Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. Kalın, "Libya'da önceliğimiz çatışmaların bir an önce durması, bir ateşkes olması." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2020'nin ilk kabine toplantısındaki takdim konuşmasında 2019'un genel değerlendirmesini yaptığını ve 2020'ye ilişkin öngörülerini paylaştığını belirten Kalın, bu kapsamda Erdoğan'ın ilgili bakanlıklar ve kurumlara, direktifler ve talimatlarının olduğunu söyledi. 2020'nin zorluklarla başladığını, bölgede yaşanan bir takım siyasi krizlerin gündemin merkezine oturduğunu ifade eden Kalın, 2019'da da benzer krizlerle karşı karşıya kalındığını ancak hem güvenlik hem ekonomi hem de genel manada sosyal politikalar alanında alınan tedbirler sayesinde nispeten çevrede yaşanan büyük krizlere rağmen 2019'da çok önemli adımlar da atıldı dile getirdi.
Toplantıda, 2019 icraat programlarıyla ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın bir takdiminin olduğunu dile getiren Kalın, "2019 yılında yapılan icraatlarla ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın 16 Ocak'ta kamuoyuyla paylaşım toplantısı yapması planlanıyor. Burada kendileri 2019 yılının başında hedef olarak koyduğumuz projeleri, faaliyetleri, bunların gerçekleşme oranlarını kamuoyuyla paylaşacaklar. Böylece 2019 yılı içinde ekonomide, ticarette, savunmada, ulaştırmada, sağlıkta, eğitimde ve diğer alanlarda atılan önemli adımları da vatandaşlarımızla paylaşma imkanları olacak." diye konuştu.
ABD-İran gerilimi
İran-ABD geriliminin toplantının önemli gündem maddelerinden biri olduğunu aktaran Kalın, İranlı komutan Kasım Süleymani'nin öldürülmesiyle başlayan süreci yakından takip ettiklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ilk saatlerden itibaren yoğun bir diplomasi trafiği başlattığını dile getiren Kalın, Almanya, Fransa, İngiltere, ABD, Katar'ın devlet ve hükümet başkanlarıyla yoğun görüşmeler yaptığını anımsattı.
Erdoğan'ın yarın Türkiye'ye gelecek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile de bu konu dahil olmak üzere diğer gündem başlıklarını ele alacağını aktaran Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gerilimin bölgenin tamamını etkilemesi kaçınılmaz görülüyor. Biz hadisenin meydana geldiği 3 Ocak'tan itibaren taraflara sükunet ve itidal tavsiyesinde bulunduk. Atılacak yeni provokatif adımlar, saldırılar bölgedeki gerginliği daha da artıracak, kırılganlıkları daha da derinleştirecektir ve bu savaşın kazananı olmayacaktır. Bölgemiz gerçekten savaşlardan, çatışmalardan, özellikle dış müdahalelerden, vekalet savaşlarından yoruldu. Artık bu çatışmaların sona ermesi gerekiyor ama maalesef şu anda tarafların, ABD'nin olsun, İran tarafının olsun pozisyonlarının giderek keskinleştiğini maalesef görüyoruz. Bunu minimize etmek için de itidal ve sükunet çağrımız devam edecek. Önümüzdeki günlerde Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyla ilgili temas trafiğini yoğunlaştırarak devam edecekler."
Suriye konusu
Toplantıda Suriye konusunun da görüşüldüğünü dile getiren İbrahim Kalın, orada da Cenevre ve Astana başlıkları altında yürütülen siyasi bir süreç olduğunu ifade etti.
Özellikle İdlib bölgesindeki kritik durumun masaya yatırıldığına işaret eden Kalın, bu konunun son günlerde tekrar dünya gündeminde olduğunu söyledi.
Rusya destekli rejim saldırılarının yoğun şekilde devam ettiğine dikkati çeken İbrahim Kalın, bunun Astana ve İstanbul mutabakatlarına aykırı bir uygulama olduğunu, İdlib mutabakatı ve İstanbul'da uzlaşılan mutabakatın ihlali anlamına geldiğini belirtti.
