Omikron varyantı 50 farklı mutasyon taşıyor

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hakan Savlı, Güney Afrika bölgesinde görülen vaka sayılarında ciddi artış yaşanmasına neden olan omikron varyantının kendileri tarafından da incelendiğini söyledi. Dünya Sağlık Örgütü tarafından Omikron varyantının 'Endişe Veren Varyant (VOC)' olarak sınıflandırıldığını belirten Prof. Dr. Savlı, Omikron'un şu ana kadar en fazla mutasyon içeren soy olduğunu söyledi.

Omikron varyantındaki mutasyolardan 26 tanesinin daha önce hiç görülmeyen mutasyonlar olduğunu ifade belirten Prof. Dr. Savlı, "Omikron, şimdiye kadar tanımlanan koronavirüs varyantları içerisinde en fazla sayıda mutasyon içeren soy. Bu virüsün evrimsel bir sıçrama gösterdiğine işaret etmektedir. Üniversitemizde yaptığımız analizlerde, Türkiye’de izlediğimiz Delta varyantının, kısa sürede tüm alanı kapladığını ve 7-8 yeni mutasyon içerdiğini görmüştük. Fakat, Omikron 32 tanesi spike (diken) bölgesinde olan 50 mutasyon taşıyor. Korkutucu olan ise, bu mutasyonlardan 26 tanesi daha önceki varyantların hiçbirinde görülmedi" dedi.

'ÇOK FAZLA MUTASYON İÇERİYOR OLMASI BAZEN İYİ SONUÇLARA DA YOL AÇABİLİR'

Şu ana kadar elde edilen verilerle kesin sonuçlara varmanın çok güç olduğunu belirten Savlı, "Çok fazla mutasyon içeriyor olması her zaman kötü değil bazen iyi sonuçlara da yol açabilir. Durumu anlamak için yeterince hasta oluşması ve 2022 yılının ilk haftasına varmamız gerekecek. İlk sonuç bu mutasyonlar sonucunda karşımıza çıkan yeni varyant eskisinden daha bulaşıcı. Anlamamız gereken şey ise, daha öldürücü mü? Çünkü Omikron, tıpkı Delta varyantı gibi bulaşma gücü daha baskın bir varyant olarak yakında her yeri kaplayacak gibi görünüyor" diye konuştu.

'HASTA SAYISINDA ARTIŞ VAR AMA HASTANEYE YATANLARDA ARTIŞ YOK'

Omikron varyantının görüldüğü Güney Afrika'daki klinik verileri de inceleme altına aldıklarını ifade eden Savlı, şöyle konuştu:

"Güney Afrika’dan gelen ilk sınırlı sayıda veri, yeni varyantın ağır yorgunluk yaptığı ama ateş, koku kaybı, tat kaybı gibi bulgulara çok rastlanılmadığı yönünde. Yine ilk gelen klinik veriler, hasta sayısında artış olduğunu ama hastaneye yatışlarda artış olmadığına işaret ediyor."