Eğlence dünyasında, bütün büyük projelerde onun imzası var. Ünlü isimlerin menajerliğini ve iletişim danışmanlığını yürütüyor, elini kime dokunsa onu bir markaya dönüştürüyor. Özgür Aras, tüm bu yoğunluğunun arasında 11’inci kitabı ‘Henüz Tanışmadık’ı okuyucuyla buluşturdu. Roman, bir baba kızın, Karya ve Ayhan Bey’in hikayesini konu alıyor. Hem yeni kitabını hem de başarısının ardındaki meslek sırlarını konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
Yeni romanınız ‘Henüz Tanışmadık’, okuyucuyla buluştu. Bu kadar farklı uğraşınızın arasında romanın ruhuna nasıl giriyorsunuz, o mesaiyi nasıl yaratıyorsunuz kendinize?
Bu kitabı, 28 yıllık meslek hayatımda, ilk defa pandemi yasaklarından dolayı kendimle baş başa kaldığım Bodrum’da yazdım. Bu dönem benim için üretimle geçti. Önceki kitaplarımı ya uçaklarda ya da otel odalarında yazıyordum. Bu da benim terapi yöntemim. Yazdıkça rahatlıyorum, yazdıkça özgürleşiyorum.
MEĞER HAYATIMA GİRMESİNİN BİR NEDENİ VARMIŞ
Hangi duygularla yazdınız ‘Henüz Tanışmadık’ı?
Bilgisayarı fazla açıp kapattığım, bir türlü konsantre olamadığım bir dönemde hayatıma biri girdi. Kalbim hızlı atmaya, karnımda kelebekler uçmaya başladı… Meğer hayatıma gelişinin de gidişinin de bir nedeni varmış. Aşkla yazdım kısaca bu romanı. Kitap bitti, o aşk da bitti. Hiçbir insan öylesine girmiyor hayatımıza…
Hikayenin devamı gelecek mi?
Böyle bir finalden sonra sen de hak verirsin ki çok duygusal kelimeler uçuşuyor içimde. Sevgiye ve aşka inancını kaybetmiş cümleler… Ama Allah bana yine ilham olacak birini yollayacaktır. O zaman o hikayenin duygusuyla neler yazarım, bilemem.
GEÇMİŞLE YAŞAMAK ÖYLE SAÇMA GELİYOR Kİ GEÇMİŞ, GEÇMİŞTE KALMALI
Kitabın ismi çok manidar. Bir aşk romanı diye düşünüyor insan ama hikaye sürprizlerle dolu. Bir baba-kızın, Karya ve Ayhan Bey’in hikayesi aslında…
Karya’nın hikayesi gerçek bir hikaye. Sadece karakter isimleri ve mekanlar benim hayal gücümün ürünü. Bildiğim, yakın tanıdığım birinin gerçek hikayesi bu. O yüzden beni çok derinden etkiledi. Senin hayatında da benim hayatımda da alt komşumuzun hayatında da böyle hikayeler o kadar çok ki.
Romanda Karya, babası; annesini ve kendisini başkası için terk edip gittikten sonra elinde kalan her şeye yapışmış ve sonra da yapıştığı hiçbir şeyden kendi rızasıyla kopamamış bir karakter… Bu da çok gerçek değil mi?
Etrafımız böyle yaşayan, geçmişten kendini bir türlü kurtaramayan insanlarla dolu. Geçmiş, geçmişte kalmalı oysa. Geçmişle yaşamak o kadar saçma geliyor ki bana. Ben mesela, dün yaşadığımı unutuyorum. Ne kadar acı çeksem ne kadar kırılsam da… Benden değerli başka bir şey yok. Hayatın beni buluşturduğu herkese de bunu anlatıyorum mutlaka.
BİRİ DE ÇIKIP ‘YARALARINI SARMAYA GELDİM’ DEMEDİ
Kendi hayatınızda, Karya gibi kontrolü tamamen başkalarının eline bıraktığınız bir dönem yaşadınız mı hiç?
