Bir adam. Yıllardan beri Atatürk’le özdeşleşen her tarihi günde ortaya çıkar. Eh, hakkını yemeyeyim. Atatürk’e de biraz benzer. Sırtında Atatürk’ün asaletine ve büyük giyim zevkine, şıklığına hiç uymayan bir üniforma, kuşamları, apoletleri, tabii eldivenleri ve çizmeleriyle tur atar durur.
Eskiden poz verirdi, şimdi selfie yıldızı oldu. Geçen hafta baktım bir anma toplantısında sahneye çıkmış, tabii çıkarmışlar. Atatürk’ün o meşhur zeybeğini oynuyor. Yok artık. İlk çıktığında espriydi ama uzadı ve sıktı.
“Paşam” diyenleri bile selamlıyor. Bu şov hem Atatürk’e, hem de onun kültürüne saygısızlık bence. Onun için, bu oyun bitsin artık. Birileri bu tiyatronun perdesini kapatsın. O da çıkarsın artık o kutsal üniformayı. Yine çıksın dolaşsın. Ama tarihi günleri seçerek değil. Bakalım kaç kişi “Paşam” diyecek.
Yani kimse o yetkili kişi, bu saygı, sevgi sömürüsünü önlesin artık. Bugün anacağımız Ata’mızın ölüm yıldönümü de, vesile olur inşallah.
Gülün biraz da…
İklim şartlarımız, coğrafyamız, meralarımız yeterliymiş ama, küçükbaş hayvan sorununu çözemiyormuşuz. Neden? Çoban bulamıyormuşuz çoban! Hem de 5 bin lira maaşla. 150 bin çobana ihtiyacımız varmış.
Peki ne olacak? Kolay. İki bakanlık kafa yormuşlar, bu açığı kapatmak için, şimdi Afgan çoban getirmenin çarelerini arıyorlarmış. Soğan, patates, hububat, un, şeker hatta saman bile getirdiğimiz için biz ithalatta idmanlıyız. Doldururuz 150 bin çobanı gemilere, gerisi kolay. Hepsi çobanlıkta liyakat sahibi olduğuna göre, Anadolu’ya dağılımını da mülakatla hallederiz, olur biter.
“İslam barış dinidir. Müslüman barış için çalışan kişidir. İslam’ı bu haliyle hayatımızın merkezine yerleştirmeden hiçbir meseleyi çözemeyiz.” Yukarıdaki sözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait. Ama yüksek müsaadesiyle ben de altına imzamı atıyorum.
Şirin alacağın olsun
Yok, bizim güzel Şirin Sever’imize değil sözüm. ‘Ferhat ileŞirin’e. Cansu Dere ve Tolga Sarıtaş’ın oynadıkları yeni diziye. Bizim evin yanındaki sitede, iki daire plato olarak kullanılıyor. Çok sık dizi çekilir. Geçen hafta da ‘Ferhat ile Şirin’in çekimi vardı. Modern bir aşk hayatı anlatılıyormuş.
Aşk acısını, sevinci, nefreti, tutkuyu ve ihaneti görecekmiş izleyiciler. Ama biz bütün bunlardan önce, tam önümüze konan, jeneratör kamyonundan çıkan mazot dumanını yaşadık. Bu pastırma yazında, bırakın balkona çıkmayı, cam bile açamadık.
Tam 7 saat boyunca. Sizin ekranda seyredeceğiniz 10 dakika için. İşte onun için de, ayrımcılık yapıp, Ferhat’ı es geçtim, “Şirin alacağın olsun” dedim. Ama duyuramadım. Çünkü bu çekimde o yokmuş. Onun çekimleri Boğaz’da bir villada yapılıyormuş. Ee, kolay mı, hem Cansu, hem Şirin olmak.