Dışişleri Bakanlığı Avrupa Komisyonu Türkiye Raporu'na ilişkin yaptığı açıklama ile tepki gösterdi. Açıklamada 'Türkiyeye karşı sorumlulukların göz ardı edildiği ve ülkemizle ilişkilerde yine çifte standartlı yaklaşımın sergilendiği bir Türkiye Raporu yayımlanmıştır. Özellikle siyasi kriterler ile Yargı ve Temel Haklar faslındaki mesnetsiz iddiaları ve haksız eleştirileri kabul etmiyoruz.' denildi.
Bakanlık, rapora ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, AB Komisyonu 2021 yılı Genişleme Strateji Belgesi ile Türkiye dahil tüm aday ve potansiyel aday ülkeler için hazırlanan ülke raporlarının bugün açıklandığı belirtilerek, "AB ile olumlu bir siyasi gündem oluşturmaya çalıştığımız ve üst düzey diyaloğumuzu canlandırdığımız bir dönemde, ne yazık ki aday ülke Türkiye'ye karşı sorumlulukların göz ardı edildiği ve ülkemizle ilişkilerde yine çifte standartlı yaklaşımın sergilendiği bir Türkiye Raporu yayımlanmıştır." değerlendirmesinde bulunuldu.
"Özellikle siyasi kriterler ile Yargı ve Temel Haklar faslındaki mesnetsiz iddiaları ve haksız eleştirileri kabul etmiyoruz." ifadesi kullanılan açıklamada, 23. Yargı ve Temel Haklar ile 24. Adalet, Özgürlük ve Güvenlik fasıllarının önündeki siyasi engelleri kaldırmayan AB'nin, üye devletler bakımından bile tartışmalı olan pek çok konuda Türkiye'ye özgü koşulları değerlendirmeden, Türkiye'nin yönetim ve siyasal sistemine, temel haklara, bazı yargı-idari kararlar ile Türkiye'nin terörle mücadelesine yönelik haksız ve orantısız tespitlerin reddedildiği, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sınamalar ile PKK/PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin tehditlerini dikkate almayan bu yaklaşımının, Avrupa'daki AB ve Türkiye karşıtı radikal kesimleri mutlu etmekten başka bir amaca hizmet etmediği belirtildi.
Açıklamada, Türkiye'nin, 18 Mart Mutabakatı'nın tüm boyutlarıyla güncellenmesi çağrılarına rağmen, raporda Mutabakatın sadece göç boyutuna yer veren ve Türkiye'nin yaptıklarını övmekle birlikte kendi yükümlülüklerinden bahsetmeyen AB'nin, yalnız kendi çıkarlarına hizmet eden alanlarda Türkiye'yle "günlük al-ver ilişkisi" yürütmek istemesinin kabul edilemez olduğu vurgulandı.
Bir yandan aday ülke Türkiye ile dış politika, bölgesel gelişmeler, güvenlik, savunma ve sektörel konularda mevcut üst düzey diyalog ve iş birliği mekanizmalarını engellerken, diğer yandan bu kritik alanlarda AB politikalarına uyumun azaldığını ve çıkar çatışmaları doğduğunu belirtmenin, AB'nin tutarsızlıklarına yeni bir örnek olduğu vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Raporda, Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs meselelerine ilişkin ve esasen AB'nin yetkisinde olmayan konularda, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi yine tutarsız ve yanlı Rum/Yunan tezlerine yer verilmesini de reddediyoruz. Gerginliğin düşürülmesi, diyalog ve iş birliğinin başlatılması bakımından üzerimize düşeni fazlasıyla yerine getirmemize rağmen, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin hakkını, AB'nin ısrarla teslim etmemesini esefle karşılıyoruz. AB'nin bu taraflı ve haksız tutumu, sorunun çözümüne katkı sunmadığı gibi, gerginliklerin devamına neden olmakta; Birliğin her türlü bölgesel ve küresel güç olma iddiasını da zayıflatmaktadır.
Türkiye ekonomisinin gelişmişliğine vurgu yapılarak, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ile mücadele kapsamında alınan önlemler sayesinde ekonomideki canlanmanın kriz öncesi seviyelere ulaştığı ve ekonomide kaydedilen toparlanmanın devam ettiğinin kayda geçirilmesi memnuniyet vericidir. Ancak, ülkemizin izlediği bazı politikaların işleyen piyasa ekonomisi açısından eleştirilmesini, Kovid-19 salgınının olumsuz ekonomik etkilerini bertaraf etmek için pek çok ülkenin para ve maliye politikası tedbirleri aldığı ve ekonomide devlet müdahalesinin arttığı bu olağanüstü dönemde anlamak zordur. Zamanın ve koşulların dayatmasına rağmen, Gümrük Birliğinin güncellenmesi sürecini de siyasileştirerek geciktiren AB'nin, Türkiye'ye yükümlülüklerini hatırlatma hakkı yoktur."
Açıklamada, raporda 20 fasılda Türkiye'nin genel uyum düzeyinin iyi olduğunun belirtildiği, son bir yılda ise 20 fasılda çeşitli seviyelerde ilerleme sağlandığının teyit edildiği, bu tablonun Türkiye'nin karşılaştığı siyasi engellemelere rağmen, AB müktesebatına uyum çalışmalarını sürdürmek konusundaki kararlılığını ortaya koyduğu, bu açıdan önemi yadsınamaz olan Katılım Öncesi Mali Araç (IPA) kullanımında hazmetme kapasitesindeki gelişmeyi teslim eden raporun, Türkiye'ye yönelik IPA fonlarının artırılması konusunda da teşvik edici olması gerektiği belirtilerek şunlar aktarıldı:
"Türkiye, AB'ye üyelik yönündeki stratejik tercihini en güçlü şekilde sürdürmektedir. Bunun en somut örneği Yargı Reformu Stratejisi, İnsan Hakları Eylem Planı, AB'ye Katılım için Ulusal Eylem Planı ve başta Paris İklim Anlaşması'nın onaylanması olmak üzere, Avrupa Yeşil Gündemi çerçevesinde attığımız kararlı adımlardır.
AB'nin, ortak genel çıkarlarımızı dikkate alarak, Türkiye'yi günlük al-ver ilişkisi yapılacak bir ortak olarak değil, müzakere eden bir aday ülke olarak görmesi ve ahde vefa ilkesi doğrultusunda bunun gereklerini yerine getirmesi herkesin yararına olacaktır."
"Türkiye Raporu" kamuoyuyla paylaşıldı
AB Komisyonunun aday ülkeler Türkiye, Sırbistan, Karadağ, Kuzey Makedonya ve adaylık başvurusunda bulunan Bosna Hersek ve Kosova'ya ilişkin son değerlendirmelerinin yer aldığı 2021 Genişleme Paketi, AB Komisyonunun Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oliver Varhelyi tarafından duyurulmuştu.
Türkiye ile ilgili olarak demokrasi, temel haklar, yargı gibi konularda önceki yıllarda açıklanan raporlarda yer verilen eleştiriler bu yıl da tekrarlanmış, göç politikası, ekonomi, iklim gibi başlıklarda ise Türkiye hakkında olumlu ifadelere yer verilmişti.
AA