Filenin Sultanları Avrupa Şampiyonu olduktan sonra "Baba bak ben buradayım" diyerek herkesi ağlatan 'Savunma Bakanı' lakaplı liberomuz Gizem Örge kupaya giden zorlu yolun hikayesini anlattı. Gizem, "Bizi kazanmaya iten şey ülkemizdi. Bu ülkenin her bireyiyle kalplerimiz bir. Bölünmeye değil, bütünleşmeye ihtiyacımız var" dedi.
Alev Gürsoy Cimin röportajı
MİLYONLARI AĞLATTI
Kadın Voleybol Milli Takımımız Avrupa kupasını aldıktan sonra canlı yayında gözyaşları içinde "Ben bu takımda yokken, babam kazandığımızda beni arar 'Bir gün sen de burada olacaksın kızım' derdi. Baba, bak şimdi buradayım" diyen Gizem Örge herkesi ağlatmıştı. Gizem, o anlarla ilgili olarak "Takımda olmadığım dönemler elbette beni çok üzen bir durumdu. Haksızlık mıydı? Olabilir, herkes haksızlığa uğruyor ama önemli olan muhteşem dönüşümdü" dedi.
ŞIMARMADIK, GURURLUYUZ
Bu yaz hem Milletler Ligi'nde hem de Avrupa Şampiyonası'nda kupa alan bir takımın en önemli parçası olan Gizem Örge, "Bu başarılar sizi şımartmıyor mu?" sorusuna, "Şımarmak yanlış bir kelime ama sadece keyfini, onurunu, gururunu yaşıyoruz. Önümüzde yeni hedeflerimiz, başarmamız gereken çok daha büyük işler var. Gerçi şımarsak da hakkımız" diye yanıt verdi. Şimdi sırada olimpiyat var. Gizem, hedefini olimpiyat altın madalyası almak olarak belirlemiş.
14 SÜPER GÜÇLÜ KADIN
Başarılarının asla tesadüf olmadığının altını çizen Gizem, "Savaşmayı hiç bırakmadık. Ne için mücadele ettiğini unutmayan 14 süper güçlü kadından oluşan bir ekibiz. 'Çılgın Türkler'in çılgın, güçlü, başarılı kadınlarıyız. Atalarımızın ve Ata'mızın yolundan ilerliyoruz. Ekranları başında kalpleri bizimle atıp tek yürek olan milyonlarca insanla biz o sahada aynı amaç için savaşıyoruz. O yüzden bölünmeye ihtiyacımız yok. Tek yürek olup birleşelim" dedi.
MOTİVASYON KAYNAĞIMIZ TÜRKİYE İÇİN SAVAŞMAK
Türkiye’ye milli takım seviyesindeki en büyük başarıyı getiren A Milli Kadın Voleybol Takımımızın liberosu Gizem Örge ‘Savunma Bakanı’ lakabını sonuna kadar hak ediyor. Karşıladığı servislerle, çıkardığı yüzlerce smaçla kupanın alınmasında büyük emeği olan Gizem ile hem hayatını hem de şampiyonluğun öyküsünü konuştuk.
Seni ne kadar tebrik etsek az. Türkiye seni adeta alnından öpmek istedi... Şampiyonluk hissini senden dinleyelim.
İnanılmaz mutluyuz, büyük bir gurur yaşıyoruz. Bu büyük başarının bir parçası olmak, katkıda bulunmak onur verici. Hayatımın en güzel günüydü belki de. Milli Takım forması giyip ülkede böyle birleştirici bir güç haline gelmemiz, insanların tek yürek haline gelmesi ve tüm dünyaya İstiklal Marşı’nı dinletmemiz tarif edilemez bir gurur.
‘Ya kaybedersek’ korkusu yaşadığınız oldu mu hiç?
Evet, oldu. Özellikle İtalya maçı, dördüncü sette. Ama bizi kazanmaya iten şey ülkemizdi. Savaşmayı hiç bırakmadık. Ne için mücadele ettiğini unutmayan 14 süper güçlü kadından oluşan bir ekibiz. Bu başarı aslında tesadüf değil, ciddi bir takım işiydi.
Peki, bu büyük başarı hiç şımartıyor mu?
Şımarmak yanlış bir kelime ama sadece keyfini, onurunu, gururunu yaşıyoruz. Önümüzde yeni hedeflerimiz, başarmamız gereken çok daha büyük işler var. Gerçi şımarsak da hakkımız.
