MHP'nin, 17 Aralık soruşturmasında yargı üzerinde baskı kurduğu iddiasıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında verdiği gensorunun gündeme alınması, Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilmedi. Oylamanın ardından Bozdağ tebrikleri kabul etti
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bakan olarak, hiçbir cumhuriyet başsavcısına veya cumhuriyet savcısına ’soruşturmaların üzerini örtün, soruşturmaları durdurun, bu işi kapatın’ demediğini belirterek, "Kim ki bunu dediğimi iddia ediyorsa, bunu ispat etmesi lazım. Bunu yapan namussuzdur, şerefsizdir ama bunu yaptığımı birileri iddia edip de ispat etmiyorsa onlar da namussuzdur, şerefsizdir" dedi.
MHP’nin, 17 Aralık soruşturmasında yargı üzerinde baskı kurduğu iddiasıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında verdiği gensorunun gündeme alınması, Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmedi.
'GENSORU İSTEMİ KÖTÜ BİR RÜYA TABİRİNDEN İBARETTİR'
Bozdağ, hakkında verilen gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmelerde TBMM Genel Kurulu’nda konuştu. Bozdağ, bir bakan hakkında gensoru açılmasını istemenin çok ciddi bir husus olduğunu söyledi.
Yalan yanlış bilgilerle, rivayetler üzerinden veya siyasi karşıtlık üzerine gensoru verilmesi durumunda, bunun gensoru müessesesinin kıymetini azalttığını belirten Bozdağ, "Bu gensorunun her tarafı lime lime dökülmektedir. Hakkımdaki gensoru açılması istemi, esasında kötü bir rüya tabirinden ibarettir. Hani rüya tabirleri olur ya; ölü görürsünüz, diri görürsünüz, gündüz görürsünüz, karanlık görürsünüz, sonra da bunun anlamı şudur bak. Karanlık görürsen böyle, gündüz görürsen böyle, adete el yordamıyla rüya tabiri yaparak bir bakan hakkında gensoru önergesi veriliyor. Bu, gensoru müessesesinin ve verenlerin itibarını azaltır ama hakkında gensoru verilen bir bakan olarak da benim itibarımı yükseltecektir" dedi.
Bozdağ, adli kolluk yönetmeliği değişikliğinin Anayasa ve yasalara uygun olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Çünkü CMK’nın 167. maddesinin başlığı, yönetmeliktir. Adli kollukla ilgili yönetmelik, Adalet ve İçişleri Bakanlığı tarafından müştereken tanzim edileceğini ifade ediyor. Bu yönetmelik bir kapsamda çıkarılmış bir yönetmeliktir. Polis adli kolluk görevini yaparken ne Adalet Bakanlığı’nın ne İçişleri Bakanlığı’nın emrindedir. Yasalarımız çok açık. Adli kolluk görevini yapan kolluk görevlileri görev süresince cumhuriyet savcısının emirleri ve talimatları doğrultusunda hareket eder, herhangi bir kolluk amiri - bu emniyet müdürü veya başkası olabilir - bunlara emir ve talimat veremez. Bunu ben söylemiyorum, kanun söylüyor. Adalet Bakanlığı ile adli kolluğun herhangi bir bağlantısı yoktur. Adli kolluk idari bakımdan baktığınızda İçişleri Bakanlığı ile ilgili bir husustur. Ama buna talimat verme yetkisi de ne İçişleri Bakanlığı’na ne Adalet Bakanlığı’na aittir. Benimle hiç alakası olmayan bir konuyu siz getirir, buradan, ’bakan da böyle talimat vermiştir’ yorumunu yaparsanız, bu gündüz mü gece mi rüya tabirine benzer. Doğru bir şey olabilir mi? Biraz ciddiyet olsun lütfen.
