Oyuncuların dört gözle beklediği, uğruna yıllardır para biriktirdiği, oyun dünyasının en başarılı konsol serisi Sony Playstation’ın en yeni üyesi PS5, 19 Kasım’da çıkıyor. Sony, dün gerçekleştirdiği 40 dakikalık sunumuyla yeni konsolunun çıkış tarihini, fiyatını, ilk gün oyunlarını duyurdu. Gayet güzel geçen sunumun ardından gelen yeni bilgilerle bir anda sosyal medyaya kaos hakim oldu ve hala yankıları sürüyor. Peki dün gece neler yaşandı?
Final Fantasy XVI
Sony 40 dakikalık sunumuna oyun tarihinin en büyük serilerinden biri olan Final Fantasy’nin yıllardır beklenen yeni oyunuyla bomba gibi başladı. Final Fantasy XIV’ü hayata döndüren yapımcı olarak bilinen Naoki Yoshida’nın önderliğinde hazırlanan oyun, tahmini bir yıl boyunca PS5’e özel olacak.
Spider Man: Miles Morales
Sony ikinci oyun olarak Spider Man: Miles Morales’in ilk oynanış görüntülerini gösterdi. Gayet etkileyici duran bu devam oyunu, aynı zamanda PS4’e de geliyor.
Hogwarts Legacy
Sudden changes make the air uncomfortable
Oh, hold me so I'm not alone, no
2011’de Pumped Up Kicks eşliğinde yaptıkları çıkışla, bir anda "Indie-pop’un geleceği" olarak aday gösterilmeye başlanmışlardı. Aradan geçen 9 senede iki albüm çıkaran Los Angeles’lı grup, sevenlerini maalesef mutlu etmeyi başaramamış, Spotify’da en çok dinlenen 10 şarkısı arasına bu iki albümden sadece bir şarkı sokabilmişti. “Tek albümlük grup" olma yolunda ilerleyen Foster the People'ın imdadına ise bir mayıs günü çıkardıkları bu şarkı yetişti.
Daha ilk saniyelerden geri dönüşlerini simgelercesine melodik ve güçlü bir girişle karşılaşıyoruz. Bu şarkıyla sanki sevenlerinden özür diliyor gibiler. Havada son yüzyılın en kötü virüsü dolaşırken Foster The People belki de yılın parçasıyla, bizi bu zor zamanlarda sımsıkı tutup bırakmamakta kararlı.
My arms and legs are crossed
The way you taught me to sit
James Blake’in küçük kardeşi olarak niteleyebiliriz Elliot Moss’u. 'Closedloop' şarkısıyla çalma listelerinin en çok aranan isimlerinden olarak müzik dünyasına giriş yapan New Yorklu müzisyen, ikinci stüdyo albümüyle indie-pop dünyasındaki yerini sağlamlaştırıyor. Albümün öne çıkan parçası 'Bodyintheshapes' ise, her an masal anlatmaya hazır bir sese sahip olan Moss’un elektronik altyapısı ve ritmik tınılarıya kendi müzik dilini en iyi yansıtan eseri.
In a past life, feeling loved
But now in the present, seeing blood
İlk albümlerinden bu yana 21 sene geçse de, ilk günkü kadar belli bir kalıba sokulamayan, kendilerine has Americana tınıları ile artık alanında usta olarak gösterilen grup, son albümü The Waterfall II'yi karantina günlerinin etkisinde bitirdi. Albümün açık ara en iyi şarkısı “Feel You” için söylenecek en güzel sözü bir YouTube yorumunda bulabilirsiniz: Pink Floyd kokusu alıyorum.
And now it's time to show up
Late again, I can't grow up
And now, it's on me they've given up
21'inci yüzyılın en önemli albümlerinden biri olarak görülen “Is This It” ile müzik hayatına başlamak her grup için tehlike arz eder. 19 sene önce çıkardıkları ilk albümle "Indie-rock’ın poster çocukları" olarak görülen The Strokes, üst üste hayal kırıklarıyla dolu eserler yayınlayarak, bir nevi kayıp çocuk sendromuna yakalanmıştı. Son albümlerinin öne çıkan şarkısı “Not The Same Anymore” ile belki de kendi çocukluklarıyla yüzleşiyor, gerçeği kabulleniyorlar. Eleştirmenler tarafından yere göğe sığdırılamayan son albümleri dinleyici tarafından da sevildi. Kayıp çocuklar için hala umudumuz var.