Tüm dünyaya Türk kadınının neler yapacağını gösterdiniz. Kendinize ne diyorsunuz?
‘Çılgın Türkler’in çılgın ve güçlü, başarılı kadınları’ diyorum. Atalarımızın ve Ata’mızın yolundan ilerliyoruz.
Bir gün bu noktalara geleceğini düşünüyor muydun?
Evet, düşünüyordum. Çünkü ben hayalleri çok geniş bir insanım. Ve aslında voleybola başladığımdan beri en büyük hayalim olimpiyatlara gitmek. Kariyerim boyunca bütün çabam aslında bunun içindi.
6-7 yaşlarında bile “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” diye sorduklarında “Voleybolcu” cevabını veriyormuşsun. Senin için nasıl başlamıştı bu hikâye?
Hikâyem, büyüdüğüm mahallede başladı. Dışarıda top oynayarak büyüyen şanslı bir jenerasyondaydım. Çok fazla voleybol oynuyorduk. Ve bu işte çok iyiydim, hemen fark ediliyordu çevreden. Bunu çok sevince de beden eğitimi öğretmenim sayesinde bir kursa başladım. Babam da “Arkandayım” deyince film başladı.
Şampiyonluk sonrası babana seslendiğin duygusal anlar herkesin tüylerini diken diken etti. Annen “Yapmasın, etmesin” derken, 15 yaşında Bursa yolculuğunda bir tek o destek olmuş. Doğru mu?
Babamın yeri bende çok ayrı. Annemin “Yapmasın, etmesin” demesi, aslında bir anne olarak 15 yaşında bir kız çocuğunun tek başına il dışına gitmesindeki endişesiydi. Ama babam, benim başarabileceğimin farkındaydı. Annem daha duygusal baktı, babam ise tüm mantığıyla “Gitmeli” diyerek zorladı, destekledi.
HIRSIM ANNEMDEN GELİYOR
Nasıl bir ailede büyüdün?
Sevgi dolu bir ailede büyüdüm. Emekçi, memur anne ve babanın küçük prensesiyim halen. Annem çok zorluklar yaşamış, hayatı boyunca mücadele etmek zorunda kalmış bir kadın. Çok ciddi iki beyin ameliyatı geçirmiş, çok ciddi operasyonlarla hayata tekrar tekrar tutunmak zorunda kalmış bir kadın. O yüzden bana hep mücadele etmemi, ayaklarım üzerinde durmamı, hep başarmam gerektiğini empoze etti. Benim sahada kazanmak için sahip olduğum hırsım annemden geliyor. Babamın desteği ise ilk günden beri çok ayrıydı, hep arkamdaydı. Ağabeyim de aynı şekilde hep destek oldu.
DÖNÜŞÜM MUHTEŞEM OLDU
Giovanni Guidetti döneminde Milli Takım’dan uzak kaldın ve Daniele Santarelli’nin başantrenör olmasının ardından takıma geri döndün. O süreç zor muydu senin için?
O dönemi konuşmak bize bir şey kazandırmaz; çok da üzerinde durmak istemiyorum. Çünkü bugün kutladığım başarı çok özel. Takımda olmadığım dönemler elbette beni çok üzen bir durumdu. Çünkü A Milli Takım benim hayalimdi. Buna potansiyelim varken, katkı sağlamam gerekirken ayrı kalmam içimde hep ukdeydi. Haksızlık mıydı? Olabilir, herkes uğruyor bu dünyada haksızlığa. Ama önemli olan muhteşem dönüşümdü.
Gençler için, kadınlar için müthiş bir rol modelsin. Kadınlara ne mesaj vermek istersin?
Yollar her zaman düz ve çiçekli olmuyor hedeflerimize giderken. Özellikle kız çocuklarımız ve kadınlarımız hayallerinin peşinden koşmaktan asla vazgeçmesin. Biz inanırsak başaramayacağımız hiçbir şey yok. Bunu da tüm dünyaya gösterdik. Engeller çıksa da yolunuza taş koymak isteyenler bile olsa, mücadele etmekten asla vazgeçmeyin. Günün sonunda savaşan gerçekten kazanıyor.
Geleceğin sporcu kadınlarına ne öğütler vermek istersin?