Bugüne kadar hayatımla ilgili her şeyi kendi başıma inşa ettim. Duvarın her tuğlasını kendi elimle koydum. O yüzden ben, bütünüyle kendi hayatımın mimarıyım. Başkasına hiç teslim olamadım. Ama tabii, böyle biri de hiç çıkmadı karşıma. Biri de çıkıp deseydi ki “Sen çok yıpranmışsın, yaralarını sarmaya geldim.” Ama olmadı hiç.
BİR ŞEKİLDE KENDİ SÖKÜĞÜMÜ DİKMENİN BİR YOLUNU BULURUM
Bir iletişim danışmanı olarak, sayısız insanla çalışmış ve hemen hemen hepsinde başarılı olmuş biri olarak, kendi iç dünyanızda iletişim sorunları yaşıyor musunuz?
Olmaz mı! Bazen benim de kendimi anlatamadığım, karşımdakini anlayamadığım zamanlar oluyor. Çok sevdiği birine bile bazen derdini anlatamayabiliyorsun. İşte bu insanı en çok üzen şey oluyor.
Peki, bunu yaşadığınızda nasıl bir çözüm yaratıyorsunuz kendinize?
Ben, aşkın hayatım boyunca bana yaşattığı muhteşem deneyimlerin kıymetini bilmiş, bunlara şükretmiş ve onunla geçirilecek daha nice güzel zamanı heyecanla bekleyen biriyim. Aşkla kavga etmek yerine, hayatıma dahil olmuş ama görevini tamamlayınca oradan uzaklaşmış kimseye karşı öfke duymuyorum. Bir şekilde kendi söküğümü dikmenin bir yolunu buluyorum.
SADECE PARA İÇİN KABUL ETTİĞİM HİÇBİR İŞİM BAŞARILI OLMADI
Yeteneğine çok da inanmadığınız biriyle çalışmayı sadece para için kabul ettiğiniz olmuş mudur hiç? Bugüne kadar benim kalbimde bir his uyandırmayan biriyle bir şey yapamadım. Dürüstçe söyleyeyim, sadece para için kabul ettiğim hiçbir işim başarılı olmadı. Ben sadece toz alıcıyım, parlatıcıyım. Eğer elimdeki malzemede bir şey yoksa, bir kez haber yaptırırım. Hatırım için ikinci kez yapılır ama üçüncüsü mümkün olmaz.
MARKASINI EN İYİ YÖNETEN ÜÇ İSİM: TARKAN, HÜLYA AVŞAR VE SEDA SAYAN
Sizinle çalışmanın ön şartları var mı?
Kendini bana nasıl anlattığı önemli. Gerçekleri biliyor mu, yoksa bir hayal dünyasının kahramanı mı? Boş bir hayal kurmuş, o hayale inanmış, benim de inanmamı bekleyen biriyle bir şeyler yapmam zor.
Sizce Türkiye’de, sanatçılar arasında markasını en iyi yöneten üç isim kim?
Tarkan, tam starlık yaşıyor. Bir stara istediğin zaman, istediğin kadar dokunamazsın. Senede bir konser de verse, uzun süre albüm yapmasa da hep zirvede. Hülya Avşar, bu işi hakkıyla yapan ilk isimdir. Kusuru varsa ilk kendi söyledi. Kendi kendiyle dalga geçti. Seda Sayan, halka o kadar yakın bir kadın ki... Geçmişinden utanmıyor. O yüzden hiçbir şeyin ona dönüşü olumsuz olmuyor.
- Kilis'te hasadı başladı! 3 kuşaktır aynı topraklarda üretiliyor: Damarları çamaşır suyuyla temizlemiş gibi yapıyor
- Organları ve damarları çürütüyor! Vücudu baştan aşağı zehirliyor: Böbrekleri iflas ettiriyor
- Bayburt'ta hasadı başladı! Kilosu 10 TL: Kolesterolü düşürüp kabızlığın ve basurun kökünü kazıyor!
- Karadenizliler ondan vazgeçemiyor! Soğuk algınlığı ve gribi bitiriyor: Bağırsakları makine gibi çalıştırıyor
- Cilt tonunu eşitliyor! 2 malzemeyi karıştırıp sürün: Parlamanın önüne geçiyor