İstanbul Yeşilköy'deki Harp Okulu binasında ve Ankara Akıncı Üssü'nde bir araya gelen darbeciler günler boyunca planlar yaptı. Kanlı darbe girişimi, adım adım şöyle planlandı...
15 Temmuz’daki darbe girişiminin hazırlık sürecine ilişkin veriler netleşmese de şüphelilerin ifadeleri, bu müdahalenin 8 Temmuz’dan beri Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içerisinde konuşulduğunu ve 14 Temmuz’da bütün cuntacılar tarafından öğrenildiğini gösteriyor. Cuntanın merkezi diye bilinen Akıncı Üssü’nde 11 Temmuz’dan sonraki dört gün boyunca her akşam toplantı yapıldı. İstanbul Yeşilköy’deki Harp Okulu binası darbe planlarının yapıldığı üsse dönüştürüldü. Kanlı darbe girişimi, adım adım şöyle planlandı...
Hürriyet'ten İsmail Saymaz ve İdris Emen'in haberi şöyle
Hava Kuvvetleri Komutanlığı Müşterek Hedef Analiz Yönetim Başkanı Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş, 11 Temmuz’da mesaisinin ilk gününde, makamında otururken, ‘Milsec’ adlı güvenli hattan arandı. Arayan kişi, Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan Tuğgeneral Semih Terzi’ydi. Terzi, “Türkiye kötü günler geçiriyor, durumdan rahatsızım. Sen ne düşünüyorsun” diye sordu.
Terzi, doğrudan “darbe” dememişti. Ancak Sönmezateş, Terzi’nin darbeyi kastettiğini anlamıştı. Sönmezateş ifadesinde bu durumu “Bu jargon bizde ihtilali çağrıştırmaktadır” sözleriyle anlattı.
Terzi’ye, “Başka kimler böyle düşünüyor” diye sordu. Terzi, Genelkurmay Başkanı ve komutanların da böyle düşündüğünü söyledi. İkinci görüşme, 13 Temmuz’da saat 15.00 sularında gerçekleşti. Arayan yine Terzi’ydi. Bu kez Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve kabine üyelerinin gözaltına alınacağını söyledi. Erdoğan’ı bulunduğu otelden alma görevini, Sönmezateş’e verdiklerini açıkladı.
O da bu operasyonu yönetmeyi kabul etti. 14 Temmuz’da uçakla İstanbul’a geldi. İfadesinde, İstanbul’a geldikten sonra Hava Harp Okulları misafirhanesinde uyuduğunu söyledi. Oysa alınan diğer ifadeler ve elde edilen görüntüler, Sönmezateş’in Yeşilköy’deki Hava Harp Okulu’nda o gün yapılan darbenin son toplantısına katıldığını gösteriyordu. Sönmezateş, saat 19.53’te ana komuta binasına geldi. Ardından 20 general ile subay “Sönmezateş’in misafiriyiz” diyerek, içeriye girdi. Cuntanın aylar öncesinden darbeyi planlandığının kanıtı, gerek okula girişlerde gerekse misafirler için kayıt tutulmamış olmasıydı. Dahası, kamera sistemleri üç ay öncesinden iptal edilmiş, kamera izleme odası dinlenme odasına çevrilmişti.
AKINCI ÜSSÜ’NDE ÜST ÜSTE TOPLANTI
Tuğgeneral Sönmezateş’in darbe girişimini öğrendiği günün akşamında, 11 Temmuz’da Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın Ankara’daki Akıncı Üssü’nde cuntanın ilk toplantısı yapıldı. İddiaya göre Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) üyesi ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk’ün de içinde olduğu generaller 11 ve 14 Temmuz arasında üst üste her akşam bir araya geldi. Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim ve Akın Öztürk’ün damadı olan 141. Filo Komutanı Pilot Yarbay Hakan Karakuş’un da katıldığı bu toplantılarda masaya haritalar serildi, hangi şehirlerdeki birliklerin harekete geçirileceği ve kimlerin gözaltına alınacağı netleştirildi ve darbe bildirisi hazırlandı.
Plan gereği 15 Temmuz günü “Havalar çok sıcak, uçuş için uygun değil” denilerek, üste çalışan personele izin verildi. Personel saat 14.00’te ayrıldıktan sonra, dördüncü ve son toplantı gerçekleştirildi. Aynı gün Çiğli 2. Ana Jet Üs Eğitim Merkezi Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk, Ankara’ya gelerek komuta merkezinin başına geçti.
8 TEMMUZ’DA MERMİLİ MESAJ
Cuntayı, Kara Havacılık Alayı Bakım Tabur Komutanı Yarbay Murat Bolat gibi daha erken öğrenenler de vardı. Bolat, 8 Temmuz’da kendisini görüntülü telefondan arayan Alay Komutan Yardımcısı Yarbay Halil Gül’le konuşuyordu. Gül, “Sus” işareti yaparak, Bolat’a mermi gösterdi ve darbe olacağını söyledi.
