Gündem Siyanür nedir? Nejla Göker'in siyanürle intiharı

Siyanür nedir? Nejla Göker'in siyanürle intiharı

Paylaş
Siyanür nedir? Nejla Göker'in siyanürle intiharı

İstanbul Kadıköy'de eşine az rastlanır bir olay gerçekleşti. 45 yaşlarındaki Nejal Göker adlı kadın, kapıcısına mektup bırakarak siyanürle intihar etti. Bu gelişme sonrası "Siyanür nedir?" sorusu gündem oldu.

İstanbul Kadıköy'de şoke eden bir olay yaşandı. Bugüne kadar eşine pek rastlanmayan olayda 45 yaşlarındaki Nejla Göker adlı kadın, siyanürle intihar etti. Göker olay öncesi kapıcısına zarfın içinde bir anahtar ve mektup bıraktı. Zarfı alan kadının yakını mektubu açtığında şoke oldu. Mektupta kadının siyanür içerek intihar ettiği yazıyordu.

Bu şoke eden gelişme sonrası "Siyanür nedir?" sorusu gündem oldu.

SİYANÜR NEDİR?

Kimyasal anlamda siyanür, bir karbon ve bu karbona bağlı üç azot atomu içeren bileşiklere verilen isimdir. Siyanürün organik ve inorganik şekilde bulunduğu bilinir. Endüstriyel anlamda üretilip yine bu alanlarda kullanılan siyanür de oldukça faal. Siyanür, hidrosiyanik asit ve bu asitten türeyen metal tuzlarından meydana gelir. Siyanürün kendisi ve türevleri, zehir maddeleri arasında yer alır.

Siyanür, hepsi çok şiddetli zehirli olan hidrosiyanik asit ve bu asitten türeyebilen metal tuzlarının genel adı olarak biliniyor. Sodyum siyanür ve potasyum siyanür en önemlileri arasında yer alır. Endüstride ısıtılmış kuru karbonlar üzerinden, amonyak (NH3) ve CO gazlarının karışımı geçirilerek elde edilirler.

Endüstride ise genellikle taşıma ve saklama güvenliği sebebiyle tuzları sodyum siyanür ve trityum siyanür demir çelik endüstrisi ve maden sanayi gibi çok çeşitli sanayi kollarında kullanılmakla beraber gaz formu hiydrosiyanik asit de 'HCN' akrilik fiber, plastik üretimi ve sentetik kauçuk uygulamalarında sıklık ile kullanılmaktadır. Hidrosiyanik asit 28 santigrat derecede kaynama noktasına ulaşır ve acı badem kokusuna sahiptir.

Siyanür ve bileşikleri kimyasal yollarla üretilebildiği gibi bazı bitkiler ve hayvanlarca da üretilir. Siyanürü doğal olarak üreten birçok bitki, bakteri ve böcek vardır. Kiraz, badem, kayısı, şeftali, erik, fasulye, patates, turp, lahana, şalgam, brokoli ve mısır siyanürlü bileşikleri doğal olarak üretir.

SİYANÜR NERELERDE KULLANILIR?

Günümüzde muhtelif siyanür çeşitleri farklı endüstri kollarında kullanılmaktadır. Bunlardan en önemlisi kimyasal üretim endüstrisidir. Bunu nylon, polyamid, akrilik ve plastik üretim sanayileri takip eder. Madencilikte de altın ve gümüş liç proseslerinde kullanılmaktadır.

Madencilikte siyanür kullanımı 1880'li yıllara dayanmaktadır. Özellikle altın ve gümüş üretiminde kullanılan siyanürün, kapalı devre sistemler ile kullanımı gerçekleşmektedir. Üretim sonucu oluşan atıklardaki siyanürü uzaklaştırmak INCO prosesi gibi çeşitli prosesler ile mümkündür. Madene uygun planlama, yönetmelikler ve günümüz teknolojisi ile siyanürün taşıdığı riskler ortadan kaldırılmaktadır.

SİYANÜRÜN MADENCİLİKTE KULLANIMI

Madencilikte siyanür kullanımı 1880'li yıllara dayanmaktadır. Özellikle metallerin üretiminde kullanılan siyanürün, günümüzde altın ve gümüş üretiminde çevreye zararı olmayan alternatifi vardır. Bu alternatiflere örnek olarak tiyo üre verilebilir. Ancak üretim sonucu oluşan artıklardaki siyanürü uzaklaştırmak INCO prosesi ile mümkündür. Bununla birlikte siyanür bozundurma ünitesi bulunmayan tesislerde siyanür artıklarının, yeraltı sularına karışma ihtimali vardır. Dünyanın en güvenli sayılan siyanürlü altın işletmelerinde bile çevre felaketleri gözlenmiştir. Ancak uygun bozundurma ünitesi (INCO) ve standartlara uygun olarak yapılmış bir atık barajı ile bu tür problemler bertaraf edilebilmektedir.

SİYANÜR ETKİSİ NEDİR?

Yüksek miktarda siyanür, vücudumuz için tehlike arz etmesine rağmen eser miktarda vücudumuzda ve çeşitli yiyeceklerin içinde bulunur. Vücutta depolanmaz, kanserojen değildir. Günümüzde en çok sigara dumanı ve yangınların dumanının solunması ile maruz kalınmaktadır. Siyanür kanda bulunan methemoglobin'e irreversible (geri dönüşümsüz) bir şekilde bağlanarak etkinlik gösterir. Bu özelliği kanın dokulara oksijen perfüzyonunu sağlayamaması sonucu hipoksiye,sonuçta hipoksik şok ve ölüme neden olur. Oksijen mevcuttur fakat kanda taşınamaz. Vücut adeta oksijen havuzunda boğulur.