Böyle bir isme sahip olan bir şarkının kötü çıkma olasılığı ne kadar olabilir ki? Elektronik müziğin en büyük üstatlarından Kieran Hebden, 2017’de çıkardığı albümünden sonra tekrardan otantik öğelerin olduğu, bol yaylı tınıların yer aldığı bir eserle daha karşımızda. Uyarı: Bağımlılık yapabilir!
You know I can't swim forever
Treading water my whole life
Multi-enstrümentalist Madeline Jackson, “Heaven Metal” olarak adlandırdığı müziğini, senenin en güzel şarkılarından biri S.W.I.M ile adeta tüm dünyaya haykırarak duyuruyor. Sadece penceremizden dünyaya bakabildiğimiz böyle bir senede, içinde var olduğumuz bütün zorluklara rağmen, Denver’da tek başına bir müzisyen içimizi umutla doldurmaya hazır.
Somewhere in the middle, I
Think I lied a little, I
İngiliz süperstar uzun zamandır beklenen albümünü daha birkaç gün önce dinleyicileriyle buluşturdu. Eleştirmenler tarafından şimdiden 'yılın en iyi pop albümü' olarak lanse edilmeye başlanan çalışmanın benim için öne çıkan parçası ise bir modern-pop klasiği olabilecek 'Pretty Please'. Baştan sona bir saniyeyi bile boşa harcamadan, bir pop şarkısının bütün gerekliliklerini harfiyen yerine getiren tam bir 'sürekli çalsın' şarkısıyla karşımızda Dua Lipa.
Can't keep the sun from rising
Can't keep the heart from beating
Geldik bir başka İngiliz pop starına... 2012’de çıkardığı 'Devotion' albümüyle Mercury ödülüne aday olan ve yıllar geçtikçe yerini sağlama alan Jessie Ware, Dua Lipa’nın aksine İngiltere’de klasik popun kraliçesi olarak öne çıkıyor diyebiliriz. 'Spotlight' ise yapıtlarının arasında şu ana kadar öne çıkan eserlerden biri. Evde olduğumuz bugünlerde ilaç gibi geleceğine eminim.
In their temple
In their mind
There seems to be a complexity
To being kind
2014’ten beri sessiz sedasız, atmosferik müziğiyle hayatımıza girmeyi başardı Nick Hakim. Yankılanan efkarlı sesi, şarkılarında ona eşlik ederken adeta mini bir Thom Yorke’a bürünmüyor değil. Son albümünün çıkış parçası “QADIR” ise vefat eden yakın arkadaşına adanmış ve harika tasarlanmış bir eser. Adım adım yükselen vokali ve iç sızlatan sözleri ile 2020’nin arka planına cuk oturuyor.
Don't you think they'll be amused
Ah, by your love?
My Morning Jacket’tan sonra bir başka Americana temsilcisinin bu listede olması normalde az bir ihtimaldi. 2008’den beri müzik dünyasında var olan ve Elbow’u andıran sinematik müzikleriyle ünlenen grup, popülerliğini zamanın ünlü dizilerinde yayınlanan şarkılarıyla sağlamış, kendilerini bir anda Radiohead ile tur yaparken bulmuşlardı.
5 yıl aradan sonra 4. stüdyo albümleriyle 2020’ye ayak uydurmaya çalışan grup, bildiğimiz ve sevdiğimiz müziklerine kaldıkları yerden devam ediyor. Albümün öne çıkan parçası ise, içinde adeta 3 ayrı şarkıyı barındıran ve albüme de adını veren tam bir Other Lives klasiği.
Dahm boodlee-boodlee woop ba-ma-ne-ma pah pah
Humm zeema-neema badeeba-deeba
Spotify profilindeki Twitter linkine tıkladığınızda "Böyle bir hesap yoktur" uyarısıyla karşılaşıyorsunuz. Instagram linkine tıkladığınızda ise hiçbir fotoğraf paylaşmadığını fark ediyorsunuz. İşte ancak böyle bir müzisyenin müziği de kendisi kadar öznel ve ilginç olabilirdi.
Gerçek ismini de maalesef bilmediğim 1010 Benja SL, piyano eşliğinde bu zamana kadar pek görmediğim bir enerjiyle kendinden geçiyor, eseriyle beraber notadan notaya atlıyor, uçuyor-kaçıyor, ama ilginç bir şekilde sizi bunları yaparken mest ediyor.
Yılın en ilginç ve kendine has şarkısı...
I can love enough for the both of us
I can
Milenyumun ilk yıllarındaki disco-pop zamanlarına nostaljik ama bir o kadar da yenilikçi bir yaklaşımla muhteşem bir denge sağlayan Jayda G, “Both Of Us” ile senenin en iyi şarkılarından biriyle karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda üstün DJ performansıyla dünyayı da dolaşan müzisyen, yeni nesil dans müziğinin en önemli figürlerinden biri olabilir.
