1968’de Taksim’de açılan Sheraton Otel, 1995’te Inter Continental grubu tarafından alınıp işletilmeye başlanmıştı. Türkiye mimarlık tarihinin en önemli binalarından birisi olarak kabul edilen otelin lobi katı ve dış cephesi yenilendi ve geçen hafta yeni yüzüyle misafirlerini ağırlamaya başladı. Ben de gidip hem oteli gezdim hem de restoranlarından Safran’ın leziz yemeklerini tattım.
ÖDÜLLÜ RESTORAN: SAFRAN
Uluslararası kabul görmüş ve ’Academie Internationale de la Gastronomie’ ödülüne layık görülen Safran, Türk ve Osmanlı mutfağının en iyi lezzetlerini muhteşem Boğaz manzarası eşliğinde sunuyor. Kapalı teras alanındaki bu zarif ve sofistike restoranın manzarası bile iştah açmaya fazlasıyla yetiyor. Kilo almaktan korkanlar, aman dikkatli olun. Safran, yeni menüsünde yerel ürünlere ve Osmanlı Saray mutfağından günümüze gelen yemeklere fazlasıyla yer vermiş. Roka, tavuk ve balık çorbaları mutlaka içilmeli. Mezelerden çiççim karides, tahinli fava, yaprak sarması, zeytinyağlı taze fasulye, baharatlı yoğurt, Ege yeşillikleri salatası, tuzlu palamut, peynirli makarna kızarmış ahtapot nefis. Nardan aşı, yağlı kebap kara, satır kebap damak çatlatan türde. Otel restoranları genellikle pahalı olur. Ama burası tam tersi. İstanbul’daki her hangi bir restorandan daha pahalı değil. Yazdığım yemekler 250 lira ile 415 lira arasında değişiyor.
DÖRT MEVSİM BAHÇEDE YEMEK KEYFİ
Pandemi döneminde restoranların bahçesi ve açık alanlarında yemek yiyip sosyalleşmeye alışanlar ve “Ben artık kapalı alanlarda olmak istemiyorum” diyenler için otelin tropik ve farklı türlerde bitkilerle bezenmiş Veranda Kış Bahçesi’ni önereceğim. Ben buranın yemeklerini tatmadım ama menüsünde dünya mutfaklarından her damak tadına hitap eden yemek ve atıştırmalıklar var.