"Kalıcı soğuk hassasiyeti ve uyuşukluk gelişebilir"
Erken çocukluk döneminde ve yaşlılarda soğuk ısırığı riskinin daha yüksek olduğunu belirten Prof. Dr. Filiz Topaloğlu Demir, “En çok yanaklar, kulaklar, burun, el ve ayak parmakları etkilenir. Donma durumunda bedenin soğuması kan damarlarının değişmesine, daralmasına neden olur. Coğrafya, yapılan meslek ve hobiler nedeniyle bazı kişiler soğuk ısırmasına maruz kalırlar. Kış sporu tutkunları, askeri personel ve evsiz kişiler gibi düşük sıcaklara maruz kalanlar en çok risk altındadır” dedi.
Dermatoloji Bölümünden Prof. Dr. Filiz Topaloğlu Demir, soğuk havaların gelmesiyle birlikte deri ve diğer dokularda oluşan soğuk ısırması ile ilgili açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Demir, soğuk ısırması sonucunda deride yanmalar olabileceğini belirterek “Soğuk yakması olarak da bilinen soğuk ısırması, soğukta kalma sonucunda deri ve diğer dokularda oluşan donma durumudur. En çok yanaklar, kulaklar, burun, el ve ayak parmakları etkilenir. Donma durumunda bedenin soğuması kan damarlarının değişmesine, daralmasına neden olur. Uzun süre donma sıcaklığının altına maruz kalmak dokuda ve kanda buz kristallerinin oluşumlarına neden olur. Ortaya çıkan yangısal olaylar ve doku kanlanmasının bozulması süreçte hücre ölümüne ve doku tahribatına yol açar” diye konuştu.
UZUV KAYBI MEYDANA GELEBİLİR
Soğuk havaya maruz kalma süresi ne kadar artarsa deride oluşan yanığın derecesinin artacağına değinen Prof. Dr. Demir, “Soğuk ısırmasının belirtileri donmanın şiddetine göre yüzeysel yani 1. ve 2. derece veya derin şekilde 3. ve 4. derece olarak ayrılabilir. Soğuğa maruz kalma süresi arttıkça soğuk ısırmasının ciddiyeti de artar. Birinci derecede donma yüzeyseldir, deride etkilenen bölgelerde karıncalanma, uyuşukluk, soğukluk, şişlik ve beyazlama olur. Genellikle kalıcı olmayan hafif bir deri hasarı görülür. İkinci derece donmalarda deride erken dönemde içi şeffaf su ile dolu kabarcıklar oluşur. Su dolu kabarcıklar oluşan deri sertleşir kabaran deri kuru ve kararır, zaman içerisinde de soyulur. Kalıcı soğuk hassasiyeti ve uyuşukluk gelişebilir. Üçüncü derece donmalarda ise derinin altındaki doku katmanları donar. Deride mavi-gri renk değişikliği ile birlikte içi kanla dolu kabarcıklar görülür. Yaralanmadan sonra ağrı günlerce devam eder ve kararmış bir kabuk gelişir. Geniş yüzeylerin etkilenmesi durumunda uzun süreli yara ve hasar ortaya çıkabilir. Dördüncü derece donmalarda kas, tendon, kemik gibi derinin altındaki yapılar etkilenir. Deri siyahlaşır ve kangren olur. Uzuv kaybı meydana gelebilir” ifadelerini kullandı.
“ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE RİSK DAHA YÜKSEKTİR”
Prof. Dr. Demir, yaşanılan yer, yapılan meslek ve hobiler nedeniyle bazı kişilerin soğuk ısırmasına maruz kalmasına karşı uyararak, şu şekilde devam etti:
“Soğuk ısırığı için risk faktörü oluşturabilecek başlıca durumlar; yetersiz giyim ve barınma, hareketsizlik, fiziksel stres yani yetersiz beslenmek ve uykusuzluk, dolaşım bozukluğuna neden olan, diyabet, raynaud fenomeni, skleroderma hastalıkları. Sigara kullanımı, doğal koruyucu tepkileri bozan alkol ve uyuşturucu madde kullanımı soğuk ısırığı için risk oluşturan diğer durumlardır. Kış sporu tutkunları, askeri personel ve evsiz kişiler gibi düşük sıcaklara maruz kalan kişiler en çok risk altındadır. Erken çocukluk döneminde ve yaşlılarda soğuk ısırığı riski daha yüksektir.”
“GİYSİLER VÜCUDU SIKMAMALI VE TERLETMEMELİDİR”
Soğuk ısırmasından korunmak için vücut ısısını korumanın yeterli olacağını ifade eden Prof. Dr. Demir, “Düşük sıcaklıklara ve rüzgara uzun süreli maruziyetten kaçınmak, uygun koruyucu giysi ve yeterli ekipman kullanmak, sıvı alımını ve beslenmeyi sürdürmek, vücut ısısını korumak için yeterli fiziksel aktiviteye devam etmek gerekir. Koruyucu giysiler vücudu sıkmamalı ve terletmemelidir. Sıkı kıyafetler, sürtünme ve bası nedeniyle, terleme ise ıslaklık ve nem nedeniyle donma riskini arttırır. Soğuğa maruziyet sırasında nemlendiriciler de nemi arttırarak soğuk ısırmasını kolaylaştırabileceği için kullanılmamalıdır. Tekrar tekrar soğuk suya maruz kalmak, insanları donmalara karşı daha duyarlı hale getirir” dedi.
“TEDAVİDE MULTİDİSİPLİNER BİR YAKLAŞIM GEREKTİREBİLİR”
Soğuk ısırığının derecesine göre tedavi yöntemlerinin değiştiğine dikkat çeken Prof. Dr. Demir, “Soğuk ısırığında tedavi yöntemi hastanın durumuna göre acil servis, dermatoloji, dahiliye, ortopedi gibi çeşitli uzmanlık dallarını içeren multidisipliner bir yaklaşım gerektirebilir. Tedavi, hastanın genel durumuna, soğuk ısırmasının derecesine, yaygınlığına ve etkilenen bölgeye göre uygulanır. Soğuk ısırığı olan kişi önce hipotermi yani merkezi vücut sıcaklığının 35 dereceden aşağı düşmesine ve soğuğa maruz kalmanın yaşamı tehdit eden diğer durumları açısından değerlendirilir. Merkezi vücut sıcaklığı 35 derecenin üzerine çıkarılmalıdır. Ağızdan veya damardan sıvı tedavisi verilir. Soğuk ısırığında erken tedavi ile dokunun yeniden kanlanmasını sağlamak ve yaralanmanın ilerlemesini sınırlandırmak için kan damarlarının daralmasını ve pıhtılaşmayı tersine çevirmek amaçlanır. Ağrının giderilmesi ve yangısal yanıtın azaltılması için nonsteroid -kortizon olmayan- anti-inflamatuvar ilaçlar kullanılır. Ağır yaralanmalarda damar genişletici ve pıhtı eritici tedavilerden faydalanılır. Yara bakımı, antibiyotik kullanımı ve ciddi yaralanma varsa tetanoz toksoidi uygulaması hastaya göre planlanır. Gerekli durumlarda cerrahi müdahale yapılır” diye konuştu.