Gayet iyi giden televizyon programını bir anda bırakıp ‘Evlat Kokusu’nda Hünkar Hala karakteriyle karşımıza çıkan Yeşim Salkım’la yeni projesinden artık neden evlenmeyi asla düşünmediğine kadar her şeyi konuştuk
RÖPORTAJ: OYA ÇINAR
FOTOĞRAFLAR: MUZAFFER KANTARCIOĞLU
■ Televizyon programınız çok iyi gidiyordu ama siz bırakıp ‘Evlat Kokusu’yla karşımıza çıktınız. Devam eden bir projeyi durduracak kadar sizi bu dizide çeken ne oldu?
Endemol Shine Türkiye hep çalışmak istediğim bir firmaydı. Senaryoyu okuyunca hikayeden de müthiş etkilendim. ‘Hünkar Hala’ karakteri bugünün saraylısı, Hürrem’i gibi geldi bana. Çok güçlü bir karakter. Bir de ben televizyoncu değil, oyuncu ve şarkıcıyım. Bu kadar iyi bir proje çıkınca karşıma, mutlaka dahil olmak istedim.
■ Karaktere alışabildiniz mi? Kendinizi Hünkar gibi hissediyor musunuz?
Kesinlikle! Benim istediğim Hünkar karakterine çok yaklaştım. Tabii yaratılmış bir karakter söz konusuysa karşı tarafın da beklentileri oluyor. Kendinizden bir şeyler katmakla birlikte, karşı tarafa da teslim olmanız gerekiyor. Bir de ben çok doğal oynuyorum. Tiyatrocular gibi büyük oynayamıyorum. O yüzden aldığım tepkiler de çok iyi.
■ Benzediğiniz yanlar var mı?
Ben bir kadına asla fiziki şiddet uygulayamam. Yani Yeşim olarak ben Zeynep’e onun yaptıklarını yapamam. Ama ailem söz konusu olursa evet, o zaman canavar kesilirim. Bence her kadın böyledir zaten.
■ Bir kadının hükümdar olması zor bir durum değil mi aslında?
Hayır, hiç katılmıyorum. Kadın hükümdardır zaten. O yetiyle doğar.
■ Çok sert ve acımasız olmak gerekmiyor mu?
Eğer ailesi söz konusuysa her kadın son derece acımasız olabilir. Tarihte de bu böyledir. Hükümdarlıkları kadınlar yönetir, erkekler yönettiklerini zanneder. Kadınlar sürece, erkekler sonuca bakıyor. Erkek en son etmesi gereken lafı en başta edince her şeyi batırıyor zaten. O yüzden kadınların gücüne her zaman muhtaçlar.
■ Bu biraz sinsilik değil mi? Erkekler daha net bu yaptığınız tanıma göre...
Alakası yok. Sadece şu var: Kadının burada yaptığı hata kendinden kendini saklaması. Kendi karakteriyle yüzleşebilse, onu herkes kabul eder. Sadece bu konuda biraz bilinçlenmeleri gerekiyor.
■ Kadının bilinçlenmesi nasıl sağlanabilir peki?
Burada da yine kadının kendisine büyük iş düşüyor. Evet, üzerinde müthiş bir toplum baskısı var, ama bunu yaratan da yine kadın. Bakıyorum, pek çoğu bir erkekle ilk tanıştığı zaman şunun derdine düşüyor: “Acaba benimle evlenecek mi?” Zaten bunu kafasında kurduğu an kendi kendini bitiriyor.
■ Ne yapması gerekiyor?
“Ben onu seçecek miyim?” diye sorması, seçimi kendisinin yapması gerekiyor. Bir de artık şu kadınlık egosundan kurtulup, cinselliğin o kadar önemli olmadığının, bir erkeği bununla bağlayıp adam edemeyeceklerinin idrakına varırlarsa şahane olacak.
■ Nasıl bağlanır bir erkek?
Kadın bir erkeği, kafa yapısıyla, zekasıyla, zarafetiyle, oturması ve kalkmasıyla bağlayabilir ancak.
■ “Kadın kadının kurdudur” sözüne inanıyor musunuz?
Ben yıllar önce, “Bir kadının en büyük düşmanı yine bir kadındır” dedim ve son derece doğruydu. Yine aynısını söylüyorum. Bitmek bilmez bir beğenilme ve onaylanma arzusu var. “Ay niye şuram büyüdü” bilmem ne. Benim hayatımdaki hiçbir erkek bana bu konuda eleştiri yapamaz, yaptırmam!
