Konuşabilmek, insanları hayvanlardan ayıran en önemli özelliklerden biri. Bu en temel iletişimi kullanamadığımız durumlarda, hayat kalitemiz düşer. Pekii kişi hangi durumlarda konuşma zorluğu çeker? Hangi aşamada müdahale etmek gerekir? Kimler tedavi edilebilir? Çocuğumuz konuşmakta geç kaldığında paniğe kapılmalı mıyız? Bütün bu soruları, Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Elçin Santırcıoğlu’na sordum.
Derya: Uzman dil ve konuşma terapistinin görevi nedir?
Elçin: İnsanların kullandığı en temel iletişim olan sözel iletişimle ilgilenir. Sözel iletişimde aksaklık olduğu zaman, insanlarda duygusal ve sosyal problemler oluşur, yaşam kallitelerini etkiler. Kekemelik, artikülasyon problemleri, ses problemleri, yutma bozuklukları, otizme ya da down sendromuna bağlı dil problemleri, zihin engeline bağlı problemler, dudak ve damak yarığına bağlı konuşma zorluğu, inmeye ve travmatik beyin hasarları sonrası ortaya çıkan promlemler gibi, çok çeşitli sebeplerden konuşma bozuklukları ortaya çıkabilir.
Derya: Tedavi süreci hastalığa göre değişir mi?
Elçin: Bazen zor zannettiğim vakalar çok daha çabuk çözülüyor. Bunun için şu problemi, şu kadar zamanda çözeriz demek yanlış olur. Sadece ses problemi olan bir çocuk geliyor ve diğer yandan dil ve konuşma güçlüğü raporu almış bir başka çocuk geliyor. Bir bakıyorsun çocuk, otizm belirtisi gösteriyor. Otizm belirtisi gösteren çocukla çok çabuk ilerlerken, 3-5 seste problemi olan çocuk takılıp kalabiliyor.
Derya: İnme sonrası konuşma bozuklukları düzeltilebiliyor mu?
Elçin: İnme sonrası kaslar çalışmıyor. Beyinde hasar oluşuyor ve beyinde konuşma bölümü etkilendiği için dil tamamen yok olabiliyor. Yani kişi afazi oluyor. Konuşamayanlar, ya da konuşup ne dediği anlaşılmayanlar var içlerinde. Ses tellerinde ve kapakçıklarda kapanma problemi yaşanabiliyor. Bu kapakçıklar kapanmadığı zaman, hastayı aspire ediyor. Böylece biz devreye giriyoruz.
Derya: Dudak – Damak yarığı olan çocukların hepsinde mi konuşma bozukluğu görülür?
Elçin: Zaten bu sendromla doğan çocukların ameliyatları zaman kaybetmeden yapılıyor. Dudak ve damak yarığı düzeltilip, ortodontik tedavi yapılmamışsa, ileride çocuğun büyüme çağında damak yarıklığı nüksedebiliyor. Bazen bununla birlikte, yumuşak damak yetmezliği de olabiliyor. Böylece hiper nazalite dediğimiz genizden konuşma meydana geliyor. Promlemin ne olduğunu tayin ettikten sonra, promleme yönelik tedavi uygulanmaya başlanıyor. Sadece dudak yarığı ile doğan herkes için ihtiyaç duyulur diyemem.
Kekemelik
Derya: Kekemelik doğuştan gelen bir şey mi yoksa sonradan mı kekeme kalınır?
Elçin: Biz bunu akıcılık bozukluğu şemsiyesi altında ele alıyoruz. Akıcılık bozukluğunda biz hem kekemeliği, hem de çok hızlı konuşmayı ele alırız.
Derya: Hızlı konuşmak da bir konuşma bozukluğu mu?
Elçin: Evet. Takılma olmayabilir ama çok hızlı konuşurken sesler yutulur ve bu da bir bozukluktur.
Geçmişte bir çok teori ortaya atılmış kekemelikle ilgili. Psikolojik olduğu kanısı benimsenmiş yıllarca. “Araba kazası yaptık, kekeme kaldı. Boşandık, çocuğum kekeme oldu” gibi travmalara bağlanmış kekemelik. Son araştırmalarda, her travma yaşayan kişide kekemelik ortaya çıkmadığı görülmüş. Genetik yatkınlığın ön planda olduğu bir gerçek. Kekemeliğin psikolojik olduğu kadar, nörolojik de olduğu savunulmuş. Ama tam olarak sebebi bilinmiyor. 3 yaş öncesinde kabul edilebilir kekemelik dediğimiz bir durum vardır. 3 yaşından sonra bu durum %75 oranında azalır. Erkeklerde bu durum daha geç yaşlara kadar devam edebiliyor ki kekemelik, erkeklerde daha sık görülür.
Derya: Bunun bir nedeni var mı?
Elçin: Bence erkeklerin fizyolojisiyle ilgili. Onlar, kadınlardan daha geç olgunlaşırlar. Konuşmaya da kız çocuklarından sonra başlarlar. Biraz daha tahammülsüzler kadınlara göre sanırım. Kekemeliğe dönecek olursak, bana gelen 3 yaş çocuklarını aileleyle birlikte gözlem altına alıyoruz. Ya şiddetlenerek devam edecek ya da azalarak bitecek. Bu yaşlarda terapi gerektirecek bir durum olmaz. 4-5 yaştan sonra son durumuna göre terapiye başlanabilir.
