Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Haber Global'de Candaş Tolga Işık'ın sunduğu 'Az Önce Konuştum' programında gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Afganistan ile ilgili açıklama yapan Kalın, "Süreç o kadar hızlı ilerledi ki, 1 aylık kaos da ortalık karıştı. Afganistan'la müzakereler hala devam ediyor. Askerlerimizi çektik." dedi.
İşte Kalın'ın açıklamalarından satır başları:
44 günlük mücadeleden sonra bu zaferi tebrik ediyorum. Aynı zamanda bölge içinde önemli bir kazanım. En son geçen sene bu hadiseler başlamadan önce Ermenistan'ın saldırgan tutumu sonrası olaylar buraya geldi. Bu süreç zarfında Azerbaycan hep sorumlu hareket etti. Hiç saldırgan tutum sergilemedi. Haklı olarak elde edilmiş bir zafer var. Türkiye'nin katkısı işbirliği aslında bizim Azerbaycan'la olan özel işbirliğin tezahürü. Dakika dakika o zafer takip edildi. Kolay kazanılmadı, birçok şehit verildi. İşgale uğrayan topraklarda çok yoğun bir inşaa faaliyeti devam ediyor. 1 yıl önce Suşa, Fuzili neredeydi? Oradaki havalimanı bitmek üzere, açılışı yapılacak. Tekrardan uçaklar havalanacak. 30 yıldır metruk şekilde kullanılmayan yerlerin harabe hallerini gördük. Tekrar şehirler, kasabalar ayağa kalkmaya başladı. Orada yeniden ekonomik sistemin kurulması gibi konular tabi ki zaman alacak. Aliyev burayla bizzat ilgileniyor.
'SURİYE SINIRI GÜVENCE ALTINA ALINDI'
Karabağ Zaferi'nin bir başka boyutu var TSK açısından. 15 Temmuz sürecinden sonra birçok FETÖ'cü asker tasviye edildi. Bu tasviye hareketi neticesinde artık TSK NATO içinde etkin güç olamayacak, terörle mücadele edemeyecek diye bir takım iftira kampanyaları başlattılar. Biz Suriye'yi güvence altına almak için toplam 3 tane askeri operasyon yaptık. Bu tasviyeden sonra hastalıktan kurtulduktan sonra etkin, yetkin hızlı karar alabilen bir güç hale geldi. Biz bunu ilk Suriye sınırında gördük. Bugün hamdolsun İdlib'den Afrin'e kadar 911 km'lik sınırımız var Suriye ile. Ve bu sınır güvence altına alınmış durumda. Hafter'in Trablus'a girmesine ramak kalmışken biz oraya gittik ve Libya'nın siyasi ve askeri süreci değişti. O müdahale sayesinde Libya'da bugün bir hükümet kuruldu. 3. önemli müdahalemizde Karabağ zaferi olmuştur. Buradan çıkacak süreçte TSK, 15 Temmuz'dan sonra zayıflamadı, güçlendi.
KARABAĞ ZAFERİ SONRASI ERMENİSTAN İLE NORMALLEŞME
Biz prensipte Ermenistan'la normalleşmeye sıcak bakıyoruz. Karabağ meselesinde çözülmesi gereken konular var. Ateşkes imzalandı ama barış anlaşması yapılmadı. Bunun şartları konuşulacak 2 taraf onay verecek. Bu süreç devam ediyor. Ermenistan sadece bir Ermenistan'dan ibaret değil. Başka bir sürü unsurlar var. Fakat bu anlaşma Ermenistan'ın da lehine olur. Bakın Ermenistan fakir bir ülke. Azerbaycan, Türkiye ekonomileri var bundan faydalanabilir. Bizim Ermenilerle bir sorunumuz yok. Bu savaşın sona ermesi gerekiyordu ve son buldu. Bunlar eğer doğru bir çerçeveye oturulursa çözülmeyecek konular değil. Ermenistan'la normalleşme meselesinde Cumhurbaşkanımızın olumlu açıklamaları oldu. Eş zamanlı olarak da Azerbaycan'la sorunlarını çözerek yolu katedersek bu bizi de rahatlatır. Barış anlaşması bütün bölgeye barış getirecek. Bu gidişat da aslında iyi. Sayın Aliyev'de müteaddit ifadeler etti. Bu olumlu karşılıklı mesajların son derece iyi. En kısa zamanda bu barış anlaşması da imzalanırsa, mayın haritası gibi teknik konular da çözülürse süreci hızlandırır. Bundan en fazla Ermenistan, Ermenistan vatandaşları istifade eder. Biz bu süreçte Misk yapısının bir çözüm ürettiğini görmedik. Azerbaycan çok sabretti. 30 yıl boyunca görüşmeler yapıldı, teklifler yapıldı.
