Yalı için canını aldılar

MEHMET ÇELİK

mehmet.celik@posta.com.tr

Halim Sadullah Bey Yalısı, Anadoluhisarı’ndan Kanlıca’ya giderken, Körfez’in girişinde tek katlı küçük bir yalıdır. Bir zamanlar Servet Paşa’ya ait olan yalı, paşanın varislerince Vanda Ayaşlı’nın eşi Halim Sadullah Ayaşlı’ya satılmış. Halim Sadullah Ayaşlı, Tanzimat döneminin önde gelen devlet adamlarından Sadullah Paşa’nın torunuydu. Fransız asıllı ve İstanbul doğumlu olan Vanda Ayaşlı ile Halim Sadullah Ayaşlı bir aşk evliliği yapmış, sonra bu yalıya yerleşmişlerdi.

ESRARENGİZ OLAYLAR

Kanlıca’daki küçük yalıya kadar uzanan korkunç olaylar zinciri Cihangir’de emekli diş doktoru Şemsettin Geçgil (82) ile ablası Fikriye Geçgil’in (84) Kasım 2007’de esrarengiz şekilde ortadan kaybolmasıyla başladı. Kimseleri olmayan iki yaşlı kardeşin ortadan kaybolması üzerine komşuları polisi aradı. Kardeşlerin peşine düşen polisler bir süre sonra Fikriye Geçgil’i Darıca Devlet Hastanesi’nin yoğun bakım odasında buldu. Yaşlı kadın işkence görmüş, öldü sanılıp Gebze’de bir çöplüğe bırakılmıştı.

Polisler, 120 gün boyunca Fikriye Geçgil’in kendisine gelip işkence yapan kişileri anlatmasını bekledi. Ama talihsiz kadın, bir şey anlatamadan öldü. Bu arada polisler araştırma sonucu organize bir şekilde hareket eden bazı şüpheli kişilere ulaştı. Bu kişiler Şemseddin Geçgil’i kaçırdıktan sonra Kumburgaz’da bir eve götürmüş ve zorla imzalatılan vekaletnameyle mal varlığını satmıştı. Boğularak öldürülen Şemseddin Geçgil’in cesedi, Tekirdağ’da bir benzin istasyonunun yağ kanalında bulundu. İki kardeşin mal varlıklarını araştıran polis, Yeşilköy ve Ümraniye’deki üç dairenin satıldığını belirledi.

YALIDA KORKUNÇ ÖLÜM

Polisi büyük operasyona götüren ikinci olay Kanlıca’daki tek katlı yalıda işlenmiş cinayet oldu. 24 Aralık 2007’de polisin operasyonu sonucu kaçırıldığı evden kurtarılan İbrahim Ayaşlı, kendisini evlat edinen Vanda Ayaşlı’nın yalısına hileyle el konulduğunu anlattı. İbrahim Ayaşlı kendisini kaçıran kişilerin işkence ederek ‘mirastan feragat’ etmesi için kağıt imzalattığını söyledi. İnceleme sonucu kayıtlara ‘doğal ölüm’ olarak geçen olayda, Vanda Ayaşlı’nın aslında aç bırakılarak öldürüldüğü belirlendi.

Teknik takibe başlayan polis aynı anda 24 ayrı adrese baskın yaparak 35 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınan zanlılardan bazıları suçlarını itiraf etti. Resmi görevlilerden yardım alan çete değerli yerlerde evi olan kimsesiz ve yaşlı kişilerin güvenlerini kazanıp tuzağa düşürüyor, mal varlıklarını sattırıp karşı çıkanları öldürüyorlardı. Çete üyeleri hakkındaki açılan davalar halen sürüyor.

YALI ÇETESİNİN ELİNDE 8 AY REHİN KALDI

Vanda Ayaşlı ve evlatlığı bakımıyla uğraşamadıkları için yalıyı satmaya karar vermişlerdi. Aynı dönemde yalının satışa çıkarıldığından haberdar olan Çetin Acar, Vanda Ayaşlı’ya ulaştı. Yalı için taraflar, 5 milyon liraya anlaştı. Çetin Acar, Vanda Ayaşlı’dan, yalıyı 15 Mayıs 2007’de devraldı. Sonra 5 gün boyunca su ve yemek verilmedi. Vanda Ayaşlı 20 Mayıs 2007’de yalısında açlıktan öldü. Çetin Acar ise 5 milyon liraya aldığını belgelediği yalıyı 6,5 milyon liraya bir iş adamına sattı.

