AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in, okul öncesi Kur'an kursları ile ilgili sözlerine yanıt verdi. Çelik, 'Çocukların Kur'an kursu eğitimi almasıyla ilgili Diyanet'in nasıl hedef alındığını gördük. Sinsi bir metodla demokrasi çalınmaya çalışılıyor.' dedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, gündeme dair açıklamalarda bulundu. Yeni yılda ilk milletvekilleriyle istişare toplantısının gerçekleştirildiğini kaydeden Çelik, toplantıların 5 grup halinde gerçekleşeceğini bildirdi. Bir sonraki toplantının Şubat başında olacağını söyleyen Çelik, "AK Parti, sürekli vatandaşlarımızla daha yoğun buluşma, hem ülke hem uluslararası siyasetle ilgili hem de illerdeki durumlarla ilgili bu fotoğrafları çekmeye çok büyük önem veriyor" dedi.
Çelik, dün gerçekleşen il başkanları toplantısında il başkanlarının illerindeki sorunları Cumhurbaşkanı Erdoğan ile paylaştığını belirterek, "Cumhurbaşkanımız taleplerini, sorularını not aldı. 2023’e doğru giderken bütün stratejilerin ortak akılla belirlenmesi bakımından yeni yılda bu toplantıların yapılması hem önümüzdeki dönemdeki çalışmaların belirlenmesi ve kodlanması bakımından bundan sonra sahada nasıl bir stratejiyle yürüneceği konusunda bir yol haritasının, eylem planının ortaya çıkmasını sağlayacak" diye konuştu.
"BU DEMOKRASİNİN DEMOKRASİ DİYEREK ÇALINMASIDIR"
Son zamanlarda dünyadaki gelişmelerden ve bölgedeki gelişmelerden kaynaklanan pek çok meydan okuma olduğunu söyleyen Çelik, "Bunlarla ilgili nasıl yol haritası izleneceğini siyasi ve diğer açılardan Cumhurbaşkanımız arkadaşlarımızla kapsamlı bir şekilde paylaştı. Bizim bütün milletvekillerimizle birlikte ortaya koyacağımız bir tutum da şudur; Sayın Cumhurbaşkanımıza ve AK Parti'ye, vatandaşlarımızın çeşitli kesimlerine karşı giderek dozu artan, bir yıkım siyasetine dönüşen çok zehirli bir dil kullanıldığına şahidiz. Buna karşı en kararlı mücadeleyi verecektir AK Parti. Bu zehirli dili kullananlar, bu zehirli dili kullanırken geçmişte bunu vesayet adına yapıyorlardı. Siyaseti vesayet yoluyla tehdit ediyorlardı. Şimdi bol miktarda hukuk diyorlar, demokrasi diyorlar, özgürlükler diyorlar. Son derece zehirli bir dili kullanmaya devam ediyorlar. Avrupa’daki birçok aşırı sağcı, Türk ve İslam düşmanı, demokrasi düşmanı, partinin adında özgürlük kelimesi ilerleme kelimesi geçer. Bu buna benziyor. Demokrasi diyerek demokratik kazanımların nasıl çalınacağına bir örnek şudur; mesela sürekli demokrasiden ve demokratik düzenden bahsediyorsunuz. Meşru seçilmiş AK Parti’ye karşı bu dili kullanırken terör örgütüne karşı gayet mutedil bir dil kullanıyorsunuz. Terör örgütüne destek verilmesine karşı veya terör siyasetine karşı görmezden gelen, bunu mazur gören bir dil kullanıyorsunuz. Bu demokrasinin demokrasi diyerek çalınmasıdır" açıklamasında bulundu.
"TÜRKİYE'NİN SAHİH BİR DİN EĞİTİMİ VERMESİ SON DERECE KIYMETLİ VE STRATEJİKTİR"
CHP'li Özel'in açıklamalarına tepki gösteren Çelik, "28 Şubat döneminden daha vahşi bir şekilde bol bol demokrasi denilerek çocukların, Kur’an kursu eğitimi almasıyla ilgili olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın nasıl hedef alındığını, arkasından da bunun bir 'ortaçağ karanlığı' olarak nasıl nitelendirildiğini gördük. Sinsi bir metodla demokrasi çalınmaya çalışılıyor. Hem pedagojik açıdan hem anayasal düzen açısından hem de Türkiye’nin milli güvenliği açısından Türkiye’nin sahih bir din eğitimi vermesi, bunun çocukluktan itibaren başlaması son derece kıymetli ve stratejiktir. Bunlar artık geçişmiştir, bunlarla artık kimse uğraşmaz diye düşünürken maalesef o sahte, demokratik söylemin üzerindeki müsilajı kaldırdığınızda hemen ardından sinsi bir biçimde eski otoriter anlayışın çıktığını görüyorsunuz. Meşru bir siyasi partiye, meşru bir Cumhurbaşkanına karşı kullanılan dilin yarısı bile terör siyasetine karşı kullanılmıyor. Terör eş değer bir şekilde devam ediyor. Meşru siyasete karşıysa son derece zehirli bir dil kullanılıyor" dedi.
