Cumhurbaşkanı Erdoğan Beştepe'de Türkiye İhracatçılar Meclisi üyelerine seslendi. Erdoğan konuşmasında TÜSAD'a, HDP'ye ve Papa'ya çok sert sözlerle yüklendi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Türkiye İhracatçılar Meclisi üyelerini ağırladı. Erdoğan, buradaki konuşmasında Ağrı olayları sonrası HDP'ye, Ermeni Soykırımı iddialarıyla ilgili sözleriyle ilgili olarak Papa'ya, Türkiye ekonomisiyle ilgili uyarıları nedeniyle TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran-Symes'a sert sözlerle tepki gösterdi.
ERDOĞAN 'LAN' MI 'YAV' MI DEDİ?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün yaptığı konuşmada 'Lan siz kendinizi ne zannediyorsunuz?' dediği iddia edildi. Bu iddia sosyal medyada büyük tartışmalara neden oldu. Ancak Erdoğan'ın sözleri dikkatli olarak dinlenildiğinde 'Lan' değil 'Yav' dediği duyuluyor. İşte tartışmalara neden olan o anlar.
startFlvPlayer_PostaV2("divFlvPlayer29620","29620","201504","29620-289619.jpg","1", "0","Erdoğan 'Lan' mı 'Yav' mı dedi?");İşte Erdoğan'ın açıklamalarının satır başları:
Biz 2002'den itibaren tesis ettiğimiz güven ortamı sayesinde Türkiye'de iç kaynaklı ekonomik krizler yaşanmasının önüne geçtik. Geçtiğimiz 12 yılda siyasi ve ekonomik sorun yaşadığımız halde bunların hiçbiri krize sebep olmadı. Fakat bu defa 2008 yılından itibaren dünyada çok ciddi bir finans krizi ortaya çıktı. Bu küresel krizin etkileri hala devam ediyor. Ben o zaman, hatırlayın "teğet geçecek" demiştim. Geçmişte kendi kendisine krize giren Türkiye'nin, küresel krizden en az hasalar çıkabileceğine pek çokları inanmadı. Benim bu sözüme karşı çıkanlar, bu ifadeyi alaya alanlar oldu. Sonuçta Türkiye bu krizi 2009 yılındaki sınırlı bir gerilemeyle atlattı ve sonra hemen toparlanarak büyüme sürecini devam ettirdi. 2010-2011 yılında yüzde 9 seviyesinde büyüme oranı elde ettik. 2014 büyüme oranı da yüzse 2,9 olarak gerçekleşti. Elbette bizim arzu ettiğimiz bir büyüme oranı değildir. Ama Avrupa başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerin hala ciddi sıkıntı yaşadığı halde Türkiye'nin büyüme eğilimini sürdürüyor olması çok önemlidir.
TÜSİAD BAŞKANI'NA SERT SÖZLER
Bu millet her zaman olmaz denilen şeyleri oldurmuş, başarılamaz denilen şeyleri başarmış bir millettir. Çanakkale'den cumhuriyetin kuruluşuna, menderes ve özel döneminden son 12 yıla kadar bir çok örnekleri vardır. Ekonominin en çok istikrar ve güvene ihtiyacı olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu konuda bir derdimi paylaşmak zorundayım. Hem söylüyorum. Cumhurbaşkanlığı makamındayım, ama kenara köşeye çekilmiş bir makamda değilim.
"TÜSİAD BAŞKANI İŞ DÜNYASINI TEDİRGİN EDEN BİR TAVIR İÇİNDE"
Şimdi Türkiye'de gerek ihracat noktasında, gerek ekonomiyle ilgili konularda, en hassas olması gereken kurumların içinde TÜSİAD geliyor. Ancak TÜSİAD başkanı yaptığı açıklamalarla adeta istikrar ve güveni baltalamaya çalışan, iş dünyasını tedirgin eden bir tavır içinde bulunuyor. Hadi Türkiye'nin tüm gerçekleri gibi ekonomiyi okumaktan aciz siyasetçileri anladık, onlar sorumsuzluk yapıyorlar. Peki en azından iş dünyasının hassasiyetlerine vakıf olması gereken TÜSİAD'ın başkanına ne oluyor? Bu üslup yanlış. Enflasyonun düştüğünü fark edecek kadar maalesef enflasyon ölçüleri göremiyor. Cari açıktaki olumlu görüşleri göremeyecek kadar maalesef gözler bu işlerde ama. Türkiye'de istikrarsızlıktan bahsetmek kadar istikrarsız.