■ “Biraz kilo aldın sanki Yeşim” dedi diyelim?
“Sen dön aynada kendine bak” derim, “Sen de kelsin” derim. Asla bu tip baskılar kuramaz benim üstümde bir erkek. Sen hiçbir erkeğin ‘ben şu erkeğin burnundan istiyorum’ dediğini duydun mu? Kadınların en büyük derdi bu. Kafalarında ideal bir profil çizmişler, hepsi ona benzemek istiyor. Sonra da,“Vay efendim, ben niye onun için özel değilim, tek değilim?” Olamazsın ki! Erkek doğası gereği çok eşli zaten. Etrafı da birbirinin fotokopisi gibi bir sürü kadınla örülü...
EVLEN EVLEN AYRIL NEREYE KADAR?
■ Yanlış hatırlamıyorsam eskiden, “Ben evlenmeden birliktelik yürütemem” diyordunuz. Şimdi, “Bir daha evlenmem” diyorsunuz. Neden?
Yeterince evlendim çünkü. Ben hayatıma giren her erkekle evlendim.
■ Nasıl sağladınız bunu?
Sağladım da ne oldu. Şimdi iki çocuğumla tek başımayım. Bu marifet değil. Anneannem hep der ki: “Tevekkel gemisi doğru yürür”. Ben buna çok inanıyorum. Bir şeyi oldurmak için ne kadar uğraşırsanız o kadar zora sokarsınız. Bir erkeği nikah masasına oturtmaya çalışmak kadının değerini hafifleten bir şey. Kadın bunu aşmalı artık. Bıraksınlar adamlar kadınları nikah masasına oturtmaya çalışsın.
■ Yalnız mı yaşlanacaksınız?
Onu bilemiyorum. Neticede evlen evlen ayrıl, nereye kadar? diye sorarlar adama. Bunun yerine güzel bir hayat arkadaşlığı kurulabilir belki, ama bu yaştan sonra, iki çocuğumla o da bana ters geliyor. Ben şu an çocuklarımla mutlu, güzel bir yaşam sürmek istiyorum. Şu anki aklımla, “Acaba yalnız mı öleceğim?” korkusuyla birini hayatıma almam mümkün değil.
■ Her şeyden elini eteğini çekmiş, ‘aseksüel’ olmuş gibi konuşuyorsunuz...
Geçen gün aynı soruyu sordum kendime biliyor musun (gülüyor). “Acaba aseksüel mi oldum?” dedim.
■ Erken değil mi bu duygulara kapılmak için?
Samimiyetle şöyle cevap vereyim. Ben çok ağır bir dönemden geçtim. Özellikle Ada’ya hamile kaldığım dönemde, tümör Ada’yla birlikte büyüdü içimde. Rahmim alındı, eşimden ayrıldım. Üstünden 2.5 sene geçti. Benim artık hata yapma lüksüm yok. Bir daha o kadar derin acılar çekmek istemiyorum.
■ İnsan kendi kendine acının önüne geçebilir mi?
En azından daha az acı çekmek kendi elinde diye düşünüyorum. Ben sizin gördüğünüzden çok yıpranmış, hayattan çok sıkı nasibini almış bir kadınım. Dışardan herkese toz pembe görünen o hayat, yaşarken bana hiç öyle pembe gelmedi. Duvarlara bakıp bakıp ağladım. Çok ağır depresyonlar yaşadım. Günlerce yıkanmadığım zamanlar oldu. Psikologlara gittim. Şimdi geriye dönüp baktığımda çok net ve gerçek olan bir şey görüyorum, o da çocuklarım.
■ Ya yeniden deli gibi aşık olursanız?
Zannetmiyorum. Bu adamlar hep aynı şekerim. Benim hayatıma giren erkekler her erkekten farklı değildi. Hepsiyle iyi günlerim, kötü günlerim oldu. Hepsinden çok güzel dersler aldım. Bana masallardaki gibi aşk olmadığını çok güzel anlattılar, sağ olsunlar. O masallardaki gibi bir kahraman bu saatten sonra ne bana, ne sana, ne de hiçbir kadına gelmeyecek. Ben bu tecrübeyle konuşuyorum. 10 yıl sonra gel bana yine sor, bu söylediklerimin altına imzamı atarım. Net.
■ Hiçbir erkeğe güvenilmez mi diyorsunuz?