İbrahim Kalın, şöyle devam etti:
"Bu konuda biz rejime tekrar bu saldırıları derhal durdurması çağrısında bulunurken, aynı zamanda Rusya tarafına da özellikle rejimi durdurma noktasında gerekli adımları atması çağrısında bulunuyoruz. Çünkü orada açıkçası Rusya Federasyonu'nun hava desteği olmadan rejimin karada ilerleme sağlamasının mümkün olmadığı açık bir gerçek. Orada yaşanacak siyasi kriz, insani kriz, yeni bir mülteci dalgası bütün bölgeyi sıkıntıya sokacaktır. Ülkemize dönük olarak harekete geçmiş 10 binlerce İdlib'li Suriyeli zaten şu anda bizim için öncelikli gündem maddelerinden birisi. Biz, insani yardım ve muamele anlamında gerekli tedbirleri almış olmakla birlikte bu meselenin İdlib'in Türkiye'nin ötesine geçeceği de bir hakikat. Dolayısıyla İdlib meselesi de hem sahada takip ettiğimiz bir konu hem de yarın Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Putin ile görüşeceği öncelikli konu başlıklarından biri olacak."
Güvenli bölgeye ilişkin çalışmaların sürdüğüne değinen Kalın, bu konuda ilgili bakanlıkların son durumu Kabine'ye sunduklarına dikkati çekti.
Özellikle Barış Pınarı Harekatı çerçevesinde güvenli hale getirilen Rasulayn ve Tel Abyad ile Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekatlarıyla güvenli hale getirilen bölgelerde sükunetin hakim olduğunu ifade eden Kalın, buralara insanların yavaş yavaş dönmeye başladığını, daha önce 360 bin civarında Suriyeli'nin gönüllü olarak bu bölgelere döndüğünü hatırlattı.
İbrahim Kalın, "Ama burada özellikle PYD/YPG terör örgütünün faaliyetlerinin de devam ettiğini ve onların hamisi konumunda olan ABD'nin bu konuda daha fazla çaba göstermesi gerektiğini tekrar ifade etmek istiyorum. Aynı şekilde Rusya'nın kontrolünde olan Kamışlı, Haseke, Kobani ya da Aynularap gibi bölgelerde de Rus tarafının üzerine düşen bir takım sorumluluklar var, bunları da tekrar bu vesileyle hatırlatmak istiyoruz." diye konuştu.
Libya'da da son günlerde Sirte'de yaşanan hadiselerin, dün bir askeri okula yapılan saldırının Türkiye'nin çağrıları ve uyarılarının ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gösterdiğini anlatan İbrahim Kalın, geçen yıl Nisan ayında imzalanan anlaşmayı ihlal eden Darbeci General (Halife) Hafter tarafının saldırılarının pervasız şekilde devam ettiğini söyledi.
Kalın, şunları kaydetti:
"Buna bir dur denilmezse Libya'da siyasi sürecin işletilmesi elbette mümkün olmayacak ve daha fazla kan dökülecektir. Burada özellikle Türkiye'nin Libya hükümetiyle yaptığı anlaşmaya itiraz edenler yahut eleştiri getirenlerin öncelikle saldırgan tarafın kim olduğunu, anlaşmaları kimin ihlal ettiğini, dün askeri okula saldırarak 40'a yakın gencecik askeri öğrenciyi kimin öldürdüğünü açık şekilde ortaya koymaları ve kınamaları gerekir."
Türkiye'nin oradaki çatışmaya denge getiren ve siyasi sürecin önünü açan hamleler yaptığını vurgulayan Kalın, şu değerlendirmede bulundu:
"Ama bazen içeriden, bazen dışarıdan buna yönelik bir takım eleştirilerin, itirazların geldiğini görüyoruz. 'Peki, çözüm nedir? BM şemsiyesi altında sürdürülen faaliyetler sahada nasıl gerçekleşecek' dediğimizde bunun da bir cevabının olmadığını görüyoruz. Yani Hafter'in yaptığı her türlü saldırı, her türlü ihlal adeta yanına kalmakta, uluslararası toplumdan bir kınama dahi çıkmamakta. Ama buna mukabil Türkiye'nin barışçıl girişimleri, diplomasinin ve siyasi sürecin önünü açacak, meşru iki hükümet arasında imzalanmış anlaşmaların sağladığı çerçevede atılacak adımlar eleştiri konusu olabiliyor."