AĞIZLARINDAN ÇIKANI KULAKLARI DUYMASI GEREK
TÜSİAD'ın mensuplarını yatırın masaya, hepsi güçlerini beşe katladılar. Bire beş katlıyorsun, hala istikrarsızlıktan bahsediyorsun. Böyle bir şey olabilir mi? Bu ülkede istikrarsızlık olursa, bunu ödeyecek olan TÜSİAD'ın başkanı değil, tüm Türkiye'dir. Ağızlarından çıkanın kulaklarının duyması gerekir. Şunu da çok açık söyleyeyim. Ben bazı konularda çok hassasımdır. Her şeyi belki somut olarak ortaya koymam ama kendisinin düşünmesi lazım.
"TÜRKİYE'YE NE TÜR BEDELLER ÖDETTİĞİNİ GAYET İYİ BİLİYORUM"
TÜSİAD başkanının geçmişte Türkiye'ye ne tür bedeller ödettiğini gayet iyi bilen birisiyim. Değerli arkadaşlarımın inceleyip ortaya çıkması mümkündür. Hangi işle iştigal etmişse, yaptıkları ve ödettikleri bedeller ortadadır. Hangi denetim kurumunda ne gibi görevler yaptılar, oralardan ne tür bedeller ödettiler bunun üzerine iyi durulması lazım. Bundan sonra bu tür yeni bedellere biz fırsat vermeyeceğim. Sorumluluğunun bilinciyle hareket etmeyen bunun hesabını verir.
"DEVLET TERÖRÜ DEDİLER"
Bizim güçlenmemizi istemiyorlar. Düşünebiliyor musunuz bu ülkede büyüme oranı beklenenden düşük çıktı, enflasyon işsizlik şöyle azıcık kıpırdadı diye adeta sevinç naraları atanlar var. Artık çok güçlü bir milli duruş sergilememiz gereken olaylar karşısında dahi yalpalayanlar olduğunu görüyoruz. 31 Mart tarihinde Çağlayan adliyesinde yaşanan terör saldırısında, bir kez daha bu duruma üzüntüyle şahit olduk. Savcımızın şehit edilmesini tek ses ve tek yürek olarak protesto edemeyenler, bu olayı hükümetin aleyhine kullanabilmek için çabaladılar. Devlet terörü diyecek kadar alçalan kişiler gördük. Teröre terör, teröriste terörist diyemeyecek kadar gözlerine perde inmiş olanları üzüntüyle ve ibretle takip ettik.
AĞRI'DA YAŞANAN ÇATIŞMA
Benzer bir idrak tutulmasını Ağrı'da bölücü terör örgütü tarafından yapılan saldırıda bir kez daha yaşadık, yaşıyoruz. Ağrı'da yaşanan hadise şudur. Diyadin ilçesinin bir köyünde, ağaç dikmek için etkinlik yapılacağı bilgisi ilgili kurumlara ulaşıyor. Daha önceki etkinliklerde vatandaşlara seçim baskısı yapıldığı haberleri alındığı için, valiliğimiz etkinliğe izin vermiyor.
"VATANDAŞLARA OPERASYON SÖZ KONUSU DEĞİL"
Güvenliği sağlamak hem de bölücü terör örgütü mensuplarının istismarına izin vermemek için güvenlik kuvvetlerimiz tedbir alıyorlar. Bu çerçevede, Tendürek dağından geldiği anlaşılan, terör örgütü mensupları tarafından ateş açılıyor. Etkinliğe katılan vatandaşlara yönelik zor kullanma, operasyon söz konusu değil. sadece güvenliklerinin sağlanmasına ve bölücü örgüt mensuplarının istismarının önlenmesine yönelik bir tedbir alınıyor.
"5 ÖRGÜT MENSUBU ÖLÜ OLARAK ELE GEÇİRİLDİ"
Tabi güvenlik kuvvetlerimiz, açılan ateş karşısında derhal misliyle karşılık veriyorlar. İlk ateş sırasında 4 jandarma personeli yaralanırken, çatışma sonunda 5 örgüt mensubu ölü olarak ele geçiriliyor. Yaralanan jandarma personelimize, tabi dördüne diyorum, birisi ağırdı. Allah'tan acil şifalar diliyorum. Burada bir provokasyon varsa, terör örgütü güdümündeki partinin kurduğu bir provokasyondur.
