Efsaneye göre dünyanın en güzel, yakışıklı erkeği Narkissos, Karaburun’da yaşar. Bu güzel ve yakışıklı erkeğe çevrenin tüm kızları, hatta perileri bile aşıktır. Narkissos’tan yüz bulamayan perilerden biri, Tanrı Zeus’a yalvararak Narkissos’un cezalandırılmasını ister.
Tanrı, aşkına karşılık bulamayan perinin bu isteğini kabul eder ve “Başkalarını sevmeyen kendisini sevsin” der. Erkek güzeli Narkissos bir gün su içmek için göle eğildiğinde, suda kendini görür ve kendi kendine aşık olur ama bu sırada düştüğü gölette boğulup ölür.
Narkissos’un bu ölümü kendisini seven iyi yürekli perileri çok üzer. Sevdikleri yakışıklı adamı sudan çıkarıp gömmeyi düşünürlerken, sudan hiç bilmedikleri, görmedikleri bir çiçek çıkmaya başlar. Periler rengiyle, kokusuyla çok beğendikleri çiçeğe Narkissos adını verirler. Bugün adını nergis olarak bildiğimiz bu nefis kokulu, güzel renkli çiçeğin adının Narkissos’tan geldiği söylenir.
TÜRKİYE’NİN NERGİS AMBARI
İzmir’in kıyı ilçelerinden Karaburun’un simgelerinden ve adını bu mitolojik hikâyeden aldığı rivayet edilen nergis çiçeği, burası için ayrıcalıklı yere sahip. Beyaz ve sarı çiçekleri, narin görüntüsü ve güzel kokusuyla bilinen nergis çiçeği Karaburun’da üretilerek İzmir, Bursa ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanına gönderiliyor; koku ve süs amaçlı kullanılıyor.
Üreticiler, ağustosta sulamaya başladıkları ‘sulu nergislerin’ hasadını aralıkta yaparken, tabiatta kendiliğinden yetişen ‘susuz nergisler’ ise ocak itibariyle hasat ediliyor. Türkiye’de nergis çiçeği üretiminin merkezi olan Karaburun’da yaklaşık 500 dekarda sulu, bin 500 dekarda da kuru nergis üretiliyor.
Kış soğuklarının başladığı kasım sonundan şubat başına kadar hasat edilen nergis çiçekleri için 2018’den beri düzenlenen Karaburun Nergis Festivali ile nergis çiçeğinin tanıtımının yapılması amaçlanıyor. İlçenin ekonomisine de katkı sunan nergis çiçeğinin yanı sıra üzüm, narenciye, enginar, nar ve badem de yetiştirilen verimli bir tarım ilçesi Karaburun. Yöreye has olarak nitelendirilen hurma zeytini ve kopanisti peyniri de bulunuyor. İlçenin ikinci gelir kaynağı ise turizm.
DOĞALLIĞI BOZULMAMIŞ
Ege Bölgesi’nin saklı cenneti, İzmir’in en küçük ilçesi olan Karaburun, doğallığı bozulmamış nadir yerleşim yerlerinden. Su altı dünyası, kamp ve trekking imkanları, ekoturizm ve agroturizm olanakları ile İzmir ve çevresinin incisi konumunda. İlçe merkezi Kaza, İskele, Bodrum, Burgaz Arkası olmak üzere 4 kısma ayrılıyor.
Deniz kenarı ilçesi olan Karaburun’da balıkçılık önemli bir meslek. Türkiye’nin en lezzetli kefal balıkları bu bölgede yakalanıyor. Her ne kadar doğal zenginlikleri ile tatil turizminin tüm imkânlarına sahip olsa da turistler açısından tenha denilebilecek durumda. Potansiyeli daha çok İzmir ve çevresinden gelen yerli turistlerden oluşurken, dalış turizmi de oldukça etkin. Karaburun, son yıllarda büyük bir tanıtım ağıyla gitgide gelişiyor ve bilinir hale geliyor.
