Orta Çağ'da yapılan ilginç aşk büyüleri
Orta Çağ cadılarının en sık kullandığı büyüler ve çeşitli iksirler bugün hala konuşuluyor. En çok merak edilen konulardan biri de elbette aşk! Bir dönem mahkemelerde yargılanarak diri diri yakılan cadılar, aşk büyüsünden, intikam büyüsüne kadar birbirinden ilginç iksirler hazırlıyorlardı. Orta Çağ döneminin gizemli büyücülerinin hazırladığı ilginç tariflerin gerçek yüzünü Posta.com.tr okurları için araştırdık
Bahar Saygılıer / Posta.com.tr | Cadılar, büyüler, iksirler ve ayinlerle dolu oldukça ilginç ancak bir o kadar da karanlık geçen Orta Çağ döneminin ardında kalan en güzel şeylerden biri cadılar bayramı olabilir. Her yıl 31 Ekim’de dünyanın birçok ülkesinde kutlanan cadılar bayramının geçmişi oldukça şaşırtıcı gerçeklerle dolu.
Orta Çağ Avrupa Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Pınar Ülgen’e büyüler ve iksirlerle dolu Orta Çağ’da cadılar ve büyücüler tarafından hazırlanan ilginç tariflerin gerçek yüzünü sorduk
BÜYÜLER VE İKSİR TARİFLERİ
Skolastik düşünce kalıplarının hüküm sürdüğü Orta Çağ, cadılık kavramıyla birlikte yanında çeşitli büyüleri, iksirleri ve oldukça ilginç kültürel inanışları da beraberinde getirmişti.
O dönemde popüler olan ayinler ve çeşitli büyü kitaplarında yer alan tarifler arasında “aşk büyüsü” bile var!
“Cadıların hazırladıkları iksirler ve sunum şekilleri de ilginçti” diyen Prof. Dr. Pınar Ülgen, “Floransalı bir büyücü, bir adama onu zehirlemek için şarap ve su karışımını bir kafatasının içinde vermiştir.” diyor ancak elbette sadece bu kadar değil…
“Aşk büyüsü” en popüler büyüler arasında olabilir!
Orta Çağ'da cadılık tarihi ilginç bilgilerle dolu. Büyülerin yapıldığı, iksirlerin ve ayinlerin olduğu oldukça garip bir döneme kadar uzanıyor. Sözde cadıların, büyü tariflerini yazdıkları kitaplar bugün bazı mahkeme kayıtlarıyla birlikte karanlık Orta Çağ tarihine ışık tutuyor.
Kadınlar ve Cadılar” kitabında "cadı" olarak yargılanan kadınların mahkeme kayıtlarından, kadınların itiraflarına kadar birçok konuya belgeleriyle birlikte değinen Prof. Dr. Pınar Ülgen, “Todi’de mahkemeye getirilen bir büyücünün de birisine yumurta ve ot verdiği ve onları pişirip kocasına yedirmesini söylediği tespit edilmiştir. Bunun sayesinde kocası ona kötü davranmayı bırakacaktı ve 3 gün içerisinde karısına yeniden âşık olacaktı.” diyor.
“Bir başka olayda ise Francischine adlı bir kadın, kocasının kendisine bir anda âşık olması için büyücüden yardım istemiştir. Büyücü ondan kendisine adamın uyluklarından bazı tüyler almasını ve ayrıca azı tırnaklarını da alarak onları siyah bir tavuk kalbinin içine yerleştirmesini, bu kalbi mahrem yerlerine koymasını ve elinde kutsanmış bir mumla dokuz adım atmalarını söylemiştir. Bu kalbi, içindekiler ve bitkilerle birlikte kahve içinde aşkla kocasına vermesi gerekmekteydi. “
“Karakurbağası ve yılan tozu”
Prof. Dr. Ülgen, “Büyücülerin ilaçlarla aşk iksirlerini ayırt edemedikleri zamanlar da olmuştur. Şöyle ki Artois’li Matilda, X. Louis’e karakurbağası ve yılan tozundan hazırlanmış bir aşk iksiri vermiş ve bu iksir onun ölümüne sebep olmuştur.” diyor.
“Keçi formuna bürünmüş kükreyen Şeytan ve ay ışığının aydınlattığı dehşete kapılmış cadılar” İspanyol ressam Francisco Goya'nın 1821 ve 1823 yılları arasında evinin duvarlarına boyadığı Kara Resimler olarak adlandırılan yağlıboya duvar resimleri cadı ayinlerini bu şekilde tasvir ediyordu.
Cadı ayinleri 17. yy Fransa, İngiltere ve Amerika'sında büyücülük ve cadılar hakkında bilinen en ilginç olaylardan biridir. Cadıların toplaşıp buluştuğu bu ayinler dünyanın birçok şehrinde gerçekleştiriliyordu.
Prof. Dr. Ülgen, bu ayinlerin en ünlüsünün Sabbath ayinleri olduğunu ve Şabat ayinleri olarak da bilinen bu ayinlerin genellikle Almanya’da Hartz dağları üzerinde, İsveç’te Blocula, Rusya’da ise Kiev yakınlarındaki bazı bölgeler ile Fransa’daki bazı bölgelerde yapıldığını söylüyor.
