Hamilelik sürecinde birçok kişi tarafından kadınların mutlaka diş kaybı yaşayacağına dair bir inanç var. Halbuki bu inanç bilimsel verilerle birlikte desteklenmiyor. Hamilelik sırasında bebeğin ihtiyacı olan kalsiyumu annenin dişlerinden aldığına, bu durumunda her hamilelikte bir diş kaybına neden olacağına dair inanış gerçek olmamakla birlikte, yine de hamilelikteki değişimlerin diş sağlığını olumsuz yönde etkilediği bir gerçek. Hamileliğin dönemlerine göre diş tedavisi yapılıp yapılmayacağına karar verilir.
Bebeğin organlarının geliştiği 1. trimesterın çok önemli, Bu dönemde diş tedavisinden kaçınmak gerek. Ancak apse ya da diş eti iltihabı gibi bir durum söz konusu olursa enfeksiyon bebeğin gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle hamilenin rutin olarak gittiği jinekolog gözetiminde diş tedavisi yapılabilir. Hamileliğin 3. trimesterinde ise hamilelik yüzünden kişi rahat hareket edemediği için dişçi koltuğunda rahat oturamaz. Bu durumda anne adayı rahatsızlık duyabilir ancak hekim kontrolünde yapılan diş tedavilerinde sakınca yoktur. Hamilelikte diş tedavisiyle ilgili soru işaretleri olanlar hamilelik öncesinde tam teşekkülü bir diş kontrolü yaptırarak süreci daha rahat geçirebilirler.
Hamileliğin vücudun normal dengesinin değiştiği bir dönem olması sebebiyle bu dönemde dişlerin daha kolay çürümesi mümkün. Hamilelikte diş fırçalamanın ve ağız bakımının ihmal edilmesi, bu dönemde çok fazla tatlı ve abur cubur tüketilmesi ve hamileliğe bağlı mide bulantıları ve kusmalardan sonra dişlerin fırçalanmaması diş çürüklerinin artmasına sebep olabilir. Hamilelik döneminde anne adaylarının diş etleri normalinden daha kolay ve çok kanar. Bu durum hamileleri endişelendirir ve diş fırçalamaktan kaçınmaya başlar.
Tüm bu durumların dişlerin daha kolay zarar görmesine neden olabilir, Hamile kadınların günlük kalsiyum ihtiyacı 1200-1500 mg aralığında değişir. Kalsiyumun yeterince alınması için yeşil yapraklı sebze ve süt ürünleri tüketiminin arttırılması gerekir. Gıdalar ile karşılanmayan kalsiyum ihtiyacı bebek tarafından annenin kemiklerinden karşılanır. Özetle bu dönemde anne ağız ve diş bakıma özen gösterirse ve yeterli beslenirse diş sorunu ortaya çıkmaz. Anne ve bebek sağlığının yanı sıra diş sağlığının korunması için de sağlıklı beslenmek önemli. Şekerden uzak durmak, kurutulmuş meyve, korkan ya da karamel içerikli şekerlemeler tüketmemek diş sağlığını korumak için alınacak önlemler arasında. Beslenmenin yanı sıra dişlerin günde en az iki kez fırçalanması, diş ipi ve ara yüz fırçası kullanımı bu dönemde önemli. Tuzlu su ile gargara yapmak da diş etlerinin rahatlamasını sağlayacağı için bu dönemde düzenli olarak yapılmalıdır.
Gelişimini tamamlamış herkes diş beyazlatma yaptırabilir fakat diş beyazlatıcı jellere kesinlikle dikkat edelim.
Diş beyazlatma işlemi profesyonel bir şekilde yapılmasını öneriyorum. "Diş beyazlatma işlemi dişlere zarar verir" gibi düşünceleri bir kenara itebilirsiniz. Dişlerinizi bir diş hekimine giderek ya da diş hekiminden öneri alarak evinizde de beyazlatabilirsiniz. Bu sayede dişleriniz birkaç ton açılacaktır.
Kozmetikler de satılan beyazlatıcı jelleri kesinlikle tavsiye etmiyoruz. Ya profesyonel bir beyazlatma yaptırın ya da hiç yaptırmayın. Dişlerinizi hekiminize beyazlattıktan sonra diyetinize de dikkat etmeniz gerekiyor. Şekerli ve gazlı içecekler tüketmez, çay ve kahveyi minimum seviyeye çekerseniz beyazlattığınız dişler daha uzun süre kalıcı olur.