TURKUAZ RENGİ KOYLARI
Mavi bayraklı plajlara, sığ, sakin ve tertemiz bir denize sahip birbirinden güzel ve gizli kalmış Karaburun koyları, görenleri kendine hayran bırakıyor. Koylarda genel olarak denize girmek ücretsiz.
Karaburun’da Ege sularının tadını çıkarabileceğiniz koylar arasında; İncirlikoy, Bodrum Koyu, Ayıbalığı Koyu, Kocadere Koyu, Dolungaz Koyu, Manal Koyu, Dikencik Koyu, Boyabağı Koyu, Mimoza Koyu, Badembükü Koyu, Kaynarpınar Koyu, Ardıç Plajı, Bodrum Koyu, Beyaz Kayalar Koyu, Kumbükü Koyu ve Kuyucak Koyu yer alıyor. Coğrafi yapısı nedeniyle büyük konaklama tesisleri ve beach club işletmelerine uygun olmayan Karaburun koyları, yemyeşil doğası ve kristal görünümde turkuaz rengi berrak deniz suyuyla gürültüden uzak.
BİRBİRİNDEN ŞİRİN VE FARKLI KÖYLERİ
Karaburun köyleri ise doğanın içinde zeytin ağaçları, defneler, nergis tarlaları ve bağlarla çevrelenmiş. Bu şirin köyler; taş evleri, tarihi ve kültürel değerleri, el sanatları, şirin pansiyonları ve yöresel lezzetleriyle pek çok rotadan oluşuyor.
Köylerden bazılarını şöyle sıralayabilirim... Saip köyü, Karaburun merkezinin Ahırlı olarak bilindiği yıllarda bölgenin merkeziymiş. Bozköy’de ise çok özel taşlar kullanılarak inşa edilmiş tarihi evler bulunuyor. Burada Uzundere Vadisi mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Akça Kilise mevkisi ise güzel koyları ve plajlarıyla dikkat çekiyor. Eskiden yarımadanın en önemli bağcılık merkezlerinden biri olan Bozköy’de bağcılık yeniden canlandırılmaya çalışılıyor. Sarpıncık köyünde de sahile kurulu olan ve 1938’de inşa edilen Sarpıncık Feneri, gidilmesi gereken yerlerden.
30 TON DEFNE YAPRAĞI
Ambarseki’nin verimli topraklarında nergis yetiştiriciliği, bağcılık ve buna paralel olarak ev şarapçılığı, zeytin ve zeytinyağcılık yapılır. Orman alanlarından toplanan defne çalılarından yılda yaklaşık 30 ton defne yaprağı işleniyor. Köyde geleneksel el sanatlarından sepetçilik, yaşlı ustalar ve onlardan öğrenmeye çalışan gençler sayesinde hala yaşatılıyor. Son yıllarda ev pansiyonculuğu hızla gelişiyor.
DALYAN BALIKÇILIĞI
Tepeboz ve Yeniliman, geçmiş yıllarda neredeyse yalnızca yabancıların yaşadığı yerleşim yerlerinden. Hasseki, Karaburun’un geleneksel balıkçılık yöntemi dalyan balıkçılığını gözlemlemek için en güzel yerlerden biri. Karaburun’un dibi görünen sularında yapılan bu balıkçılık yöntemi, denizin içindeki ya da kıyının hemen üzerindeki yüksek ahşap kulelerden gerçekleştiriliyor.
BARDACIK İNCİRİ
Kösedere ve Eğlenhoca köyleri ile bir sac ayağı oluşturuyor. İnecik, doğal ve mimari dokusunu korumaya çalışan köylerden biri. Dağın içine yerleşmiş, ağaçlar altında bir köy. Köydeki bağlardan elde edilen üzümler, sofralık üzüm olarak ve pekmez üretiminde değerlendiriliyor. Bol miktarda zeytin ve incir ağacı da bulunan köyün bardacık cinsi inciri çok ünlü.