ABD'YE PKK/YPG UYARISI: YARIN SİZİN BAŞINIZA DERT OLACAK
Bizim ABD ile Obama döneminden beri yaşadığımız 2 temel sorunu var. Birisi PYD'ye verdiği siyasi askeri, medya desteği. İkincisi ise FETÖ konusunda bizi tatmin edecek adımları atmamış olmasıdır. Obama bir demokrattı, Trump tam bir anti Obamacı'ydı. Sağlık sistemi dahil olmak üzere her şeyi tersine çevirdi. Obama'nın altına imza attığı ne varsa her şeyi tersine çevirdi. Bir tek bizim konuda ters adım atmadı.
Biden'da geldi aynı şekil devam ediyor. Cumhurbaşkanımız da bunu anlattı. Bu yaptığınız yanlış diye ortaya bir çok belge koyduk. O kanton yapılanmasının nereye gideceğini herkes biliyor. Yarın bu sizin başınıza dert olacak. Pence, Türkiye'ye geldiğinde o zaman biz bir anlaşma yapmıştık. Trump 'Biz Suriye'den çekiliyoruz' demişti. YPG'nin 30-40 km güneye çekileceği konusunda anlaşma yapmıştık. Bunlar kalktı, 'ABD bizi yalnız bırakıyor' diye koşup Moskova'ya Şam'a gittiler.
Suriye'de bu politika değişmedi. Trump yönetimindeki muhataplara şaka yoluyla; Siz geldiniz Obama döneminin tersini yaptınız bu konuyu da tersine çevirin demiştim. Bu Türkiye açısından ulusal güvenlik meselesidir. Bu dibimizde oluyor ve bizim düşmanımız. Bu politikanın mutlaka değişmesi lazım. Bu Suriye'yi de bölüyor.
Belki bir soru olarak söyleyeyim. Obama döneminde bu politikayı inşa edenleri tanıyorum. Biz bunu acaba daha seküler daha batı yanlısı grup üzerinden yapabilir miyiz. Tabii ABD bunu Orta Doğu üzerinde yaptı demiyorum ama Suriye'de bunu uyguladılar. PKK'nın ideolojisini benimsemeyen başka insanlar da var. Onları niye muhatap almıyorsunuz? PYD bölgedeki herkesi tasfiye etti. Oradaki insanlar kaçmak zorunda kaldılar. Bu grubun seçilmesi özel projeydi. 7-8 yıl olmuş hala bu politikayı devam ettiriyorlar.
Cumhurbaşkanımız artık 3. başkan döneminde bu sorunun çözülmesi lazım olduğunu söylüyor. Şimdi haklı olarak diyoruz ki; ABD'yi hedef alan gizli bir örgüt, daha sonra teröre bulaşan bir örgüt Türkiye'ye gelseydi. ABD ne derdi? Yahut İngiltere'de diyelim ki İrlanda'nın tamamen ayrılması için teröre bulaşmış bir örgütün burada kalmasına müsaade etseydik. Ne olurdu? Nasıl tepki verirlerdi? Tabi onların iade edilmesi için sürekli konuşurlardı. Biz de doğal olarak bu beklentilerimizi iletiyoruz.
Çıkar hesaplarına uymadıkları için yapıyorlar. Açık deliller ortadayken ikna olmuyorlarsa ya çıkarları için ya da akli denge sorunları vardır. Ben akli denge sorunları olduklarını düşünmüyorum. Çıkar ilişkileri oldukları için orada tutuyorlar.
