Salgınlardaki tecrübeleri koronavirüs aşısı için avantaj sağlayacak
Corona virüs (Covid-19) salgını tüm dünyada devam ederken, koruyucu corona virüs aşısı ve tedavi çalışmalarının hızla tamamlanması bekleniyor. Ebola salgınında da hızla aşı geliştirdiklerini belirten Janssen Türkiye Genel Müdürü Demet Russ, bütün bilimsel deneyimlerini Covid-19 aşısı geliştirmede kullandıklarını söyledi. Serap Torun'un röportajı...
“Salgın döneminde, ticari şekilde düşünmeden üretim kapasitemizi artırmak için 400 milyon doları aşan yatırım yapıyoruz” diyen Johnson & Johnson’ın ilaç şirketi Janssen Türkiye Genel Müdürü Demet Russ, Covid-19 aşısının Faz 1 çalışmaları için de Eylül 2020 tarihini planladıklarının müjdesini verdi.
Sağlık çalışanları için farklı şekillerde destek verdiklerini söyleyen Russ, Covid-19 ile ilgili koruyucu ve tedaviye yönelik çalışmaları hakkındaki sorularımızı yanıtladı.
Covid-19 salgını ile ilgili globalde ve Türkiye özelindeki çalışmalarınızdan söz eder misiniz?
Salgınla mücadelemize iki cephede başladık. Öncelikle koruyucu bir aşı geliştirmeye diğer taraftan da tedavi amaçlı ilaç araştırmaya yöneldik. Aşı geliştirme sürecimize Amerika Birleşik Devletleri'nin Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı olan “BARDA” adlı Biyomedikal İleri Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü ile birlikte ortaklık yaparak hızlı bir biçimde başladık.
Diğer taraftan tabii ki sağlık çalışanlarımız ön saflarda bütün güçleriyle çalışıyorlar ve biz de sağlık sektöründe olan bir şirket olarak onlara destek olmayı görev kabul ediyoruz. Sağlık Bakanlığımıza gerek nakdi gerekse sağlık çalışanlarımız için kişisel hijyen ve bakım malzemeleri bağışında bulunduk, elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz.
Covid-19 aşısı ile ilgili çalışmalar nasıl başladı ve hangi aşamada?
Covid-19’un gen yapısı Çinli bilim insanları tarafından 10 Ocak'ta belirlenerek bütün dünya ile paylaşıldı. Biz de bu bilgiden yola çıkarak koruyucu aşı çalışmalarımıza başladık ve koruyucu bir aşı adayı bulduk. Şu an bu aşı adayını geliştirme aşamasındayız. Amacımız, gelecek senenin başında 1 milyar doz civarında aşıyı acil risk kullanımı için sunabilmek. Bu nedenle çalışmalarımız hızla devam ediyor. Diğer taraftan tedavi için de ilaç bulmak için çalışıyoruz. Hedefimiz, hastalığa yakalanmış olan bireylere yardımcı olabilmek. Bu alanda Belçika'da Leuven Üniversitesi ile birlikte çalışıyoruz ve orada Janssen’in hâlihazırda onaylı olan antiviral ilaçlarını taramaya başladık. Bu tarama kapsamını genişlettiğimizde eğer aralarından gerçekten umut vadeden bir ilaç çıkarsa ve eğer ki bunlar hâlihazırda onaylı ilaçlarsa derhal kullanılabilir.
Ayrıca her ülkede olduğu gibi ülkemizde de Covid-19’dan etkilenmeyen ancak başka hastalıklar nedeniyle tedavi görmekte olan pek çok hasta bulunuyor. Bu hastaların tedavilerine erişimi de en az Covid-19 tedavisi kadar önemli. Onlara ilaç tedariği sağlamak da başlıca önceliklerimiz arasında yer alıyor.
Covid-19 aşısının ne zaman kullanılabilir olacağını düşünüyorsunuz?
Şu anda preklinik dediğimiz araştırma safhasındayız. Preklinik aslında laboratuvar ortamında yapılan araştırmalardır. Bu ortamlarda öncelikle aşının etkinliği, diğer taraftan da insan vücudunda nasıl emildiği, nasıl parçalandığı gibi durumlar test edilir. Tabii ki bu laboratuvar ortamında yapılan testler, insan vücudunda yapılan testler değil. Burada hem aşının etkisi hem de olası yan etkileri hakkında bilgi sahibi olunur. Laboratuvarda yapılan bu çalışmalar bittikten sonra ise ileri klinik araştırmalara geçilir. İlk olarak Faz 1 çalışması yapılır, bu da gönüllü ve sağlıklı bireylerde aşının denemesidir. Güvenlik profili olmayan bir aşı gönüllü insanlar üzerinde denenemeyeceğinden preklinik çalışmalar çok önemlidir.