Kollukta görev yapan polislerin, müdürlerin görev yerlerinin değişmesi ile tasarruflar oldu. Bunu Adalet Bakanlığı değil, İçişleri Bakanlığı yaptı. Ama doğru tasarruflar mı, doğru tasarruflar. Çünkü bu tasarrufların hepsi usule ve yasaya uygun tasarruflardır. Bir yerde il müdürü atadığınız zaman, il müdürü kendisi ile çalışacak yardımcılarını, şube müdürlerini veya hangi polislerin nerede çalışacağını, bütün ilk atamalardan sonra kendileri belirlemiştir. Sadece yeni atanan İstanbul İl Emniyet Müdürü ve diğer atanan emniyet müdürler değil, bundan önce atanmış bütün emniyet müdürleri aynısını yapmış. Hüseyin Çapkın İzmir İl Emniyet Müdürü olduğu 2008 yılında, tam 2 bin 500 kişiyle ilgili görevlendirmede değişiklik yapmış. Arkasından Ercüment Yılmaz İzmir Emniyet müdürü olmuş, 2 bin 298 polisle ilgili yer değişikliği yapmış. Her emniyet müdürü atanışında bunu yapar, beraber çalışacağı kadroyu elbette kendisi belirleyecektir. Bundan daha doğal ne olabilir. Onun için rutin olan işlemleri, 17 Aralık sürecinin cazibesine kapılanlar farklı bir değerlendirmeye tabi tutabilirler. Ama işin gereği, yeni atamalar çerçevesinde yapılan değerlendirmelerdir."
YAPILAN İŞ KANUNUN ÖZÜNE UYGUN
Adalet Bakanı Bozdağ, HSYK’nın dairelerinde görev yapacak üyelerin kanun, usul ve teamüle aykırı olarak belirlenmesinin de iddia edildiğini söyleyerek, "Ben merak ettim, acaba kanuna aykırı nasıl olmuş bu iş, bu konuda nasıl bir teamül var da Adalet Bakanı HSYK Başkanı olarak bu teamülü ayaklar altına alan bir iş yapmış. Arkadaşlara da sordum, ’ya ben ne yapmışım, haberim yok söyleyin bana, haberim olsun’ dedim. Kanunu getirdiler, kanun açık. HSYK Kanunu’nun 8. maddesinin 2. fıkrası, birtakım esaslar koyuyor, dairelerde görev yapacak üyelerle ilgili. Altından diyor ki ’Genel Kurul, yukarıdaki esaslara göre üyelerin hangi dairede asıl ve tamamlayıcı üye olarak görev yapacağına seçimle karar verir.’ Yapılan toplantıda ne olmuş. Genel Kurul konuyu gündemine almış, nasıl bir seçim yapmış? Yukarıdaki esaslara göre bir seçim yapmış, hangi üyenin hangi dairede görev yapacağına karar vermiş. Yapılan iş kanunun özüne, esasına uygun bir iş" dedi.
Dairelerdeki üyelerin görev yerlerinin değişmesinden böyle bir anlam çıkarıldığını belirten Bozdağ, "O zaman biz böyle bir anlam çıkarmaya kalkarsak, herkes birbirini kolaylıkla itham edebilir. Hukuk anlamlar üzerinden değil, objektif deliller üzerinden hareket eder. Hukuk rüya tabirleri üzerinden değil, somut deliller üzerinden hareket eder. Onun için de bizim yaptığımız hukuka uygun" dedi.
Bakan Bozdağ, hakim ve savcıların atanması ile ilgili de değerlendirmeler yapıldığını belirtti.
Hakim ve savcıları atamanın kurulun 1. Dairesinin görevinde olduğunu ifade eden Bozdağ, 2011 yılında 20, 2012 yılında 16, 2013 yılında 11 kararname çıktığını bildirdi. Bozdağ, bu kararnamelerin büyük bir kısmının mazeret kararnamesi olduğunu, hizmet gereği yapılan atamaların sayısının çok az olduğunu söyledi.
Bekir Bozdağ, "Adalet Bakanı olarak, hiç bir cumhuriyet başsavcısına veya cumhuriyet savcısına ’soruşturmaların üzerini örtün, soruşturmaları durdurun, bu işi kapatın’ demedim. Kim ki bunu dediğimi iddia ediyorsa, bunu ispat etmesi lazım. Ben bunu söylemedim, daha önce de Genel Kurul’da ifade ettim: Bunu yapan namussuzdur, şerefsizdir ama bunu yaptığımı birileri iddia edip de ispat etmiyorsa onlar da namussuzdur, şerefsizdir. İnsanların haysiyetiyle böylesine kolayca hiç kimse oynamamalıdır. Soruşturmalar ve kovuşturmalar elbette usul çerçevesinde yürütülmelidir" diye konuştu.