Süreci yakından takip etmeyi sürdüreceklerine değinen Kalın, şöyle devam etti:
"Libya'da bizim önceliğimiz çatışmaların bir an evvel durması, ateşkes ilan edilmesi ve bütün tarafların yani Hafter tarafının nisan ayındaki pozisyonlarına geri dönmesidir. Daha önce Abu Dabi'de yapılmış olan nisan ayı anlaşması da zaten bunu kayıt altına almış idi. Bu anlaşmayı ihlal eden tarafın Hafter olduğunu tekrar hatırlatmak isterim. Taraflar o pozisyondan geri çekildikleri zaman siyasi sürecin de önü açılacak. Berlin'de yapılması planlanan liderler düzeyindeki Libya zirvesi de o zaman netice alma imkan ve ihtimaline kavuşacak. Ama bu süreç devam ettiği müddetçe Libya'daki gerilimin, çatışmaların, saldırıların daha da derinleşeceği ve süreci daha da kırılgan hale getireceği de açıkça ortada bulunmakta."
Rusya Devlet Başkanı Putin'in yarın Türkiye'ye yapacağı ziyaret ile Türk Akımı'nın lansmanı programının gerçekleşeceğini anımsatan Kalın, "Enerji haritalarında çok önemli bir değişime işaret eden Türk Akımı, artık fiilen yarın resmen başlatılmış olacak. Rus gazının Avrupa'ya ulaştırılması noktasında Türkiye'nin transit ülke olarak çok önemli bir konuma sahip olmasını sağlayan bir projedir. Bildiğiniz gibi iki boru hattı var. Bu sadece Avrupa'ya gitmeyecek. Aynı zamanda bizim de bu boru hattından gaz alma imkanımız olacak. Dolayısıyla Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılama noktasında da önemli bir rahatlama getireceğini ifade edebiliriz." diye konuştu.
Türk Akımı münasebetiyle bazı başka ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının da Türkiye'ye geleceğine vurgu yapan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önce Putin ile yarın baş başa ve heyetler arası görüşme yapacağını, ardından Türk Akımı lansman programının gerçekleştirileceğini söyledi.
Kalın, daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, konuk devlet ve hükümet başkanlarına akşam yemeği vereceğini ve burada kendileriyle görüşeceğini sözlerine ekledi.
'Devrim niteliğinde bir hayal gerçekleşmiş olacak'
Kabine'de görüşülen önemli başlıklarından birinin ekonomi olduğunu belirten Kalın, Ticaret Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığının kapsamlı sunumlarının olduğunu, makroekonomi ve dış ticaret alanında yaşanan gelişmeler, 2019 değerlendirmesi ve 2020 öngörülerinin detaylı bir şekilde masaya yatırıldığını aktardı.
Toplantıda, gerek işsizlik, gerek enflasyon, gerekse ticaret ve cari denge alanlarında önemli verilerin paylaşıldığını ifade eden Kalın, 2019'da ihracat artışında Türkiye'nin dünyada 7'nci sıraya yükseldiğini, reel değer, parasal, nominal değer anlamında ise 5'inci sırada bulunduğunu söyledi.
Kalın, bunun, Türkiye ekonomisinin toparlanma ve pozitif hamle yapma sürecinin önemli göstergeleri olduğunu vurgulayarak, 2020'de hem enflasyon ve faizlerin düşmesi hem büyüme oranlarının yükselmesi anlamında bu olumlu trendin devam edeceğini, bakanların bu konuda çalışmalarını çok detaylı bir şekilde yaptığını anlattı.
Kabine toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımıyla lansmanı yapılan elektrikli otomobilin de konuşulduğunu anlatan Kalın, projenin Türkiye'de çok güzel bir karşılık bulduğunu kaydetti.
İbrahim Kalın, vatandaşların bu otomobili sabırsızlıkla beklediğini dile getirerek, "Biz de dahil olmak üzere inşallah bu hayalin gerçekleşmesi için sabırsızlıkla bekliyoruz. Çok uzun vadede değil, 2 yıl gibi bir süre içinde inşallah Türkiye'de paradigmayı değiştirecek, Türk ekonomisini, teknolojisini, otomotiv sektörünü A'dan Z'ye dönüştürecek devrim niteliğinde bir hayal gerçekleşmiş olacak. Bununla ilgili de çalışmalar yoğun şekilde devam ediyor." diye konuştu.
