Ruh halinize göre takı tasarlıyor

Röportaj: Yasemin Yurtman
yyurtman@yahoo.com

Takı tasarımcılığına nasıl başladınız?

Amerika-New York’ta sadece kadın giyimi değil, mücevher dizaynı üzerine de ders aldım. Ülkenin önde gelen firmalarında tasarımcılık yaptım. Türkiye’ye döndükten sonra da büyük şirketlerde tasarımcı-marka yöneticisi olarak görev aldım. Uzun yıllar trend analizleri yaparak yerliyabancı şirketlere danışmanlık hizmeti verdim. Moda Tasarımcıları Derneği’nin Yönetim Kurulu Üyesiyim. İstanbul Teknik Üniversitesi/Moda Tasarım Fakültesi’nde öğretim görevlisiyim, Türkiye Hazır Giyim ve Moda Federasyonu’nda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısıyım.

Butik üretimde önde gelen isimlerden birisiniz. Bu, nasıl bir çaba ve yaratıcılık gerektirdi?

16 yıldır bu sektördeyim. Sanırım sürekli çalışmak, kendimi iyi tanımak, aynı çizgide eskimeden devam etmek en önemli sebepler. Yaratıcılığımı sürekli beslemeye çalışıyor, kendimi yenilemek için çaba gösteriyorum.

Kendi takı stüdyonuzu ne zaman açtınız?

Firmamızı Nişantaşı’nda kurduk. Dkaprol firmasını ise 2004’de kurdum. Şimdi merkezimiz Teşvikiye. Kurulduğumuz günden beri takı ve aksesuar tasarımında öncü olmayı hedefledik. Dünyada ilk defa hazırgiyim fuarında, çok büyük markalarla aynı podyuma çıkarak iki tane takı defilesi gerçekleştirdik. Defileler Fransız ve İtalyan basınında geniş yankı buldu. Türkiye’de de çok olumlu geri dönüşler aldık. Bunlar benim için çok önemli.

“Haute couture mantığını takıya taşımak istedim”

Kişiye özel takılar yapıyorsunuz...

Doğru. Türkiye’de böyle bir eksik vardı. Hazır giyimde ki haute couture mantığını takıya taşımak istedim.

Karşınızdakini kişinin ruh haline göre de takı tasarlıyorsunuz...

Kişi gösterişli ürün seviyorsa takısı büyük olmalı, göze çarpmalı. Bazı müşteriler ise sade olmakla birlikte detayı çok seviyor. O zaman ürünü temelde sade tutuyorum, takıyı gösterecek tek bir detay ekliyorum. Kişinin ruh hali sakinse ona göre ürün tasarlıyorum. Bu değerlendirmede elbette taşın şekli ve rengi de önemli. Modern bir ürün istediğinde daha çok safir ön plana çıkıyor ya da tamamen pırlanta. Daha klasik istediğinde ise sadece siyah-beyaz pırlanta kullanıyorum.

Kişinin ruh halini doğru değerlendirdiğinizden nasıl emin oluyorsunuz?

Asla emin olamazsınız. Ama ilk görüşmede tam olarak ne istediğini anlatır, ben eskiz çizerim. Her aşamada birlikte ilerleriz. Dolayısıyla hata payını en aza indirgiyorum.

“Tüm takılarımın bir ismi ve hikayesi var”

İlham kaynağınız ne?

Tasarımlarımı önce hayal dünyamda yaratıyorum. Kimliği ve yaşam tarzı olmayan bir ürünü tasarlamam mümkün değil. Zaten tüm ürünlerimin bir ismi ve hikayesi var. Gördüğüm her objeden, yaşadığım her duygudan, birlikte olmaktan keyif aldığım her insandan, okuduğum kitaplardan, seyrettiğim filmlerden etkilenerek yapıyorum tasarımlarımı. Yaşamda var olan her türlü şey benim için bir esin kaynağı. Bazen o kadar çok duyum alıyorum ki zamanım tasarlamaya ve üretmeye yetmiyor.

Karşılaştığınız en aykırı sipariş neydi?

Bir erkek müşterim, 15. evlilik yıldönümünde eşine vermek üzere pırlantalarla dolu bir taç tasarlamamı istemişti. Tüm tasarım kendi ismi, soyadı, eşinin ve çocuklarının isimlerinden oluşacaktı. Bir de tüm bu isimlerin hattat yazısıyla olmasını istemişti. Uzun süren ama keyifli bir çalışmaydı benim için.

“Enerjiisi düşenler pembe altın taksın”

Hangi taşların ve hangi malzemelerin sihrine, gücüne, enerjisine inanıyorsunuz?

Benim için hepsi eşit. Sadece ametistin ve turkuaz taşının rengini çok seviyorum. Enerjisi düşük olan kişiler ne takmalı sizce? Gümüş seviyorlarsa, değerli ve yarı değerli taşlarla birlikte kullansınlar. Şekil olarak da eğlenceli ve spiral formları tercih etsinler. Altın kullanmayı seviyorlarsa, pembe altını tercih etmeliler. Bu renk altın, gerçekten pozitif enerji verir.

( 07.01.2012 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır. )