If I make another wish, I would wish for a wish for you
But the brass on the magic lamp's damn near rubbed through
Bir varmış bir yokmuş…
40’lı yaşlarına gelmiş, solo kariyerlerinde hak ettikleri yere ulaşamamış iki kafadar buluşmuş. 2014’te rap müziğin geldiği noktada artık yeni, güçlü ve olabildiğince keskin bir sese ihtiyaç varmış. Ve müzik dünyasının Alaaddin’in sihirli lambasında diledikleri şey Run The Jewels ismiyle hayata bürünmüş.
Bir proje olarak başlayan ikili, daha ikinci albümleriyle “yılın en iyi albümü” ödüllerini silip süpürmüş, ırk ayrımcılığı, çarpık ülke politikaları, eşitsizlik üzerine yazdıkları sözlerle jenerasyonun adeta sözcüsü haline gelmiş…
Rap müziğinin en güçlü ve en sert ikilisi, 4. albümleri RTJ4 ile içinde bulunduğumuz kaotik zamanın sözcüleri olarak görevlerine devam ediyor. Atlanta’lı Killer Mike’ın konser alanlarından daha çok siyaset arenalarında Trump karşıtı tutumuyla birçok müzisyene öncülük ettiğini, siyahilerin polis şiddetine karşı ayaklanmasındaki en önemli figürlerden biri olduğunu düşünürsek, Run The Jewels belki de hiç olmadığı kadar hayati bir konumda…
From the coveted touch of a girl in love
I was lifted by the sound of a spirit in need
Baby, we're a dying breed
Americana’dan bahsetmişken yılın en “Amerikan” albümünü yapan The Killers’ı bu listeye eklememek olmazdı. Grup son albümleri “Imploding The Mirage” ile yılın belki de en romantik albümüyle karşımızda. Baştan sona 80’lerin Hollywood filmlerini andıran ve ABD nostaljizmiyle dolup taşan tınıların olduğu albümün en iyi şarkısı ise, grubun solisti Brandon Flowers’ın eşine ilan-ı aşk ettiği muhteşem bir stadyum şarkısı Dying Breed.
Şarkının tam ortasında gerçekleşen arşa yükseliş ise umarım bu zor zamanları atlatmamız için gereken inancı bir nebze de olsa içimizde yaşatır diyor, hepinize müzikli günler diliyorum.
Sudden changes make the air uncomfortable
Oh, hold me so I'm not alone, no
2011’de Pumped Up Kicks eşliğinde yaptıkları çıkışla, bir anda "Indie-pop’un geleceği" olarak aday gösterilmeye başlanmışlardı. Aradan geçen 9 senede iki albüm çıkaran Los Angeles’lı grup, sevenlerini maalesef mutlu etmeyi başaramamış, Spotify’da en çok dinlenen 10 şarkısı arasına bu iki albümden sadece bir şarkı sokabilmişti. “Tek albümlük grup" olma yolunda ilerleyen Foster the People'ın imdadına ise bir mayıs günü çıkardıkları bu şarkı yetişti.
Daha ilk saniyelerden geri dönüşlerini simgelercesine melodik ve güçlü bir girişle karşılaşıyoruz. Bu şarkıyla sanki sevenlerinden özür diliyor gibiler. Havada son yüzyılın en kötü virüsü dolaşırken Foster The People belki de yılın parçasıyla, bizi bu zor zamanlarda sımsıkı tutup bırakmamakta kararlı.
My arms and legs are crossed
Albümlerin bile ertelendiği bugünlerde müziksiz yaşamak ne kadar mümkün? Neyse ki müzik dünyası salgından görece en az etkilenen sektörlerden biri olarak her hafta yeni eserlerle karşımıza çıkıyor.
Bu haftanın en öne çıkan şarkılarına ise biraz melankoli hakim. Covid-19’un sanat dünyasının geleceğine nasıl şekil vereceğine dair bir işarettir belki bu kim bilir..
Kuzeyin çocukları kaldıkları yerden devam ediyorlar. Ülkemizde de oldukça popüler olan grubun son teklisi Beautiful, Rhye’ın en iyi yaptığı şeyi, “müziğin en seksi halini” keşfettikleri bir başka eser olarak karşımızda.
“Cola” ile müzik dünyasında iyice kendine yer bulan lo-fi pop’un en heyecan verici isimlerinden Arlo Parks, haftanın “kahve-pencere ikilisine eşlik eden şarkı” ödülünün yine açık ara galibi.
