktı. Yeni albümünü, Bodrum’daki hayatını konuşurken biraz da zamanda yolculuk yaptık. // Oya Çınar - oya.cinar@posta.com.tr
En son üç yıl önce bir araya gelmiştik. Üç yıl sonra ‘Aşıklar’ albümüyle karşımızdasınız…
‘Aşıklar’, hayatımda, en zorlanarak ve üzerine en uzun süre çalıştığım albüm oldu. Ciddi bir emek var ortada. Repertuvar seçimi ayrı, stüdyo aşaması ayrı zordu. Müziklerini Kurtalan Ekspres yaptı. Ama Kurtalan Ekspres’in üzerine ekstra enstrümanlar binecek mi, nasıl olacak? Tüm bu detayların üzerine o kadar ince ince düşündük ki anlatamam.
İLK DEFA TÜRKİYE’DE BU KADAR ŞAHSİYETLİ BİR ALBÜM SOUNDU YAKALANDI
Ama ortaya çıkan sonuca değmiş…
Değmez mi! İlk defa Türkiye’de bu kadar şahsiyetli bir albüm soundu yakalandı. Sadece kapak çalışması altı ay sürdü. Kurtalan Ekspres’in büyük emeği var. Ahmet Güvenç’in yaptığı düzenlemelerle her şey müthiş oldu. Oyuncu Halil Ergün gibi bir adam koromuzda yer aldı. Bu çok özel bir çalışma. Hakikaten müthiş.
Plak olarak düşünülmesi çok iyi olmuş bu durumda…
Elbette. Zaten bu sebeple plak olarak düşünüldü. Arşivlere girecek, yüzyıllar içinde yerini hep bulacağını umut ettiğimiz bir albüm. Seyyal Taner ve Kurtalan Ekspres hakikaten bir işe imza attılar yani.
ÜSTLENDİĞİMİZ İŞ ÇOK ZORDU AMA ZORU BAŞARDIK
Repertuvarı da Türk kültüründe önemli bir yer tutan ‘aşıklık geleneği’ ile oluşturulmuş. Fikir nasıl gelişti?
Dede Korkut Hikayeleri düşüncesiyle yola çıktığımız için o ruhu tamamlayacak diğer isimler bir yumak gibi kendiliğinden oluştu. Dede Korkut, Türklerin en eski, bilge ozanıdır. Elindeki kopuzla sazı dünyaya tanıtmıştır. Böyle bir şahsiyetin eserini okurken büyük sorumluluk yüklendik. Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Karacaoğlan, Aşık Veysel, daha günümüze doğru gelince Musa Eroğlu, Aşık Mahsuni Şerif gibi isimlerin eserleri var. Çok zordu bu üstlendiğimiz iş ama zoru başardık.
ROCK MÜZİK YAPIYORUM HAYATI DA ROCK YAŞAYAN BİR KADINIM
Aşıklar geleneği deyince insanın kafasında farklı canlanıyor. Ama albümü dinlerken bazı şarkılarda kalkıp yine dans etme isteği uyanıyor…
Bu, benim kişiliğimden kaynaklanıyor. Sesim o kadar farklı ki ben bir sürü insanla birlikte şarkı söylerken bile sesimin rengi ve tınısı kendini belli ediyor. Hangi eseri okursam okuyayım farklı bir renk ve ritm döngüsü oluyor. Rock müziği yapıyorum neticede. Yaşama biçimim de rock zaten. Hayatı da rock yaşayan bir kadınım. Hiçbir zaman başka bir kulvara ait olmadım. E bir de Kurtalan Ekspres’le bir araya gelince, işte böyle bir şey çıktı ortaya.
44 SENEDİR MÜZİK YAPIYORUM HİÇBİR ALBÜMÜMDEN PARA KAZANMADIM
Günümüzde albümlerden para kazanılıyor mu peki? Maddi bir beklentiniz var mı?
Yok, hayır. Hiçbir şey kazanılmıyor. Ne kendim, ne başkaları için zannetmiyorum. 1976’dan beri sahnedeyim. Düşün, 44 sene olmuş, bu ülkede hiçbir albümümden para kazanmadım.
En başlarda bile mi?
Hayır, bir tek ‘Alladı Pulladı’ şarkımın olduğu albüm hariç. O da o dönem için sevgili dostum Mehmet Dalmaz’ın iş insanlığı zekasından kaynaklıdır. Müzisyenler nasıl çaldıkça para kazanırsa biz de verdiğimiz konserlerden ve çıktığımız sahnelerden para kazanıyoruz hayatım.
Sahneden kazandığınız sizi tatmin ediyor mu?