Dişlerimizi fırçalarken karşılaştığımız diş eti kanamaları bizi tedirgin eder. Peki bunun sebebi nedir ve nasıl tedavi edilir? Diş eti hastalıklarının belirtileri nelerdir? İşte diş eti kanamalarıyla ilgili merak edilenler...
Diş eti hastalığı derece derece değişir. En basiti diş eti kanaması. Bu size bağlı; çünkü ağız bakımınızı doğru ve sürekli yapmanız gerek. Aksi halde diş diplerinde biriken plaklar, diş eti kanamasına yol açar ve her fırçaladığınızda kanar. Böylece diş hekimine gidip diş temizliği yaptırmanız gerekir.
Diş eti hastalıklarından bir diğeri de kronik devam eden sorunlar. Diş eti kanamasıyla başlayıp devamında diş köklerine yerleşen bakterilerin şikayet oluşturduğu diş eti rahatsızlığı. Bunun için hekime başvurup mutlaka diş kökü temizliği denilen küretaj işlemini yaptırmak gerekir. Daha ileri aşama artık akut ve genel diş eti hastalığı olan ve sadece size bağlı olmayan hastalık çeşididir.
Bunun sebebi de yerleşik olarak ağızda yaşayan bakterilerin diş, diş eti döneme kemiği ve yumuşak dokularda harabiyete yol açan bir problem. Bunun için hiç gecikmeden diş hekimine gitmeniz gerek. Önce bir antibiyotik verilir ve sonraki seansta tüm diş etleri ve dokular temizlenir.
Aslında diş eti hastalıkların ilk belirtisi diş eti kanaması. Diş etiniz fırçalarken, ısırma ve koparma esnasında ya da kendiliğinden kanar. Diş eti kızarık, şiş ve parlak yüzeylidir. Çoğu zaman bu belirtilere ağız kokusu diş eti çekilmesi kanama hissi dişlerde sallanma ve hassasiyet de eşlik eder. Diş eti hastalığı sigara kullanan hastalarda kanama belirtisini göstermez. Bu yüzden sigara kullananlar kanama gözlemedikleri için diş eti hastalığının farkında olmayabilir. Hastalık daha sinsi ilerler. Hasta diş eti çekilmesinde ya da dişleri sallandığında sorunu fark eder. Eğer bu şikayetlerden en az biri ya da daha fazlasına sahipseniz lütfen periodontoloji uzmanına görünün.
Corona virüs hakkında hepimiz haftalardır bilgilendirmeler ve tavsiyeler alıyoruz. Yalnız ağız ve diş sağlığı hakkında pek bilgi verilmiyor. Öncelikle belirtmeliyim ki, biz diş hekimleri de acil tedaviler haricinde çalışmalarımıza ara verdik.
Diş hekimlerin sürekli üstüne basa basa vurguladığı ağız hijyeni, Covid-19 açısından da bir o kadar önemli.
Bu üç başlığı üşenmeden uygularsanız corona virüs enfeksiyonundan önemli derecede kaçınmış olursunuz. Bir diş hekimi olarak ağız hijyeni açısından bir diğer tavsiyem, ağız gargarası kullanımı. Ağız gargaraları ağız hijyeniniz için bir tedavi değil, bir yardımcı araçtır. Bu yüzden her gün değil, üç günde bir kullanabilirsiniz.
Lamina porselen uygulaması ön dişlere uygulanan ve gülüş estetiği için önemli olan bir tekniktir. Porselenin yapısı güçlendirilerek inceltilmesi sağlanır ve elde edilen ince yapraklar dişlere uygulanır. Porselen lamina sağlıklı ve güzel bir gülüşe sahip olmanın en etkili yöntemleri arasında yer alır. Estetik bir gülüşe sahip olmak isteyenler tarafından tercih edilen lamina porselen uygulaması çoğu insanda etkili sonuçlar verir.
Sık tercih edilen lamine porselen tekniğiyle etkili sonuçlar elde edilse de bazı kişilerde bu teknik uygulanamaz. Kimilerindeyse çeşitli tedavilerden sonra uygulanması gerekir. Diş yapısındaki bazı bozukluklarda tedavi öncesinde şekil değişikliği yapmak gerekir. Dişlerin üst üste kapandığı durumlarda ufak bir kesimle lamina porselen uygulaması yapılır.