"Herkes aklıselim hareket etmeli"
Toplantıda, Kanal İstanbul Projesi'yle ilgili çalışmaların da ele alındığını belirten Kalın, bunun öncelik verdikleri projeler arasında yer aldığını anlattı.
Kalın, 2020 yılına zorlu sınamalarla girildiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bu sınamalara karşı bizim uygulayacağımız politikalar, alacağımız tedbirler belirleyici olacak. Bunlar sadece kendi ulusal çıkarlarımız açısından değil, bölgenin barış ve istikrarı açısından da büyük önem arz ediyor. Teselsülen yapılan hatalar yüzünden özellikle Irak'ın bir etki alanı bölgesi haline gelmesi bizim için endişe vericidir. Irak'ın toprak bütünlüğü, siyasi birlik ve beraberliği bu süreçte giderek daha da önem kazanmış görünüyor. Hangi taraftan gelirse gelsin, dış müdahalelerin, suikastlerin, mezhepçi yaklaşımların bölgenin kaderini daha da yanlış yönlere sevk ettiğini hepimiz gördük, görüyoruz.
Bu çatışma ve gerilim ortamında herkesin aklıselim ile sükunet ile hareket etmesi gerekiyor. Biz özellikle İran-ABD arasında yükselen gerilim çerçevesinde bu çağrımızı yenilemeye devam edeceğiz. Daha fazla tahrikkar, daha fazla provokatif eylemlerin hiçkimseye bir faydasının olmayacağını bir kez daha ifade etmek istiyorum."
"Hem baş başa hem heyetler arası görüşme olacak"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
"Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye ziyareti öncesi Suriye'de Beşşar Esad ile görüştü. Bu görüşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin'in görüşmesi nasıl olacak?" sorusunu Kalın, şöyle yanıtladı:
"Cumhurbaşkanımızın, Sayın Putin ile görüşmesi yarın Türk Akımı programından önce olacak. Orada hem baş başa hem de heyetler arası bir görüşmeleri olacak. Sayın Putin'in Suriye ziyareti kendi tasarrufudur. Biz, ona bir şey diyemeyiz ama kendisinin gözlemleri, bu konuda bazı değerlendirmeleri varsa bunları da Sayın Cumhurbaşkanımızla yarın paylaşacaktır."
Türkiye'nin Suriye'de çatışmaların sona ermesine ve siyasi sürecin ilerletilmesi için önemli bir rol üstlendiğine dikkati çeken Kalın, bu çerçevede sadece insani anlamda mültecilere yardımcı olunmadığını, aynı zamanda sınır güvenliğinin de sağlandığını vurguladı.
Kalın, birkaç yıl öncesine kadar Türkiye sınırında birçok terör örgütünün "cirit attığını" hatırlatarak, bunların artık tamamen önlendiğini dile getirdi.
ABD'nin verdiği destekle "bir terör koridoru, PKK devleti kurulması projesi"nin artık tamamen suya düştüğüne işaret eden Kalın, şunları kaydetti:
"Burada biz farklı paydaşlarla, Rusya ile ABD ile Avrupa, Arap ülkeleriyle her zaman iş birliği ve diyalogdan yana olduk ve bunu da Sayın Cumhurbaşkanımızın diplomatik çabalarıyla, girişimleriyle bugüne kadar başarıyla getirdik. Suriye rejimi, Esed rejimi konusunda bizim pozisyonumuz açık. Biz, Esed rejiminin, Esed'in, Suriye'yi demokratik, çoğulcu, barışçıl bir geleceğe taşıyacak lider olma vasfını çoktan yitirdiğini görüyoruz."
"Rusya ile görüşmemiz devam ediyor"
İdlib'de devam eden çatışmalar dikkate alındığında Suriye rejiminin orada kalıcı bir barış sağlanması yönünde niyeti olmadığının anlaşıldığının altını çizen Kalın, "Bu konuda Rusya ile anlaşamadığımız bir sır değil ama bu görüş ayrılıklarına rağmen Suriye'deki siyasi süreci devam ettirebilmek, İdlib Mutabakatını hayata geçirmek, Astana sürecini doğru bir şekilde yönetebilmek adına tabii ki Rusya Federasyonu ve mevkidaşlarımızla, oradaki yetkililerle görüşmelerimiz devam ediyor." ifadesini kullandı.
Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Putin ile yapacağı görüşmelerde Suriye ve İdlib meselesinin, Astana sürecinin, İdlib Mutabakatının da gündemde olacağını dile getirdi.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "17-25 Aralık sürecine" ilişkin açıklamalarının sorulduğu Kalın, "17-25 Aralık darbe girişiminin kimler tarafından, ne yöntemler kullanılarak, ne amaçla yapıldığı herkesin malumu. Bu hain terör yapısıyla mücadelemiz halen devam ediyor. 15 Temmuz'u yapanlar kimlerdiyse, 17-25 Aralık'ı da emniyet-yargı darbesi şeklinde yapan kişiler aynı kişilerdir. Bunların niyetleri bellidir, kurdukları kumpaslar ortadadır, nerelere nasıl sızdıkları bellidir." yanıtını verdi.
İbrahim Kalın, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
"Bizim açımızdan 17-25'i yapan irade, ekip, kadro her neyse ve ortaya koydukları tırnak içinde deliller, argümanlar, iddialar her ne ise 15 Temmuz'da yapılanlarla aralarında hiçbir fark yoktur. Dolayısıyla burada yani o döneme ilişkin başka tür manalara gelecek değerlendirmeleri biraz da bu açıdan değerlendirmek, akılda tutmak gerekir. 17-25 başarısızlığa ulaştığı için 15 Temmuz darbe girişimi yapıldı ve bu millet sokaklara çıkarak, 251 şehit vererek darbeyi püskürttü. Bu tarihi gerçeği hiçbir zaman akıldan çıkartmayalım."
"Bunlar kulağa korkunç gelen şeyler"
"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı ile bir telefon görüşmesi yaptı. Sayın Ruhani'nin bu görüşmede 'ABD'ye beraber karşı duralım' çağrısı olduğu iddia edildi. İran'dan böyle bir teklif geldi mi? Türkiye 'itidal çağrısı' yaparken, bir arabuluculuk girişiminde bulunuyor mu? Yakın zamanda planlanan bir görüşme olacak mı?" sorusu üzerine Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaşanan olaydan sonra hem İran hem de Irak Cumhurbaşkanları ile öncelikle görüştüğünü, ardından da Almanya, Fransa, İngiltere, Katar Emiri ve diğer liderlerle görüştüğünü hatırlattı.
Bu telefon görüşmesinin durumu değerlendirme, görüş alışverişi yapma çerçevesinde geliştiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ruhani'ye telkinde bulunduğunu vurgulayan Kalın, şöyle konuştu:
"Bu saldırının ve birtakım sonuçlarının olacağını herkes görüyor bu bir sır değil ama burada atılacak adımlar, verilecek cevapların şekli, şemali, boyutu nasıl olacaksa, bunların orta-uzun vadede bütün bölgeyi ateşe verecek adımlar haline gelmesinden herkesin kaçınması gerekir. Birkaç gündür birtakım hedefler, sayılar, rakamlar açıklanıyor, 'işte biz 35 hedef belirledik', 'yok biz 52 hedef belirledik', 'işte şuraları vuracağız, buraları vuracağız' diye... Bunların arasında birtakım kültürel miras eserlerinin olduğundan bahsediliyor. Bunlar tabii kulağa bile korkunç gelen şeyler. Burada insandan, tarihten, medeniyetten, kültürden bahsediyoruz. Bu adamlardan mutlaka sarfınazar edilmesi gerekir."
"Süreç, müzakere ve diyalog yoluyla yönetilmeli"
Türkiye'nin itidal çağrısının "hiçbir şey olmamış gibi hareket edelim" anlamına gelmediğinin altını çizen Kalın, müzakere, diyalog yoluyla bu sürecin yönetilmesi gerektiğine işaret etti.
Kalın, "Bizim bu noktada 'arabulucu olalım' gibi bir beklentimiz, talebimiz, yahut iddiamız yok. Türkiye hem ABD ile hem İran'la konuşabilen birkaç ülkeden birisi, belki de en önemlisi." diye konuştu.