Güvenilmez demiyorum. Çok anlam yüklemeyin, beklentilerinizi asgari düzeyde tutun diyorum. Onların doğası savaşmak ve tohumlarını saçmak üzerine kurulu. Kadın doğası güzelliğini sunmak üzerine kurulu. Sen güzelliğini sunuyorsun o yıkmaya çalışıyor. Bunun bilincinde olalım.
“HAYATIMIN ÇOĞU DÖNEMİNDE PARA SIKINTISI ÇEKTİM”
■ Hiç para sıkıntısı çektiğiniz bir dönem oldu mu hayatınızda?
Hayatımın çoğu döneminde çektim. Gizem’e hamile kaldığımda babası daha okuldan yeni mezun, askerden yeni gelmişti. İkimiz de çok küçüktük. Babası bizi terk ettiği zaman yüzüğümü satıp Gizem’e süt aldığımı biliyorum. Ha ama sonrasında ben Hakan Uzan’la evlenene kadar 90’larda albümleri milyon satmış, pek çok iyi markanın reklam yüzü olmuş bir şarkıcıydım. Hayatım boyunca hiçbir erkekten nemalanarak bir yerlere gelmedim. Ne yaptıysam alnımın teriyle yaptım. Bu yüzden zamanı gelince arkamı dönüp gidebildim.
■ Sizin için lüksün tarifi ne?
Musevilerin çok iyi bir sözü vardır: “Ne kadar paran olursa olsun, dünyada yiyip yiyebileceğin en pahalısından bir havyardır” der. Benim lüksten anladığım huzur, şu an yaptığımız sohbet. Ha tabii ki ben de buraya belli süreçlerden geçerek geldim. Üzerinde etiketleriyle kıyafetlerimi dağıttığım zamanlar oldu. Ama 25 yaşındaydım o zaman. Şu an paranın bir amaç değil sadece araç olduğunun çok iyi idrakındayım.
■ Bundan sonrası için hayattan ne bekliyorsunuz?
Sahip olduklarıma şükrediyor, çocuklarımla sağlıklı, huzurlu, mutlu bir hayat diliyorum.
"ÇOK EŞLİLİK KADINA YAKIŞMAZ"
■ Kadınlar yüzde yüz tek eşli mi sizce?
Kadının doğurganlık özelliği ona sadakati getiriyor. Çok eşlilik kadına yakışır mı? Zannetmiyorum. Kadınların daha asil ve nadide olması gerekiyor. O yüzden hiçbir kadın bu konuda erkeklerle yarışa girmesin bence. Duvara çentik atmaya kalmasınlar!
■ Siz dışardan çok güçlü ve hırslı bir kadın gibi görünüyorsunuz ama yakından öyle değil. Bu ekranın getirdiği bir yanılsama mı?
Beyaz cam insanı tamamen yanlış tanıtma üstüne programlı. Oraya çıkan insanlar da kendilerini her koşulda toplum kurallarına uygun bir insan modeliymiş gibi tanıttıkları için, zannediyoruz ki onlar gerçekten öyle. Hepsi oraya bir maskeyle çıkıyor aslında.
■ Siz hiç maske takmıyor musunuz?
Benim kamerayla ilişkim hep sahici oldu. Eğer o sırada suratım asıksa, sırf kamera bana döndü diye sırıtmadım. İnstagramıma bakan da aynı kadını görüyor, şu an sizle sohbet ederken de aynı kadınım. Bir kere sanatçıyım ben, duygusalım. Sizin o uzaktan bakışla bende gördüğünüz hırs, kibir ya da neyse adı, o benim kimseye yukardan bakışımla değil, hayata karşı dik duruşumla ilgilidir belki de.
- Aydın'dan Japonya'ya kilo kilo satılıyor! 1 ay kuyuda bekletiliyor: Soğuk kış günlerinin vazgeçilmezi, Uzakdoğu sofralarını süslüyor
- Yılbaşı gecesinde uygulayın! Yeni yılda şans için yapılması gerekenler: Para kapıları sonuna kadar aralanacak, aşkı hayatınıza çekecek
- Kırmızı et sevmeyen kaşık kaşık tüketsin! Resmen protein ve kalsiyum ambarı: Kemikleri kolon gibi güçlendiriyor, dünyanın en sağlıklı peyniri
- Ilık suyla karıştırıp için! Göbekte biriken yağları eritiyor: Kalori yakımını hızlandırıyor
- Yemeklerin lezzetini 2 kat artırıyor! Zengin besin içeriğine sahip: Bakliyatların gazını alıyor, sindirim sistemini çalıştırıyor