HURMA ZEYTİN VE KÖSEDERE MUTFAĞI
Kösedere, Karaburun’un en büyük köylerinden. Yöreye özgü hurma zeytini, dalında tatlılaşan sofralık zeytin türü. Bazı kaynaklara göre hurma zeytin dünyada sadece Karaburun Yarımadası’nda yetişmekte. Kösedere mutfağı da çok çeşitli. Mantısı, masır böreği, çullama, zıngata, bazına, cizlembe, kabak çiçeği dolması, çiğ sarma, etli sıra, pirinçli mantar böreği, öküz köftesi, peynirli pide, katmer, puf böreği, körmen köftesi, fırın böreği bu çeşitlerden bazıları.
Peynir çeşitlerinden kopanisti, tatlılarda söndürme (höşmerim), oklavadan sıyırma ve ev baklavası yörenin en beğenilen yiyecekleri. Köy çevresinde yöre halkının yemek ve çay olarak yararlandığı birçok ot ve maki türü de var.
KÜÇÜK BİR KARABURUN TURU
'BEREKETLİ VE LEZZETLİ BALIKLAR’
Karaburun sevdasının 1984’te askerlik görevi ile başladığını söyleyen İsmet’in Yeri İskele Restoran’ın sahibi İsmet Katmer, “Buranın şartları o yıllarda çok zorluydu. Aynı bu güzellikteydi ama işletmeler için zor bir bölgeydi. Şimdi imkanlar genişledi, daha çok insan bu cennet köşeyi keşfetti. İlk günden beri misafirlerimiz her yerde aynı şeyleri yemesin diye farklı lezzetler hazırlamak istedik” diyor. Restoran, 30 yıl Karaburun İskele’de, 1 yıldır da Mimoza Koyu’nda hizmet vermeye devam ediyor.
33 YIL ÖNCE KAFECİLİKLE BAŞLADI
Karaburun İskele’nin sonundaki Number One Restoran’nın sahibi Timur Kırlıkovalı:
“1990’da kafe olarak hizmet vermeye başladık, daha sonra da restoran ve otel olarak devam ettik. Odalarımız denize sıfır. Dalga sesleri ile uykuya dalıp dalga sesleri ile uyanacağınız bir ortam. Meze çeşitlerimiz her gün taze yapılıyor.”
GURMELERE ÖZEL
Tiny Town Kuyucak, Hilmi Akyol ve Özer Koçak tarafından geçen yıl faaliyete geçirilmiş. Tiny house’lardan oluşan ve 12 ay hizmet veren narenciye ağaçlarının içinde küçük bir tatil köyü gibi. Tesis içinde yer alan Mandarinn Restaurant’ın, ilçenin gelecekteki turizm gelişiminde, gurme turizminin öncülüğünü yapması bekleniyor. Restoranın şefi Emre İdrisoğlu:
“Limonlarımızdan sorbe, mandalinalarımızdan dondurma, portakallı somon balığı, biberiye, kekik ve nanelerden sos yapıyoruz.”
ADALARA BAKAN MANZARA
Karaburun’un iki adasını birden seyredebileceğiniz Arya Otel’in sahibi Iraz Koşu:
“Karaburun’a gelenler, sakin, huzurlu ve dingin bir ortam arıyor. Biz misafirlerimize hayata mola verebilecekleri bir ortam vaat ediyoruz. Otelimiz eşsiz bir manzaraya sahip. Karaburun’un iki adasını hem Büyük Ada’yı hem de Uzun Ada’yı görebiliyorsunuz. Karaburun’un en güzel plajlarından birine sahibiz.”
İzmir Körfezi’nin girişinde, körfezi kontrol eden önemli kilit noktalardan biri olan Karaburun Yarımadası’nda, eski çağlardan bu yana yerleşim izlerine rastlamak mümkün. Karaburun ilçesi, Kösedere köyü, Boyabağı mevkisindeki kalıntı ve buluntular, M.Ö. 1000 ile M.S. 1000’de bölgeye yerleşildiğini gösteriyor.