Faz 1 klinik çalışmaları için hedef tarihiniz var mı?
Covid-19 aşı adayımızın klinik faza Eylül 2020 tarihinde geçeceğini öngörüyoruz. Normalde aşı geliştirme süreci 5 ila 7 sürebilen oldukça uzun bir süreçtir. Çalışmaları mümkün olduğunca paralel yürüterek, süreci olabildiğince hızlandırıyoruz. Eylül 2020'de Faz 1’e geçebilirsek, bu aşamayı takiben çalışmaların tamamlanması ile birlikte aşının acil risk kullanımı için 2021 yılının ilk çeyreğinde toplum sağlığına sunulmasını planlıyoruz.
Yeterli miktarda aşı üretimi için nasıl bir altyapı gerekiyor?
Aşının bulunabilmesi kadar yeterli sayıda üretilebilmesi de önemli. Bizim, dünyanın 150 ülkesinde 30 tane üretim tesisimiz, 30 tane de araştırma geliştirme tesisimiz bulunuyor. Bu altyapıya güvenerek çok hızlı hareket edebileceğimize inanıyoruz. Bir taraftan da finansal gücümüzü de ortaya koyuyoruz. Normal şartlarda, bir aşının klinik araştırmalarının sonucu belli olmaya başladıktan sonra üretim tesislerine yatırım yapılır fakat bu acil risk durumunda biz hiçbir sonucu beklemeden ve ticari düşünmeden şu anda üretim kapasitemizi artırma yönünde yatırımlara başlamış durumdayız.
Hollanda’nın Leiden kentinde üretim tesislerimiz bulunuyor. Bunun yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri'nde ve Asya'da da üretim tesisleri kurmak ve üretim kapasitemizi arttırmak için girişimlerimiz var ve bu girişimlere 400 milyon doları aşan finansal yatırım yapıyoruz.
Önceki salgınlardaki çalışmalarınızdan söz eder misiniz?
Dünyamızın daha önce karşılaştığı salgınlarda da aşı geliştirme çalışmalarımız oldu. Meselâ; 2014 yılında Ebola salgınında da aynı bugünkü gibi büyük bir hızla aşı geliştirme çalışmaları yaptık ve bunlar olumlu sonuçlandı. Halihazırda Ebola aşısını üretmekteyiz.
Covid-19 aşı adayı da aynı platformda geliştirilen bir aşı ve o yüzden güvendiğimiz bir platform üzerinde çalışmaları yürütüyoruz. Aynı sistem üzerinde HIV ve ZİKA alanında da aşı adayları belirledik. HIV artık antiviral ilaçlar sayesinde bugün kronik bir hastalığa dönüşmüş durumda. Umuyoruz ki bütün bu bilimsel deneyimimizi şimdi Covid-19 için kullanarak en kısa zamanda aşımızı kullanıma sunacağız. Diğer taraftan da tedavi amaçlı taramalarımızın sonuçlarını heyecanla bekliyoruz. Çünkü oradan gelecek pozitif bir sonuçta şu andaki hastalar için çok önemli bir ümit ışığı olacak.
Bizler bu çalışmaları yaparken toplumun da otoritelerin belirlediği kurallara mümkün olduğunca uymalarını arzu ediyoruz. Zira yapılan bilimsel araştırmalar enfeksiyonun öncelikle yakın insan teması ile yayıldığını gösteriyor. Bizim bünyelerimiz güçlü olabilir ama toplumda güçsüz olan bireylere enfeksiyonu bulaştırma onları çok büyük riske sokabilir. Özellikle havaların çok güzel olmaya başladığı şu günlerde bir an önce hepimiz dışarı çıkmak istiyoruz ama biraz daha dayanmalıyız ve toplum sağlığı için birbirimize destek olmalıyız. Şu anda sosyal izolasyona dikkat etmek kendimiz ve toplum sağlığı adına yapabileceğimiz en önemli davranış.