KABİL HAVALİMANI: 'TEKNİK KONULAR ÇÖZÜLÜRSE ADIM ATARIZ'
Cumhurbaşkanımız dedi ki, 'Şartlarımıza uyarsa bunu seve seve yaparız, ABD istediği için değil Afganistan halkı istediği için' dedi. Süreç o kadar hızlı ilerledi ki, 1 aylık kaos da ortalık karıştı. Afganistan'la müzakereler hala devam ediyor. Askerlerimizi çektik. Taliban dedi ki, 'Siz NATO misyonuyla buraya geldiniz. Biz hiçbir NATO askeri istemiyoruz' dediler. Biz de tüm askerlerimizi çektik. İyi ki çektik. Orada son dakika saldırı gerçekleşti çünkü. Bir sürü teknik konu var çözümlenmesi gereken. Bunlar çözüme ulaşırsa Katar'la birlikte bir adım atabiliriz. Kuleyi siz yönetiyorsunuz ama diğer her yer tehdide açık. Diyelim bir uçak kalktı bir saldırı oldu, Allah korusun. Biz böyle bir durumda nasıl sorumluluk alalım.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN ABD'YE TEPKİ SÖZLERİ
New York'ta özel bir şey olmasına gerek yok. Bu PYD/YPG'ye verilen destek devam ediyor, FETÖ konusunda bir adım atılmıyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın böyle bir tepki vermesi normal. Somut bir adım bekliyoruz. Türkiye'yi rahatlatacak adımlar bekliyoruz. Bunlar geciktikçe Cumhurbaşkanımız da 'Bu durum nereye gidiyor' diyor. Burada ben şunu da söyleyeyim; ABD yönetimin dış politikasında eleştiriye maruz kaldığını görüyorum. Tutarlı bir politika ortaya koyamadılar. Bu konuda büyük baskı altındalar. Ben meseleye taktik konuları olarak bakmıyorum.
Washington'daki 1,5 saatlik görüşmem de buydu. Siz bu ülkeyle nasıl bir ilişki gerçekleştireceksiniz. Karşılıklı çıkar, bölgesel istikrarı destekleyen pratiği nasıl ortaya koyacağız. Biz bu politikalarımız uygularken kimseden onay almıyoruz. Ama tabi ki müttefiklerimizle istişare ediyoruz. Konuya göre Katar olur, İran olur Rusya olur... Son tahlilde biz kendi kararımızı veriyoruz.
Cumhurbaşkanımızın gösterdiği bu tepki 3 dönemdir devam eden bu konularda artık istikamet değişikliğine gitmelerine yönelik çağrıdır. Biz F-35 programının başından beri içindeyiz. F-35 ABD teknolojisiyle üretiliyor ama 11 ülkenin katılımıyla yapılıyor. Bu anlaşma çerçevesinde bize teslim edilmesi gereken 5 tane F-35 bekliyor. Trump bu konuda Türkiye haklı olduğunu söyledi. Türkiye Patriot istiyor, verilmediği için S-400 alıyoruz.
S-400 KONUSU
Türkiye gibi bir ülkenin hava savunma sisteminin olmaması düşünülebilir mi? F-16'lar koruma sağlıyor ama karadan havaya yoktu. Biz ne yapıyorduk. Patriot kiralıyorduk. 2015 senesi olması lazım. ABD'den bir Haber geldi. 1-2 batarya çekeceğiz. Suriye savaşının ortasında Türkiye bu kadar saldırıya maruz kalırken neden böyle bir karar alınıyor. O patriotlar bir daha gelmedi. Ardından Almanya patriotlarını çektiler. O olaydan sonra Kobani operasyonu yapıldı. Türkiye'de sadece patriotlarını bırakan İspanya oldu.
Biz paramızla patriot sistemi almak istiyoruz. Cumhurbaşkanımız bunu Obama'ya birçok kez söyledi. 'Bunu nasıl diğer NATO müttefiklerine sattınız. Biz de satın almak istiyoruz' diye söyledi.
Birçok defa bu konu konuşulduğu halde olumlu yanıt alamaynca Cumhurbaşkanımız, bizim başka alternatiflerimiz de var dedi. Blöf yaptığımızı sandılar. Çin'den bize 4 tane teklif geldi. Rusya'dan Çin'den teklifler geldi. Gelen teklifler içerisinde birileri hala Cumhurbaşkanımızın blöf yaptığını zannettiler. Biz S-400 alınca "Türkler ciddiymiş" demeye başladılar. Ve biz de S-400'leri aldık.
NATO üyesi ülkeler NATO dışından silah alamaz diye bir kural yok. Stoltenberg, "Öncelik müttefiklerin kendi aralarında halletmesidir, alternatif başka yerlerden de alabilir" diye bir açıklaması var.