HER YIL “O” TARİHTE TOPLANIYORLARDI
Prof. Dr. Ülgen, “Sabbath düzenledikleri tarihler, genelde belliydi. Bu tarihler, 30 Nisan, 31 Ekim, 2 Şubat, 23 Haziran, 1 Ağustos ve 21 Aralık günlerinin geceleriydi.” diyor ve ekliyor
“Çok ilginçtir ki; bu tarihler, Kelt döneminde Druidler’in toplantı yaptıkları mekânlardı ve bu tarihlerde yine Keltler için kutsal günler olarak kabul edilirdi. Bu tarihler, aynı zamanda Kelt inanışlarında kutsal olan bayram günleriydi.”
CADILAR NE ZAMAN ORTAYA ÇIKTI?
“Cadı” dediğimizde neden hemen ilk akla gelen kadınlardır? Bunun cevabı tarihin karanlık derinliklerinde yatıyor. Cadılığa dair inançlar antik çağlara kadar dayanıyor.
Prof. Dr. Ülgen “Yapı olarak da kadınlar, bu konuda hem yetenekli hem de kehanete daha yatkınlardı. Ayrıca hem çok duygusaldılar hem de fiziksel olarak erkeklere göre zayıf varlıklardı. Böylece cadı=kadın özdeşleştirilmesi yapılmaya başlandı. Ve artık “Cadı” denilince ilk gelen “kadınlar” oldu.” diyor.
“Biz burada “Kadın nedir?” sorusuyla karşı karşıya kaldığımız dönemlerden bahsediyoruz.” diyen Prof. Dr. Pınar Ülgen, konuyu şu şekilde açıklıyor.
“Gerçekten kadın neydi? Christine de Pizan da soruyordu bu soruyu. Cevap verin…Kadın, bir aslan mıydı bir yılan mıydı ya da bir ejderha mı?... Ama cevap yok. Çünkü kadın, bir varlık olarak kabul edilmiyordu. Bu nedenle nasıl adlandıracaklarını kendileri de bilmiyorlardı.”
DOĞAL AFETLERİN NEDENİ “CADILAR”
Erkek egemen, skolastik yapıdaki Orta Çağ döneminde yaşanan bu olaylar, özellikle kadınların “Tanrının cezası” olarak görülmesine, “cadı” olarak yargılanmasına ve salgın hastalıklardan doğal afetlere kadar birçok olaydan suçlu tutulmasına neden olmuştur.
Prof. Dr. Pınar Ülgen, kadınların tanrının cezası olarak tüm bunlardan sorumlu tutulmasının altında yatan nedenleri ise şöyle açıklıyor;
Aslında bu durum, ilk günahtan kaynaklanmaktadır. Kadınların Hz. Havva’nın yeryüzündeki temsilcisi olarak kabul edilmesinden dolayı Tanrı’nın Cezası olarak adlandırılırlar. Kadınların yaratılış gereği kendilerine bahşedilen doğum yapabilme yetisinin bile Tanrı tarafından onlara verilmiş bir ceza olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle de Orta Çağ’da Avrupa’da meydana gelen tüm felaketlerin sorumlusu olarak kadınlar suçlanmışlardır. Düşünün ki veba salgınında bile bu hastalığın sorumlularından birir olarak kadınlar yani cadılar görülmüşlerdir. Yani hep bir günah keçisi olma durumu vardır. Zaten bu yüzden , 1484 yılında Cadılara karşı haçlı seferi düzenlenmesine yönelik bir bildiri yayınlanmıştır. Anlaşılacağı üzere kadınlar, potansiyel bir tehlike idi. Martin Luther’in bile bir reformcu olmasına rağmen “Kadınların yaptığı en iyi şeyin erkek çocukları doğurmak olduğunu söylemesi ve eğer bana cadılara merhamet et deselerdi hepsini yakarım” demesi O’nun bile bilge kadınlardan korktuğunun göstergesidir.
Ama burada gözden kaçırılmaması gereken bir nokta vardır; o da, Orta Çağ’da kadınların her şeye rağmen göstermiş oldukları cesaret idi. Trotula gibi tarihin ilk jinekoloğu olmasıya da Christine de Pizan’ın günümüzdeki feminizm hareketinin eyleme dönüştüren ilk kadın olarak adını tarihe yazdırması ve daha pek çok ünlü kadından burada bahsedilebilir.
Gerek bilimde gerekse sanatta çok aktif olmuş ve erkek egemen bir toplumda seslerini yükselterek bazen yakılmak uğruna Jean d’Arc örneğinde olduğu gibi kendi fikirlerinden doğrularından vazgeçmemişlerdir. Buradaki feminizm duygusu, kadınların çektikleri acılar dolaysıyla kendi hak ve özgürlerini savunabilme ve bunu haykırabilme düşüncesine dayanıyordu.
- Masterchef'te potaya giren isim belli oldu! Semih ve Onur arasındaki gerilim dinmiyor
- Sibil Çetinkaya'dan romantik paylaşım! 'Esas oğlanımı buldum'
- Kubilay Aka paylaştı! Hafsanur Sancaktutan'a davetsiz misafir
- Tuğçe Tayfur'un evliliğinde kriz! 'Hine hamileyken aldatıldım'
- Burcu Özberk ekranlara dönmeye hazırlanıyor!