İsmi gibi kendine has sesiyle evlerimize ve aynı zamanda kalplerimize konuk olan şarkıcının son teklisi ise mızıka eşliğinde bizi Texas’ın sessiz yollarına gönderiyor.
Evde kalmaya devam ettiğimiz bugünlerde bizi akl-ı selim olmaya iten yegane güzelliklerden biri haliyle müzik. Gelin bu haftanın öne çıkan 5 şarkısına göz atalım.
7 yıllık aranın ardından çok tatlı bir albümle geri dönen The Strokes, uzaktan aşkını yaşamak zorunda olan herkese bir güzellik yapıyor.
Hazır havalar da ısındı, balkonunuza çıkıp bir çay eşliğinde size eşlik edecek bir şarkı arıyor olmalısınız. Buyursunlar.
Yeni dönem Indie-soul akımının en önemli starlarından biri olacak olan Nick Hakim, belki de en olgun ve haliyle en güzel şarkısıyla karşımızda. 7 dakika 32 saniye boyunca sizi bir an bile bırakmayan şarkının adım adım yükselişe geçtiği an ise muhteşem.
Evde kalmak… Yıllarca hayalini kurduğumuz, birdenbire karşılaşınca da ne yapacağımızı bilemediğimiz bir kavram oldu artık. Bütün yaşam dengelerimizin alt-üst olduğu, yeni bir gerçekliğe geçtiğimiz bu dönemin en büyük avantajlarından biri ise sesi sonuna kadar açmak.
Gelin tarihe tanıklık ettiğimiz bugünlerde, 2020 yılının ilk üç ayında hangi şarkılar öne çıkmış; bir göz atalım.
James Blake’in küçük kardeşi olarak niteleyebiliriz Elliot Moss’u. 'Closedloop' şarkısıyla çalma listelerinin en çok aranan isimlerinden olarak müzik dünyasına giriş yapan New Yorklu müzisyen, çıkardığı ikinci stüdyo albümüyle indie-pop dünyasındaki yerini sağlamlaştırıyor. Albümün öne çıkan parçası 'Bodyintheshapes' ise, her an masal anlatmaya hazır bir sese sahip olan Moss’un elektronik altyapısı ve ritmik tınılarıya kendi müzik dilini en iyi yansıtan eseri.
Kendisinin ülkemizdeki en büyük fanı olabilecek biri olarak Channel Tres’i ne kadar anlatsam az. 90’lardan beri kayıp olan 'Detroit Disco' türünün dönüşünü gerçekleştirdiği için ona ne kadar teşekkür etmeli bilemiyorum. 90’ların gangster rap-pop klasiklerine aşinaysanız ve sakin bir ritimle dans edesiniz varsa Channel Tres bir tık uzağınızda.
Böyle bir isme sahip olan bir şarkının kötü çıkma olasılığı ne kadar olabilir ki? Elektronik müziğin en büyük üstatlarından Kieran Hebden, 2017’de çıkardığı albümünden sonra tekrardan otantik öğelerin olduğu, bol yaylı tınıların yer aldığı bir eserle daha karşımızda. Uyarı: Bağımlılık yapabilir!
Sinemaseverlerin merakla beklediği Oscar sezonu geldi çattı. Birçok ilkin yaşanacağı, film stüdyolarının kıyasıya yarışa gireceği ödül töreninin adayları ise geçtiğimiz gün açıklandı. Bir çizgi roman uyarlaması olan Joker’in tam 11 adaylıkla başı çektiği ödül töreninde gecenin önemli ödülleri için kıyasıya bir yarış bizi bekliyor.
Green Book rezaletinden sonra Akademi’nin bu yılki seçkisinin çok kötü olmadığını söyleyebiliriz. Adaylara göz atacak olursak;
- Yaşayan en büyük yönetmen Martin Scorsese’nin bir nevi veda filmi The Irishman,
- Tarantino’nun başyapıtı diyebileceğimiz bir Hollywood güzellemesi Once Upon a Time… in Hollywood,
- 3 10 to Yuma, Identitiy, Logan gibi filmlerin yönetmeni James Mangold’un eleştirmenlerce beğenilen ve Ford ve Ferrari’nin 1900’lerin ortasındaki kapışmasının anlatıldığı Ford v Ferrari,
- Netflix ile birçok kişiye ulaşmayı sonunda başaran Amerikan bağımsız sinemasının en güçlü isimlerinden Noam Baumbach’ın yönettiği Marriage Story,