Biberden elbise sabundan tabure...

Çukurcuma'da Faik Paşa Yokuşu'nu tırmanırken sağdaki son binada Birsen Canbaz'ın tasarım atölyesini göreceksiniz. İçeri girmeden geçmemenizi öneririm
SERAL CUMALI
scumali@posta.com.tr
Kırmızı acı biber elbiseden tutun da sabundan tabureye kadar neler elinde tasarıma dönüşmemiş ki. Yaratım sınırlarını zorlayan hayal gücünün büyüsüne kendinizi kaptıracağınızı garanti ederim. Birsen Canbaz, sadece tasarımlarıyla değil, ilginç hayat hikayesiyle de ilgi çekici
Ören’de geçen çocukluk, uzun yıllar hastanede kroner yoğun bakım hemşireliği... Nasıl bir yaşamdı?
Ektiğim tohumlar, diktiğim fideler tutuyor diye komşular arasında bir rivayet çıkmıştı. Çiçek yetiştirmek isteyenler saksısını alıp bana gelirdi. Sanki bugün açan çiçeklerimin, üretimlerimin daha o zamanlardan tohumları atılmış gibi gelir bana. Zaten bugün üretimlerim çocukken belleğime kopyalanan görüntüler. Pencere içinden sokağı izleyerek geçen çocukluk değildi onlar. Akşamın kör karanlığına kadar sokakta bütün oyunlara katılarak geçen yıllardı.
Neler yapardınız o yıllarda?
Meşe palamudu, midye, denizyıldızı toplardım, filiz çayın teneke kapaklarından çanta, nişasta ve tutkaldan boynuma güllü kolyeler yapardım böcekler yiyene kadar. Sardalya, hamsi ayıklardım, renkli kayaları sürterek ellerime kına yapardım. Dondurma almaya kendi seçtiğim kaplarla giderdim, sofra düzeni şimdi de önemli benim için. Denize gidip gitmeyeceğime ağaçların yapraklarını, rüzgarı kontrol eder karar verirdim, doğanın dengelerine inanmamın işaretleriymiş. Plastik oyuncak feneri gerçekten yakıp işe yaratmaya çalışmak, objeleri kullanmak, malzeme tanımak için ilk işaretlerimmiş!
Ama hemşire olmuşsunuz...
Sterilliğinden şüphe ettiğim çok pahalı aletleri çöpe atıvermek, şuuru olmayan hastaya gösterdiğim özen, var olan vicdan yönümü defalarca test ettirmiştir bana. O yıllar hastalarımdan ölümü tanıyıp hayata tutunma sürecimin başlangıcıydı. Ne pahasına olursa olsun yaşatmaya çalışmak, ümidim olmayan hastaların tekrar hayata dönmesi, sonrasında ailece ziyarete gelişleri unutamadığım görüntülerdi. Ağrının, hastalığın, ölümün tüm hayatımı kaplamasını istemiyordum. Düşündüğüm şey şuydu: Ölüme kadar yaşam bir fırsat ve onu şekillendirmek gerek. Ve desen çizmeye, sergi izlemeye başladım.
Neler tasarlıyorsunuz?
Komik, absürd, ruhani durumlara dokunan, görüntü kirliliği yaratmayan, ruhları okşayan, bazen fonksiyonel olan, diyecek sözü olan minik tasarım ve sanat üretmek benimkisi.
Sabundan tabure, baltalı peynir tahtası; nedir hikayeleri?
Ömrümün sonuna kadar yetecek sabunu ve kullanım şeklini tasarlamak beni kurtardı. Lavabo yakınındaki taburenin üstündeki sabunda ıslak elleri gezdirmek ve sonra durulamak hayat kurtardı. Baltalı peynir tabağı başka bir ironi. İlk bakışta heykel gibi görünüyor ama peynir sunumu için hoş ikiliyi oluşturdu. Balta ile babamın yıllardır çıra küçültmekte kullandığı balta. Anılı şeyler bende daha kıymetli.
Kırmızı biberle bağınız ne?
Zor bir dönemimde seramikten kırılgan kadın ayakkabıları yapıyorum ve topuklarına yine seramikten kırmızı biber yerleştiriyorum hem de ne yerleştirme, topuğu delip fırlıyor epey acı verecek türden! Kırmızı biber imgesi bana ait oluverdi. Telif hakkını almaya bile ihtiyaç kalmadı, bir banka reklamının billboardlarda ayakkabı ve kırmızıbiberi yan yana kullanması takipçilerimin tepkisini çekti. Kırmızı biberlerden seramik elbise ise Paris yolcusu. Paris’te yaşayan Tunus asıllı birisi satın aldı.
Başka hangi sıradan şeyler tasarıma dönüştü?
İkramda hatayı yok eden Türk kahvesi fincanlarında, sade, orta, şekerli grafikler tabakta üç noktada bekliyor. Fincanın üzerindeki ok söylüyor kahve sade mi, orta mı, şekerli mi. Bir başka tasarımım klasik bir kül tablasının içinde tüketilmiş, söndürülmüş seramik sigaranın varlığı. Kül tablasını çöpe boşaltmak isteyen epey uğraşıyor, nafile, şaşkınlığı izlemek eğlenceli.
Fiyatları ne kadar?
Mesela spagetti heykel 75 TL., sade, orta, şekerli Türk kahvesi fincanı 35 TL.
Size neler ilham veriyor?
İçimden geçen duygular, etraftaki absürdlükler, ruhumun ihtiyaçları, farklılıklar, çocukluk hikayelerim, yaşam biçimleri arasındaki farklardan etkilenirim.
Tasarımlarınız evinize nasıl yansıyor?
Evimdeki eşyalar zamansız. Mardin’de ayak ölçüme göre yaptırdığım üstü siyah meşin bantlı nalın da var, en büyük boy pembe panter de. Ürettiklerimi yakınımda görmek keyif tabii.
Tasarım uygulamalarını atölyenizde öğretiyorsunuz da... Nasıl geçiyor dersler?
Haftada dört kez seramik öğretmek için atölyemi öğrenciye açıyorum. Benim bilgimi, öğrencilerin hikayelerini paylaşmak besleyici. Atölyedeki konuşmalar ve üretimler hep hayata dair. 55 yaşındaki öğrencim beni hayat konusunda toy bulabilir ama ona açtığım farklı kapıdan, seramik deneyimini yaşattığımdan dolayı kendimi iyi hissederim. Günde birlikte çalışabileceğim kişi sayısı altı. Daha çok kişiyle, yoğun bir atölye çalışmasına yetemem inancındayım. Çukurcuma’da, haftada dört gün ben ve öğrencilerim henüz olmayanları arıyoruz.
(22.01.2012 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır.)
Survivor'da korku dolu anlar! Yarışmacı yere yığıldı, hemen hastaneye kaldırıldı
Survivor'da İsmail Balaban resti çekti! Oyunlarda yer almayacak
Icardi ve Wanda arasında 7 milyonluk euro krizi! Yasal işlem başlattı
Ağıtlar gözyaşlarına karıştı! Volkan Konak sevenleri mezarı başında sabahladı
Annesi yoğun bakımda! Aslı Hünel sevenlerinden dua istedi