Çok şükür, her zaman etti. Bir de ben elimden geldiğimce mütevazı yaşıyorum, zaten uçlarda bir hayatım yoktur. Kendime ve etrafımızdaki üç-beş insana yetecek kadar birikimimiz var.
MARJİNALLİKLE ALAKAM YOK KİME GÖRE, NEYE GÖRE MARJİNAL?
Herkes sizi çok farklı buluyor. Hatta bana çizgi film kahramanı gibi geliyorsunuz. Marjinal bulan da çok insan var…
Senin öyle düşünmen biraz zamansız bulunmamla ilgili. Yoksa hiç öyle marjinallikle falan alakam yok. Kime göre, neye göre marjinal? Tamamen kendime göre, kendi doğrularıma göre yaşıyorum. Zaman diye bir şeye de pek inanmıyorum. Her zaman da bulunduğum zamanı yaşamışımdır. O zamanın ruhu neyse ona adapte olmaya çalışırım.
NE HİSSEDİYORSAM ONU YAŞIYORUM ORTAYA SEYYAL TANER DİYE BİR ŞEY ÇIKIYOR
Kendinizi cesur buluyor musunuz?
O da çok göreceli bir kavram. Ne hissediyorsam onu yaşıyorum, öyle oluyorum ve ortaya Seyyal Taner diye bir şey çıkıyor. Ha şu var, ben çok disiplinliyimdir. Yaptığım işe büyük emek harcarım. Provalarda bile tekrar etmekten insanları bıktırırım. Ama sonra o emeklerin neticesini sahnede hep birlikte alırız ve öyle yapmamın ne kadar doğru olduğunu tüm ekibimle birlikte görürüz.
Günümüz müzisyenleri arasında çok farklı bulduğunuz, kendinize yakın hissettiğiniz isimler var mı?
İşini çok düzgün yapan gençler var. Birçoğunu takip ediyorum, dinliyorum. Ama kendime yakın bulmak meselesine gelirsek, ben hep şunu derim. Herkes kendi yeteneği kadardır. Birine benzemeye çalışmayı hiç doğru bulmam. Herkes kendisi gibi olmalı, kendini ortaya koymalı. Zaten o zaman sahici, kalıcı ve farklı olursunuz.
Sizin başarınızın tek açıklaması bu mu?
Ben onun bir sihir olduğunu düşünüyorum. O sihir hala da devam ediyor. Seyyal Taner ekolü kendi kendine oluştu. Çünkü iyi sesin, iyi bir eserin, iyi yapılan bir aranjmanın ve tamamen özgün bir kişiliğin bir araya gelmesi gerçekten sihirdir. Büyüdür, müthiş bir şeydir.
DOMİNANT DEĞİLİM AMA İŞİMDE LAUBALİLİĞİ SEVMEM
Sahne kostümleriniz, kullandığınız aksesuarlar da çok size has. Görsel imajınızı da kendiniz mi yarattınız?
Tamamen kafama göre, içimden geldiği gibi ilerlerdim. Ama o dönem en çok hangi arkadaşlarımla berabersem, kimlerle çalışıyorsam, onlarla birlikte bir yumak oldum her zaman. Onların yeteneklerini ve şartlarını zorlayarak, onlardan en iyi şeyi almaya çalışmışımdır.
Dominant bir yanınız var mı çalıştığınız insanlara karşı?
Dominant değilim de işimde laubaliliği hiç sevmem, hep ciddiyimdir. Dediğim gibi, yaptığım işi en iyi şekilde yapmak isterim. Sadece sahnede de değil. Bir salata yapıyorsam ona da aynı şekilde özenirim.
BODRUM’UN GEÇİRDİĞİ DEĞİŞİM BENİ ÇOK ÜZÜYOR
30 yıldır Bodrum’da yaşıyorsunuz. Nasıl bir hayatınız var orada?
Ben Bodrum’u çok iyi bilen bir çocuk olarak gelmedim. “Çocuk” diyorum çünkü gerçekten çocuk kafasıyla geldim.
Aşık olup gittiniz değil mi?
O zaman evet, burada bir ilişki yaşayınca, o sihir alıp götürüyor sizi zaten. 89’da geldim. Bodrum çok farklıydı tabii o zaman. Doğasıyla, her şeyiyle romantik ve büyülü gelmişti bana. Sonra da İstanbul’a iş için gidip gelmelerim hariç, tüm zamanımı burada geçirir oldum.
Mutlu musunuz?
