POSTA yazarı Faik Gürses, Yılmaz Vural'ın iki sırrını yazdı.
VARAN 1: Türkiye Futbol Federasyonu Onursal Başkanı Şenes Erzik 1988 yılında atamayla, 1992 senesinde de başkanlık koltuğuna seçimle gelmişti. Her iki dönemde de büyük işlere imza attı. İlkinde Milli Takım Teknik Direktörlüğü konusunu halletti. İkincisinde de, seçime giren diğer aday Kemal Zorlu’ya karşı 1 oyla kazandığı Genel Kurul’dan sonra şu anda işleyen naklen yayınlardaki ‘Havuz Sistemi’ni getirdi. Erzik atamayla geldiği dönemde ilk olarak teknik direktörlük işini gerçekleştirdi.
Yaptığım istihbaratlar sonucunda olay şöyle gelişti: Piontek ile uzun vadeli bir anlaşma yapılmıştı. Ancak Alman hoca ile dirsek temasında bulunacak, öncelikle Almanca bilen deneyimli bir isme ihtiyaç vardı. Akla ilk gelen, Köln Spor Akademisi mezunu Yılmaz Vural’dı. Fakat madalyonun öbür ucunda Erzik’in gönlünde yatan aslan Fatih Terim’di.
Erzik, beraberindeki birkaç isimle, Yılmaz Vural’ın da katıldığı bir akşam yemeğinde buluştu. Yemeğin sonunda Erzik, Vural’a dönüp, “Hocam seni Piontek’in yardımcısı olarak düşündük. Ne dersin?” diye sordu. Masada kısa süren bir sessizlikten sonra Yılmaz Vural şunları söyledi:
Neden yardımcı hoca? Benim Piontek’ten ne eksiğim var? Ben hoca olayım, o da yardımcı.
Bu cümle yemeğin sonu oldu. Ertesi gün Fatih Terim ile temas kurulur. Terim Ankaragücü’nü çalıştırırken birden bire Piontek’in yardımcısı olur.
Evet aynen böyle oldu
Yılmaz hocaya bunları anlattım ve sonunda, “Bütün bunlar yaşandı mı?” diye sordum. “Tamamen doğru” deyip ekledi: “Fena mı; benim sayemde Türk futbolunun bir imparatoru oldu.”
VARAN 2:
Yılmaz Vural iki ay önce, “Artık yeter. Bu Fenerbahçe teknik direktörlüğü konusu beni isyan ettirecek noktaya getirdi” deyip noktayı koymuştu. Şimdi gerilere gidelim. Yıllar sonra Türkiye 1’inci Ligi’ne çıkan Sarıyer başarıdan başarıya koşmaktadır. Yılmaz Vural, futbolumuzun gündemine oturmuş, herkesin gönlünde yatan hoca olmuştur. Takım Gaziantep deplasmanına çıkmıştır. Dönemin Yılmaz Vural’a yakın ismi Muhsin Ertuğrul’a bir telefon gelir. Telefonun ucundaki ses ünlü ses sanatçısı Adnan Şenses’tir. Şenses aynı zamanda Ertuğrul’un da dayısıdır. Şenses, “Hazırlanın. Fenerbahçe ile anlaşma sağlandı. Gaziantepspor maçı sonrası gidiyorsunuz” der. Yılmaz hocaya bu telefon trafiğini sordum, “Evet doğru” dedi.
Fener'e niyet, Trabzon'a imza
Yılmaz Vural, Gaziantepspor maçı biter bitmez, özel uçakla İstanbul’un yolunu tutar. Artık her şey Fenerbahçe ile endekslidir. Sabah doğrudan yine bir ses sanatçısı olan ancak koyu Trabzonsporlu Osman Yağmurdereli’nin ofisine giderler. Yılmaz Vural kapıyı çalar ve karşısında dönemin Trabzonspor Başkanı Mehmet Ali Yılmaz’ı görür. Ali Şen ise Levent’teki evinde Vural ve ekibini beklemektir. Herkes şaşkınlık içindedir. Çaylar, kahveler içilir. Sonra imzayı atar Yılmaz Vural.
Yılmaz Vural’a bütün yazdıklarımı anlattım. O da şöyle ilaveler yaptı: “Geçmiş gün. Benim ekibimin içinde olanlar da Fenerbahçe’ye gideceğimizi biliyordu. Birdenbire Trabzonspor Teknik Direktörü oldum. Ne yapayım, Trabzonspor Başkanı çok ısrar etti. Kıramadım.” Ama olayın diğer yanında Sarıyer vardı. Boğaz ekibine büyük emeği geçen Eyüp Odabaşı çok kırılmış, yönetim şaşkınlığını uzun süre üzerinden atamamıştı. Ve o sezon Yılmaz Vural ayrıldıktan sonra Sarıyer 2’nci Lig’e düştü.