Önce ailelerine seslenmek isterim. Çocuklarına inansınlar. Onlardan o desteği görmek en büyük istekleri; çocuklarınızın yanında olun. Başarılı da olsalar başarısız da olsalar onlara özel olduklarını hissettirin. Su akar, yolunu bulur. Gençler; siz de bu işi yaparken inanın. Kolay değil bu noktalara gelmek. Evet. Ama kolay olsa zaten herkes gelirdi ve o zaman değeri de olmaz. O yüzden zorluklarla dans etmeyi seçin. Haksızlıklara uğrayacağınızı bilin ve pes etmemeyi öğrenin.
FUTBOL ALGISI KIRILDI
‘Hangi başarıyı getirirseniz getirin, insanların gözünde futbol hep bir adım önde olacak’ algısı sanki voleybolla kırıldı mı?
Biz bu yola çıktığımızda “Zaten biz voleybol ülkesiyiz” diyerek çıktık. Buna inandık. Bu bir laf değil, gerçek. Biz bu hayali gerçeğe dönüştürmek için kanının son damlasına kadar mücadele eden, iyi bir ekibiz. Futbol algısı, evet, kırıldı. İnsanlar çok fazla voleybol izlemeye, desteklemeye, sevmeye başladı. Bu çok kıymetli ve güzel.
Kadın voleybolunun bu kadar başarılı olmasının sebebi ne?
Federasyonumuz... Türkiye’de potansiyeli çok yüksek oyunculara sahibiz. Doğru yönetim, doğru kadro, doğru ekip. Başkanımız Mehmet Akif Üstündağ babamız gibi. Bize olan desteği, inancı bizim için çok önemli.
Geleceğe yönelik hedeflerin neler?
Hedef; 2024 Paris. Olimpik sporcu olmak. Olimpiyatlarda ülkemi temsil etmek en büyük hayalim. Bunun için elimden gelen her şeyi yapacağım.
İÇİMDE OYUNCULUK VAR
Sence kariyerinin dönüm noktası neresi?
Kulübüm Fenerbahçe’ye gelişim tabii ki…
Yoğun sporcu olmak özel hayatını nasıl etkiliyor?
O kadar çalışıyoruz ki gerçekten özel hayata vakit kalmıyor. Şu anda özel hayatım, kariyerim diyebilirim. Kendi ailemi bile 2.5 ay önce gördüm. Düşün.
“Sporcuların aşka, özel hayata çok vakti kalmaz” deniyor. Sahiden öyle mi?
Benim kalmıyor gerçekten. Diyorum ya aileme bile özlem duyuyorum yoğunluktan.
Voleybolcu olmasan bugün hangi mesleği yapıyor olurdun?
Oyuncu olmayı çok isterdim. Onun eğitimini alırdım. Sanırım ekran önünde olmayı seviyorum. Voleybol kariyerimden sonra da denemek isteyeceğim bir şey.
LİNÇLERE KULAK ASMIYORUZ
Sosyal medyada sizi destekleyen büyük bir kitle var. Bazen sizlere yönelik de ağır ve eleştirel yorumlar oluyor. Oradaki linç kültürü seni rahatsız ediyor mu?
Biz profesyoneliz ve o linçlere kulak asmamayı öğrendik ama insanları daha sağduyulu olmaya davet ediyorum. En azından milli takım için mücadele ederken. Ekranları başında bizimle kalpleri pır pır atıp tek yürek olan milyonlarca insanla aslında biz o sahada aynı amaç için savaşıyoruz. O yüzden bölünmeye ihtiyacımız yok; birleşmeye ihtiyacımız var. Tek yürek olup birleşelim.
Son dönemde Ebrar Karakurt çok konuşuluyor. Ve ona yönelik bazı tartışmalar sizi üzüyor mu?
Ebrar bizim canımızdır. Ebrar, bu ülkenin milli gururudur. Atatürk’ün dediği gibi “Vatanını en çok seven, görevini en iyi şekilde yapandır.” Yapılan anti yorumları görmek aslında onlara prim verir; ben görmüyorum. Ebrar candır, söylenenlerin kıymeti yok. Oynadığı voleybolu örnek alıp etkilenin, başka şeylere kafa yoracağınıza.
Enerjinizi ve motivasyonunuzu nasıl koruyorsunuz?
Türk bayrağı ve Türkiye için savaşıyoruz. O yüzden motivasyonumuz hep var.