‘İNFAZ YERİNE Mİ GELDİK’

İbrahim Ayaşlı, mahkemedeki ifadesinde, kaçırılmasını şöyle anlattı: “Çetin Acar, satış aşamasında beni Şişli’deki bir büroya çağırdı. Burada bir fincan çay içtim. Sonra bayılmışım. Bir evde gözümü açtım. Daha sonradan Adana’da olduğumu anladım. ‘İnfaz yerine mi geldik?’ dedim. ‘Bilmiyoruz’ dediler. Ertesi gün ‘Senin yalı, 100 bin dolar ve pırlantalar gitti, seni öldürmeyeceğiz.

Ama Çetin Acar bize yanlış yaptı bir süre misafirimiz olacaksın’ dediler. Tarihi sordum ‘24 Nisan 2007’ dediler. 1,5 ay sonra bir çiftliğe götürdüler. Bir gece silahlı kişiler baskın yaptı. İçeridekileri etkisiz hale getirip beni kaçırdılar. En son bir siteye götürdüler. 24 Aralık 2007’de camdan aşağı ‘Beni kurtarın’ yazan bir kağıt attım. Kağıdı bulan kişi ihbarda bulunmuş. Aynı gün polisler beni kurtardı.”

SADULLAH PAŞA VE AİLESİNİN ACI ÖYKÜSÜ

Sadullah Paşa ve ailesinin intihar ve delilik arasında savrulan öyküsü şöyle: Ticaret Nazırı Sadullah Paşa V. Murad döneminde ise Mabeyin Başkatipliği yaptı. Taht II. Abdülhamit’e geçtiğinde Berlin sonra da Viyana’ya Büyükelçi olarak gönderildi. Sadullah Paşa’nın büyük oğlu Asaf Bey, Berlin’de intihar etti. Sadullah Paşa bunalımdayken elçiliğin hizmetli kadrosunda çalışan 24 yaşındaki Anna Schumann’la yakınlaştı.

Anna Schumann hamile kalınca skandaldan çekinen Sadullah Paşa, genç kadına elçilik görevlilerinden biriyle evlenmesini önerdi ama reddedildi. 14 Ocak 1891’de elçilik görevlileri Sadullah Paşa’yı havagazı musluğuna taktığı bir borunun diğer ucu ağzında baygın bir halde buldu. Hastaneye kaldırılan Sadullah Paşa 4 gün sonra öldü. İntihar ettiği haberi, İstanbul’daki yalıya ulaştığında eşi Necibe Hanım aklını kaybetti. Sadullah Paşa’nın ölümünü kabullenemeyen Necibe Hanım, Sadullah Paşa’nın kendisine çok yakıştırdığı pembe giysilerle dolaşmaya başlamış.

Necibe Hanım ölene kadar pembe elbiselerle Sadullah Paşa’nın gelmesini beklemiş. Yıllar sonra Necibe Hanım’ın hayaletini gördüğünü söyleyenler de oldu. Sadullah Paşa’nın yalısı, Asil Nadir ve Ayşegül Tecimer gibi kiracılara da uğur getirmedi. Asil Nadir hapse düştü. Tarihi eser kaçakçılığıyla suçlanan Ayşegül Tecimer yurtdışına kaçtı...

Kayıp hazine

Düzenlenen operasyonlarda iki ayrı bankanın kiralık kasasında kayıp olan tarihi ve manevi değeri de bulunan ziynet eşyaları ele geçirildi. İlk kasadan 1878 Berlin Antlaşması’na katılan büyükelçilerin imzalarının bulunduğu yelpaze, yakut ve pırlantayla bezeli ağızlık, mektup kılıfı, broş, yılan figürlü bilezik ile zümrüt, yakut, pırlanta ve elmas yüzüklerden oluşan ziynet eşyaları çıktı. İkinci kasada ise 6 yüzük, 2 bilezik, bir gerdanlık, altın bir kol saati, bir cep saati, bir çift küpe ile bir gümüş kutu bulundu.

(16.12.2012 tarihli Posta Karnaval'dan alınmıştır.)