"VAHŞİ SALDIRI"
"Demokrasimizi çalmaya dönük bu sinsi faaliyetlere karşı çok daha kararlı çok daha tavizsiz bir mücadeleyi sürdüreceğiz" diyen Çelik, şöyle devam etti:
"Bunu hep beraber sahada, mecliste, siyasetin, hukukun kuralları içerisinde nasıl gerçekleştirdiğimizi herkes net bir şekilde görecek. PKK'nın Suriye kolunun PYD’nin YPG’nin saldırıları karşısında sessiz kalanlar Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını korumak, terörle mücadelesini sürdürmek için ihtiyaç duyduğu tezkereye hayır diyenler, bunlara karşı kullanmaları gereken dili Türkiye’nin Cumhurbaşkanına, devlet başkanına karşı kullanmaktan çekinmiyorlar. Bu siyasi savrulmadır. Siyasetin meşruiyet alanı dışında bir yere konumlanıp meşruiyet alanına saldırmadır. Bol miktarda özgürlük ve demokrasiden bahsediliyor ama Türkiye’nin demokratik kazanımlarına yönelik en vahşi saldırılar gerçekleşiyor. En son bütün bu kazanımların bir 'ortaçağ zihniyeti' gibi kodlanmasıyla bu vahşi saldırıyı aynı 28 Şubat zihniyetini hatırlatır şekilde gördük. Demokratik kazanımlarımızın korunması noktasında kırmızı çizgimizi en net şekilde sürdürmeye devam edeceğiz."
İslam düşmanlığı, Türkiye düşmanlığı ile ilgili saldırılara tepki gösteren Çelik, "Müslüman mezarlığına yapılan saldırıyı kınıyoruz. Bununla ilgili olarak herhangi bir şekilde geri atılması, bunların mazur görülmesi mümkün değildir. Sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Yetkili makamların da üzerine düşeni yapmasını bekliyoruz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan-Bahçeli görüşmesini değerlendiren Çelik, "Son zamanlarda CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından özellikle Cumhur İttifakı’na karşı kullanılan zehirli dil, hiçbir şekilde başaramayacakları ama bir şekilde teşebbüs ettikleri Cumhur İttifakı içine bir fitne sokma siyasetinin yoğunlaştığını da görüyoruz. Bunlar Cumhur İttifakı açısından bir zaaf oluşturmuyor, aynı kararlılıkla devam ediyor. Cumhurbaşkanımızın Bahçeli ile bir araya gelmesi Türkiye’nin meseleleri ile ilgili olarak hem bir istişare hem Cumhur İttifakı birlikteliğinin tekrar yeti edilmesi, pekiştirilmesi anlamı taşıyor" şeklinde konuştu.
"KILIÇDAROĞLU YENİ BİR MERAK EDİNDİ"
Kılıçdaroğlu'nun Bahçeli'ye 'milliyetçilik' üzerinden yüklendiği söylemleri eleştiren Çelik, "Kılıçdaroğlu’nun sözlerini dinledim. Sayın Kılıçdaroğlu, şimdi de Sayın Bahçeli'nin milliyetçiliğini sorgulamaya kalkmış. Bu Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhur İttifakı’na dönük fitne oluşturma siyasetinin bir parçası olarak değerlendiriyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu son zamanlarda yeni bir merak edindi. AK Parti tabanına seslenip AK Parti'nin nasıl bir parti olması gerektiğini dillendiriyor. Daha sonra ülkücülüğün ve milliyetçiliğin nasıl bir şey olması gerektiğini dillendiriyor. Bu sayın Kılıçdaroğlu’nun hem bildiği konular değil, hem de kendi sahasına giren konular değil. Dolayısıyla Sayın Kılıçdaroğlu’nun öncelikle CHP’nin nasıl bir parti olmasıyla ilgili yoğunlaşması gerekiyor, bunun üzerinde kafa yorması gerekiyor. Ayrıca Millet İttifakı içindeki kendi çelişkileriyle uğraşması onu da geçtik Sayın Kılıçdaroğlu’nun kendi söylemleri arasındaki çelişki ile uğraşması gerekiyor. Bir yandan Kandil’i yıkmaktan bahsediyor. Öbür taraftan teröre karşı yürütülen bu mücadelede tezkereye hayır demeyi savunuyor. Ne Cumhurbaşkanımıza ne Bahçeli’ye karşı söylediklerinin hiçbir şekilde ciddiye alınır bir tarafı yok. Bu söylem, bahsettiğim bu zehirli siyaset giderek komediden bir faciaya dönüşmüş durumda. Cumhur İttifakı bütün bu zehirli siyasete karşı en güçlü mücadeleyi sürdürmeye devam edecek" dedi.
Körfez ülkeleriyle ilişkilerin normalleşmesine yönelik konuşan Çelik şunları kaydetti:
"Bölgenin nasıl istikrara kavuşması noktasında sürdürdüğü bir siyaseti var. Cumhurbaşkanımızın Körfez ülkeleri ile yakınlaşması memnuniyetle karşılanıyor. Birleşik Arap Emirlikleri ile ilgili Şubat ayı içinde bir ziyaret gerçekleşecek. Cumhurbaşkanımız kendi deneyimi Türkiye bakış açısıyla bu bölgelerde istikrarın oluşması daha kazan kazan ilkesine dayanan ortaklık ve işbirliklerine dayanan bir siyaseti yeni yılda da sürdürecek."