'AFGANİSTAN'DA YAPILMASI GEREKEN İKİ ÖNEMLİ KONU VAR'
BM'deki görüşmeler devam ederken Washington'a gidip, Jake Sullivan'la görüşmesine ilişkin konuşan Kalın, "Afganistan'dan Suriye'ye, Doğu Akdeniz'deki gelişmelere, PYD FETÖ meselesine, oradaki politikaların değişmesine gerektiğine kadar her şeyi açık açık konuştuk. Cumhurbaşkanımızdan öğrendiğimiz bir şey var. Şeffaflık. Her şeyi açık açık konuşuyoruz. "Afganistan konusunda bizim de kontrol edemediğimiz bir süreç yaşandı" dediler.
Bundan sonraki süreci kalibre etmeye çalışıyor. B Planı, C Planı göremedim ben açıkçası. Taliban'la nasıl bir ilişki yürütecekler? Kadın hakları, çocukların eğitimi, azınlık hakları, yönetim şekli, seçimler... Hangi hukuki temellerde, doğru olan zemin hangisidir? Daha farklı fikri mücadele içinde olması ve katkı sunması gerekir. Ama şuan acilen Afganistan'da yapılması gereken iki önemli konu var.
Birincisi insani yardımların devam etmesi. 3 aydır Afganistan'da maaşlar ödenmiyor. ABD 7 milyar, AB ise 1 milyar dolarını dondurdu Afganistan'ın. 1 ay daha maaş ödenmediği zaman insanlar daha fazla rahatsız olacaklar, insanlar sokaklara çıkacaklar. Bunu görmek için kahin olmaya gerek. Ekonomik kriz göçü tetikleyebilir. Suriye'nin tersine, Suriye mültecileri savaş şiddetlendikçe dozu artarak geldi. Afganistan'dan mülteciler damla damla gelebilir. Altı ay sonra bir bakarsınız ki 2 milyon, 3 milyon Afgan mülteci bir yerlere gitmeye çalışıyor.
Sanki bize yüz binlerce Afgan mülteci gelmiş gibi bir hava yaratılıyor. Bu son aylara özel bir şey yok. Şu anda bizim sınır güvenliğimiz bu konuda tamamen alarm olmuş durumda. En ufak bir hareketlenme olduğunda müdahale ediliyor. Toplam Türkiye'de 300 bine kayıtlı Afgan mülteci var. Bunlar eski, yeni gelmediler. Çoğu Türk soylu bunların. Özbekler, Tacikler de var bunların içinde. Asıl göç dalgası Türkiye'ye gelmedi, İran'a geldi. 2-2.5 milyon Afgan İran'a gitti. En az bir o kadarı Pakistan'a gitti. Yeni de değil. Pakistan'ın şöyle bir özelliği var. Pakistan'ın içinde Peştunlar yaşıyor.
'TÜRKİYE KİMSENİN YOLGEÇEN HANI DEĞİLDİR'
Bu göç dramı 20 yıldır devam ederken bir de bunun üzerine şimdi Taliban'ın yönetimi ele geçirmesi eklendi. İlk anda havalimanında o korkunç görüntüler yüreklerimizi dağladı ama nüfusun çok önemli bir kısmı kalmayı tercih etti. Bir iç savaş ihtimali göç riskini tetikleyebilir. Biz çok ciddi tedbirler aldık. Hem fiziki hem elektronik bir güvenlik duvarı inşa edildi. 24 saat oraları gözetleyen sistemler kuruldu. İran'la da çok ciddi bir işbirliği yapıldı. Çok absürt iddialar ortaya iddia atıldı. Brüksel'de anlaşma yapmışız güya. Deli saçması iddialar.
500-600 bin civarında totalde Afgan mülteci var. Geçen sene İran Türkiye sınırından giren Afgan mülteci sayısı 100 küsur bin civarındaydı. Tamamı geri gönderildi. Bu sene 50-60 binler civarında. Bunlar da anlaşma çerçevesinde iade ediliyor. Türkiye kimsenin yolgeçen hanı değil. Cumhurbaşkanımız da dedi. Türkiye kimsenin göç ambarı değil. 500-600 bin civarında totalde Afgan mülteci var. Taliban hükümetinin, Afganistan hükümetinin angaje edilmesi lazım. İlişki kurmak resmi tanıma değildir, yaptıklarını onaylamak değildir. Temas kurmadan nasıl yöneteceksiniz?
