RÖPORTAJ: OYA ÇINAR

■ Mesafeli bir duruşunuz var. Gerçekten öyle misiniz? Bunu hep duyarım ama hiç öyle değilim. Aksine, çok girişken, sıcak ve çok vericiyimdir. Hatta o durumun zararlarını da görmüşlüğüm çoktur (gülüyor).

■ Neden herkes sizi öyle görüyor?

19 yaşında İzmir’den İstanbul’a geldim. Ve bir anda kendimi kurtlar sofrasının içinde bulunca, öyle bir korunma mekanizması geliştirmiş olabilirim. Aman kendime, aileme laf getirmeyeyim diyerek geçti zaten ilk birkaç yılım.



■ Sırf gurur yüzünden bir şeyleri feda ettiğiniz oldu mu?

Oldu! Çok gururluyumdur. Sonradan üzüleceğimi bildiğim halde o anki öfkem ve sabırsızlığımla çok şeyi feda ettiğim olmuştur.

■ Sonradan geri adım atabiliyor musunuz?

Karşında seni o noktaya getirecek bir insan varsa ve onda da bir hareket yoksa o zaman bir durup, “Biz neyi yanlış yaptık?” diyorsun. Bir de ben kaderciyimdir. Böyle olması gerekiyormuş der, devam ederim.

■ Kolay ağlayabilen biri misiniz?

Bu soruyu bana kızım Defne sordu birkaç ay önce, “Anne sen hiç ağlamaz mısın?” diye. Çünkü onun yanında hiç ağlamam. Aslında kolay ağlarım ama göstermekten hoşlanmam.

■ Zayıflık gibi mi geliyor?

Olabilir... Hani bir filmde ağlamaktan çekinmem, ama kendimle ilgili, içimde yaşadıklarımla ilgili gözümün sulanmasını paylaşmaktan hoşlanmam.

■ Defne’nin şu an 9 yaşında olup da şu ana kadar hiç görmemiş olması...

Sonra gördü işte, (gülüyor). Bu yakınlarda... Çünkü artık çok güçlü olmaktan vazgeçtim. Ben hep ‘Savaşçıyım, Amazonum’ derdim. Hayır, artık Amazon değilim, güçlü değilim. Artık kolayı seçiyorum. Bu benim için yeni bir yaşam felsefesi.

"AŞIKKEN DÜNYA ONUN ETRAFINDA DÖNÜYOR"

■ Aşık olduğunuzda nasıl bir insan oluyorsunuz?

İnsanın kalbinin ağzından çıkıyor olma halleri, yiyip içememek, ondan başka hiçbir şey düşünememek... Tüm dünyanın onun etrafında döndüğü hissine kapılmak. Ama aslında bunlar çok yanlış şeyler. Ben artık aşkın da sevgili olma halinin de Halil Cibran’ın tarifindeki gibi olması gerektiğine inanıyorum. Aşkı, iki insanın, bir binanın iki sütunu gibi, ne çok yakın ne çok uzak durarak yaşaması gerektiğine inanıyorum.



■ Aşıkken doğru mesafeyi korumak zor değil mi?

İki taraf da bunun doğru olduğunun bilincinde olursa değil aslında. Ki gibi yüklemeler yapmamak gerekiyor. Kalben çok bağlı olup, kendi dünyalarında da hareket alanlarının olması gerekiyor.

■ Geçtiğimiz hafta Sema Şimşek bize verdiği röportajda ‘Evlilik insan doğasına aykırı’ dedi.

Yüzde yüz doğru söylüyor. Ben de öyle düşünüyorum. Doğada insan dışında evlenen bir canlı türü var mı?

■ Yakın zamanda nikahtan kaçtığınız yazıldı. Hatta ‘Kaçak Gelin’ benzetmesi yapıldı. Öyle mi?

O filmi de çok severim, (gülüyor). Okumadım.

■ Doğruluk payı var mı yazılanların? Bu çok bize özel bir durum.

“40’IMDA KADIN OLDUM”

■ Kızınız Defne’yle ilişkiniz nasıl?

Bir kere arkadaşı değil, annesiyim. Bunun çok iyi farkında, ama aynı zamanda çok yakınız. İlerde hayattaki en iyi arkadaşım olacağına eminim. Birbirimize çok açığız ve hiçbir şeyi saklamıyoruz. İnsanın bir sürü arkadaşı olur, ama bir tane annesi olur hayatta ve bu çok kıymetli bir bağdır.