Şimdiye kadar ortaya çıkan ifadelere göre 15 Temmuz darbe girişimini en erken konuşan iki isim Bolat ve Gül’dü. İkili arasındaki ikinci temas, darbe girişimden bir gün önce, yani 14 Temmuz’da oldu. Yarbay Gül, MİT’e hava indirme harekâtı yapılacağını belirterek, helikopterlerle uçacak olanların listesini gösterdi. Bolat’tan ertesi gün helikopterleri dışarıda bırakmasını ve iki Sikorsky helikoptere hızlı indirme teşkilatı kurmasını istedi. Bolat kabul etti.
Aynı gün saat 19.00’da Ankara OSTİM’de bir evde buluşuldu. Plana göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve İçişleri Bakanı Efkan Ala kaçırılacaktı. Erdoğan’ın kurtarılması halinde ‘öldürülmesi’ emri verilmişti. Erdoğan’ı alamazlarsa hedefleri ülkeyi yerle bir etmekti. Bolat ifadesinde şunları anlattı: “Planları 14 Temmuz gecesinde konuştuk. Yapılan plan 16 Temmuz’da gece saat 03.00’te devreye girecekti. 15 Temmuz günü saat 18.00 sıralarında üslerde yapılan üst düzey denetimler sırasında deşifre olduğumuzu düşünmeye başladık. Bu sırada Halil Gül Yarbay beni karargâha çağırarak, ‘Hadi başlıyoruz’ dedi ve gitti.”
KİME SÖYLEYECEĞİMİ BİLEMEDİM
Ankara’daki hazırlık, kısa sürede birliklere yayılmıştı. Cuntacılar Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığı’nı bütünüyle ele geçirmişti. Burada görev yapan Yarbay Ümit Gençer, ifadesinde anlattığına göre girişimi üç gün önce öğrendi. 12 Temmuz’da Gençer’i çağıran Albay Enver Topal, “Cuma gecesi saat 3 civarı darbe olacak” dedi. 15 Temmuz’da, Cumhurbaşkanı Muhafız Alay Komutanı Albay Kutsi Barış, saat 20.30’da Gençer’i arayıp TRT’de okunacak sıkıyönetim bildirisini eline tutuşturdu. TRT’yi basan grubun içinde Gençer’in yanı sıra eski Cumhurbaşkanı Muhafız Alayı Komutanı Albay Tanju Poshor da vardı. Gençer, ifadesinde darbe olacağını üç gün önce öğrenmesine rağmen neden ilgili yerlere haber vermeyip beklediğinin sorulması üzerine, “Kime diyeceğimi bilemedim” dedi.
İKİ GÜN ÖNCEDEN GÖREVLENDİRME
İstanbul’daki 2. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Özkan Aydoğdu darbe girişimini 13 Temmuz’da Kahramanmaraş 5. Zırhlı Tugay Komutan Yardımcısı Albay Uzay Şahin’den öğrendi. İstanbul’a gelen Şahin, Aydoğdu’ya ‘Yurtta Sulh Hareket Planı’ndan söz etti ve kendisine görev verildiğini kaydetti. 15 Temmuz’da gönderilen sıkıyönetim planına göre Aydoğdu ‘Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı’ ilan edilecekti. O da ‘emirler gereği’ elindeki tankları sokağa çıkaracak, Boğaziçi Köprüsü’nü ve Sabiha Gökçen Havalimanı’nı tutacaktı.
AĞABEY: KİMSEYE SÖYLEME
Darbeciler sadece Cumhurbaşkanlığı’na değil, Genelkurmay Karargâhı’na da sızmıştı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın emir subayı Piyade Yarbay Levent Türkkan, o sabah darbeyi haber almıştı. Kendisi, Akar’ı etkisiz hale getirmekle görevlendirilmişti. Türkkan, Gülen cemaati içindeki ‘ağabeyi’ne danışmıştı. ‘Ağabeyi’ de “Kimseye söyleme” diye Türkkan’ı uyarmıştı.
BELEDİYE BAŞKANI OLMAK İSTEMEZ MİSİN?
İstanbul ve Ankara’da darbe toplantıları sürerken 14 Temmuz’da Adana’da bulunan İncirlik Üssü Komutanı Tuğgeneral Bekir Ercan Van, karargâhında topladığı iş adamlarından oluşan 25 kişiye üssü gezdiriyordu. Van, “Gelecek günler çok güzel olacak” derken, yarı şaka yarı ciddi bir ifade ile bir kaç kişiye dönerek, “Sen belediye başkanı olmak istemez misin”, “Sen başhekim olmak istemez misin” diye sordu. Ardından da bu gruba uçak hangarlarını, mühimmat depolarını, ‘gizli’ bazı özel yerleri gezdirdi. Bu, Van’ın üste yaptığı ilk toplantı değildi. İddiaya göre İncirlik’e son iki ayda olağanın dışında ve sıkça yabancı heyetler geliyordu. ‘Nezaket ziyareti’ ya da ‘turistik gezi’ diye gelen bu heyetler Üs Komutanı Tuğgeneral Bekir Can Van ile görüşmeler yapıyordu. 15 Temmuz gecesi havalanan F-16’lara İncirlik’ten kalkan tanker uçaklarıyla havada yakıt ikmali yapılacaktı.