Kalın, sözlerine şöyle devam etti:
"Burada tabii ki Cumhurbaşkanımız, hem Sayın Trump ile hem Sayın Ruhani ile ve bu ülkelerin lider kadrolarıyla ilişkileri olan bir lider olarak bölgenin de menfaatlerini düşünerek fikirlerini dile getirdi. Bundan sonra da getirmeye devam edecek. Onlara bu yönde telkinlerde bulunmaya devam edecek ve kendisinin bu noktada önemli bir rol oynadığı, bundan sonra da oynayacağı aşikar. Bizim baştan beri koyduğumuz ilke, bölgeye bu tür müdahaleler kimden gelirse gelsin Irak olsun, Suriye olsun, Yemen olsun, başka yerler olsun bunların yıkıcı sonuçları olduğunu maalesef tekrar tekrar görüyoruz. Zaten kırılgan olan süreçlerin daha yıkıcı hale gelmemesi için çağrımız bu yöndedir. Umarız burada herkes aklıselim ve sağduyu ile hareket eder, bu yangını daha fazla alevlendirecek, daha fazla derinleştirecek ve bütün bölgeye yayacak adımlardan herkes kaçınır."
'Önemli olan öğrencilerimizin huzur içinde eğitimlerine devam etmeleri'
İstanbul Üniversitesinde yaşanan olaylar, polisin müdahalesi ve sonrasında üniversite yönetiminin attığı adıma ilişkin bir soru üzerine İbrahim Kalın, "Orada hiç istemediğimiz, üzüldüğümüz birtakım hadiseler yaşandı." ifadesini kullandı.
Yemek fiyatlarıyla ilgili bir düzenleme yapıldığını, sonra öğrencilerin talebi üzerine üniversite yönetiminin düzeltmeye gittiğini aktaran Kalın, şöyle konuştu:
"O arada bir zaman kaybı olduğu anlaşılıyor. Orada daha erken müdahale edilmesi tabii ki isabetli olur ve o görüntülerin de ortaya çıkmaması sağlanabilirdi. Ama şu anda sorun çözüldü. Artık eski uygulama nasılsa, yanlış hatırlamıyorsam 3,5 lira ödeyerek yemek yeme imkanları olacak. 3 öğün diye biliyorum. Eski uygulamaya aynen bundan sonra da devam edecekler. Üniversitede bu konuda gerekli sübvansiyonu sağlayacak. Önemli olan burada öğrencilerimizin huzur içinde, tabii ki gıdalarını da alacak şekilde eğitimlerine devam etmeleri."
"Birileri siyasi polemik peşinde"
İstanbul Üniversitesi öğrencisi Sibel Ünli'nin intihar ettiğini hatırlatan İbrahim Kalın, Ünli'ye Allah'tan rahmet, ailesine de başsağlığı dileğinde bulundu.
İntihar olayının çok hazin olduğunu ve bu olayla ilişkilendirilmeye çalışıldığını dile getiren Kalın, daha sonra ailenin bir açıklama yaparak, konunun bu olayla ilgisinin olmadığını söylediğini aktardı.
Ailenin, olayın evveliyatının olduğunu, kızlarının başka sorunlar yaşadığını söylediğini aktaran Sözcü Kalın, şunları kaydetti:
"Aile de hayatını kaybeden kızlarının böyle bir siyasi polemiğin konusu haline getirilmesinden büyük üzüntü duyduklarını ifade etti. Dolayısıyla burada şimdi birilerinin siyasi polemik peşinde olduğunu görüyorum ama lütfen insan hayatı, insan onuru söz konusu olduğunda yani burada hiçbir siyasi mülahazalarla bunu meşrulaştırmayacağını aklımızdan hiçbir zaman çıkartmayalım. Şu veya bu gerekçeyle 'Buradan bir malzeme çıkartırız, hükümete yükleniriz, bir karamsar tablo çıkartırız' saiki ile hareket edenlerin daha sonra nasıl mahcup olduklarını işte bu olayda da gördük. Ben tekrar öğrenci kardeşimize Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. İnşallah İstanbul Üniversitesindeki bu sorun da artık çözülmüş durumda. Umarım bundan sonra öğrencilerimiz sükunet içinde, huzur içerisinde eğitimlerine orada devam ederler."