Soruşturmanın gizliliğinin nedeninin; insanların hukukunu, onurunu, masumiyetini lekelememe hakkını korumak olduğunu belirten Bozdağ, şunları kaydetti:
"Siz soruşturmayı açtınız, belki ilerletmeden dosyayı işlemden kaldıracaksınız. Televizyonların önünde evleri, üstleri aranırsa, birtakım şeyler yapılırsa, soruşturmanın gizliliğine rağmen dosyada olduğu iddia edilen evrak televizyonlarda, gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanırsa, bu savcılardan herhangi birisi hangi kararı verirse versin, toplumun bir kesimi onu itham edecektir. Onun için de soruşturmanın gizliliği konusunda hepimizin hassas olması lazım, lekelenmeme hakkı çok önemli. Geçmişte bu ülkede, soruşturmanın gizliliğinin ihlali nedeniyle nice yargısal infazlar yapıldı daha yargılama bitmeden. İnsanlar şüpheli olmadan sanık, sanık olmadan mahkum ilan edildiler.
Dün birileri farklı değerlendirmiş olabilir, biz de yapmış olabiliriz, geçmişte de böyledir. Ama bakın siyaset kurumunun bir şeyi düzeltmesi lazım. Soruşturmanın muhatabı değiştikçe, savcıları, yargılama yapanları kutsamaya veya yerin dibine geçirmeye başlayan tavırları biz sürdürürsek, o zaman hukukun dışına çıkanları hukukun içinde tutmayı asla başaramayız. İnsanların onurunun ve haysiyetinin lekelenmesinin önüne geçemeyiz. Bazı soruşturmalar nedeniyle insanların içeride bulunmasını değerlendirirken, insanları suçlayacaksınız, delilleri sahte diyeceksiniz, mahkeme kararlarını yok sayacaksınız ama öte yandan insanlar hakkında henüz iddianame tanzim edilmeden, soruşturmanın seyrinin ne olacağı belli olmadan mahkummuş gibi konuşacaksınız, ondan sonra da ’Biz biz hukuk devletiyiz’ diyeceksiniz. Böyle bir şey olmaz. Dün AK Parti Grubu bugün CHP, MHP, BDP; hangi grup olursa olsun hukukun dışına çıkan, insan onurunu ve haysiyetini ihlal eden ne tür uygulama varsa, siyasal rekabeti bir tarafa bırakıp, onun karşısında bu parlamento bir olmadıkça, dik durmadıkça bunların önüne geçemeyiz. Gelin beraber olalım."
'FEZLEKELER AĞZI AÇILMADAN GİTMİŞTİR'
Bozdağ, savcının Adana’da yürüyen MİT’e yönelik soruşturma ile ilgili yazdığı müzekkerede, "Suriye tarafına geçin, orada şu şu adli işlemleri yapın’ dediğini belirterek, savcıların yetkisinin nerede başladığı ve bittiğinin belli olduğunu kaydetti. Bozdağ, savcı Türkiye dışında işlem yapılması talimatını verince, hukuku pervasızca çiğneyenler bu gücü hukuktan almıyorlarsa nereden alıyorlar diye sorulması gerektiğini kaydetti.
Kendisinin Bakanlığa gelen fezlekeleri beklettiği, incelediği iddialarının doğru olmadığını belirten Bozdağ, "Fezlekeler Adalet Bakanlığına 3 Ocak 2014’te geldi, iadesi 29 Ocak 2014’tür. 26 gündür. Ama herkes ’45 gün Adalet Bakanı bunu tuttu’ diyor. Ben fezlekeyi geldiği gün iade etseydim, ’jet hızıyla bakan geldiği gibi gönderecekti’ denilecekti. Bizim fezlekeleri inceleme ve içeriğine girme yetkimiz yok. Ama sanki incelenmiş gibi takdimler yapılıyor. Bunlar gerçek dışıdır, ağzı açılmadan gitmiştir" dedi.
Bozdağ, ilgili genelgenin bu fezlekelerin bakanlığa değil, Meclis’e gönderilmesini söylediğini kaydederek, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kendisi ile ilgili Meclis’e gönderdiği fezlekeye, devam eden soruşturma ile alakalı 32 klasörü de eklemesinin yanlış olduğunu söyledi.
Yapılan görüşmelerin ardından, Genel Kurul’da Bakan Bozdağ hakkındaki gensorunun gündeme alınması reddedildi.
AA