Mehmet Ali Birand
Medya Mahallesi'ne şöyle bir bakın... Birbirine benzeyen ne kadar çok isim var öyle değil mi? Her konuda aynı görüşü yazan, her haberi aynı tonda sunan, her programda aynı gözlerle bakıp aynı üslupla konuşan... Adeta aynı marangozhaneden çıkmış gibi! İşte Birand'ın en büyük farkı budur...
O özgün bir tiptir. Biridir! Bu mahallede bir tane daha Birand yoktur. Yazdıklarını, söylediklerini beğenmemek mümkündür ama onun nevi şahsına münhasır kişiliğini inkar etmek değildir. Değişimcidir Birand: İnsanın zaman içinde değişip-dönüşmesini ‘utanç’ değil ‘gurur vesilesi’ sayar. Ona göre bu kadar hızlı değişen bir dünyada değişmeden kalmak ‘tutarlılık’ değil, ‘kabızlıktır.’ Başbakan’la 50 kişi röportaj yapar ama bir tek Birand sorar “Kanser misiniz?” diye... Ezberi yoktur...
Gün gelir silahla bu iş çözülmez der, PKK’ya en ağır eleştiriyi de o yapar, gün gelir “Bu sorunu Öcalan çözer” diye mührü de o basar. Sadece saati, ayakkabısı, kravatı değil aklı ve kalbi de renkli adamdır Birand. ‘Koskoca Birand’ olmaktansa ‘Bizim Mehmet Ali’ olmayı tercih eder. Berlin’de bir parkta ağacın altında şekerleme yaparken rastlarsınız ona... York’ta bir hamburger restoranında... Sevdi mi tam sever, sildi mi bir kalemde... Samimidir: Ana haberde gaf yaparken... P.ç kurusu der... Mütemadiyen dili sürçer... Ama oynamaz. Velhasıl bu ülkenin en ‘sahici’ hikayelerinden biridir o... Yaşayan bir gazetecilik efsanesidir Mehmet Ali Ağabey...
AKIBETLERiNi MERAK ETTiĞiM iNSANLAR...
Oktar Babuna: Adına yapılan ilik bulma kampanyasıyla tanınır. Adını ilik bulmak için verdiği gazete ilanıyla duyurdu. 160 bin kişiden ilik örneği alındı. İlik örneklerinin Amerika Birleşik devletlerine gönderildiği iddialarıyla gündeme geldi. Dönemin Sağlık Bakanı Osman Durmuş tarafından soruşturma başlatıldı. Toplanan ilik ve kanların Türk sağlık mercilerine iade edilmesi için girişimde bulunmuşsa da büyük oranda başarısız oldu. Şimdi nerede ne yapıyor acaba?
Kenan Şaranoğlu: Bir dönem tuhaf ceketi, elinde kocaman purosu ile Tarkan’ın şarkıları eşliğinde oynayan saadet zinciri Titan’ın başındaki adamdı. İçeri girdi çıktı. Sonrasını bilmiyoruz!
Suna Pelister: Çilleri Ailesi’nin Kuşadası’nda arazi ve malikane sahibi olan kahyası... Şimdi nerede ne yapıyor acaba?
Doğa Bey: BBG ve ‘Dokun Bana’ programlarının soğuk yüzlü hakemi... Yok oldu gitti... Şimdi nerede, ne iş yapıyor bilen var mı?
Esat Kıratlıoğlu: Yele gibi saçları yüzerken beline dolanan bir dönemin efsane siyasetçisi... O da bir anda kayboldu gitti.
Gülgün Feyman: Özel televizyonların ilk açıldığı dönem ana haber bülteni deyince hepimizin aklına gelen isim... Şimdi nerede ne yapıyor acaba?
Hülya Uğur: “Havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun” cümlesi ile her akşam hava durumunu sunan sarışın hanımefendi... Ne gören var ne duyan, havaları nasıl acaba?
Dengir Mir Mehmet Fırat: Yakın zamana kadar her sözü ile olay yaratan AK Parti’nin ikinci adamlığını yapmış siyasetçi... Çok severdim kendisini... Düzgün adamdı. Ara sıra televizyona çıkıyordu eskiden şimdi o da yok. Dengir Bey nerede ne yapıyor acaba?
Deli oluyorum deli
- Dip dibe oturulan mekanlara deli oluyorum. Yahu kardeşim bir dostunla balık yemeye gidiyorsun. Dertleşeceksin, sohbet edeceksin, yan masada -yan masa derken, 5 santim ötede- adam sevgilisine evlilik teklif ediyor. Hadi gel dinleme!!! Hadi ilgilenme!!!
- Her kurduğu cümlede kendisine bir övgü malzemesi çıkaran insana deli oluyorum. ‘Talabani öldü’ diye haber çıktı. Sosyal medyada 20 yıl önce Talabani ile çektirdiği fotoğrafı yayınlayıp “Rahmetli beni çok severdi” yazdılar ya!
- Asansöre ‘bindiğinde -indiğinde’ selam vermeyen insanlara deli oluyorum. Oysa en basit medeniyet göstergelerinden biridir... Kapalı bir yere girdiğinde insanları tanı ya da tanıma selamlamak...
- Daha sakalı terlememiş ergenlerin ellerinde koskoca purolarla sağa sola ağır abi edalarıyla bakış atmalarına deli oluyorum. Bir Küba atasözü der ki “Önce adam olunur sonra puro yakılır!”
(23.12.2012 tarihli Posta Karnaval'dan alınmıştır.)