İki hafta önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, önüne getirilen anket şirketlerinin sonuçları ve kendi yaptırdıkları anketlerin sonuçlarını gördükten sonra herhalde, “Artık seçim anketlerine güvenim kalmadı. Manipülasyon yapılıyor” demişti.
Halbuki, AK Parti iktidara geldiği günden beri, kamuoyu araştırmalarına çok önem verirdi. Demek ki, o da anladı bu işe su kaçtığını.
★ ★ ★
Şirketlerin anketörleri genellikle şehirlerde ve bazı büyük ilçelerde dolaşıyor. İzin alınarak yapılan anketlerde birçok soru soruluyor ama bakılan sadece partilerin oy oranı. Diğer soruların yüzdeleri ancak seçim bittikten sonra, neticeye uygun olarak yüzdeleniyor. Her şirket için demiyorum ama çoğu için bu böyle.
★ ★ ★
Ayrıca anket sonuçlarının seçmenin, bilhassa da kararsız seçmenlerin tercihini etkileyen bir faktör olduğuna inanmıyorum. 31 Mart’a 20 gün kalmış, hâlâ kararsız seçmen olur mu? Ha, olur. Ankete cevap verirken çevresindeki ortamdan çekinenler “Karar vermedim” diyebilir. Diyenleri de seyrediyoruz zaten.
★ ★ ★
Araştırmacı gazeteci değilim ama, ben de sordum soruşturdum bu anketlerde oynanan oyunları. Sıramızdaki bir apartman görevlisinin oğlu anketör. Anlattı. Ataşehir’de görev yapmış. Düzenlemiş vermiş. “Ama sonra baktım ki, A ile B’nin yüzdeleri yer değiştirmiş” dedi çekine çekine.
★ ★ ★
Bir de mikrofon uzatanlar var. Her iki ittifak cenahından korkusuzca konuşanlara helal olsun. Bir de çevresindekilerin hücumundan korkanlar var ki, işte onlar kararsız gözükenler. Aslında kararsız filan değiller.
‘Evet’ diyecekleri mührün yeri belli de, ortama göre şerbet veriyorlar. Evet akla kara belli olacak. Oyunuzun rengi ne olursa olsun sandığa gidin. Geleceğimiz size göre hangi renkte yazıyorsa, o rengi sandığa atın. Gidin ve atın ama. Sonra konuşmaya hakkınız olsun.
TECRÜBE KONUŞTU
İki ittifakın liderlerinden de, adaylarından da vaatler vaatler. Sonu gelmiyor. Alışığız bu vaatlere. Her seçimde aynı terane. Ancak bu defa dilimiz bozuldu. Suçlamalar, yakıştırmalar gırla. Kimi doğru, kimi yanlış. İstanbullu olduğumuz için daha dikkat kesildiğim, saygılı, yumuşak dilli, sevecen, ayrıştırmayan, esprili iki büyükşehir başkan adayı var. Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu. Bütün bu vaat curcunasına Binali Bey geçenlerde noktayı koydu. “Seçim zamanı verdiğimiz sözlere inanmayın” dedi. O dedi de, senelerdir büyük şehirleri yönetmiş gedikli başkanların sanki yeni adaymış gibi projeler anlatmasını da yadırgıyorum doğrusu. Çıktıkları kanallarda kimse de sormuyor“ neden şimdiye kadar yapmadın?” diye. Sahi neden?
ŞU GÜZELLİĞE BAKIN
Bu kuyruk, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası’nın bugün vereceği konserin biletini alabilmek için her yaştan müzikseverin oluşturduğu, yüzlerce metrelik kuyruk. Bilet fiyatlarını da söyleyeyim. Öğrenciler için 5, büyükler için 7.5 lira. Darısı diğer Anadolu şehirlerimizin başına.
BAHARA İNŞALLAH
Sayısız vaatler dinliyoruz ama dikkat ettiniz mi, kimse ‘emeklilikte yaşa takılanlar’dan bahsetmiyor. Bir tek Binali Bey, “Seçimden sonra ilgileneceğiz” dedi. Bir müjde daha verdi: “Af teklifi üzerinde çalışıyoruz.”
Buna da şükür. Galiba en doğrusu da Yargıtay Başkanı Rüştü Cirit’in bireysel görüşü. İnfaz sisteminde, cezaevinde kalma süresinin yüzde 50’lere çekilmesi. Bence de adil bir çözüm olur. Hem kader mahkumları ve aileleri rahatlar, hem de cezaevinde kalacaklar yatak bulur. Bilhassa da hasta hükümlüler. Bakalım ne zaman Meclis’e iner teklifler...