Çevre sorunları karşısında islam
İnsan, çevresi ile insandır. Ruh ve beden sağlığını sağlam, havası ve suyu temiz, ferah, manzaralı ve gürültüsüz bir çevre sağlar
İnsan hayatı için her konuya yer veren dinimizin hayatiyet arz eden çevre sorunları konusuna da büyük yer verdiğini belirtmek isterim. Bilhassa çevrenin kirletilmemesi ve temiz tutulması konusunda dinimiz son derece hassasiyet istemektedir. Bugünkü yazımda çevre sorunlarını üç ana başlık altında sunacağım: ¦ İslam’da çevre sağlığı ve temizliği,
Sağlıksız kentleşmenin getirdiği sorunlar,
Sağlıklı kentleşmede dikkat edilecek hususlar.
Çevre sağlığı ve temizliği
Kuran-ı Kerim’in okumak hakkında ilk inen “Allah’ın adıyla oku” ayeti kerimesinin hemen ardından temizlik hakkındaki “Elbiseni ve bütün kullandığın şeyleri temiz tut, kötü ve pis şeylerden sakın” ayetinin inmesi temizliğin dinimizin baş meselesi olduğunu açıkça gösteriyor. Her yazılan fıkıh kitabının en başında temizlik konusuna yer verildiğini söylersek İslam bilginlerinin de bu konuya ne derece önem verdiğini ifade etmiş oluruz. Çevreyi en fazla kirleterek ve bozarak kendi ruh ve beden sağlığını tehlikeye sokan insanın bizzat kendisi olduğundan Kuran-ı Kerim’de “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız” buyrulmuştur. “Temizlik imandandır” diyen dinimiz, imanın olgunluğunu temizliğe dayadıktan sonra abdestsiz-gusülsüz ve pis bir vaziyette ibadet edemeyeceğimiz esasını getirerek ibadetlerimizin sıhhatini de temizliğe dayamıştır. Temizliğe bu derece ehemmiyet veren İslam, beden ve çevre temizliği ile de yetinmeyerek ruh ve düşünce temizliğini bile her Müslüman’dan istemiştir. Öyle ise vücudumuzu, elbiselerimizi, evimizin her köşesini, sokak ve caddelerimizi, camilerimizi, okullarımızı, ciğerlerimize çektiğimiz havamızı ve içtiğimiz suyumuzu temiz tutmak dini bir vazifedir. Sokaklara atılan balgam, idrar, pislik, çer-çöp, çirkef sular, çöplük ve süprüntüler, yerine göre binlerce insanın ölümüne, hayatının sönmesine, nice güllerin açılmadan solmasına sebeptir. Çünkü bunlar, toprağa karışarak ezilir, parçalanır, kurur, ufacık toz ve zerreler halinde havaya karışır ve teneffüs ile insanın ciğerlerine kadar girerek hastalıklara yol açar. Bilhassa yerlere tükürmekten ve köşe başlarına abdest bozmaktan kaçınılması gerekir. Unutmayalım ki her hastalığın anası pisliktir.
Dinimiz ormanların korunmasını emreder
İslam dini, temizliğe bu derece ehemmiyet verdiği gibi sağlığımızı etkileyen çevrenin güzel, bakımlı olmasını da ister. Bilhassa çevreyi süsleyen yemyeşil ormanlarımızın yakılmamasını, yıkılmamasını bilakis korunmasını ve dikilmesini emreder. Aynı zamanda çevrenin çeşitli şekillerde rahatsız edilmemesini de ister. Yüksek sesle bağırıp-çağırmayı, radyo ve televizyonun sesini fazla açmayı kimseye müsaade etmez. Hele pis çorap ve elbiselerle toplu yerlere giderek, başkasını rahatsız etmeye şiddetle karşı çıkar. Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisinde “Kim soğan, sarımsak yerse ağzındaki koku yok oluncaya kadar topluluğumuza gelmesin” buyurmuşlardır. Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de “Muhakkak ki Cenab-ı Allah çok tövbe edenlerle, çok temizlenenleri sever” buyurarak temizleri Allah’ın da çok sevdiğini belirtmiştir. Bu durumda anlatılan dini ölçüler içinde aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir.