Derya: Kekemeliğin tedavisi nasıl yapılabilir?
Elçin: Benim 1,5 dakika blok yaşayan hastam da oldu. Göz temasını kesmeden sabırla cümlesini tamamlamasını bekliyorum. Kekemeliğin temelinin ne olduğu tam olarak saptanamadığı için, kekemeliğin tedavisi şudur, hapı da budur denemez. Davranış değiştirme terapileri ve kekemeliği alt etme terapileriyle kişiye akıcı konuşmayı edindirmeye çalışıyoruz. Kişinin zeka engeli olmaması ve istekli olması benim için tedavideki en büyük adımdır. Aile ve arkadaş çevresiyle birlikte ortaklaşa çalışıldığında, sonuca daha kolay ulaşıyoruz.
Derya: Gecikmiş dil nedir?
Elçin: Gecikmiş dil, doğuştan bazı sendromların da eşlik edebildiği bir tür konuşamamadır. Otizm bunlardan biri. Zihin engeli ve down sendromlu çocuklarda da dil geriliği olur. Ya da travmatik beyin hasarlarından sonra da dil tamamen kaybedilebiliyor. Bazen de hiç bir nedene bağlı olmadan çocuk geç konuşabiliyor. Çocuğa her türlü testi yapıyoruz, zeka geriliği yok ama konuşamıyor ya da konuşmuyor. Bunun üzerine alıcı dil testine bakıyoruz. Komutları anlıyor ama konuşmuyor.
Otizm ve Down Sendromlu çocuklar
Derya: Otizmli ve Down Sendromlu çocuklarla nasıl çalışıyorsun?
Elçin: Down Sendromlu çocuklarla yapmak istediğim bir sosyal sorumluluk projesi var. Buna en kısa zamanda başlamak istiyorum. Dil konuşma güçlüğü raporu alıyor bu çocuklar. Özel eğitimcilerle işbirliği içinde çalılıyoruz. Bazen çocuk konuşma terapisine hazır olmadan bize yollanıyor. O zaman özel eğitimcilere geri yollamak zorunda kalıyoruz çocuğu. Down sendromlu çocukların fiziksel özellikleri daha farklıdır. Konuşmaya yarayan organları daha büyüktür. Dudakları, dilleri, damakları... Bu da ilk etapta hem artikülasyon promlemlerine, hem de fonolojik promlemlere sebep olur. Burada zeka seviyesi de çok önemli. Hafif mental, orta mental ya da ağır mental olabilir. Kişinin konuşma terapisine yatkınlığı önemli.
Aynı şey Otizmli çocuklar için de geçerli. Çocuğun göz teması yoksa, taklit yoksa, sıra alma yoksa, elimdekinin bardak oluğunu bilmiyorsa, ben bardak dedğimde elimdeki bardağı gösteremiyorsa, çocuğun önce özel eğitimclerle çalışması gerekiyor.
Elçin Santırcıoğlu kimdir?
2006 yılında Anadolu Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü’nden mezun olan Elçin Santırcıoğlu, 2009 yılında Anadolu Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapistliği Yüksek Lisans Programı’nı tamamlayıp “Uzman Dil ve Konuşma Terapisti” ünvanı almıştır. Yüksek Lisans dış stajını Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi ; nöroloji servisi, KBB servisi, plastik cerrahi servisi (dudak ve damak yarıklıkları), fizik tedavi ve rehabilitasyon servisi, Florance Nightingale Hastanesi nöroloji servisi yutma bozuklukları,Yeditepe Üniversitesi Hastanesi KBB, Amerika Birleşik Devletleri West Virginia Üniversitesi; kekemelik, takipemi, otizm, zihin engeli, down sendromu ve rett sendromu, sesletim bozuklukları, sesbilgisel bozukluklar, apraksi, dizartri, dudak ve damak yarıklıkları, afazi, ses ve yutma bozukluklarında dil ve konuşma terapisi üzerine gözlemler, ABD Ruby Hospital; yutma bozuklukları, ses bozuklukları ve dudak ve damak yarıklıklarında dil ve konuşma terapisi üzerine gözlem, ABD Health South Hospital afazili hastalarla ilgili gözlem, ABD Therapy Center; kekemelik, otizm,sesletim bozuklukları, sesbilgisel bozukluklar, Down sendromu ve dizartride dil ve konuşma terapisi üzerine gözlem, ABD North Elementary School ; kekemelik, sesletim bozuklukları, sesbilgisel bozukluklar, Down sendromu, otizmde dil ve konuşma terapisi üzerine gözlem, ABD Skyview Elementary School; kekemelik, sesletim bozuklukları, sesbilgisel bozukluklar, Down sendromu, otizmde dil ve konuşma terapisi üzerine gözlem, iç stajını Anadolu Üniversitesi DİLKOM Eğitim Merkezi’nde 400 saat süpervizyon alarak tamamlamıştır. ??Lisans ve Yüksek lisans eğitimi boyunca 7 yıl süreyle otistik ve zihin engelli çocuklarla çalışmalar yürütmüştür.
14 Kasım 2013, Perşembe 04:00
Haberin Devamı