Bodrum Belediye Başkanı ne olur gelmeyin diye çağrı yaptığında durumu anlamıştık. Ayvalık’taki arkadaşım Seray’ın attığı fotoğrafı görünce gözlerime inanamadım. Sanki yaz aylarındaki gibi ana baba günü Ayvalık. Tatili gören yazlıkçılar yazlıklarına akın etmişti. Koray’ın cuma akşam Instagram hesabında Caddebostan sahilindeki insan selini görünce şok oldum. Panayır yeri gibiydi sahil adeta.
Ardından Can, Belgrad ormanından fotoğraflar paylaştı. Oradaki kalabalığın da Caddebostan sahilinden farkı yoktu. AŞTİ’deki otogarda asker uğurlama görüntüleri düştü sonra sosyal medyaya... Büyük bir coşkuyla sarılan, kutlama yapan insanlar arasında bırak bir metreyi bir santim bile yoktu!
Dün sabah uyandım, bizim Gökhan’ı aradım. “Fenerbahçe sahilinde Emin’le yürüyüş yapıyoruz” dedi. “Kalabalık değil mi?” diye sordum. “Aşırı kalabalık abi, kimse anlamamış konuyu ve daha çok 60 yaş üzerindeki insanlar burada…” dedi. “Peki, sence sen anlamış mısın konuyu?!” diye sordum. Şakalar yaparak konuyu geçiştirdi.
İtalya’da salgın nasıl patlamıştı hatırlıyor musunuz? Bence hatırlamıyorsunuz! Hatta hiç hatırlamıyorsunuz!!! Salgın nedeniyle hükümet hayatı durdurunca bunu “tatil” zannederek sokağa dökülen, yazlık bölgelere akın edenler yüzünden! Sağlık Bakanı’nın açıkladığı ve her gün iki katına çıkan hasta sayılarına bakıp “Sonumuz İtalya gibi mi olacak?” diye soranlara diyecek iki lafım var.
Bir: Aklımızı başımıza almazsak sonumuz İtalya’dan beter olacak.
İki: Nazım’ın dediği gibi, kimseye kızmaya hakkınız yok zira “Kabahat sende demeye dilim varmıyor ama kabahatin çoğu sende canım kardeşim.”
Peki abi siz niye evde değilsiniz yeaa?
Sokağa çıkıp dışarıdaki kalabalıkların fotoğrafını çekip sosyal medya hesaplarından paylaşarak altına “Abi siz niye evde değilsiniz yea!” diye soran çok duyarlı(!) arkadaşlarımıza sormak istiyorum: Abi peki siz niye evde değilsiniz yeaaa?!!!
Şu an hala mangal yakmayı düşünen varsa...
Bir kez daha gördük ki toplumun bir kısmı bilime ve birlikte yaşadığı topluma ne kadar saygılı ve duyarlıysa toplumun öyle bir kısmı var ki onların ne insan hayatı ne de toplum umurlarında. Hükümet salgın yönetiminde veriler ve Bilim Kurulu’nun yönlendirmesiyle hareket ediyor.
Ancak böylesine cehaletten kavrulmuş binler hatta yüzbinlerce insanın yaşadığı bir ülkede hükümetimiz kusura bakmasın ama bu salgınla vatandaşların tavsiyeye uymasını bekleyerek baş etmemiz mümkün gözükmüyor.
Hasta sayısının her gün iki katına çıktığı salgınla pençeleşen bir ülkede insanların hâlâ piknik yapmayı, mangal yakmayı düşünebildiği ve bunun en sonunda mecburen devlet tarafından yasaklanarak önlendiği bir ülkede yaşıyoruz.