Diş sorunlarının pek çoğunda uygulanan camine porselenler, özellikle dişteki renk değişikliklerinin 'bleaching', yani 'diş beyazlatma' uygulamasıyla giderilmediği durumlarda tercih edilir. Diş yapısındaki bozukluklar, lekeler ve diş üzerindeki çatlakların ortadan kaldırılması için uygulanan yöntem estetik bir gülüş için vazgeçilmezdir. Dişlerinin görüntüsünden memnun olmayanlar, doğumsal diş bozukluklarına sahip olanlar, çeşitli nedenlerden ötürü dişleri aşınan ya da kırılan kişilerde camine porselen uygulamaları etkili sonuç verir.
Uygulama sonrasında aşırı sert gıdalar tüketmemek gerekir. Lamina porselenler dişlerle doğal bir şekilde kaynaşarak diş yapısına adapte olur. Bu adaptasyona rağmen uygulamanın en sağlıklı şekilde işlevini yerine getirebilmesi ve laminalerin zarar görmesine engel olmak için dikkatli olmak gerekir. Diş gıcırdatma, dişle bir şeyler koparma, tırnak yeme, sert besinler tüketme, dişle kuruyemiş kırma gibi hareketlerden uzak durulması, porselen uygulamasının sürekliliği ve sağlığı için önemlidir.
Ortodonti, dişlerin çene ardındaki çapraşıklıklarının tedavisini içeren bilim dalı. Çapraşık dişler sadece istenmeyen estetik bir görünüme sebep olmaz; aynı zamanda ne kadar iyi bakılırsa bakılsın, ne kadar iyi fırçalanırsa fırçalansın, tam olarak temizlenmesi mümkün olamayacağı için ileride diş kayıplarına, çürüklere ve diş eti rahatsızlıklarına sebep olabilirler.
Yetersiz çiğneme fonksiyonu nedeniyle eklem ve mide rahatsızlıklarına da yol açabilirler. Bu nedenle sadece estetik kaygılar yüzünden değil, ağız hijyeninin sağlanabilmesi ve ileride yaşanabilecek rahatsızlıkların önüne geçmek için de ortodonti tedavileri gerekli. Bu nedenle çocuklar karışık dişlenme döneminden itibaren (6-7 yaş) mutlaka bir ortodontist tarafından muayene edilmeli. Erken teşhis tedavi sürecini kısaltabilir.
Ortodonti tedavilerinin uzun bir süreçte tamamlanabildiği için hekim ve hasta ilişkisi çok önemli. Ortodontik tedavi son yıllarda sadece çocuk ve gençler için değil, yetişkinler tarafından da tercih ediliyor. Birçok hasta ortodontik tedavinin sosyal hayatını etkileyeceği düşündüğü için son yıllarda ortodontide de daha estetik çözümler geliştirildi. Artık alternatif ortodonti tedavileri sayesinde birçok hasta rahatlıkla tedavilerini devam ettirebiliyor. İnvisalign sistemi bu estetik çözümlerde biri.
Neredeyse görünmeyen şeffaf, istenildiğinde çıkartılabilen seri halinde 'aligner' adı verilen düzleştiriciler kullanılıyor. Bu düzleştiriciler hastaya özel üretiliyor ve seri halinde üretildiği için 2 haftada bir sıradaki düzleştirici ile değiştiriliyor. Her düzleştirici değiştirildiğinde dişler yavaş hareket ediyor ve tedavi bitiminde istenilen görüntüye ulaşılıyor. Tedavi süresi yaklaşık 1 1,5 yıl kadar sürüyor. Tedavi süresi kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor.
Hamilelik sürecinde birçok kişi tarafından kadınların mutlaka diş kaybı yaşayacağına dair bir inanç var. Halbuki bu inanç bilimsel verilerle birlikte desteklenmiyor. Hamilelik sırasında bebeğin ihtiyacı olan kalsiyumu annenin dişlerinden aldığına, bu durumunda her hamilelikte bir diş kaybına neden olacağına dair inanış gerçek olmamakla birlikte, yine de hamilelikteki değişimlerin diş sağlığını olumsuz yönde etkilediği bir gerçek. Hamileliğin dönemlerine göre diş tedavisi yapılıp yapılmayacağına karar verilir.