Burada bu ilişkinin devam etmesi lazım. Tabii ki Taliban'ın da uluslararası toplumu, bizi rahatlayacak adımlar atması lazım. Kuşatıcı bir hükümetin kurulması. Ne yapmak istiyorlar, açıklanması lazım. Diğer kurumlar da hazırlıklarını yapıp hareket etmeliler. Afganistan'ın gerçekleri, 40 milyon insan, çok zor bir coğrafya, Yönetilmesi çok güç bir ülke Bütün bunlarla birlikte Afganistan'a yardım edilirse, doğru politikalar izlenirse oradan gelecek göç dalgası önlenebilir. Afganistan'ın mal varlıkların dondurulmasına son verilmesi lazım. Maaşların ödenmesi lazım. Orta uzun vadede de Taliban yönetiminin kuşatıcı adımlar atması lazım.
Afganistan'da da Taliban ve diğer yöneticilerin bunu görmesi lazım. Burada hepimizin yardımcı olması gerekiyor. Anlatmamız gerekiyor. Bu onların birinci ideolojik tercihi olabilir ama daha akıllı hareket etmeleri gerekir. 20 yılda Afganistan çok değişti.
ABD'DEKİ GÖRÜŞMELER 'BIDEN TÜRKİYE'YE GELEBİLİR'
Biz gitmeden ABD'liler Biden'ın BM'de görüşme yapıp gideceğini söylediler. BM Genel Sekreteri ile görüştü. BM İklim Zirvesi'nde kendileri söyledi. Bir görüşme olacak. Öncesinde hazırlıklar yapılıyor. Daha sonrasın Biden'da Türkiye'ye gelebilir. Kendisi Cumhurbaşkanımıza Brüksel'de gelmek istiyorum, ziyaret etmek istiyorum diye söyledi.
TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ
Soçi'de Putin ile bir görüşme var. Esad ile bizim görüşümüz belli. Kendi halkını bu kadar katleden bir kişinin orada meşru olarak bulunması bizim için saçma bir durum. Soçi ziyareti de BM'ye gitmeden Rusya ile kesinleşen bir ziyaretti. Görüşmenin tarihini biz Eylül'ün başı gibi planlıyorduk ama programlar uymadı. O zaman BM'den sonra yapalım dedik. 20 gün öncesinden kararlaştırmıştık BM ile ilgisi yok bunun. Ne olduğunu bilmeden dışarıdan garip garip yorum yapıyorlar. Ukrayna meselesi, Libya, ikili ilişkilerimiz ticaret var. Birçok konu var Rusya ile yürüttüğümüz.
Suriye konusunda siyasi sürecin intikaya uğramadan Rejimin müdahalesi olmadan ilerlemesi. İdlib'deki konunun muhafaza edilmesi. M4 karayolunun hemen üstünde bir hat oluşturduk. 2,5 milyon mülteci için orayı koruyoruz. Burada aslında İdlib radar ekranlarından geriye düştü. Orada inanın çatışma olması durumunda çok büyük bir insanı dram yaşanabilir. Normalde 1 milyondan az nüfusu var iken gelen göçlerle 2,5 milyon insan sıkışmış durumda. Onları da tutan biziz. Bundan dolayı da Batı ülkelerin ABD'nin bize teşekkür etmesi lazım. İyi Türk askeri İdlib'de, Libya'da. Çünkü oradaki durumu Türk askeri kontrol altında tutuyor. Bu insanları orada tutuyoruz ki yeni bir mülteci akını olmasın.
MÜLTECİ MESELESİ
Bizim bütün planımız gayretimiz Suriye'de şartlar ulaştığında Türkiye'deki mültecilerin evlerine dönmeleridir. Dönüşün şartları bellidir. Güvenli, özgür ve onurlu şekilde dönmeleridir. Dünyadaki bütün mülteciler için bu böyledir.
"O ÇOCUK HEPİMİZİN ÇOCUĞU OLABİLİRDİ"
Suriye'de o zaman güvenli bölgeler kurulsaydı, uçuşa yasak bölge kurulsaydı. Türkiye tek başına yapamazdı bunu. Hiçbir ülke tek başına yapamazdı. Bu uluslararası işbirliği ile yapılması gerekiyordu. Ya BM çatısı altında ya da belli ülkelerin bir araya gelmesi koşuluyla. Hem bir çok hayat kurtulacaktı hem de bu milyonlarca Suriyeli Suriye'de kalacaktı. Göç etmek zorunda kalmayacaklardı. Ama bu güvenli bölge oluşturulmadı. Ve bu insanlar göç etmek zorunda kaldılar. Binlerce insan yollarda öldü. Aylan Kurdi fotoğrafını halen unutamıyoruz değil mi? Bakın bütün siyasi, stratejik mülahazaları bir kefeye koyun... O çocuk hepimizin çocuğu olabilirdi.