Sünnet olan şeyler:
* Her yemekten önce ve sonra eller yıkanmalı.
* Dişler her gün misvak veya fırça ile yıkanmalı. Bu konuda Peygamberimiz (s.a.v) “Müslümanları zahmete düşürmekten korkmasaydım, onlara her namazdan önce dişlerini yıkamalarını (fırçalamalarını) emrederdim” buyurmaktadır.
* Ağız her yemekten sonra yıkanmalıdır.
* Vücut, elbise, tuvalet, banyo, mutfak ve evin her köşesi temiz ve düzenli tutulmalıdır. (Haftada en az bir gusül etmek sünnettir.)
* Sokaklar ve caddeler temiz tutulmalı, çöpler mutlaka çöp tenekelerine atılmalıdır.
* Yere tükürmemeli ve sümkürülmemelidir. Bu hem sağlığa hem de insanlığa aykırıdır.
* Yiyecek maddeleri açıkta ve pis mahallerde satılmamalıdır.
* Banyo ve mutfak su ayakları mutlaka kanalizasyona bağlanmalı ve sokaklara atılmamalıdır.
* Sokaklara bulaşık suları dökülmemelidir.
* Ev ve dükkân önleri temiz tutulmalıdır.
* Kanalizasyonu olmayan yerleşim merkezlerinde tuvaletler, foseptik çukuru olmalıdır.
* Hava, deniz, park ve umuma ait yerleri kirletecek her türlü hareketten kaçınılmalıdır.
* Dinimiz temizliğe o derece ehemmiyet veriyor ki, uykudan uyanınca bile elin ve yüzün yıkanmasını istiyor.
Bu konuda Peygamberimiz (SAV) “Sizden biriniz uykusundan uyandığı zaman elini 3 defa yıkamadıkça kabın içine sokmasın. Çünkü hiçbiriniz elinizin nerede geceliğini bilemez” buyurmuştur. Ellerin silindiği bez ve peçeteler için de “Ellerinizi sildiğiniz, et ve yağ kokusu ve bulaşığı olan bezleri (peçete) evinizde bırakmayınız. Çünkü onlar muhtelif hastalıklara sebep olan muzır ve pis maddelerin durağıdır. Onlar, oralarda eğleşirler ve ürerler”. Sözün kısası sıhhatin temelinde temizlik yattığından İslam dini her türlü temizliği emretmiştir. Çünkü insan için sağlık en büyük bir fazilettir. Bunun için Kanuni Sultan Süleyman: ‘Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’ demiştir.
Sağlıksız kentleşmenin getirdiği sorunlar
Bu konudaki sorun ve aksaklıkları şu şekilde sıralayabiliriz:
* Çevre yolları zamanında yapılıp yetiştirilmediğinden, iller arası yük ve yolcu taşıyan araçlar şehir içlerinden geçtiğinden ruh ve beden sağlığını bozacak gürültüyü meskun sahalara vermiştir. Oysa ki Batı Almanya Duesseldorf havaalanında gece saat 21.00’dan sonra gürültü etmesin diye uçakların iniş-kalkışlarının bile yasaklandığını görmüştür.
* Fabrikalar umumiyetle şehrin içine yapılmış bu şehre hem hava kirliliği, hem de gürültü kazandırmıştır. Deniz sahillerinde yapılan fabrikalar da denizi kirletmiş ve zehirlemiş böylece deniz canlı ürünlerinin bile hayatını tehdit etmiştir.
* Radyo-televizyon sesleri herkesin kendi dinleyeceği kadar açılmaması, bağırıp-çağırmaların olması, gazino ve eğlence yerlerinin müzik cihazlarının sonuna kadar açılması bütün şehir halkını huzursuz etmektedir.