Bebeğin organlarının geliştiği 1. trimester çok önemli. Bu dönemde diş tedavisinden kaçınmak gerek. Ancak apse ya da diş eti iltihabı gibi bir durum söz konusu olursa enfeksiyon bebeğin gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle hamilenin rutin olarak gittiği jinekolog gözetiminde diş tedavisi yapılabilir. Hamileliğin 3. trimesterinde ise hamilelik yüzünden kişi rahat hareket edemediği için dişçi koltuğunda rahat oturamaz. Bu durumda anne adayı rahatsızlık duyabilir ancak hekim kontrolünde yapılan diş tedavilerinde sakınca yoktur. Hamilelikte diş tedavisiyle ilgili soru işaretleri olanlar hamilelik öncesinde tam teşekkülü bir diş kontrolü yaptırarak süreci daha rahat geçirebilirler.
Hamileliğin vücudun normal dengesinin değiştiği bir dönem olması sebebiyle bu dönemde dişlerin daha kolay çürümesi mümkün. Hamilelikte diş fırçalamanın ve ağız bakımının ihmal edilmesi, bu dönemde çok fazla tatlı ve abur cubur tüketilmesi ve hamileliğe bağlı mide bulantıları ve kusmalardan sonra dişlerin fırçalanmaması diş çürüklerinin artmasına sebep olabilir. Hamilelik döneminde anne adaylarının diş etleri normalinden daha kolay ve çok kanar. Bu durum hamileleri endişelendirir ve diş fırçalamaktan kaçınmaya başlar.
Tüm bu durumlar dişlerin daha kolay zarar görmesine neden olabilir. Hamile kadınların günlük kalsiyum ihtiyacı 1200-1500 mg aralığında değişir. Kalsiyumun yeterince alınması için yeşil yapraklı sebze ve süt ürünleri tüketiminin arttırılması gerekir. Gıdalar ile karşılanmayan kalsiyum ihtiyacı bebek tarafından annenin kemiklerinden karşılanır.
Özetle bu dönemde anne ağız ve diş bakıma özen gösterirse ve yeterli beslenirse diş sorunu ortaya çıkmaz. Anne ve bebek sağlığının yanı sıra diş sağlığının korunması için de sağlıklı beslenmek önemli. Şekerden uzak durmak, kurutulmuş meyve, korkan ya da karamel içerikli şekerlemeler tüketmemek diş sağlığını korumak için alınacak önlemler arasında. Beslenmenin yanı sıra dişlerin günde en az iki kez fırçalanması, diş ipi ve ara yüz fırçası kullanımı bu dönemde önemli. Tuzlu su ile gargara yapmak da diş etlerinin rahatlamasını sağlayacağı için bu dönemde düzenli olarak yapılmalı.
İmplant, diş kökü yerine geçen titanyum bazlı bir vidadır.
Diş eksiklerinde günümüze kadar tercih edilen tedavi yöntemi porselen köprüydü Artık hekimler diş boşluklarını implant ile tedavi etmeyi öneriyor. İmplant tedavisi herkes tarafından korkulu bir işlem gibi görünse de, günümüz teknolojisi ile artık hem ağrı ve post operatif sorunlar minimalize edilmiş durumda. Bu tedavi, eksik dişlerinizin yerini alır, diş kökü görevi gören titanyum bazlı bir alaşımdır. İyileşme sonrası implant’ın üstüne kaplaması uygulanır. Bunlar üst çene ve alt çenede süre olarak değişir. Üst çene de 3 ay, alt çenede 2 ay olarak önerilir.
İmplant tedavisi gelişimini tamamlamış bireylere yapılabilir. Yüksek şeker hastalığı olan veya bırakılması mümkün olmayan kan sulandırıcı ilaç kullananlarda tercih edilmez.
Belli bir yaşa kadar implant tercih edilmez. Çene kemiği ömür boyu büyüse de, 30'lu yaşlardan sonra bu büyüme yavaş devam eder. İmplant tedavisi için en uygun yaş puberte dönemi sonrasıdır.
Tabii ki kendi dişimiz. İmplant yaptırmak yerine kendi dişiniz kullanılabilecek durumdaysanız kendi dişinizi kullanmalısınız.
Diş eksilmeleri sonrası boşlukları doldurmak için köprü protezi yapılır. Köprü yaparken boşluğun yanındaki dişler aşındırlır ve üstüne köprü geçirilir. İmplant burada mükemmel bir çözümdür. İmplant tedavisi yapılırsa, mevcut dişler zarar görmez ve aşındırılmaz.