"BUNLARIN TÜMÜ KÜLLİYEN YALANDIR"
Personelimizin kendi haline terk edildiği, böyle bir iddia var ya. Güya jandarma yaralı halde bırakılmış, onları siviller, kendi mensupları gelip oradan almış. Bunların hepsi kayıtlarla resimlerle elimizde mevcut. Bunların tümü külliyen yalandır. Bölgeye giden helikopterlerimize ateş açıldığı için, askerlerimiz hastaneye zor şartlarda ulaştırılmıştır. Siviller kendi istekleriyle askerlerimizle beraber yapmışlardır. HDP mensupları bahane edilerek bu meselenin istismarı vicdana sığan bir davranış değildir. Bakıyorsunuz hemen birileri meseleyi kendi meşreplerine göre başka taraflara çekmenin çabası içine girdi. Çözüm süreci ülkemizin geleceği bakımından hayati öneme sahiptir. Sürecin başladığı günden beri, bölücü örgüt elebaşlarının, siyasi partinin güven vermeyen ikircikli samimiyetsiz bir tavır içinde olduklarını biliyoruz. Sürecin en ciddi sorunu hep, görüşme noktasındaki sıkıntılar olmuştur. Ve şunu çok açık söylemek durumundayım. Bizler bugüne kadar 12 yıllık süreç içerisinde hep acaba bu işi nasıl çözeriz, demokratik açılım dedik, arkasından milli kardeşlik ve beraberlik projesi dedik, onun arkasından da çözüm süreci dedik. Bu adımları attık. Bu adımları atarken parlamentodaki temsilcileriyle arkadaşlarımızın görüşmeleri oldu. Fakat bunların hiçbirinde maalesef verilen sözler yerine getirilmedi.
"EĞER İŞ BUNLARA KALSA, ŞU ANDA ORTADA ÇÖZÜM SÜRECİ FALAN OLMAZDI"
Biz çözüm sürecini bugünlere getirebildik. Eğer iş bunlara kalsa, şu anda ortada çözüm süreci falan olmazdı. Ağrı'da yaşanan hadisenin, devletin çözüm süreci konusundaki duruşuyla kesinlikle bir ilgisi yok. Tam tersine bu olay bölücü terör örgütünün ve siyasi partinin samimiyetsizliğinin bir kez daha ispatı mahiyetindedir.
"YAV SİZ KENDİNİZİ NE SANIYORSUNUZ"
Neymiş efendim, bölücü örgüt mensupları da bu etkinliklere katılma hakkına sahipmiş. Yahu siz kendinizi ne sanıyorsunuz, siz bu devleti milleti ne sanıyorsunuz? Çözüm süreci askeri bir zorunluluğun değil, siyasi bir kararın neticesi olarak başlatılmıştır. Türkiye'nin dün olduğu gibi bugün de terör örgütünü bertaraf etme noktasında herhangi bir eksiği sıkıntısı yoktur. Ancak biz bu yöntemin işe yaramadığı gibi başka sıkıntılara sebep olduğunu gördük.
"DEVLET GÜCÜNÜ YİTİRMEDİ BUNU BÖYLE BİLMENİZ LAZIM"
Hiç kimse yanlış değerlendirmesin. Devlet gücünü yitirmedi bunu böyle bilmeniz lazım. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Daha önce neydi? Öncelikli anlayış devletti, insan geri plandaydı. Biz vatandaşına buyuran, vatandaşını ezen değil. İnsan odaklı, hak hukuk özgürlük odaklı bir devlet yönetimine geçiş yolunu açtığımız için bu süreç başladı.
DEMİRTAŞ'A - "KARŞIMIZA SÜREKLİ BEDDUACILAR ÇIKIYOR"
En büyük desteği de bölge insanından gördük. Kardeşliği yüceltmek için analar ağlamasın diye çıktığımız bu yolda, analar ve babalar başta olmak üzere, tüm milletimizden aldığımız hayır duayı çok iyi biliyoruz. Biz duayla yolumuza devam ederken, karşımıza sürekli bedduacılar çıkıyor. Ülkenin bekası meselesi olan bu konuyu, eğip bükerek çarpıtarak kamuoyunu yönlendirmeye çalışan medya kuruluşlarını da ibretle takip ediyoruz. Yazılı görsel ve sosyal medya.