* Çöpler şehir içinde gerektiği şekilde toplanacak vasıta ve imkânlarına kavuşmadığından, şehir dışına zamanında aktarılamayabiliyor ve böylece çevre kirliliği olabiliyor.
* Ormanlar, yakma, yıkma, tarla açma ve karakeçinin yaptığı tahribatlarla yok ediliyor ve çevre çoraklaştırılıyor
* Deniz, ırmak, göl suları kirletiliyor. Fabrika atıkları, lağım suları ve çöpler, deniz kirliliğine yol açıyor.
* Fabrikalar deniz, çevre ve havayı kirletmeyecek şekilde yapılmalıdır.
* Korna çalma ayrı bir gürültü meydana getiriyor.
Sağlıklı kentleşme için dikkat edilecekler
* Yerleşim merkezleri tabi afetlere maruz bölgelere yapılmamalıdır. (Deprem bölgesi gibi, çürük zemin, heyelanlı ve kaygan yerler gibi).
* Mesken ihtiyacı nüfus artışı ile orantılı olarak karşılanmalıdır.
* Yapılan konutların alan genişliği ve oda sayısı mutlaka aile nüfusu nispetinde geniş olmalı. Dar bir meskende kalabalık bir nüfus yaşarsa, ruh ve beden sağlığı bozulmaktadır.
* Yeterince yeşil saha, park ve çocuk bahçesi olmalıdır. Bu hem hava kirliliğini önler, hem de apartman dairelerinde bulunan çocukların gezi, oyun ve hareketini sağlar. (Batıda şehir ortasındaki büyük ormanlar.)
* Konutlar bol hava ve güneş alacak şekilde düzenlenmelidir.
* Yollar, araç ve yayaların rahat hareket edebileceği genişlikte ve istikbaldeki ihtiyacı cevaplayabilecek şekilde olmalıdır.
* Su şebekesi ve kanalizasyonlar, nüfus ve şehrin gelişme ölçüsü göz önünde bulundurularak, istikbaldeki ihtiyacı karşılayacak şekilde geniş yapılmalıdır.
* Alt yapı bitmeden, şehir üst yapısına geçmemeli ve alt yapı uzun zaman ihtiyaca cevap verecek şekilde yapılmalıdır. Aksi takdirde yapılan üst yapılar bozularak tekrar alt yapıya geçileceğinden israf olacaktır.
* Gürültüsüz, çevresi ve içi temiz, havası kirlenmemiş olmalıdır.
* Çevredeki verimli tarlalar, mesken ve fabrika alanları olmaktan ziyade ürün için kullanılmalıdır.
* Hammaddeler ve madenler en uygun şekilde değerlendirilmelidir.
* Erozyon gören yerler taraça yapılmalı ve ağaçlandırılmalıdır.
* Akarsular, göl, deniz kirletilmemeli, buralarda balık yetiştirilmelidir. Akarsulardan baraj yaparak enerji ve sulama yönünden faydalanmalıdır. Göl ve denizlerin, kıyı koylarının kapanmamasına özen gösterilmelidir.
* Ağaç dikme ve koruma meselesinde insanlar mutlaka eğitilmelidir.
GÜNÜN HADİSİ
“Münafığın alameti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, verdiği sözde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete ihanet eder .” (Buhari, Şehadat 28)
GÜNÜN AYETİ
“Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükafat da vardır.” (Hadid, 18)
- Kendisinden 13 yaş büyük oyuncuyla aşk yaşıyor! Berker Güven eleştirilere fena patladı
- Sahnede kendinden geçti! Diva kurtlarını böyle döktü
- İlişkileri dolu dizgin devam ediyor! Aytaç Şaşmaz'dan Cemre Baysel'e sürpriz
- Riskli bir ameliyat olan Nuri Alço taburcu edildi
- Mustafa Sandal'ın evliliği bitiyor mu? Melis Sütşurup'tan kafa karıştıran açıklama!