Libya'ya asker gönderilmesi
Kalın, Libya'ya asker gönderilmesine ilişkin sürecin nasıl işleyeceğine yönelik bir soru üzerine, "Libya ile ilgili bildiğiniz gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir tezkere çıktı. Dolayısıyla hükümete Libya'ya asker gönderme yetkisi verdi. Şimdi Libya tarafının da talepleri çerçevesinde burada askeri planlamalar yapılıyor." diye konuştu.
Bunların detaylarını vermesinin uygun olmayacağını vurgulayan İbrahim Kalın, "Ne zaman, ne kadar, hangi kapasitede kimler gidecek, bunlar askeri makamlarımız tarafından değerlendirilip Cumhurbaşkanımıza arz edilip onayı alındıktan sonra hayata geçirilecek projeler ama prensip olarak Türk ordusunun orada askeri eğitim, iş birliği, teknik ekipman desteği konularında meşru Libya Hükümeti'nin yanında olduğunu ve olmaya devam edeceğini ifade edebilirim." şeklinde konuştu.
Bunun aslında devam eden bir süreç olduğuna işaret eden Kalın, tezkerenin verdiği yetki çerçevesinde teknik, eğitim, askeri, güvenlik ve diğer alanlardaki desteklerine devam edeceğine işaret etti.
İstanbul'da Dörtlü Zirve
İstanbul'da yapılacak Dörtlü Zirve'ye ilişkin soruyu da yanıtlayan İbrahim Kalın, söz konusu zirve için Londra'da NATO Zirvesi marjında yapılan toplantıda mutabık kalındığını ve bu ilk toplantının İstanbul'da şubat ayında gerçekleşmesi konusunda da liderlerin ortak bir kanaate vardığını hatırlattı.
Henüz tarihin belirlenmediğini ancak şubat ayı içerisinde bu toplantının yapılmasının planlandığını anlatan Kalın, şöyle sürdürdü:
"Şöyle de bir fikir var, bildiğiniz gibi bizim İdlib Mutabakatı'nı hayata geçirdiğimiz, daha doğrusu İdlib Mutabakatı'na ulaştığımız bir Dörtlü Zirve vardı burada. Yani Türkiye, Almanya, Fransa ve Rusya Federasyonu'nun katıldığı. Bir de şimdi Rusya Federasyonu'nun olmadığı, İngiltere'nin olduğu bir başka dörtlü grubu oluştu. Konular ortak olduğu için 'acaba bunları birleştirip onu bir 5'li formata çevirebilir miyiz, çevirelim mi?' diye liderler arasında bir görüş alışverişi yapılıyor şu anda. Eğer liderler bu konuda mutabık kalırlarsa, belki toplantıyı bu formatta yapmak da söz konusu olabilir ama her halükarda şubat ayı içerisinde 4'lü ya da 5'li bu toplantının İstanbul'da planlandığını söyleyebilirim. Orada tabii Suriye ağırlıklı olmak üzere Libya ve tabii ki gündemdeki diğer konular ele alınacak. Aslında kilit aktörlerin bir araya gelmesi anlamında bu platformun çok faydalı olduğunu, önemli neticeler doğuracağını da söyleyebilirim."
"Belediye başkanlarıyla 2'nci buluşma olabilir"
İbrahim Kalın, geçen yıl Beştepe'de yapılan toplantı sonrasında yerel yönetimlerle ilgili bir komisyon kurulması, belediyelerle ilgili yasal düzenleme beklentisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın belediye başkanlarıyla 2'nci bir buluşmasının olup olmayacağı yönündeki soruyu da şu şekilde cevapladı:
"Bununla ilgili çalışma devam ediyor. İlgili arkadaşlarımız, birimlerimiz bu çalışmayı yapıyorlar. Zaten o toplantının önemli çıktılarından bir tanesi de buydu. Onu şu anda tekmil ediyorlar. Cumhurbaşkanımıza arz edecekler. O çalışma tamamlandıktan sonra da Büyükşehir Belediye başkanları ile Cumhurbaşkanımızın bu yıl içerisinde 2'nci bir toplantısı olabilir, çünkü o toplantıyı hatırlarsanız çok verimliydi. Birleştirici ve kuşatıcı bir yönetim anlayışı çerçevesinde, yani yerelden ulusal düzeye, belediyeden merkezi hükümete kadar o ilişkileri de kuracak bir zemindi. Evet 2020 içerisinde de buna benzer bir toplantı yapılabilir."
AA