Milletimiz dün birbirini yolda görse selam vermeyecek olanların, bugün niçin birlik olduklarını, kini nefreti gayet iyi görüyor. Ama ne yapsalar boş, başaramayacaklar. Bu ülkenin cumhurbaşkanı olarak bir kez daha ifade ediyorum. Devletin güvenlik kuvvetleri dışında, elinde silahı olan herkes bu ülkenin ve bu milletin düşmanıdır. Bu silah ister Ağrı'da Tendürek dağında, isterse Okmeydanı'nda hiç fark etmez. Çünkü silahın olduğu yerde kan vardır, ölüm vardır. Bu silahın namluları devlete değil bizatihi millete çevrilidir. Hukuk yoluyla alamadığı gücü silahla elde etmeye çalışanlar zavallılardır, korkaklardır. Samimi bir tavır ortaya koymayıp, demokrasiden söz eden, yalancıdır iki yüzlüdür.
Biz çözüm sürecini kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Çünkü bu bizim millete sözümüz. Ama devletin huzuruna güvenliğine kast eden hiçbir saldırıyı da cevapsız bırakmayız. Öyle silahların yurt dışına çıkarılması, oraya buraya saklanmasından söz etmiyorum. İrlanda'da nasıl yaptıysalar, toprağa gömülecek, üzerine beton dökülecek, ben ondan bahsediyorum. Bunlar tespit edilecek, bu yapılmadığı sürece karşı taraf sözünde durmamış olacaktır. Milletin desteğini onun gönlüne girerek değil, baskıyla zorbalıkla sindirmeyle elde edeceğini sananların hala silahtan medet umduğunu biliyoruz. Silah ve siyaset, ateş ve su gibidir. Birlikte olamazlar, eninde sonunda biri birini imha eder.
"BİZİM MİLLETİMİZ, MEHMEDİNİ MEHMETÇİĞİNİ GAYET İYİ TANIR"
Hiç kimse teröristi aklamak, askerimizi itibarsız hale getirmek için servise sundukları görüntülerin ardına saklanmaya çalışmasın. Bizim milletimiz, Mehmedini Mehmetçiğini gayet iyi tanır, iyi bilir. Bunu da kötülemeye onların gücü yetmez. Ellerine kan bulaşmış olanlar insanlık dersi vermeye kalkmasın. Teröre teslim olanlar eninde sonunda terörle birlikte yok olup gidecektir.
Papa'nın açıklaması karşısında üzüntü duydum. Türkiye'yi ziyaretinde farklı bir siyasetçi görmüştüm. Bırakalım tarihçiler araştırsın. Arşivlerimizi açıyoruz. Varsa ermenistan da arşivlerini açsın. Sayın Papa'yı kınıyorum ve bu tür yanlışlara düşmemesi gerektiğini vurgulayarak uyarıyorum. 2023 hedeflerimiz olmasaydı, Türkiye bu kadar hedefte olmayacaktı. Türkiye'nin yaşadığı bir sıkıntı diğerinden bağımsız değildir.
Bölücü terör meselesinden paralel devlet meselesine kadar hepsi de birbiriyle ilişkili sorunlardır. Türkiye 3 kat büyümemiş olsaydı 58 milyar dolar ihracat yapıyor olsaydı bu sıkıntıları böyle derinden hissetmeyecektik. Bir Marmara'yı gördüklerinde dudakları uçukluyor. Avrasya tünelini göremiyorlar. Önümüzdeki yıl o da bitecek bunlar iyice çılgına girecekler. Bütün bunlar havalimanını kaste ediyorum bunları rahatsız ediyor. Biz bunları yapmaktan pişman mıyız? Hayır.
Eğer 12 yılda bunlarıg yapmasaydık hesap sorulur olurduk. 12 yıl önce 26 tane havalimanı vardı şimdi 53 tane var. Her ile üniversite yaptık. Sık sık karşılaşıyoruz, millet diyor ki şunları yaptınız ama şunarı yapmadınız diyor. Artık aracı yenilememiz lazım. Bunun yolu da yeni anayasadan geçiyor, başkanlık sistemini kurmakla geçiyor.