■ Gelecekteki meslek seçimiyle ilgili yönlendirmeleriniz oluyor mu?

Şarkıcı olmak istiyor. Ben de destekliyorum. Çünkü sesi ve kulağı çok iyi. Dans etmeyi çok seviyor. Ama bunu da yapıyorsa çok iyi yapmasını, dünya çapında yapmasını isterim. Enstrüman çalmayı bilmesi, her şeyi kusursuz hale getirecek bir donanıma sahip olması gerektiğini söylüyorum.

■ Fazla mı mükemmeliyetçi birisiniz?

Kendim için hiç öyle değilim. Ben her şeyi deneyip, kendi çapımda en iyisini yaptığım noktada hadi bakalım başka bir şey öğrenelim kafasına geçerim. Biraz maymun iştahlıyım. Ama Defne söz konusu olunca farklı düşünüyorum. Belki ben çocukken çok yönlendirilmedim, ondan olabilir. Biz biraz gelişine büyüdük. Ona olması gerekeni gösterip, seçimi yine ona bırakmak isterim.

■ İlerde güzellik yarışmasına katılmak istese destekler misiniz?

İsterse desteklerim tabii. Neden olmasın!

■ Siz aslında hep erkek çocuk hayal ediyormuşsunuz. Neden?

Bana göre benim bir kızımın olması mümkün değildi. Çünkü hep erkek hobileri olan bir çocuktum. Annem yemek yaparken, “Kızım gel bir bak” derdi, ben babam buzdolabını tamir ediyorsa o sırada, ona yardım etmeyi severdim. Abimle futbol oynardım.




SABRETMEYİ ÖĞRENDİM

■ İster misiniz Defne’ye kardeş, bir erkek çocuk yapmayı?

Hayır, istemem! 42 yaşındayım artık, evlenmeyi de çocuk yapmayı da düşünmüyorum.

■ 40 yaş hayatınızda neleri değiştirdi?

Kadın oldum. Dişiliğimi fark etmeye başladım. Aslında ben de kadınmışım yani, (gülüyor). Giyinip süslenmeyi severmişim. Olgunlaştım. Daha sabırlı olmayı öğrendim. Eskiden zamanını beklemeden yapardım her şeyi. Şimdi doğru yeri ve zamanı bekliyorum.

"MODELLİĞİ ÖZLEMİYORUM"

■ Hayatın nasıl dönemindesiniz? Nelerle meşgulsünüz?

Enteresan bir dönemindeyim. Kendi başıma, kızımla kaldığım, kendi iç dünyamı daha derin yaşadığım... Uzun yıllardır yapamadığım bir şeyi yapıyorum ve kendi başıma yaşıyorum. Ve çok dingin hissediyorum. Kendimi dinliyorum... Biraz hayatımı nadasa çekmiş bir haldeyim.

■ Keyfiniz yerinde mi?

Çok yerinde, çok şükür.

■ Tasarımcılık devam ediyor değil mi?

‘HATHİ’ markam tam gaz devam ediyor, evet. Bir de ben ‘HATHİ’yi sadece kermeslerde, bire bir tüketiciyle buluşturuyorum. Bu da beni ayrıca diri tutan bir şey. İnsanlarla bire bir iletişim halinde olmayı, tepkilerini hemen almayı çok seviyorum. Televizyonculukta da öyleyim zaten. Canlı yayın en sevdiğim şeydir mesela.



■ Modelliği özlüyor musunuz zaman zaman?

Podyum olarak çok güzel, çok keyifli bir duygusu var, ama çok da özlediğimi söyleyemeyeceğim. Belki çok hatırı sayılır işler çıktığında yine aynı keyfi alırım o ayrı. Ama dersen ki şu an daimi olarak yapmak ister miydin, istemezdim.

■ Oyunculuk teklifleri geliyor mu?

Sinema olabilir ama dizi bana göre değil. Romantik komedi tarzı bir filmde olmak isterdim. Ama en çok sağlık, spor, sanat ve iyi yaşam konusunda bir program yapmayı isterim. Yakın zamanda bir reklam filmi çalışmam oldu, çok özlemişim.