15 TEMMUZ’DA AKINCI ÜSSÜ’NDE...
Darbeciler, TSK’nın en vurucu gücü olan Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda da (ÖKK) yuvalanmıştı. ÖKK’dan Piyade Yarbay Emin Güven’in ifadesine göre cemaatteki ‘ağabeylerinden’ olan ‘Hami’nin telefon açması üzerine 14 Temmuz’da Dikmen’e gitti. Güven araç içinde beklerken; ‘Hami’ 14. Tabur Komutanlığı’ndan iki üsteğmenle geldi. Grup topluca Dikmen 1206 Sokak’taki eve yöneldi. Evde Kurmay Albay Fırat Alakuş ve adını bilmediği bir kişi daha aralarına katıldı. Güven’in ifadesinde anlattığına göre Fırat Alakuş’un elinde operasyon yapacakların olduğu bir liste vardı.
Alakuş, “Bir ağabeyimiz MİT tarafından kaçırıldı ve işkence görüyor, onu kurtarmak amacıyla özel operasyon yapacağız” dedi ve ertesi gün, 15 Temmuz’da, saat 18.30’da Akıncı Hava Üssü’nde toplanılacağını bildirdi.
YAVER’İN MASASINDA MARMARİS PLANLARI
Fırat Alakuş ve Emir Güven, 15 Temmuz’da saat 15.30’da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’na gitti. Gelenleri, Erdoğan’ın Başyaveri Ali Yazıcı karşıladı. Güven’in ifadesine göre Yazıcı’nın masasında otel ya da tatil köyüne benzer, üzerinde ‘Marmaris’ yazan uydu görüntüleri ve planlar vardı.
Yazıcı’ya verilen görev, Marmaris’te olan Erdoğan’ın hangi otelde kalacağını belirlemek ve Alakuş’a bildirmekti. Yazıcı, “Cumhurbaşkanı’nın yanına gider, yerini öğrenirim. Benden şüphelenmezler” dedi. Bir sıkıntı olması halinde Yazıcı, Genelkurmay tarafından “Paralel Yapı”ya ilişkin önemli bilgiler içeren bir zarf geldiğini söyleyecekti. Bu amaçla Yazıcı elinde boş zarf bulunduruyordu. Erdoğan’ın yeri tespit edildiği takdirde baskın düzenleyecekti.
NAKLEN DARBE GİRİŞİMİ
Plana göre 16 Temmuz’da başlatılacak darbe girişimi deşifre olunduğu haber alınınca 15 Temmuz’da saat 20.00’a çekildi. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı teslim almak için bir grup subayla binanın merdivenlerini tırmanan Tuğgeneral Terzi, ÖKK Komutanı Tuğgeneral Zeki Aksakallı’nın emir subayı Başçavuş Ömer Halisdemir tarafından vurularak öldürüldü.
Terzi’nin görevlendirdiği Tuğgeneral Sönmezateş, helikopterlerle Marmaris’e indi. Ancak Erdoğan’ın nerede kaldığını tam olarak tespit edemedikleri ve operasyon emrinin gelişi yarım saat geç kaldığı için, Marmaris’e vardıklarında, Erdoğan çoktan ayrılmıştı. Tuğgeneral Hakan Evrim ve Yarbay Levent Türkkan; Orgeneral Hulusi Akar’ın odasını bastı. Evrim, Akar’a Fetullah Gülen’le görüşmeyi önerdi.
Akar, o geceyi anlatırken, “Bir müddet sonra gidiyoruz deyip beni aldılar. (...) Kapıdan çıktığımda tam teçhizatlı, kafasında çelik miğfer ve silahlı bir şekilde, ürkütücü bir yüz ifadesi ile karşıma çıkan asker şahıs dikkatimi çekti” dedi. Akar, bu kişinin Kurmay Albay Fırat Alakuş olduğunu sonradan öğrendi. TRT basılarak bildiri okutulurken; İstanbul’da tanklar sokağa çıktı. Ankara’da TBMM, MİT ve Özel Harekât vuruldu; İstanbul’daki Boğaziçi Köprüsü kapatıldı. Ancak daha o anda, yani cunta tüm yakıcılığıyla vurduğunu düşündüğü anda kaybetmişti. Çünkü Türkiye, televizyon başından yalnızca bir darbe girişimini değil, sokaklara dökülen halkın cuntayı püskürtmesini de naklen izlemekteydi.