Kendi yaşantımdan mutluyum ama zaman içinde buradaki doğaya nasıl ihanet edildiğini gördükçe, hissettiğim üzüntüyü anlatamam. Bu da kimsenin engel olabileceği bir şey değil tabii. Kapital sistemin getirdiği bir durum. Nüfus artıyor, istihdam o şekilde gelişiyor. Dünyanın her yerinde böyle maalesef. Ama bu satırları okuyan herkesten rica ediyorum. Ne olur bu kadar hoyrat olmayalım. Doğaya, suya, hayvanlara, çocuklara ve yaşlılara karşı nazik olalım.
AŞK MEŞK KONUŞACAK YAŞI GEÇTİM BU SAATTEN SONRA NE AŞKI
30 yıldır aynı kişiyle mi berabersiniz?
Hayır canım. O, o dönemdi. Çoktan bitti. Yani geliş nedenim oydu. O bir nedenmiş (Gülüyor).
Şu an aşk hayatınızın neresinde?
Ben aşk meşk konuşacak yaşı geçtim Oya’cığım. Bu saatten sonra ne aşkı!
HAYAT ARKADAŞLIĞI SIKICI DEĞİL AKSİNE GAYET YARATICI
Neden? Aşktan bahsetmek için hiçbir zaman geç olmaz bence…
Canım tabii kalbim yine çarpıyor, aşk her zaman var ama hani o artık anlatılacak bir şey değil benim için. Ben artık bir hayat arkadaşlığı, bir dost ilişkisi sürüyorum.
Böyle söylenmesi de kulağıma hep sıkıcı geliyor…
Hayır hiç sıkıcı değil, aksine çok yaratıcı oluyorsun hatta (Gülüyor). Çünkü o da müzisyen.
Ama romantik mum ışıkları olmuyor herhalde…
Yoo oluyor, her şey oluyor ama gençlikteki gibi olmuyor. Sen beni sıkıştırmaya başladın (Gülüyor).
ORAMI BURAMI ELLETTİRMEM TANRI’NIN VERİDİĞİNİ KABULLENMEKTEN YANAYIM
Estetiğe nasıl bakıyorsunuz? Arada ufak tefek de dokunuşlar yaptırıyor musunuz?
Estetiğe güzel bakıyorum da sadece bakıyorum çünkü korkuyorum. Ben biraz korkağımdır o konularda. Oramı buramı ellettirmem yani. Tanrı’nın verdiğini kabullenmekten yanayım her zaman. O yaşanmışlığın, bilgeliğin getirdiği çizgileri severim. Ha ama ne oluyor, sahneye çıktığımız için, ya da fotoğraflarda çok deforme görünmemek için cilt bakımı yaptırıyorum arada. Bir de ben çok mimik yaptığım için alnımın ortasında belirgin bir çizgi oluyor. Sadece onun için hafif bir botoks yaptırıyorum.
Fazlasını abartılı mı buluyorsunuz?
Ben böyle kabul görmüş bir insanım. Manken değilim ki, müzisyenim, yorumcuyum neticede. Sevenlerim beni böyle sevdi, ben de onları gönlüme koydum. Çük güzel kucakladık birbirimizi hayranlarımla. Böyle de gidiyoruz işte…
YENİ DÜNYA DÜZENİNDE NASIL BİR ROL ALACAKSAK, ONU ALMAYA ÇALIŞACAĞIZ
Yakın gelecek için heyecan duyduğunuz neler var?
Şu ara tüm heyecanım albümle ilgili. Güzel projelerimiz var. Eylül’de bir lansman konseri planlıyoruz. Ardından konserlerimiz başlayacak. Çok güzel dostlarımızdan güzel teklifler geliyor. Ama bu pandemi süreci şu an her şeyi muallakta bırakıyor. Sürece göre duruma bakacağız. Yeni dünya düzeninde nasıl bir rol alacaksak onu almaya çalışacağız. Çünkü belli ki yeni dünya düzeni bizim alışık olduğumuz şekilde devam etmeyecek. Yavaş yavaş anlamaya çalışıyoruz olanı biteni. Önümüzdeki günler neler getirecek, hep birlikte yaşayarak göreceğiz.
- Bağırsakları tıkır tıkır çalıştırıyor! Mutfağınızdan eksik etmeyin: Damarları kireç sökücü gibi temizliyor
- Özel izinle ekiliyor! Kilosu 6 bin TL: Yorgunluğu tarihe karıştırıyor: Şişkinlik ve hazımsızlığın kökünü kurutuyor
- 1 litre suyla karıştırıp için! Göbekte biriken yağları eritiyor: Kalori yakımını hızlandırıyor
- Selçuklu sarayından eksik edilmeyen meyve! Konya'nın verimli topraklarında yetişiyor: Zengin antioksidan deposu besinler listesinde ilk sırada
- Dibi tutmuş tavayı, tencereyi eski haline çeviriyor! Yandı diye çöpe atan pişman oluyor